28 Mart 1936 Tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 6

28 Mart 1936 tarihli Ağaç Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Seyahat notları : AĞAÇ GENE BENZEYİŞLERİMİZ Bütüm Balkan şehirleri arasındaki ben- zeyişler daima gözlere çarpar. Balkan'pâyı- tahtları içinde umumi görünüşü en ziyade garplı bir şehir tesirini verirken Bükreşte de, hepsinde olduğu gibi, resmi büyük bi- nalar; güzel, süslü evler, oteller, dükkân. lar; ağaçlı, geniş caddeler; temiz ve bakımlı yerler ve bunların yanlarında, gene tekmil Balkan şehirlerinde olduğu gibi, iptidai ev- ceğizler, kulübemsi dükkânlar, dar sokaklar ve bakımsız yerler vardır. Burada da zengin ve fakir mahalleler biribirlerinden henüz büsbütün ayrılmamış, biri ötekini koruya- rak, beriki ötekinin yanında türeyerek, biri: birlerine sürünür ve bazan içiçe girer bir haldedir. Şehrin bir intizamlı ve garplı man- zarası yanında ve içinde aynı zamanda lâü- bali ve şarklı bir hâli ve bir fakirliği de var. Hakikaten şarklı bir şehir hususiyetleri var: Bazı yollarda, siz geçdikçe, kalkıp si- ze yer veren, sonra geçen gölgenize konan güvercinler. Dükkâncıları kapıların önünde duran, ilânları ve eşyaları sokağa taşan, kapalı çarşı usullerini hatırlatan dükkânlar. Şehrin yollarında, otomobillerin yanında, dalgın gözlü mandaları ağızlarında güya hatıralarını çiğniyor gibi geviş getirerek ve sanki bir eski zaman taşıyarak ağır ağır giden manda arabaları. Ve bütün mahallelerde memleketimizde görmeye alışkın olduğumuz nice manzara- lar açılır, serilir: Köylülerin pâketlerinde, sepetlerindeki iptidailik, ortada kurdukları bir göçebe hâli. Meselâ sokak üstünde bir mangal ve yanında toprak bir testi, hay. kırıcı renkli entariler içinde sokak kenar- larına çömelmiş çiçek satan çingene kadın- ları. Sattıkları yazetelerin renk renk fikir- lerine yabancı, çıplak ayaklı, hırpani kılıklı gazete müvezzileri. Bir çok fakirler, dile: nenler. Çıplak ayak ve bacaklarından baş- ka, bazen vücutları bile yarı çıplak çocuk- lar. Bütün Balkan şehirlerinde görülen müş- terek fakirlik perişanlığı ki ileride garbi veya merkezi Avrupaya, meselâ Büdapeş- teye gidince, nasıl oluyor bilmem, bir eşini sokakda göremezsiniz. Bükreşin işlek veya tenha yollarında gezerken bizi hatırlatan daha nice şeyler gördüm: Sokaklarda mangal başına çömel- miş ve arada bir “ kestane ,, diyen kestane satıcıları. Simit satanlar. Yogurtlar. Meşhur şekerci ve pastacı Capsada şerbetler ve baklavalar. Yol köşelerinde - bazısı buradan gitmiş - Ermeni kundura boyacıları. Bütün bunlar her iki memlekette şehrin hayatı arasında öyle münasebetler ve benzeyişler vücude getiriyor ki sair bir kaç teferrua- tında yardımile şehirlerin fizyonomileri biri birlerine akraba manalar ifade ediyor. Benzeyişler diyorum. Bazen bu hattâ bugünümüzden ziyade dünümüze benzeyiş oluyor. Meselâ ortada kasket veya şapka yerine siyah, uzun birer kalpak giyen köy- lü bir halk kalabalığı var ki milli mücadele zamanlarımızın kıyafetlerini o hatırlatıyor. Meselâ Kâğathanede, kırlık yerlerde kaç defa görmüş olduğumuz manzaranın eşi: Haykırıcı renkli entariler içinde bir yol ke- narına çömelmiş fala bakan çingene kadın- ları okarşılarındakinin taliine (bakıyorlar. ( Ekseriyeti düşünerek ( talisizliğine bakı- yorlar demeli değil miyiz ? ) Gene meselâ Chaussse Kisseleff'in asil ağaçları altında çingenelerin ayı oynattıklarını ve halkın bunları seyir için etraflarında gülümsiyen meraklı bir halka teşkil ettiklerini kaç kere gördüm. Vaktile Çerkeslerin küçük kız çocuklarını Kafkas dağlarından çalıp İs- tanbulda evlâtlık, halayık diye sattıkları gibi bu çingenelerde bunları, yavruyken Karpat dağlarından çalarlar yahut kopa- rırlar ve satarlar yahut, bellerine bağlıya- rak, artık onlarla ortaklama bir ömür sü- rerletmiş. Vaktile, belediyemiz bunların oyunlarını menetmeden evvel İstanbul ve Bogaziçi yollarından geçenler ve ötede be- ride durup bir tef sesile oyniyanlar da ihti malki bunların ocetlerindendi. Nasıl ki Bükreşdeki Oo çingenelerin (bazen kova- ladıkları, yakaladıkları fakat hâlâ büsbütün

Bu sayıdan diğer sayfalar: