Kilap- Mecmua-Gazele İlk ve son hitap Gene bir anket kahramanlığı münasebetile Nâzım Ilikmet ! Nafile çabalıyorsun. Sana kızmıyorum. Kızmıya- cağım, İliç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklıyan kanserliye, hiç bir gardiyan, par- maklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim dar ağacı Önünde küfürler savuran malıküma kızamaz. Ben kendimi, ne kanser ope- ratörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmü- yorum. Fakat görüyorum ki, her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin par- maklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve bükim şek- linde gören sensin! Senin bu ha- liwi sezer sezmez artık sana kız mwiyorum. o Merhamet ediyorum. Sunma ki ben öfke kabiliye- tini kaybetmiş bir adamım. İnsan başile fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öf- kesidir. Bir biç için ölçüsüz öfke- ler duyacak kadar alıngan ve has- sas bir mizaç taşıdığımı .sen de bilirsin, Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şalısiyeti, bir mesuli- yeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun. Çünkü iflâs nedir, onu bütün haemile idrak ettin, O Kadar yalnızsın ki, etralında bir sürü (namı müstear) dan başka kimse yok. O kadar konuşulmuyor. sun ki, isminden ancak kendi (namı müstear) ların bahsediyor. Eskiden herkesin dilinde bir proplem gibi gezinmeyi tercih eder ve bir dedi- koduya, bir ankete doğrudan doğ- ruya iştirak etmeyi Greta Garbo esrarıma aykırı bulurdün. Şimdi bir yerde bir anket oldu mu, kıy- meli ve seviyesi nedir, hiç düşün- meden, kapisi önünde nç biilâç bekleşe n yedi sekiz kişinin başına en övvel sen geçiyorsun ve sıram kaybetmemek için kimbilir nelere baş vuruyorsun” Fıkraların baş sahifelerden moda suhifelerine atı- lıyor, gene yazıyorsun. Hatıtlan» mak şartile ne lukuretlere razı de gilsin. Tükürüğü bile uzun zaman gıda edindin. Şimdi o da yek. Kir zamanlar, şiirlerinde (kıllı ve kü- han) olduğunu ilân ettiğin sarışın ve pembe ensemlen, şünün bünun tokat izleri bile uçmuş. Zaman s6- ni değil, yüz karalarını Akşamları, Beyoğlu sokaklarında, yüzlerinde kalın bir duvak, ayak- larında birçiftsiyahı bot, ellerinde köpek başlı bir şemsiye, ağır ağır" geçen sabık Itum aşüfteleri bile senin kadar merhamete şayan de- ğildir. Artık Omefret vermiyor- sun. Zamanin İ ae önünde in- sanları tefekkür ve merhuunete çağırıyorsun. Bundan bir kaç ay evvel Bü- bıâlide, İştaynbur lokantasımla seninle şöyle konuşmadık mi: Ben — Guzetelere yazdığın bu - fıkraları nasıl yazıyorsun, bu ka- dar e nasıl tahammül ediyorsun ei Sen — Ne yapayım, ekmek paramı kazanıyorum. Başka me yapabilirim” Ben — Kendinden ve haysi- yelinden bu kadar fedakârlık ede- ceğine niçin polin boyacılığı et- meyi tercih ekmiyorsun” Sen — Potin boyacılığı el- sem, bir şey zannederler de beni bu işten menederler. Kendisini bü kadar saçma bir mazeretle teselli ediveren, ha- kikatte tesellisi oliniyan seninle, görüyorsun ki ben hiç bir gün kavga etmedim. Sana selân ver- dim. Sana acıdım. Bu kadar düş- mene-acısını ben duyuyormuşum gibi-razı olmadım. bile gö- * lürmüş. Ne hazin bir manzaran var, Şimdi bana-tam da senden bekliyebileceğim bir tarzda - çatı yorsun. Devlet günlerinde «eni rakip diye almaya tenezzül etme yen adam. bu bahisız halinde sa- ün nasıl tenezzül eder?” Arlık sen benim gözümde hiç bir seyi temsil elmiyorsun. Ne hokkabaz şiirini, ne işporla komünizmasını, ne hile ustalığını, ne 24 santık reklâin açıkgözlüğünü... Senin nene muk- abele edeyim ? Aynı ideoloji içinde vaktile sarma dolaş olduğun ve içlerinde fikirlerine taban tabana zıt olmas ma rağmen konuşulabilecek insan- lar bulduğum guruplar, yani sann benden daha yakın zümreler bile seni, fikir ve sanat âdiliğinin, do- landırıcılığının prototipi diye güs- teriyorlar. Bana ne düşer? İşte açıken söylüyorum: Ben kâbusun, geevleri uykuna giren umacın, her an yokluğunu hissettiren şeyltanınım. oSann acı- yorum. Fakat elimden me gelir? Çektigin yokluk o ıstırabına hürmeten sana vaktile vermediğim şerefi veriyorum. Seninle ilk ve son defa olarak konuşuyorum. Fa- kat hepsi bu kadar, Dediğim gibi sen bence artık mazursun. Seni affediyorum, ve ne yapsan uffede- ceğim. Bu vüda güvenerek istedi- gini yap. Sakın bu fırsatı kullan- mamazlık etme! Yalnız bil ki, sönmüş ve pör- sümüş hüviyetine, o kadar muhtaç olduğun ve elde etmek için ne e veni bilemediğin hayatı nef- vedemiyeceğim, Ölü diriltmek ve müflis kur- tarmaktan cizim. Benim hakkımda, içinde hap- settiğin şeylerin hacmini'bilmiyo- rum. Rivayete göre üç perdelik bir piyes, rivayete göre bir ro- man Fakat sana karşı hiç bir taktiği kalmamış adamın, bütün bir samimiyet ve açıklıkla içini tasfiye" SN ii m söyli- ram. her şey ve-sirf sanı 1itap etmekle 'düyebileceği bayalık, burada toptan ve ebediyen niha- yete eriyor. İşte görüp göreceğin rahmet! N.F. K. — 1.