larının uçlarında g temzinin e i zmn tel kulesinin son kademesine ayak A in basmış olduğu, başını şu dik tutu- bez vene evvel lan ve size yüksekten ema belli ii di şu genç ve biraz da güzel Bayan; tan Vacide, ilerde, ilmi ve mesleki tetkikler yap” tl oktor; Göring'in göğüs di, — mponunu, geçtiği memleket- ait Siir Klüplerinin alâmetlerile ll olan şu sonradan görme otomo- » hepsi de, birer birer dönüyorlar... ü güneşi gözleriniz il apıyorü rdu. ede ay gözlerinde lerine dalan N adan dönüyorlar... Güzel ve eğ- a, yine eskisi gibiş iceli bir seyahat yapmış, ve nihayet Av- Jığını anladı. Bir, *ba denilen periler âlemini de görmüş ığı bu gözlerde.. Ki enç ve mesut kadının şimdi bir tek cendinden alan bir rdi var: Havalar bozsada Paristen aldı- i doğru sımsıkı hrelkürkleri arkasına koymaya, ve soranlara adar parlak Bi hikâyelerini uzun uzadiye anlat zun kaşları ve diğ muvaffak olsa ı yüzde bambaşka Doktor daha dün gelmiştir; sanalor- 1. nlar ve kurhauslar hakkında tetkikler in yorulmuş gibi ömak üzere Semering'e uğramış, Paris siyah — saçi fakültesi talebelerinin yaşayışlarını gör- ii bir ışığa karşı ik üzere Gurartier Latin'de kimbilir kaç klarına serpilen İpe geçirmiş, ve gece hayatının sinirler önlüne düşen bir #rindeki tesirini bizzat tecrübe etmek rdü. Uzun parmaklikre - zavallı insanlık fedaisil - Budapeşte de kilitlemiş; gökldurlarında kimbilir kaç gece sabahlamış- duymamak, ölüreel Bugün ilk işi, tetkik seyahatından dön- ırlanmış bir insan günü hastalarına haber vermek üzere ilân yazmak olacaktır. Bunların içinde eskiden olduğu gii dertlisi otomobildir: Etrafında gördük- ru sürüklendi. nden ve sırtında taşıdığı zevk ve erek ellerini ori& sahnelerinden hiç birşey anlatamaz. koydu vallının ne ağzı vardır, nede dili. Eğer, ellerini a Hilmesine imkân olsaydı, şu göğsünde bu kadar uzaksın. il taşıdığı ği bütün guru” dan vazgeçer, ve bu senenin en güzel Vacide, kırdım e cak olan hikâyelerini latırdı : Sabaha karşı sergiden otele musun? Ne olur > mmm mmm > Yazan: Muhiddin Birgen * bir dönüş; Pariste yapılan dostlukların Cenevreye kadar nasıl uzayıp gittiğine dair bir hikâye ve kendisine yürüme imkânını veren benzin için dudak bükülerek sarle- dilen birkaç paranın yanında, avuç dolusu frankların nasıl akıp gittiğine dair müşa- hedeler... Zavallı otomobil, Amerikada dünyaya gelipde şimdi, Prater'de, herkesi eğlendiren Rus Dagı eğlencesini, burada İstanbul sokaklarında hergün akşama kadar, zorla yapmağa mecbur oldu düşün» dükce, geride bıraktığı asfaltlı kilometre- lerin hasretile ne kadar dertlidir! #*a Birer birer dönüyorler ve eğleniyorlar: Bunların eskerisi geçtikleri yolların yeşil dağlarıyle, gümüş göllerini ancak hayal meyal hatırlarlar; gecelerini uykusuz geçi- ren insanların gündüzleri tabiatı seyretmeğe elbet takatları kalmaz, Uzun iklimler dolaşmış olan bu turist kuşların hemen hemen, müşterek ve umu- mi bir hikâye mevzuları vardır; Avrupanın ucuzluğu, bu ucuzluğa dair hikâyeleri anlatırken, biraz kendi saadetlerini büyüt- mek, biraz da sizin gıptanızı gicıklamak için daima mübalâğa ederler. Meselâ, pek de o kadar düzgün olmayan bacaklarını yarım göstererek — Kardeşim, derler; şu Kayser çorap: ları görüyor musun, yüz on beş kuruş Halbuki, herhalde bir buçuk lira ver- miştir. Fakat yarın ilk sonbahar yağmur- larile arkasına geçireceği kürkün fiatınıda “Z“NSEYAHATTEN DÖNÜS hiç olmazsa elli lira e e önenler arasında en ikâye anla- tacak, yahut hikâyelerini en e kendi