Ali. KÜÇÜK ROMAN: YARA Yazan: KERİME NADİR o Mektebin bahçesine girdiğim zaman sıniflar deraten iniyordu. şinin altında parlayan sarı, siyah, kum” ral ve kestane başlar, mümessilin hid- detli bakışlarına rağmen gülüşüyer, haykırışıyor ve kısa mektep önlük- leri içinde haşarı vücutlar zıplıyarak, kindi güne“ yaramaz çılgınların bahçeye inişlerini seyre dalmıştım. — Al, Muallim bey. — Muallim bey gelmiş. — Koşun çocuklar! Gelin). — Muallim bey. A.. Muallim bey. sürüsü gibi hepsi bana doğru koşuyor ve öne ge çip daha evvel konuşabilmek için biri- birlerini iterek etrafımı alıyorlardı. — Muallim bey artık iyileştiniz mi? — Bugün derse girecek misiniz efen- dim? — Hastalığınız ne idi Muallim bey ?. Sorulan bu bin bir suale ayrı ayrı cevap vermem İmkânsız olduğu için kr cıyıldaşarak saca; — Evet, e iyileştim çocuklar, uslu rm söz bir ağızdan biykesmyörle ve: — Söz veriyoruz muallim bey.. Us- lu duracağız.. Diye beni kandırmağa ye Aralarından sıyrılıp çıkmak için — Müdür bey nerede ?. Diye Selek Üçüncü sınıfın oldukça yaramazla- rından sayılan Rana: — Müdür beyi demin iç bahçede görmüştüm, dedi. Sözünü tamamlarken dörtten Nigâr atıldı: — Orada, orada!, Ben ali yanın” dan geliyorum. Da beraber tışta benimle nie kendilerile meşgul yürüyen ırtık ; a İm görünce dağıldı. İkişer üçer “ kolkola girerek yanımdan ayrıldılar. #snim mu” Burada izah edeyim ki, allim olduğum bu hususi e orta ve ilk kısımdan ibaretti, Orta kısımda Resim, ilk kısmın beşinci sınıfında da esap. İlendese gösteririm Mektebin sahibi, müdür Sadettin beydir. Dört sene evvel bir kaza pe kaybettiğim sol bacağım aksayasak ve bastonuma dayanarak ağır ya iç bah- çeye doğru yürüyordum. Bu sırada müdürün kalın sesi uzak tan uzağa kulağıma gelmeğe başladı! gördüm. Sekiz dokuz yi kadar bir kiz çocuğunun elinden tutmuş, sar- sa sarsa getiriyordu. Beni e ba şını ii gözlüğünün Yata ve baktır y. siz misiniz Ürfi bey 7. Ge- girdiniz pi inşallah !- Ga in te mektebe gele- » Derse gireceksiniz de- ğil mi? Bir gırıb sizi ne a örseledi! ni İbetl. Siz n Bu sualimi be ili gibi elinden taktağı. küçük kızı gösterdi: — Ne ölemde e ». Bu da üstüne tüy Ben e slaşyark sörd bir talebe m Yanl mi ei azlıkt Dz mü efendim |. Yapmadığı mamaebateizlik yok.. anlıyor, ne nasihat dinliyor.. Nere e atik bu belâya canım ?.. Sonra çocuğa dönerek haykırdı: “© — Anlıyor musun Mefkü iyi Benim hiç şakam yoktur. r daha ona ağaçların tepesinde e e “Haydi şimdi git bur Ve le lunun na bir hareketile Goca tekrar itti.Fakat o gitmek iste- miyo: am rlu ellerile ağlamaktan kıpkır- mizı olan gözlerini uğuşturarak titre- yen d Si arasından mırıldandı: ndim çıkmadım Müdür desiniz?. Malüm. baz ani i Fakat sözünü tamamlayamadı. Mü dürün okkalı elileindirdiği bir şamarlı yere kapandı. Mahiyetini iyice anlaya: Üzerindeki yamalı önlük ve ayaklı rındaki yırtık sandallarla tozların için de titreyen ve hıçkıran bu cılız vücut, bükülerek yere atılmış bir eski paça raya benziyordu. Bu çocuğa, velev ki pek büyük bir kabahatı da Me böyle gaddarca vur ak doğru idi? a a — Günah değil mi Müdür b ? Kü çüğe neden bu kadar merhametsiz dav. randınız ?., e eğilerek onun ince bileğinden tuttum — Kalk yavrum.. Kalk baka Ai Müdür bana, gözlüğünün kalın camları ından, sarı ve çıpıl gözlerile İ ter bakıyordu. Nezaketi bırakarak kaba kaba: — ii en, hamisi mevkiinde bulundu” m bir çocuğa, ne şekilde ceza verile ceğini bilizimi; dedi Ben hiç deyimle — Haydi, diyordum. Kalk kızım. ve iki kolundan tutarak kaldırmağa uğrw şıyordum. Ö tekrar homurdandı : — Bırakınız. Kendi kendine zırlar zırlar susar... Çocuk ayağa kalkmıştı. Bakımsızlık tan birbirine karışmış sarı bukleli saç ları ve yüzüme melül melül bakar ak merhamet dilenen ş8zbebekleri bende ona karşı derin bir şefkat uyandırmıştı. akat Müdürü büsbütün kızdırmı" mak için: — Haydi, dedim. Arkadaşlarının ye nına git. Elem ağlama artıkl.. b kız içini çeke çeke bizden uza, Mâdürle yalnız kalınca sordum ! — Kimdir bu çocuk? Mekteptt leylimi ?.. O, kaba dışarlık İisanile anlattı: