Sevgisini il ederken kalbi titreyor, göz- leri yaşarıyordu. Gözlerinden belli idi ki, bu adam, Ki Nedimin tabiatında bir iz bir vicdansiz Günahı olmasa onunla anlaşacaktı... — Ne olursa olsun, dedi. Günahımı ister affetsin,ister affetmesin. Ederse şan» sima, Etmezse de ölüm. Ederse Şakir Ne- dimden böylelikle iyi bir intikam almış olurum. Semih Arcanın sevgisine ancak yalar söylemek ve acımakla mukabele ediyordu. Dün gecel. Ah! O dün geçe, Şakir Nedimle baloda karşılaşmadı mı! Şakir Ne- dim onu, göz hapsine almıştı, göz göze geldiklerinde sanki Şakir Nedim ona yine ilâmaşk ediyor gibi bakıyordu... Konuş- mak için fırsatlar arayordu. Maziyi güzyaşlarile anarak resmi, tek- rar kutuya koydu. Aynanın karşısına ge- çip yaşlı gözlerini sildi. Perişan ruhuyla beraber vücudu da hurdahaş olmuştu. Ak- leceğini hatırlayarak iel güç halile topladı. Hazırlanmaya başlad amın kararan renklerini Böğaza na- zır balkonunda seyrederek yine genç kiz- liğin... Onun hırçın esen fırtınaları için- de kalbi sızlayarak sevdiği Şakir Nedimi düşünmekten kendini bir türlü mennede- miyordu. O zaman ansa kalbi yanıyor; heyecanlanıyor. Ve kendi kendine: Ee ei Nedimi seviyor- muyum? ie soruyordu. — Hayır, dediği vakıt Şakir Nedim bütün şiddetile ruhunu ve kalbini kapla” OL. Balkonda hasır koltuğa oturdu. Boğaz- da kaybolan son kızıl renkleri seyre daldı. Hizmetçi kadın balkona geldi — Hanım efendi, sizi bir bey görmek istiyor. — İsmine i ordur Si nedi banız kağ ea — Peki gelsi Bir iki aki sonra Şakir Nedim kar- şısina çıkmaz”mı! Rüya mi görüyordu... Birdenbire sıçradı. Asabına hakim olamı- yor, bütün vücudu başka bir elle sarsılır gibi sallanıyordu. Beyaz elbisesi içinde buzdan bir heykel olmuştu. Şakir Nedim onu gözlerile zehirler gi- bi seri seri bakiyor ve şuursuzca bir hareke tile, Belkis düşerken belinden ya- kaladı, ve kucakladı. Belkis tahammül edilmez bir kinle çır- pınarak Şakirin kollarından kurtuldu ve yere düştü. Şakir Nedim onu ayıltmak için: Yalnız, akra- — Belkis, miş Seni hâlâ seviyo- rum. Fakat. Fakat.. ni ve yalan sözler genç ka- dına Konuşmak kuvvetini verdi. Ağlayan bir sesle: r Nedim, Bune küstahlık Evi- me'ne hakla gelmek cesaretini kendinde buluyorsun. Lütfen çıkınız. Şimdi kocam elecek. Senin yalanların değil mi beni — Hayır çıkamam Belkis. Seni sevi- yorum. Sen, beni sevmiyorsun. Bu Sözler Belkisi büsbütün çileden ae Kim $ , kim sevmiyordu. Bir iki dakika yiz kadar Belkis kimin ateşile yanıyordu. Şakir ne diye gelmişti. Haki- katen kendini seviyor mu idi? Seviyordu ise nediye yıllarca ihmal etti, tahkir etti... Şuan ölüm Belkisi seven yegâne kuv- vet olacaktı. Sakir Nedim kendisini sevdiği için de- gil, baloda gülerken görmüş ve bu saade- tini kıskanarak şimdide bu saadeti yıkma- ya gelmişti; oda, sevdiği bir kadından sa- adet alamamış, hatla aldatılmıştı. Bunu itiraf etmek küçüklüğünde bulu- unca, Belkis tatlı tatlı anmış olduğu mazinin ağırlığı altında eziliyordu. ek Nedim: Belkis, dedi. Kocanızdan boşanınız. Maziyi unutalım. İlk