SOSYAL HAYAT İdare edenler ve edilenler Çocuk Kimsesizlere dair Adamın adı Osman Akol'du. Bir işin gönüllüsü ir tezin müdafii idi. Yazı hassasına çantasını çantasının Üs- tüne elini koydu bir iç çektikten sonra: n bu yana kimsesiz ço- klar mevzuunda bir — çok kanunlar çıkmıştı Fakat tatbik eden kim?.» dedi. r için mücadele eden, fakat kimsenin bilmediği bu insan sayısız misâller verdi. <Bu mevzuun sadece ve sadece gös- terısınde süsünde ve sözünde olduğu- misallerin bir ikisi ispat et- meğe, apaşikâr şekilde ortaya dökmeğe kâfi idi. Halbuki, çocuk meselesinde o kadar şanlı, tumturaklı dövizlere, nu- tuklara sahiptik ki, daha elle tutulur hiç bir faaliyet gostermemışken bunla- ri sokaklara geriyor — göğsümüzü ge- remediğimiz bir mevzuda— radyolar- da, meydan konuşmalarında söylüyor- duk. Biz çocuk bayramın 23 Ni- san— büyüklerinin <<ellerını öpsünler» diye şehrin en sıhhatli, gürbüz ve se- vimli çocuklarını seçiyorduk, gazetelere resimlerini basıyorduk. r ka kalem sahibi devamh bir ı— li çocukları büyüklerine göstermek zo- runda idik. Zorundayız... Bu dâvanın kurtulması, müspet yo- la girmesi için, yeni kanun hazırlama- ğa, Milli Eğitim Bakanının gazetelere «icraat babında» beyanat vermesini te- min edecek komisyonlar — kurulmasına — şimdilik — lüzum yoktur. A Şimdilik kaydını anlatalım: Yapıla- cak tek şey mevcut kanunları —tatbik mevkiinde olması gereken kanunları — arzu edildiği şekilde tatbik etmektir. Bu hakikati ortaya dökmeden ön- ce, böyle bir söz karşısında <<1lgılı me- sullerin söyleyeceklerini, hattâ bir söz- lü vap olarak — Meclis'te ve- rebıleceklerı izahatı kısaca belirtelim: «Kimse: çocuk — mevzuu, üzerind ehemmıyelle durmaktayız. Yedi ilâ on sekiz yaş —arasındaki sağır, kör, dilsiz çocuklar içki 28 yurt açtık. Bu yurtlar- 3 bin çocuk barınmaktadır.» İzahatın bundan sonraki faslında âtiye ait bir yığın kelime olacaktır. Halbuki: Kimsesiz çocuk mevzuunda hemen hiç bir şey yapılmamaktadır. Üç bin Geri- ye 1.312.000 çocuk kalıyor. Bu rak- . matname» sini bile hazırlamamışız. AKİS, 5 ŞUBAT 1955 A nsıklopedılerın verdikleri — malü- gÖ rasi Yunanca demo (halk) ve krasi (hâkimi- yet) kelimelerinden — gelmekte imiş. iki kelimenin bırleşmesınden hu- ekseriyetin hâkimiyeti mana]arını al— ış olduğunu da biliyı Bu arada bıldıgımız bır husus daha var; o da bu anlayıştakı bir demokrasinin Sokratı ölüme götürdü- ğü ve muhteşem Yunan medeniyeti- ni yer yüzünden silmiş bulunduğu- dur N erede bir insan topluluğu görül- müş de orada bir de bu toplulu- ğu idare eden kuvvet, otorıte mevcut olmuştur. Bu surede cemiyet ve oto- rite bir birinden tefrik edilemeyen birer vakıa haline gelmişlerdir. Ata- akıanın veciz bir ifadesidir. Cemiyetlerin başında daima bu- lunagelmiş bu otorite, insanları sevk ve idare eden bir kuvvet insan cemiyetlerin gelişmesine uygun ola- rak gelişmiş ve iddia edildiğine gö- re demokrasi adlı sistemde son şek- lini bulmuştur. Demokrasi niçin en son ve mü- tekâmil idare şeklidir? Filhakika diğer rejimlerde han- gi hususlar insanlarca beğenilme- miş, gelişen medenıyetle ınsanın ha- < o lerine uygunluğu iddia olunan de- mokrasi ortaya çıkmıştır? Bu sorunun cevabını verebilmek için diğer idare — şekillerinin malüm hususiyetlerini kısaca tekrar edelim: Filhakika ağalık, derebeylik, kı- rallık, padişahlık v.s. gibi ço ısımler alarak mevcut ıdare şekıllerınde önceden tespit edil- nizamlayan kanunlar yan fiiller de cezalandırılabilirdi. Ne verilecek vergi miktarı, ne yapılacak Dr.. Kemal BEKATA askerliğin müddeti belli idi. Ya hiç bir nizam olmadığı 1ç1n veya fer- manlar şahıslara göre tatbik edildi- ğinden halk kar: rsızlık emniyetsiz- lik içinde bulunuyordu. Bu huzursuzluk, haksızlık ıçınde yaşamağa bazı insanlar T- ler, bazıları tahammül ede mez er, bu da idare edenin kuvvetleri ile' is- yan edenler arasında daimi bir mü- cadeleyi — gerektirir; bu surede fer- man padişahta, dağlar da bazusuna güvenende kalırdı Memurda ehliyet, tahsil aran- amme isleri bu zihniyetle yurutulur— Amirlerde şahsiyet kalmamıştı. Bunlar ekserıyetle ehlıyetlerı tahsil- leri dolayısiyle irlik — mevkilerine gelmedıklerı ıçın yalnız uşaklık eden ' kimselerdi. Bunlar ellerine teslim edilen 1ş— Tİ € lmadıktan için cerre çıkan Nasreddin Hocanın köy- lü tarafından cahil bır hoca ile im- tihana çekilip yazdığı eşek kelimesi- e cahil hocanın cih edilmesi gibi akılları uygun hareket eden diğer cahıllerle 1şb1rlıg1 ederler, devlet de- en değirmen çarkını girdaba doğru sürüklerlerdi. Yukarıda tasvirine çalıştığımız gi- d : bi bir taraftan dağlarda — eşkiyalar, kalelerde derebeyler, eyaletlerde va- liler işini bilmeyen memurlar esasen bir nizama, kuvvetli bir otoriteye dayanmayan devlet için insan oğlu söyle duşunuyordu ğer, diyordu, şu mevcut rejim- lerde nizamı, — intizam eden, memleketi felâkete surukleyen saık— ler bunlarsa, bunları bertaraf etti- ğimiz takdirde, demokrasi bunları bertaraf edecek bir sistem olarak ortaya çık- -. 'O halde demokrasi halkın kendi kendını idare ettiği, edeceği bir ida- Demokrası halkın insanlar tarafından degıl re ettirdiği, —ettirmesi gerektiği sis- temdir. 27