MUSİKİ Bestekârlar Batı rüzgârı Her Çarşamba gecesi saat 9.45'e kadar Ankara Radyosu, «Ba- ti Enstrumanlarıyla Türk Müziği» gibi altında, sesleri çoğaltıl- 19.20'den aydınlar İ Esi Alaturka tiryakileri için alışkanlıklara aykırı ve yipt Ğ mre Mithat Akaltan'ın musikisine hücum i Zzaviyelerinden haklıdırlar bir husus vardır. Bu musıkının sanat — musikisi olmadığı.. araftan, mahut manası ve ma- aalaturka» da olmadığı.. Mit- m çalışmalarının içtimat bir vardır: Büyük kütlelerini i musikiye — kısacası musiki- Başka bir görevi unutulan tararak, bu musikinin gerek folklor ve gerek piyasa musikisi diye isimlendire- bileceğimiz branşlarındaki alzem batı tekniğiyle işleyerek, hattâ fantezi kabilinden tar. ürk usikisine de el atarak, m n yü: bir çeşit hafif musiki, bır çeşit salon musi- popüler musikisi i aşmamak ve popüler Türk i, bütün — dünyadaki popüler musikilerin seviyesine yükseltmek. Mithat Akaltan'ın, her günü Ankara Radyosunda Çarşamba neşredilen, musıkısını hazırlarken bir sanat iddiası üğünü miıyoru. Eğer ortada tekarlarımızla mecbur eder Mithat Akaltan'ın bu gibi bir imkân veren eserleri O ysa ki mukayeseye Türk bestekârlarının eserleri- ni incelemesi yolunda bır tavsıyede bu- lunmağa lüzum göster. 1951 yılında Mithat Akaltan'ın iki orkestra parçası, Cumhurreisliği moni Orkestrasının konserlerinde — na- Bu parçalar, bugün armonilenmiş Türk bestekâr — tarafından dinleyiciyi inandırmayacak kadar farklı ve — asla birer «şaheser> olmamakla beraber— nisbeten çok ol- gun eserlerdi. Tam manasiyle gelenek içi bir sanat eseri hüviyetini taşıyorlar, ustaca, renkli bir orkestrasyon arzedi- 28 aynı yorlardı. Yerli malzemeye de müstenit değillerdi. Mithat Akaltan'ın diğer cep- hesini göstermeleri baklanından bu par- çalarm -ve bestekârın — sanat değerini haiz dıger eserlerının— sık sık çalınma- ları doğ Bu iki parçadan biri, 14 Mayıs is- mini taşıyordu. Hattâ parçanın sonun- ki çan seslerinin demokrasi mızla ne alâkası olabileceği birçok din- leyicileri düşündürmüştü. Aslında beste- kâr Akaltan bu — parçayı 14 Mayıstan önce yazmış, fakat ismini —heyecanlı bir gençtir— mezkür tarihten sonra oymuştu. Ama herhalde eserde gere- ken tadılatı yapmayı unutmuştu. u orkestra parçası, sahnesine pek çıkmamış — Canse- len. Kemal Ilerıcı bazı Türk beste- kârlarının musikisine tahsis edilmiş bir isimleri konser Mithat Akaltan İdeal peşinde konserde çalınmıştı. Konser, geniş öl- çüde, Mithat Akaltan'ın mücadelesi, gırgınlıgi ve buyuklerle şahsi temasları i k idare etmiş ve icrada gelen çiçekleri orkestraya birçok kapının yüzüne kapanmasından duyduğu hisleri sembolik bir şekilde ifade mi etmek is- terdi? Cengâver ve asi Akaltan bir adam değildir. kabuğuna çekilmiş Musikisinin ta- nınması, dâvasının tutması, — gayesinin gerçekleşmesi uğrunda — yorulmak ve yılmak bilmeyen bir mücadelecidir. Yal- nız kendi musikisi- için değil, bütün meslekdaşlarının şeı'efı ve Türk musiki- sinin istikbali için iyi — niyetle savaşır. Hak bildiği yola yalnız gitmekten çe- kinmez. Halbuki isyankârlığı ve — mücadele- lomat olamayışı, mesleğine birçok zarar — vermiştir. Bu . Konservatuarda Öğret- eni ecil Kâ es'ın öğrettikle- riyle iktifa etm mış, bu Aksı açı ve sert bir ifadeyle öylemiş, neticede bir düşman kazanmıştı. Birgün Necil Kâzım beye «siz çok zekısınız, fakat ben sizden daha zekiyim» ti. Muhatabının «o ne di üzerine, «ne demek —olduğunu zaman gösterecek.. — cevabını vermişti. Zama- nın bugüne kadar gösterdiğine bakılırsa Necil Kâzım Akses'in daha zeki olduğu- na hükmetmek gerekiyor: Mumaileyh İsviçre'de talebe müfettişidir. d Akaltan, 1944 yılında Dev- rece ile mezun olduktan sonra bir müd- det Konservatuar talebe orkestrasına idare etti. Kontrpuan öğretmenliği yap. madı. Cumhurreıslıgı Orkestrasını idare ede- cek bir şefin — Avrupa'da muayyen bir müddet staj yapması gerekir. Daha ra Mithat Akaltan, Operada, basit bir korepetitörlükle iktifa ölmeğe — mecbur kaldı. Ne lazım? M ithat Akaltan, usikisi sahasındaki tecrubelerını ilk defa olarak altı sene kadar önce rad- yoda halkın huzuruna çıkarmıştı. kat ancak geçen yıl Mart ayından iti- baren radyodaki devamlı haftalık neşri- yatına başlayabildi. Şimdiki orkestrası, hepsi Filarmoni mensupları olmak üze- arrnonilenmiş Türk te ve Eylerinin Önü en Dede Efendi'ye, kendi eserlerınden amatö bestekâr Nazım Ülgen parçalarına kadar birçok armonili Türk melodileri- ni ihtiva etmektedir Mithat Akaltan bu programların da— bır iş yapıldığını en oluyor. Ne ıle çalınırsa çalınsın Akal- tan'ın musikisi Türk musikisidir İkincisi, icra kalitesi düşüktür. Hal- kın sağduyusu, bir parçanın kötü çalın- dığını derhal sezer ve neticede o mu- sikiye alâka kaybolur. Nihayet, bu program bilhassa bü- yük kütleleri çok sesli musikiye alıştır- mak gayesiyle yapıldığına göre, izahlı olması şarttır. İzahlar, teknik terimler- den ve musikişinas ağzından uzak, ta- KİS, 5 ŞUBAT 1955