mahremlerine hasredecek olanlar da, başta doktorlar olduğu halde, tetkik seyahatına çıkmış olanlarla bekâr olarak seyahat etmiş bulunanlardır. Buna mukabil, en çok hikâye anlatan, ucuzlukta mübalâğa eden; veyahut aldığı şeyleri pahalı gösterenler de Avrupaya yeni gidenler ve bilhassa bol parayı cepleri yeni görenlerdir. Böylelerinin Avrupayı bir görüşleri vardır ki, eğer siz onların geçtikleri memleketleri tanıyorsanız, sizin bildiklerinizle onların anlattıkları şeyler arasında hiçbir münasebet göremezsiniz. Çünkü, böyleleri, ekseriyetle dil bilmezler ve geçtikleri memleketleri sessiz bir sina- ma şeridinin, ruhdan mahrum Jevhalari halinde görmüşlerdir. Fakat bütün bu gidip gelenlerin ara- sında, meselâ Viyananın yeni bir şarkısını söyliye söyliye dönmüş olanlarda vardır. Bunlar pek hoşuma gider; çünkü Avrupa- ya gitmişler, onu görmüşler, yaşamışlar, anlamışlar ve öyle dönmüşlerdir. Bunlar Viyanadan bir şarkıyı, Berlinden bir mü- şahedeyi, Paristen yeni bir hayat görüşünü beraber getirebilecek olanlardır, bunların çoğalması lâzımdır, “4 Evet, hep birer birer dönüyorlar; heci gün, trenler, vapurlar, otomobiller, bun- ları yeniden, İstanbulun imar eli görmiyen dalgalı kaldırımları üzerine atmağa başladı. Onlar, birkaç haftalık bir rüya hayatı ya- şadılar. İstanbul ve Türkiye de hâlâ bir hulya içinde, gözlerini yollara dikmiş Memi Turist gelecek| bırak. Biraz # Vadide... mzi onu kolları arasına alarak öpmek başını kaldırdığı di, Fakat genç kadın, kanatlarını ateşe rsıldı. Karısının yiliran bir pervane gibi çırpınarak geri hissini veren birfidi... yaşları iniyordu. e iyorsun? Artık iP Sevmiyor mut a e doktordan herşeyi öğrendikten 4, dünyanın en büyük günahını işlemiş an ezginliğiile evine döndü. Sokak- çen en çirkin, en kirli bir çocuğa ven gözlerle bakan bu adamı, ö- e Kadar çocuksuz bırakmağa hakkı idir Hem işokadar sarpa sarmıştı Remzinin babası, ne bahasına olursa i çocuğu olmiyan gelinini oğlundan ik istiyordu. O, Kurtoğullarının sönüp ni kabul etmeyecek kadar eskiye ve 1 ereklerine bağlı bir adamdı, Oğ- kocasının önün yüzüne dalan an yoruldum Resi »rum. İçimde £ irşey, bir karılış, e Jerşeyi çiğneyi Vacide.. dönelis! yi Ni luna çok ağır şeyler söylemiş, bu kadın- dan ayrılmazsa evi terketmesini bile ileri sürmüştü. Remzinin tek karşılığı: «Bir çocuk yüzünden ben karımdan ayrılamam» sözü olmuştu. Genç kadın her hakikati doktordan öğrenince fedakârlık sırasının kendine geldiğini anlamakta gecikmedi. Kendi ii yüzünden o kadar iyi yü- rekli, uysal ve pek dürüst kocasını baba in uzaklaştıracak kadar kalbsiz ola- in ai altında altın tozu gibi uçuşan saman kırpıntılarına, dallarda şarkı söyliyen kuşlara ve çiftliğin kıyısını okşı- yarak geçen dereye baktıkça canına kıya- miyacağını düşündü. açmak en kestirme yoldu. Hem pe kendisinden soğutarak kii Kİ genç adamın herşeyi ayak altına RE kendi varlığına m kalan büyük sevgisine karşı bir ödevdi de.. na karmakarışık bir LİU yazdı. Çiftlik hayatının dümdüzlüğünden usandığı- nı uzun uzun anlattıktan sonra: «Hem diyordu, hem sen evlenmeden önce fena bir hastalık geçirmişsin, Bu yüzden çocu- gun olamazmış artık, Bunu benden hepiniz. gizlediniz. Bir köylüden öğrendim. Artık daha fazla seninle yaşiyamazdım Remzi değil mi? Ben de anne olmak istemez miyim 7x Remzi, bu mektubu okuduktan sohra çılgına döndü, Aylarca uğraştı. Onun izini bulamadı. Aşkın, bağlılığın bir yalan oldu- Şunu kendisine öğreten bu kadını, ne yazık Arkası 23 üncü sayfada