Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ÜULUS Ankara, nüfusuna göre, şarab ve likör içmekte Türkiye gekoru kırıyor: Birincisini, yayla iklimine, ikincisini de, daha fazla bir salon içkisi olduğu için, geliş- miş sosyal hayatın bir tezahürüne werebilirsiniz. Fakat Ankaranın, bir günde ne kadar kahve istihlâk ettiğini hesab- layan bir meraklının epey uzun sü- ren tetkiklerini, bir sütun yazı ha- linde okumak, enteresan olsa gerek. tekak “— Gazinolarda yaz kış en çok içilen şey kahvedir. Milli iktısad ve tasarruf cemiyetinin bütün değerli himmetlerine rağmen evlerimizde misafire en çok ikram edilen şey gene kahvedir. Me- selâ ahbabınıza ke- fil olur, onun na- mına binlerce 1li- ra öder, evinizde aylarca misafir e- der, işini görür, bin bir iyilik ya- parsınız, hepsi —unutulur da, bir kahve ikram ederseniz ve o da bu- nu unutursa: “— Bir acı kahvenin kırk yıllık hatırı var!. Vefasız a- dam!,, diye ancak içtiği kahveyi u- nuttu diye vefasız'lık etiketi yapış- tırılır.. Bu kadar hatırda olan şu kahveden, Ankara halkı herhalde günde birkaç ton istihlâk — ediyor, dersiniz. Fakat işin iç yüzü, hiç de öyle değildir. Tükenmez diye bir meyva şirası weya meyva sirkesi vardır. Bittikçe üzerine su korsunuz. İki gün sonra küpün içinde tahammür etmiş olan meyva bakiyesi bu suyu gene may- hoşlaştırır ve bütün bir kış mevsi- mi, bu küpteki meyva şirası bitmez ftükenmez adı onun için verilmiştir. Bir usta kahveci elinde de bir kiş lo kahve, nohud unu karıştırılmamı; bile olsa, gene bir tükenmez fıçısı dır: Bir kilo kahveden, usta bir kah- veci 400 den fazla kahve yapar. Hem de köpüğü, ağdası hiç az olmamak şartiyle... Kaç türlü kahve vardır? ahvenin çeşidi, et kebabları kadar boldur: Sade, şekerli, az şekerli, çok şekerli, yandan çark- lı, Murra, Hüseyin Çelebi... En çok bu son iki isim garibinize gidecek- tir: Hüseyin Çelebi daha fazla yö- rüklerin içtiği bir kahvedir. Kahve az kavrulur. Değirmende çekilmez ve iki taş arasında, havanda döğü- lür. Bulgur taneleri haline gelir. Bu kahveyi çok kaynatırlar. Rengi ye- şil ile siyah arası olur. Az şeker kor- lar. İçine istiyenler, bir ufak yaprak da kuru nane atarlar. Kendisine mahsus bir lezzeti vardır. Murraya gelince, onu Urfa, An- teb, Diyarbakır taraflarında içerler: Murra ekseriya yemekten sonra içi- lir. Onu, boza, şira, sahlep gibi dolaşarak satanlar vardır. Murra, menku kahve demektir. Yani, kayna- ya kaynaya, ve bir kaptan diğerine döküle döküle, telvesi mayileştiril- miş kahve.. Murra, kahvelerin en a- cısıdır. Ufak fincan içine, bir yu- dum konularak içilir Hazmı kolay- Şehirden anketler Ankarada Günde 909,000 Fincan Kahve içilir l C isağ> YAZAN: (EMAL KUTAY laştırdığını söylerler. Sade, az şekerli, şekerli, çok şe- kerli, yandan çarklı kahveleri he- men hemen hepimiz biliriz. Yalnız tiryakiler, bunları rastgele değil de, —e dÜ günün saatlerine göre içerler. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam ye- meği gibi... Sabah sabah bir kahve- ye gidipte bir sade kahve isterseniz, garson yüzünüze karşı olmasa bile, içinden sizin için “akşamdan kal- ma!,, der. Bu; bir akşam evel, çakır keyif olduğunuzu anladığına alâ- mettir. Onun için sabahın erken sa- atinde, herkes meselâ çay içerken, sade kahveyi hafif bir sesle istemek kahve adabındandır. Sade kahve yemekten sonra içilir. Fincanın yanına bir de şeker parça- sı konulduğu içisi; teşbihte hatâ ol- mıyacağını düşünen bir teşbih me- raklısı tarafından belki Akayın eski vapurlarına benzetilerek, yandan çarklı adı verilen kahve de yemek - ten sonra içilir. Tecrübeli bir kah- veci, yemekten sonra yandan çarklı- yı içenlerin, o gün tatlı yemedikle- rini, anlamak lâzım geldiğini, sade kahveyi içerek kahve içmiş, şekeri yiyerek de ağızlarını tatlandırmış olacaklarını söyliyor. Çok şekerli kahveyi tiryakiler pek içmezler. Çünkü kahvede