Dudaklarında, bayıltan kokusunu henüz içinde saklıyan sırlı ve kızıl renkli bir çi- çeğin, kıvraklığı vardı. Serpilmek için daha gelecek yılların rengine, kokusuna muhtaç olan vücudu bir akarsu inceliği ile süzülüyor; yürürken uçacakmış.. kucaklarken bir köpük gibi dağılıp sönüverecekmiş hissini veriyordu. © zaman Nesrin, bu dünyanın insan- larından pek ayrı, pek ince bir güzellikle ayrılan genç kıza bakarken, onu yudum yudum içilecek Ze yal — e ziyade birkaç satır şiire ben yle bir şiir ki.. mânasını, özünü vi yaraltığı heyecanı anlamak için.. histen, hayalden yuğurulmuş bir yürek taşımalı.. zaman Nesrin, yine çocukluğunda düşündüğü gibi düşünmüş ve gülümsiyerek içinden: wTanrı Berrini yaratınca demişti.. diz- leri dibinde uyuyup uyanan genç kız.. o, gözlerinin rengi seçilmiyen, saçlarının kı- zil alevine dokunulmıyan ilâhi kız... kıskan- dı. Ve bir bakışı ile onu bu topraklara yolladı..» Nesrin o günkü çocuk düşünüşüne gül- mekten kendini alamadı. Şimdi kafasında düğün alayının gürül- tüsü.. bando ile karışarak pek tuhaf sesler çıkaran yerli çalgının çeşit çeşit zeybek havaları uğuldayordu. Bekâr zabitler atlara binmişler; alayın önünde pırıl pırıl yanan üniformaları ile genç kızların gözlerini kamaştırmağa çalı. şıyorlar... Efeler, harman dansını büyük bir coşkunlukla oynuyorlardı Memleketi baştanbaşa geçtikten, ve ora- nın bir göreneğini yerine getirmek için kavak dibini dolaştıktan sonra, gelin yeni Bn eşiğinden atladı, wağını indirmeği unulmuşlardı. es'ut olunuz» dileği ile. titreyen olana, şimdiye kadar bir kerecik bile yü: zünü görmediği bir yabancının koluna ge çirdiler. Coşkun bir alkış sesi.. kayadan kaya- 14 ya çarpa çarpa dökülen sular gibi dinmek bilmiyor; aduvak unutulmuş!» sesleri kah- kahalara karışıyordu. Mülâzım, gülümseyerek yanında bir taze çiçek demetini andıran küçük ge- line baktı. Onun da açık kestane kabuğu renkli gözleri, o çok temiz, daha çoçuk ve leke düşmemiş bakışları ile gözlerine di. kilmişti. Cevad, titreyen ellerini, köpük yığını gibi kabara kabara genç kızı kucaklayan tül duvağa dokundurdu Gülüşdüler İşte Berrinle Cevadın anlaşması... Ür- kekliği çabucak kaybolan çok tatlı bir ba- kış ve tutulamıyan bir gülüş ışığı ile baş- ladı. Esmer mülâzim bir türlü gelin odasın- dan çıkmıyor; bekâr arkadaşları atların başlarını havalandırarak bahçeye dalmak istiyorlardı Nihayet birkaç genç kadın içeri girdi- ler ve kahkalar, şakalar, nükteler, alkışlar arasında Cevadı uğurladılar. Nesrin, bir ânda odayı dolduran kalaba- lığın arasından sıyrılarak kardeşinin yanına sokuldu. Onun iki kelebek kanadı gibi ince, yumuşak ellerini elleri içine alarak gözlerinin içine baktı, — Memnun musun Berrin?» — Sen üzülme. Herhalde çıkulata za- biti bırakıp kaçacak değilim |. Gülüştüler. Akşam karanlığı basıncaya kadar ev; yerli, yabancı bir sürü doldu, boşandı. Düğünün en heyecanlı ta- rafı gece ellerinde meş'aleler taşıyan ala- yin sesi ve görünüşü idi. Berrini birkaç lâmbanın.. ve gümüş şam- danlarda titreye titreye boy veren mum ışıklarının aydınlattığı kırmızılı gelin oda- sında bıraktılar. Yaşlı bir kadın kulağına; — Şimdi damat bey burada namaz kıla- halkla cak. Âdet böyledir. Sen de dua ii Bu dakikada ne dilersen, olur! Geaç kız bu geceyi yıllardan sağ gün ablasına anlatmış: “Ne dersin.. dua etmeği falan ğ memiştim. Yalnız bu yabancı alani, incitmemesini istedim galibal,, diyeği semişti Günlerce memleketin biricik ii konusu olan bu muhteşem düğüniç. rası eskimeden, yıpranıp solmadı.; lemedikleri bir haber dalga dalgı; | ketin ruhunu sardı: e bölük Diyarıbekire tal u bir akşam Şe e v ten ap onlar da du Mülâzm Cevadın bölü ü Di e gü ; Nesrin, ayrılık gününün karık ME ile tekrar olduğu yerde sinerken. İli venleri çıkan ayak sesleri ile sil& Evdekileri uyandırmamak içi li yürüyen Nahit; gece in ei m e dokununca nl — Sen uyumadın mi vi sevgi | e birân, gözleri çok sevdiği!” yüzünde dolaştı. Onun baktıkça va ren bakışlarına dalarak kollarını gi — Gel,. varlığımı avuçlarındı”” sevgilim.. Gel., Şampanya renkli ipeğin, bu kadın vücudun al zl gün, ince genç nelis bir sarışı vardı ki... l Gece yarısına kadar vazife başl lan ve çok yorulduğunu hisseden; dam, birânda canlanan kollarını vu karısını göğsüne çekti. Nesrinin gözlerinde yağmaz bir gecenin temiz pırıltıları © onun firketelerini çıkararak saçlar! mıştı. Bu ipek çileleri gibi iğ al rılmış, dolanmış, bükülmüş si iyı gası.. o hiç birşeyde bulunmıyar kokusu ile tekrar başını döndürdüğü — Niçin uyumadın yavrum? yü; — Uzun bir ya yapi ge O kadar yorulmuşum ki. Bi İk