— Bu gün çok çalıştım. Öğle ye- için vakit bulamadım. Hem yor- “hem de açım. Ünne, sessiz Hareli tlerle söğüş di- €rini kesiyor, başı önüne eğik, ye si yiyordu. Benç kızın yeşil gözleri, ışık vurmuş durgundu. '— Niçin, karnın mı to k e m anneciğim, Açım! şimdi yi- "nesini görmiyordu. © — Nen var Filiz? Genç kızın bakışları ürperdi. Yana- ı çukurlaştıran gülümseme dudakla- da belirdi: “- Belki çocukca bir şey anne, fa- ıt, tuhaf bir tesir altındayım Anne merakla sordu: VE: 2 ndü. Gü- önü boydar çin dudakları söylemek ister gibi yarı i yuvarlak camli mu ışıklandırmız süfeninin kapağı rile, tabakları, rdı, aldığı, kolalı ki sanın Üzerine onra sofra kurul de parlak gümül kapısından gön Filiz! değişmiş £ bn aki Ni yetti e il ema nerede anı oğumadı yavrusl kadar, buz gisi en güldü | n dalgınlığı i i bir eksik yö! suyu unulmuşf masıyle, hindi uştu: anneciğim, si ipa vE ii karşılıklı iskemi — Bi li mi? vie birkaş | — Evet anne, salata & ml Küçük bir sesle mırıldandı: Bu gün bir erkekle konuştum. — Bir “ekok mi ? Evet anne. Şaşırdın değil mi? Anne, kıpırdamadan, yüzünün hiç- bir hattı değişmeden bakıyordu. Sözleri halâ gözlerimde sanki. Saçlarının, dişlerinin parlaklığını görü- yor. sıcak, kalın Mn duyuyor gibiyim Ri di mi an imi ağından ilk defa, Gürle önle işidiyor. kekle ie konuştun yav- rum? Bir de mi, yoksa sokakta mı? Genç kız, #ol elini çenesine dayadı. O, en sevinçli, memnun zamanlarında elini çenesine koyarak, annesine ba- kardı: — O sokakta, ben pencerelerde. — Seninle ne diye konuştu ? — Yurdun, yeni elan ke işleri kısmının, gazetede ilânını görmüş, göm lek ısmarlamağa gelmiş, dikişçi kızlar pencereden gülerek bakıyorlardı. O, bi- zim tarafa gelince, kızlar kaçıştılar. Ne var diye bakmağa gitmiştim. Oplar çe- kilince, ben yalnız kaldım. Sordu, iste- tediği izahatı verdim. Kalınca boyasız dudakları eti gibi nemli, penbeydi. Lâkırdı söy ler yüzünün bütün manâlari bu nemli düz daklarda toplanıyordu. Anne; bir eli çenesinde dayalı, ye- şil gözlerinin derinlikleri gizli ışıklarla parlıyan, düz kesik, siyah saçlarının keskin çerçevesinde yüzü çok beyaz Wi ağzile meme emişini hatırladı. Nerali, şeffaf dudaklı güzel ağız, göğsünde memesinin başını arayarak dolaşırdı. Emmeğe başlayınca, uzun siyah kirpikleri, yeşil gözlerini yarı gölgeler, bazan memeyi bırakır, sağ yanağını be gülerdi, Daldın — Daldım a . — Ne düşünüyordun anne? — Çocukluğunu yavrum — ABD, çocukluğumu e. — Seni bana veren erkek, senden önce, böyük bir aşk vermişti. Birgün dadımla sokağa çıkmıştım, Bir mahmuz şıkırdısile başımı kaldırınca, mavi birer alev gibi yanan bir çift bakış, ince peçemi delerek gözlerimi tutuşturdu, O gün başka hiçbir şey görmedim. Kal- bim deli > çarpıyor, bütün vücudum titriyor Uzun zaman onu görmedim. Fakat, gözlerimi tinin mavi alevler, kal- bime de geçmişti. O bakışlar o kadar gözlerimdeydi ki, bazan herşeyi o göz“ ler olarak görüyordum. gün, ağabeyim beni odasına ça: gırdı! “Kardeşim, dedi. Babamın taas- subu yüzünden mektebe gidemedin. Bir genç kız için, ev işleri kadar oku- mak ta lâzımdır. Avrupada kadınlar, Er- keklere yaklaşmağa başladılar. Biz ha- lâ yerimizde sayıyoruz., Ben, merakla ne şıkacak diye bekliyordum. O, anlattı: “Kardeşim sevdiğim bir Erkânı- harp yüzbaşısı arkadaşım var. Kafası” nın bilgisi rütbesinden, okumasından daha çoktur. Onunla konuştum. Gelip sana ders verecek. Yalnız, bunu kimse duymayacak. Benim arkadaşım sıfatile 21