30 Mayıs 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 12

30 Mayıs 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKİNCİ — Hayır, yaradı, bir bomba ile bin parçaya taksim edildi. ÜÇÜNCÜ — Başka bir delikanlı bir geçi- di vermemek için son nefesine kadar çarpıştı ve kendisi en sonra öldü, fakat kaçmadı. Hal- buki bu çocuk her gün mektepten kaçardı. BİRİNCİ — Bu kadar fedakârlıktan sonra onlar için ne yapıldı? İKİNCİ — «Bu gün» gazetesinde, « Yaşa- yan Ölüler» diye resimleri basıldı. BİRİNCİ — Sonra ne oldu? İKİNCİ — Aileleri açlıktan öldü ve onla” rın resimleri basılmadı. BİRİNCİ — Sonra? İKİNCİ — Sonra... Hiçl BEŞİNCİ — Dedim a| sizlerden hayır gel- mez artık, buraya yepyeni. adamlar getirmeli. Genç, kuvvetli, vatan sever adamlar. BİRİNCİ — Acemi efrat değil mi?... Geti- rin de ilk top sesinde donlarına kaçırsınlar. ( Dokuzuncu yattığı yerde sırlüstü dö- ner, kahkahalarla güler. Siperde onbi- rinci görünür.) ONBİRİNCİ — Sulh, çocuklar! sulh! sulh! ( Dokuzuncunun gülmesi bıçakla ke- silmiş gibi birdenbire durur. Uyanan- lar yavaş yavaş doğrulur. Dokuzuncu gözlerini uğuşlurur. Onbirinci devam eder.) — Çok yakında harp bitiyormuş. Sulh olu- yormuş, sulh | (Üçüncüye ) Hey, babalık, gö- zünü açl sulh var! sulh! sulh! ÜÇÜNCÜ — Nasıl sulh? ONBİRİNCİ — Basbayağı sulh bel nasıl olacak? ÜÇÜNCÜ — ( Kendi kendine söyler ) Sulhl... (Onbirinciye) Nece bu ? ONBİRİNCİ — Türkçe yahul Hiç duyma- din mı? ÜÇÜNCÜ — (kendi kendine söyler.) Sulu. ( Onbirinciye) Haydi canım, alay mı ediyorsun? ONBİRİNCİ — Vallahi bel ... İnanmıyor- musunuz? ÜÇÜNCÜ — (İkinciye) bana bakl şimdi sahiden bir sulh olsa ne yaparsın İKİNCİ — Bu haberi verenden bir yemek isterim. ÜÇÜNCÜ — Eğer yemek yoksa? İKİNCİ — İnanmam. ÜÇÜNCÜ — Pek iyi, verdi. Sonra ne ya- parsın? İKİNCİ — Karnımı doyururum. ÜÇÜNCÜ — Sonra? İKİNCİ — Su içerim. ÜÇÜNCÜ — Sonra? İKİNCİ — Yumuşak bir yatakta iki ay ya- mi, ÜÇÜNCÜ — Sonra? İKİNCİ — Sonra?... Ne bileyim?... Hiçl.. ÜÇÜNCÜ — f Birinciye) Sen heykeltiraştın değil mi? Eğer sulh olsa ne yaparsın? BİRİNCİ — Mezar taşı yontarım. Bu ellerle mermerden, ince, bir kadın yüzü çıkaramam ya tabak tarı artık. ÜÇÜNCÜ — (Onbirinciye ) Sen ne ya: parsın ? ONBİRİNCİ — Ben eskiden mahalle bek- çisi idim. Şimdi olsam olsam... Morg bekçisi olabilirim, ÜÇÜNCÜ — (Beşinciye) Sen ne yaparsın? İKİNCİ — (Atılır) O mebusluk yapar. İyi söz söylüyor. BEŞİNCİ — Sen de gevezelik | İKİNCİ — O sizlerin vazifesi. Ben yapsam yapsam mezar kazarım. Burada en iyi öğrendi- ğimiz şey o... Öldürmek ve mezar kazmak. DOKUZUNCU — Ve ölmek. İKİNCİ — Evet, evet. Çinlilerin dediği gibi: «Asker bin gün talim ve terbiye görür, fakat bir gün işe yarar » BİRİNCİ — Çocuklar! Gene diş etlerim ağrımaya başladı. Galiba çok yorulduk, çok konuştuk. ÜÇÜNCÜ — Hastalık, değil mi? Benimde öyle! Gene otlamak lâzım. İKİNCİ — Boru nerde ise çalar. DOKUZUNCU — Ot borusu mu? 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: