e NMDA 3 , “mani » yalnız müphem ve anlaşılmaz (mimiklerle bir parça belli olan içerlik harekellerimiz- de vardır. Bunlara ötedenberi “ düşünme ,, * tahlil etme , diyoruz. Bu hareketler he- nüz sahneye konmayan bir “piyes , gibi provaları bitinceye kadar yalnız sahibi ta- rafından bilinen aksiyonları teşkil ederler. Bu provalarda Obülün geçmiş tecrübe ve aksiyonlar birbiri içinde eriyerek yeni bir aksiyon şekli altınde doğabilirse hakiki bir aksiyon olmuştur. Böyle olmayıp da prova- ların ardı arkası gelmezse burada ne “dü. şünme,,, nede “ tahlil , olmayıp sadece bir yahud bir “ buname,, vardır. Bu itibarla aksiyon hayatı, tabiatın tekâmül neticesinde vücude getirdiği lâboratuvarla- rn en mükemmeli, belki de en harikulâde. sidir. O halde ki labial, laboratuvarda ken- di kendini tahlil ve terkip elmeye sava- şıyor gibidir. * Ağaç ,ın aksiyondan anladı- ği mana da bu olacaktır. Çünkü Türk inki- lâbının kendi elile yetiştirdiği gençlik an- cak bu mahiyette bir aksiyona susamiş olabilir. Şimdiye kadar zaman ve mekân ÖLÜLER Ölüler bağrıyor mezarlarından: Yolenlar, olurum taşlarımızda Onlari deviren biziz toprağa, Biz atık onları böyle ayağa, Sakın uftamayı kenariarından; Ölüler bağrıyor mezarlarından. SAĞ üzerinde yaptığımız aksiyon : kahramanlık- larını daha derinleştirerek bunların sırları- na kadar yürümek, fatihliğimizin tabii bir neticesi olmak iktiza eder. İstanbul Üni- versitesi açılırken gençlik onu bu heyecanla karşılamıştı. Uyanan bu iştiyakı yaratıcı örneklerle beslemek, bunun için de (sanal, filçir ve aksiyon) larımızın en muvaffakiyet- lilerini kendilerine daima sunacak tahlilli ve kuvvetli kültür mecmualarını her ne bahasına olursa olsun yaşatmak lâzımdır. Aksiyonun dinamizmasını sadece ders ve kitaplardan beklemek bizi çok aldatır. Ders çok mahdut kimselere hitap eder; kitap çıktığı günden itibaren eskimeye başlar. Ancak mecmualardır ki daimi deveranı temin eder. Kültürün nabız hareketleri de ancak bu “uzuvlar , da takip olunabilir. Onlar bize, nabız gibi, kültürümüzün zaaf ve kuv- vetlerini duyurarak manevi sıhhatimizi şu- ur ve ihtiyatla takip etmemize yarayacak yegâne vasıtalardır. Mustafa Şekip TUNÇ Yolcular, uzanın yere upuzun Dayayın laşiara başlarınızı. Tüy yastıklar gibi rahat taşımız Birleşsin bir lâhza ordu başımız; Ağlasak, üstünde omuzunuzun, Yoleuiar, uzanın yere tpiüzun, Ben de bir gün böyle yalvaracağımı: Yolewtar olürun mezar taşımda. Yolcular önümde fısıldaşadauk, Yolewlar aşılmaz yollar aşacak, Taşımı yerinden koparacağım, Ben de bir gün böyle yalvaracağım. Necip Fazıl KISAKÜREK