dururken ima, dik» ra bana ye ÇEVİK kuvvetli » edecek saatte bir yaparım. renzinizin nın Üzeis alırsınız, in yerini gmüş gibi için bir, m! takınarak bakmanız :en Evvel Saniyenin i şişelerile, £ bir şırır» min içi vedalaştı. gitmişti. ntol kutu» | | genzime nen sesini artmıştı. n bir zor »puzlanmış ase göğsü yi sezeme" asına hınç» ledi, e 3 Demircilik kısmında dilsiz Hilye yazmak değil; milli his de öğre- ti ilan çıkıp atölyelerin bulunduğu diğer büyük binaya geçtik. Alt katta: age ehane eyiz... r genç marangoz ustasının eline ilen tam on sekiz genç ve ve dilsiz, kurulmuş bi gibi mütemadiyen, hiç durmadan çalıyorlar. Ne mi yapıyorlar: Mektep mevcu hep bu elobek elinden Basit bir sandalyeden tutunuz da, aynalı dolaplar, güzel omorinler, kütüphaneler, kanepeler, koltuklar ve ve saymakla bitmiyecek o birço şeyler. Denikilik kısmına geçiyoruz... Bu- rada da bir demirci ustası, henüz ufak bir fındık kadar pazuları olan dokuz on yaşlarında üç ağır çekiçten sonra gözlerine düşen saçlarını. EE in 5. 5 p ES Le 53 © s2 m ŞE © 2 el Mektep hariçten bir şey e kumaş, astar, ne bileyim ben, bir terziye ne lâzımsa içinde imâl ediliyor. ie genç uzun boylu bir terzi ayrı ayı çocuklarla meşgul oluyor. Sağır dilsiz belki yirmiden fazla talebe var. Hepsi grud grup çalışıyorlar. â şurada: beş genç kız mektep İN ülkndan toparla! ir omasa etrafında küçük vandalyelere oturmuşlar, alaturka bir yem ortaya ko ara ağzı açık tahta muhtelif renkte iplik yumakları sir iyor- lar. İşte şurada bir terzi tavrile oturduğu makinenin önün: de, bir ceketin ela ötede. a kızcağız ö ii an Be alani ! aşlarını önündeki işlerine ee dikkatle çalışıyorlar. Birisi Körler görüyor! Sağırlar duyuyor! Dilsızler konuşuyor! — Başı 19 uncu sayfada — bize «Betohven» in, «Mozart» ın güzel melodilerini, bütün manasile çalıyorlar. Küçük bir yavru büyük bir kemanı küçük elleri arasına almış.. Bujyavrucuğun göz- lerindeki kuvvet, kulaklarına ve par- maklarına gitmiş. öyle bir yay çekişi varjki.. Hele şu flüt çalan iki âmâ yavru: nun dudakları, mükemmel bir kemanın yavrular demir döyerlerken ,bir glase ayakkabının yan dikişlerini dikiyor. Diğeri bir oskar ' kunduranın işi bitmiş cilasını vuruyor.. bir diğeri de bir deriye kalibin formasını "vermeğe çalışıyor. Yaşlı usta başı, istidatları- nın derecelerini öğrenmek o arzusile sorduğum suale : — Bayım dedi! şu küçük hakikaten Dilsiz, Sağır ve Körlerin büyük iki binası yayından çok daha güzel ea imi tiyor. İnsan bir an gözlerini kapas e san'atkârlar LARDA zannecdece Doktor: yım! Körlerin ekserisi san- Yarım Ay muharriri, Mektep müdürü ve terzi ustasile dikiş atölyesinde. çok i a La e Daha buraya geleli bir sene bile olmadı. Mükemmel değilse bile, i iyi bir alien Diğerleri de öyle.. Şu arap Cahitlerin de onda geri kalir yeri yok ! Çı tk; şık palmiyeleri olan uzun, geniş bir keliçeden geçildikten sonra, dokumacılık kısmına Ri Buradaki gençler de - söylemeğe lüz yok !- dilsiz ve sa ML önlerindeki dokuma tezgahlarına oturmuşlar. Biri bir yatak çarşafı, biri kilim, biri m Ay muhar: izahat o çalan delikanlı, şu viyo ole çalan küçük, bir bestekârdır. Bunların kak ediz ee esile vi orkestra teşek- ,daha küle Senede onser ve- Hilar Öpret, klasik Parcalar senfoni, bütün musiki parçalarını çalıyor! ar, Beni bizzat gez ririne Meler müdürü Bay Doktor Neem yapar ve, dığım Milli havasını,burada bütün manasile teneffüs ederseniz. Yünlü, ipekli kumaşlar doğru bir tabirle mektebi mensucat ihtiyacı, işte şu gördüğünüz yedi. TN dokuma tez bardan çıkıyor. ilk kabul olunduğum salon- pulan Ri dayımı. “Kürk bi yük, kız erkek birsürü (o ederek ayrıldım. Şimdi hâlâ âmâ e el tli musiki muallimleri i ger , in etrafını almışlar lerinde le mandolin, wiyolenasi, Cuurtiyacı.. yurcarran,. caşayın, flüt.. bir tanesi de piyano başına oturmuş Dik Attaturk ?1... 29