SANAT Tiyatro Çayhane U zun suren bir hazırlık devresinden sonra yük Tiyatronun perdeleri, Amerikan 1şgalındekı Okinawa nın bir köyl açıldı. Amerıkan 1şgal -i bakımlardan kalkındırmak için tat- bik ettikleri rejimi. Amerikan ordusun- aki mad mafevk münasebetlerinin b — gayri tabiliğini, Ame- rikan hukumetının şahsi teşebbüse kar- şı müsamahasını, Amerikalıların... — ilâ- lar.. Hangi tarafından bakarsaniz ba- kınız; bir Amerikan — markasını reklâm d . artrick isim lı bir yazılmış olmasında ve tiyatronu vasıtalarından İlayıkiyle faydalanabilme- sindedir. vermeye muvaf— Hurriyetı tatmamış, benliğine sahip ola- opluluklarına gülünç gorunen fakat aslında ağlanacak kadar hazin tevekkülü, komedi havası içinde beliren dramdır. seri Amerikan sahnelerinin ha- ricinde temsil ettiren sebep de her hal- de bu «dram»dan başka bir şey değil- dir Devlet Tiyatromuzdaki eseri Ayşe Sarıalp tercüme etmiş. D z hatalı bir sahne dili olabi- lirdi, bilhassa pek rahatsız eden «bay», «bayan» hitapları yerine başka kelime- ler kullanılabilırdı ama, mütercim Öyle istemiş, ne denir Mahi Canova, oyle goruluyor ki, eserin provalarında ve tatbik etmekle dekor ve gışıklıklerını tesbit yorulmuş. Eser muvaffak bır aksesuvarla temsil görürüz. k temayüz eden yerli tercüman Sakin Çeşitli roman ve hıkayelerde okudu- ğumuz, filmlerde gördüğümüz, felezof edalı standard bir sarı ark insandır. ayretle sanatkâra çok başarı lıyabilen rollerden biri. Halbuki bu ro- lü temsil eden Saim Alpago hiçbir fev- kalâdelik göstermiyor. — Aynı kadrodan herhangi bir sanatkarın da aynı dere- 30 cede başaracağı seviyede bir oyun ver- mekte Amerikalı — yüzbaşıya baksak: o da sayısız macera filmlerinin kahramanlı- ğiım yapmış, klişeleşmiş bir tiptir. Oy- saki Telkin Akmansoy, filmlerden bile eksik oynadı. Fakat meselâ Ahmet E- vintan için aynı misali getiremeyiz. Ge- şa rolündeki Asuman Çağlayansu de öyle. Haldun Marlalı da başarılı bir yüzbaşı idi. Ama bir Ahmet Evintan, bir Asuman Çağlayansu veya bir Hal- dun Marlalı bütün halinde «Çayhane» değildir. Eserin temsili zayıftır ancak, biraz evvel de işaret ettiğimiz gibi dekorda ve mizansende rejisörün başarısı, oyunu kısmen kurtarmış oluyor. Bir aktör öldü İ htiyar anne ikinci defa kahveyi kov- du'ktan sonra kaşığı cezvenin kena- rına hafifçe vurdu. — Yüzü pencereden Şevki Artun Acı - kayıp dışarıya dönük, elindeki defterden yük- sek sesle rolünü okuyan oğlu sinirli si- nirli dişlerini sıktı, ıhtıyar kadın kaba- hırsla arkaya döndü ve: yormusun, rol çalışıyorum, gürültü mayın!» dıye bağırdı. Şevki A biyetle bağırmıştı, fakat, esasen yavaş söyleseydi annesi anlamıyacaktı. Bil müddettenberi — kadıncağızın kulakları iyice ağırlaşmıştı. Bu bağırmadan, minderde uyuyan kızı da sıçrayarak u- yandı. Annesinin kucağında meme emen ikinci çocuğu ise hayretle gözlerini aç- tı. Şevki, sesinin — uyandırdığı yankıyı görerek uzuldu ve tatil bir sesle: «gü- rülttü yapma be anacıgım rol ezberli- yorum, goruyorsunuz ded Gerçekten Şevki, — tiyatroyu ibadet olarak kabul eden bir sanatkârdı. Ti- yatro; hayatında her şeyın üstünde ldl ile karısı ve iki çocu uğunun geçimini sahneden kazandığı için, ayrıca tiyatro ya «velinimet» derdi. nnesinin uzattıgı fincandan derin bir nefes boyunca kahve yudumladı ve tekrar pencereden dışarıya bakarak u- zun tiratlarını söylemeye başladı. An- nesı karısı ve çocukları onun bu hali- rolünü yaşayarak ezberlediğini bil- dıklerı ıçın kendı kendine yaptığı hare- ketlerı garıpsemıyor tabii buluyorlardı.. unu indirecekmiş gibi miş, boyu he halım aldı, fakat konuşmaya devam e- z bir mücade- lenin son yumru unu indırecekmış gibi eli havada tekallüs etmiş, boyu h kir bir semtindeki bu fakir aktörün evi bir anda, topragın derin sessizliğine ve karanlığına gömüldü. Çığır Sahnenin — otuzbeş yaşındaki t, öl i u var idi ise, bu dört ki- şilik ailesine aktör Şevki Artımdan ka- lan mirasın tamamı idi. Hiçbir sosyal hiçbir teşekküle sa- bir çok emsali ile birlikte hâlâ geride kalanlar için bir hareket işareti olmaz- sahne sanatkârlarımız hâlâ cemi- yetleşmezlerse kendılerını bekliyen a- kibet, Şevki Artun'unkinden farklı de- ğildir. nı bütün mevcudiyeti ile sahneye vakfetmiş olan Artun ıçın f aliyette larını Şevki'nin yetim yavrularına teber- ru etmelerini tavsiye ve rica ederiz Yazan mı, oynıyan mı ıyı? recede — zengin bir görünüşü odasında, PMuammer Karaca, agızlıgının ucundakı sigara ile helezon— Son lar çizen elini muhatabına uzatarak iti- raz etti: «Haşa, haşaaa.. Kim demiş sanat- tır diye, bize kim sanatkâr demiş? Sa- nat dediğin yaratıcılıktır. Resimde olur edebiyatta olur, kelde, mimaride olur, müellif olarak tiyatroda da olur AKİS, 5 ŞUBAT 1955