— Başı 15 inci sayfada — reçetası ile derdine çare arar. Evlilik ha- yatında kısa ayrılıklar da böyledir. İnsan yuvasından uzaklarda onu hayalinde öyle yükseltir; o kadar renkle, ışıkla ve binbir güzellikle canlandırır ki.. içinde yaşarken duymadıklarını duyar ve birgün derin bir hasretle ona koşar. İşte bence özlemek. yuvanın yüzyüze bulunduğu tehlikelere karşı en kuvvetli bir seromdur. Sevgiyi yaşatan, eskimekten kurtaran da odur. * Nahit, yine alnında sıralanan çizgilerle birçok şey düşünüyor; fakat söylemiyordu. Acaba hakikaten yılın birkaç ayım ayrı geçirerek.. durgunlaşmağa başlayan yuva- ya bir hareket, bir heyecan yaratmak da- hamı doğru idi? Cevad bu gece sözü kesip atamadığını görünce, Nesrinle uzun konuşmağa karar verdi ; — Nesrin, ben senin gözünde dümdüz bir kışla askerinden başka birşey değilim, dedi, Hayatım dönemeci, dolambacı olma yan bir yoldur. Kışla, Talim, Gece dersleri, Yürüyüşler, Yıllık manevralar... Evimde çoluğumla çocuğumla başbaşa bir yaşayış... Süel dergiler ve birkaç mesleğime ait kitap, gündelik gazeteler... İşte ben bu çenber içinde yaşayan bir adamım. Lâkin hiçbir gün hayal hastaları gibi gözlerimi yumarak elime geçmiyecek şey- lerin hasretini çekmedim ve çekmeme de imkân yoktur. Hayattan ancak vereceği şeyi istemeli. Ve hiçbir gün bizim olmıya- cak şeylerin büyüsüne tutularak kırık, ü- 'mitsiz bir insan durumuna düşmemeli. Nahit, yüzbaşıyı yeni tanıyormuş gibi dikkatle dinliyordu : — © — Sade bir felselen var Cevad, dedi. ©. Bu çerçive içinde yaşamak sana yetişiyor- © sa.. hayattan daha başka istiyecek ve bek- liyecek birşeyin kalmadığına inanıyorsan... buda sana üzünlü vermiyorsa mes'utsun arkadaş. Ne mutlu sana!.. .— Ve sen Nahit . hâlâ hayattan istiye- cek, bekliyecek birçok şeyin olduğu için betbaht , — Nahit, karısının hurçınlaşan bir sesle © yüzüne fırlattığı bu soruya hemen karşılık » verdi: — Ben, kendimi karıştırarak konuşma- “dım Nesrin. Saadetimden hiçbir gün şüphe imiş değilim ikiz 24 e Mi ISTIRANCA ETEKLERİNİ — İstemek belki ağır birşey.. fakat beklemek lâzımdır fikrimce... Yaşayışınızı beğenmiyorum, küçümsü- yorum sanmayın sakın. Fakat kendimi si- zin yerinize koyuyorum da bu fikre haya- len bile birkaç saat dayanamıyorum, küçük bir yerde yaşayorsunuz. Sinema, bahçe, müzik, toplantı, hiç, hiç birşey yok... — Sokak kapımızı açınca göz alabildi- gine kadar uzayan bütün kırlar, bahçeler bizim abla... — Müzik ihtiyacını da gramofonla gider- meğe çalışıyoruz, Ne yapalım?.. Mes'ut ol- mak; birkaç filim seyretmek, bir radyo din- lemek, bir konsere, bir baloya gitmekle mi mümkündür? — Tabii değildir. Fakat inkâr etmeme- li ki,. yaşayışı dümdüzlükten kurtarmak.. zaman zaman çekilen can sıkıntılarını da- gıtmak ve nihayet gündelik hayatın verdi- ği yorgunlukları dindirmek için bütün bu şeylerin faydaları vardır. — Eskiden bir kitapta okumuştum abla, Birkaç yıl gayet ıssız yerlerde, cemiyetten uzak yaşayan bir insan ibtidaileşir ve artık asrın icaplarına ayak uyduramaz, sosyete- yi yadırgermış.. Belkide bu doğrudur. Gö: rüyorsun ki, fikirlerinden ayrılıyoruz. Cevad, elindeki cıgarayı bastırdıktan sonra sözlerine inanan bir insan sadeliği ie: —- Berrini Diyarıbekir yolculuğuna çr kardığım gün henüz onbeş yaşında bir ço- cuktu, dedi, En ağır şartlar ve güçlükler altında yapılan birçok yolculuklarımız ol- du. Eşkiya takibine çıktığım zamanlar Di- yarbekirin akrepli taş odalarında geceler: ce yalnız Silvana giderken günlerce yağmur al- tında at üstünde sarsıldı, ahırlarda hayvan” larla beraber yattı. Aç kaldığımız günler, ışıksız sabahladığımız geceler oldu, Tam sekiz kere yuva bozduk, eşya sattık O, hiçbir gün yanıksamadı, sızlanmadı. Tam bir asker karısı dayanığı ve fazi- leti gösterdi. Binbir yokluğa ve güçlüklere göğüs vere vere geçirilen uzun yıllar bizi biri- birimize daha çok bağladı Nesrin. Beraber yaşanan acılar, yoksulluklar bize bir kölü gün dostluğu kazandırdı ki.. biz ölünceye kadar biribirinden ayrı yaşamamağa mah- küm iki insan halini aldık. Akşam üstü talimden yorgun argın dö- nerken karımın varlığını düşünmek beni hemen dinlendirir. Yokuşu inerken ağaç- lar arasında görünen beyaz ev içimi aydın- latır. Bilirim ki pencere başında beni bek- leyen biri vardır. Şen yüzü, pürüğl kahası ve gönül dolusu sevgi olan biri... Hiçbir bulutu olmıyan aşili gökler gibi beni beklemektedir, b Karımı karşımda gördüğüm gi mıyorum, bu mi yat fırtınalarını arkada bırakm bir limana sığınmış insan hazzı a parken, o meyva bazı mizi beraber süsler, beraber ku onun bütün gün yalnızlıktan gel larını kovmağa çalışırım. O, benim sabahtan akşama k güneşte duyduğum yorgunluğu derir. Karım güzeldir, şendir, yaşadığım her memlekette ari rine örnek olmuştur. Onunla sam gurur duyarım, Bir salon göğsüm kıvançla kabarır. Ve va nun sesi, onun hareketleri, onul dınlığı ile dinlenirim Nesrin. ! geliyor ki dünyada benden ço! lan bir tek erkek yoktur. Cevad, saadetinin çoşku başı dönmüş bir insan hazzı ileiyi Berrinin yüzünde, bakışlarındı kt eş ışıklar var. Nesrinle Nahit'te bu en ; çok sevdiklerinin saadeti ile İse — Karım öyle idarel yaşayış bakımından arkadaşları tün olduğumuz halde, kendinin kada hesabımız da vardır. şiğini süzdükden sonra: — Onun telâşı olmasaydı le uğraşacakdık abla.. ; Nahid : — Demek gelecek yat si diye şaka yaptı, O zaman Suadiyede yapın. konuşmağa başladılar. Berrin hayattan çok şe) Gençliğinin en: çılğın atılışlar” ride bırakarak geleceği beğendiği villâlarla; sade, döşenmiş odaların, salonlari kesip, saklamıştı. i Göğsünü Marmaraya geniş çamlığa dayayan bir * Ç Ner6 | Salemıled Esi YARIM AY BİLMECE KUPONU