sevgi heyecanlarımızı anmakla hayatımızı ir eşizElini Belkis içini çekerek: — Artık çek geç... Bana katiyen böy- le söylemeyiniz. Bana acımadınız. Benim sevgim ile yaşayan bir insana acıyımız. O, işlediğim günahı affetli. Ona yalandan seviyorum, diyorum. Şakir sevinçle: — Sevmiyor musun? — Ben, sent unutamadım. Büyük ve temiz bir aşkla seni, ben nasıl seviyor- sam, o da, beni öyle seviyor. Şakir: — Ne diye evlendin?... ir kız lekelenince hakkında neler söylendiğini pekali bilirsin. Beni dillere düşürdün, artık bunu bana söyletmi Lütfen bu evden çıkınız. Bu ev onun evidir. Hem rica ediyorum. Şimdi gelecek. Seni görürse... O Benden çok memnun. Onun saadetini yıkma. Şakir kaba bir sesle: — Ben buradan çıkamam. Gelsin var- sın. Seninle evleneceğim. Ayrılmanı iste- yorum. Tam bu esnada hizmetci kli koşa- rak geldi. — Hanımefendi, beyefendi geldi. Semih, Belkisi almak için gelmişti. Ço- Tarihte Garip Vak'alar — Baştarajı 19 uncu sayfada — Böyle bir halde oyuna kalkar oynatır. e O Komedi nihayete erer e, bütün şehirde şayi olmakla e inim ii kulağına akseder, <Hükkâmimizin cümlesi ukalâ.. İçlerin- de böyle bir budalası da olsun» buyur- uşlar, Arslan paşa, Macaristan gazaları e€s- nasında bulunduğu valiliklerde şecaat, ehliyet ve liyakatile; bilhassa kahramanlık- larile teferrud etmiş bir zat olduğu halde de, hikâye ettiğimiz münasebetsizlik namı- nı lekelemez. Çok büyük adamlarımız vardir ki böyle küçüklükler yapmışlardır. Arslan paşa, bir aralık hükümetin icrgatı- nı tenkit yolunda padişaha takdim ettiği maruzali hususiye, sadrazam Sokullu Meh met papayi gücendirmiş, sadrazam Ars- lan paşanın bir muvaffakiyetsizliğini ba- hane ederek idam elmeğe karar vermişti. Arslan paşa da bu hale e Sokul- lu tarafından vaki olan: davete reddüt. süzce icabet etli, Sokullunun mine İ tizar eyledi, hemen cellâda teslim edildi Arslan paşa asla teessür ve telaş gösler- meksizin : Usta başı, sür'at ve mahareti ister. Parmağinı gırtlağıma iyice bas, Zira gıri- lağım öyle senin bildiğin kibar ve yumu- şak gırtlaklardan değildir. Diyerek umumu hayrette bıraktığı hal- de son nefesini vermiştir. EMER sk eg m ; ; i cuk gibi gibi “seviniyordu. İşi iyi, neticelenmiş- ti. Hergün kazancı artıyordu. Hayatta yi Belkis idi. Belkise nekadar inanıyordu. O da, kendi- sini böyle RE bir aşkla seviyor, diye gurur da duyuyordu. Belkis derhal antreye koştu. Rengi sâpsari Semihle karşılaşınca büyük bir çığlık kopararak düşüp bayıldı. ih, birşey anlayamadı. Merak ve heyecanla Belkisi kucaklayarak yatak oda- sına götürüp yatağına yatırdı. Derhal te- lefona sarılarak doktor çağırdı. Ve Belkise imkân dahilinde olan tedavileri yapıyordu Kolonya ile yüzünü siliyor, ellerini oğu" yordu. Doktor geldi. Birkaç saat sonra Belkis ayıldı. İnanmak isteyen bir bakışla görle- rini açtı, başucunda ağlayan Semihini gö- rünce yine yalan olarak: — Ağlama Semihl seni kendimden çok seviyorum.. Çünkü sen hakikaten bir insansın, dedi. Fakat bu sözü söylerken kalbinin ateşi yavaş yavaş azalıyordu.