e Mumtaz Zeki İ İz pa Esiyordu rüzgâr.. şeftali, erik, badem dallarından sürün” düğü kokularla... pıtrak gibiydi dallarda çiçekler... Pıtrak.. Erik ağaçları bir buketti. Badem dalları sade kokudan dallı, kokudan yapraklı bir koku ağacıydı. Esiyordu rüzgâr.. Kızıl basma fistanının eteklerini toplamış çiçek devşiriyordu rüzgâr. Bu kokular içinize fenalıklar getirir.. Eğer rüzgâr kır çiçeklerinin içinden akan sudan bir avuç almaz ve çiçek parmaklı lâle tırnaklı ellerile yüzünüze serpelemezse., Köy rüzgâr- ' larının tırnakları kınalıdır. Burun deliklerinizi şişire şişire bir bahçeden bir bahçeye esen rüzgârı koklarsanız kına kokar rüzgâr. Esiyordu rüzgâr... Veleleri kabara kabara esneyen ekin tarlaları. rüzgâr çiçek ve ekin yapılı bir kısrağa binmişti sanki... Yeleleri kabarıyordu esiyordu ekin tarlalarının, rüzgâr yapışmıştı farlaların yelelerine.. vuruyordu çarıklı topuklarını atının toprak sağrısına .. Vuruyordu rüzgâr... tir Güneş ocakta kızıllaştırılmış bir koyun çıngırağı gibi doğuyor. Daha kızardı güneş. Daba ılıklaştı rüzgâr. Eğer siz, böyle bir yaz seheri köyde bulunduğunuz ve j güneşin doğduğu tarafı sindire sindire kokladınızsa kor çe kokmuştur güneş.