BU YAĞMUR Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince, Nefesten yumuşak yağan bu yağmur. Bu yağmur, bu yağmur bir gün dinince Aynalar yüzümü tanımaz olur, Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir biçak. Bu yağmur yerde taş ve bende kemik Dayandıkça ağır ağır yağacak. Bu yağumr, soğumuş yarada kezzap, Sabrın memesine yapışmış sülük. Ne başı, ne sonu olmıyan azap, Yandıkça gelişen sihirli kütük. Bu yağmur, tufanı belki de Nuhun Ve gölgede yüzen odam, gemisi. Akrebi, çiyanı, böceği ruhun, Ne varsa meydanda, meydanda hepsi. Bu yağmur, delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün Sulardan, seslerden ve gecelerden. Necip Fazıl KISAKÜREK kıskançlık şahlaniyor. Kendine güvenmek, ol- duğu gibi görünmek bir budalalık yerine geçe- rek samimiyetin de hiç bir manası kalmıyor. Her fırsatta birbirimizi çekiştirmek ufak işler- miş gibi yüzümüzü bile kızartmıyor. Bunun için de zekâmız açık ve temiz olmuyor. Ken dimizi dünyanın merkezi sanmakla beraber ay- ni zamanda dünyanın mizaçlarına dalkavukluk etmek mecburiyetinde kaldığımız için birbirle- rini nefyeden bu zıt kuvvetler, olmuş ve ken- dini bulmuş bir seciyenin teşekkül etmesine meydan vermiyor. Kalenderlik ile bukalemunluk arasında sallanmaktan başka gidilecek bir yol yokmuş gibi çirkin bir seciyesizlik içinde çal- kamyoruz. Demek ki iş bölümünün kesafet ve tenevuu ve bunun doğuracağı ihtisaslar kökleşmedikçe tabiat insanını yenerek ona mi- zacının üstünde ahlaki ve fikri bir haysiyet ve- rilemiyor. Bizi kendimizle yüz yüze getiren bu satırların gayesi mücadelemizin şuuruna sahip olduğumuzu aksettirmek ve yerine daha sağlam bir şey konmadıkca hiç bir şeyin yıkılamaya- cağına inandığımızı göstermektir. Mustafa Şekip TUNÇ