içilen çok şekerli kahvenin, muhakkak kahvesi azdır. Bunu bilen tiryakiler, canla- rı çok şekerli kahve istedikleri za- man, garsona, kahverniin iki ana mad- desinin mikdarını da beraberce söy- lerler: “— Şekeri, kahvesi bol bir kahve!,, Bunun kısa bir adı da tirya- ki işi” dir. K iyet ve ne- vilerine aid tasnifdir. Yani mazru- fudur. Bir de onun zarfı var. Burada sakın, eskiden kibar evlerinde telkâ- ri, altın kaplama, gümüş, hattâ ze- berced'le süslü kahve fincanların- dan veya mahundan, cevizden, şim- şirden yapılmış kahve fincanların- dan bahsedeceğimi sanmayınız. Şim- di bu çeşid fincanlar, nadir evlerin misafir odalarında süs olarak duru- yor. Bugün kahvelerin ocaklarına gidip bakarsanız, orada iki çeşid fincan görürsünüz. Birisi, kahvenin günlük, gelip geçici müşterileri i- çindir ki bunun sayısı boldur: ikin- cisi gedikli ve tiryaki müşteriler i- çindir. Bunların ismine kallavi der- ler. Ocakçı, onların hangi müşteri- ye çıkacağını bilir. Çünkü hem şe- kberi, hem kahvesi; küçük fincanla- ra göre bir misline yakın fazladır. Kahvenin en çok nerelerde içildi- ğini söylerken kahve falını da unut- mayınız: Kahve falı için kitab bile çıkmıştır. Evlerde eş dost arasında- ki bu fal bakmanın kanunun yasak ettiği suç dışında kaldığını derhal tasrih edelim! Ankarada ne kadar kahve içilir ? imdi artık Ankarada ne kadar kahve içildiğini hesablayabi- liriz. Şehrimizde kahveyi kavurarak ve öğüterek satan 12 ye yakın dük- kân vardır. Bunlardan başka, bir de kuru kahveci Mehmed Efendi, A. İhsan ve saire gibi tanınmış firma- ların İstanbulda hazırlanarak paket halinde buraya gelen kahvelerini sa- tan ticarethaneler de vardır. Ankarada, günde 6 çuval kahve is- tihlâk edilir. Bu çuvallar, 60 kilo- luktur. Çiy olarak 60 kilo gelen bu çuvallardaki kahveler kavrulduktan sonra 50 kiloya inmektedir. Kavrul- muş kahve ile çiy kahve arasındaki fiat farkını bu sebeb çok güzel izah ediyor. Günde 6 çuval kahve 300 kilo ve 300 kilo kahve de 90.000 fincandır. Vakıa, usta kahveciler, bir kilodan 400 fincan kahve çıkartıyorlarsa da normal olarak kabul edilen rakam 300 dür. 90.000 kahve 123.000 nüfuslu An- kara için pek çok mu dersiniz?.. Fa- kat, günde 20 fincan kahve içenler olduğunu da düşünürseniz, bu Tra- kam, herhalde pek fevkalâde görün- meyecektir. Kahvenin tenbih edici hassası do- layısiyle, çok çalışıldıktan sonra, bir fincan içilmesini, doktorlar zararlı görmiyorlar, Tabit bazı hastalıklar hariç olarak... Fakat kahyenin özü b P Te Alman askerleri Salzburg şehrini işgal ederlerken halkın selâmı Avusturyanın Almanyaya ilhakı do!aııı'yle Berlindeki Avusturya elçiliğine nasyonal sosyalist bayrağı çekildi olan kafein'in lüzumundan fazlası- nın vücuda zararlı olduğunu da ilâ- ve ediyorlar, Kahve kendisinden alınan gümrük dolayısiyle de, devlete gelir temin eden bir maddedir. Kahveye, bir se- nede 5 milyon liraya yakın para ver- diğimiz zamanlar da olmuştur. Cum- hüriyetten beri, bu rakamlar şu sey- ri takib etmişlerdir: 923 de 2.515.000; 924 de 3.177.000; 925 de 4.976.000; 926 da 5.069.000; 927 de 4.464.000; 928 de 4.537.000; 929 da 5.154.000; 930 da 3.569.000; 931 de 2,474.000; 932 de 2.310.000 933 de 1.759.000; 934 de 1.541.000; 935 de 1.334.000; 936 da 1.590.000 lira...,, detekk Kahve her içilecek ve keyif ve- ren madde gibi, Divan edebiyatına girmiştir Şairler “taze elden, taze pişmiş, taze kahve,, yi hararetle tav- siye etmişlerdir. Biz asıl kahvenin lezzetini, şimdi tecrübesi yapılmakta olan Akdeniz kıyılarımızdaki ekiminden muvaffa- kıyetli neticeler alıp onu da bir mil- li mahsul haline getirdiğimiz zaman duyacağıaı . D - Avusturyayı Almanyaya ilhak eden alman askerleri Kunfstein sehrine giriyorlar Göring Almanyada opera binasında, umumi harbta ölen askerler için yapılan törende nutuk söylerken Salzburg'da alman askerlerini karşılayan avusturyalılar