20 Mart 1938 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D BAA Yof YA F A A . T 20-3-1938 P çai leeilelelalalelelelelelelelelele eli .. PLLLLLLLLI HAYAT ve SIHAT ı'ııııııılf' İkisini de, tabii, göremediniz. ama, şhur filozoflar da adlarını el - bette tanırsınız. Zaten ikisi de bizim hemşerimiz sayılır: Birincisi trakyalı, öteki de Efes'de doğmuş. Demokrit daima neşeli olduğundan ve her şeyi gülmekle karşıladığından şişman karniyle veher vakit sağlık Demokrit ile Heraklit bu vitamin yerini tutacağı - şimdilik » izah edilemez. Nııı, sağlık bakımından şüphesiz iyi bir şeydir. Fakat onun tesirinde mübalâğaya gitmek gibi, mulııl.iiıylı neşelenmek de fenadır. Neşenin iyi te - sir etmesi için gürültüsüz olması şart- tır. Bira içerek ve hep bir ağizdan tür- kü söylemek mübalâgayla 'neşel halinde 104 yaşına kadar yaş Öte- kinin yüzü hiç gülmediğinden kupku- ru ve her vakit hastalıklı 66 yaşında öl- müş. Onun için Demokrit neşeyi tem - sil eder, Heraklit de kcdeı-lı yaşamadan lecek zararları göst Neşe insana sağlık ve uzun ömür verir. Keder içinde yaşamak adamın ömrünü kısaltır. Bunu yazmakla yeni bir şey öğretmediğimi ben de biliyo - rum, Fakat yaraların üzerinde neşenin tesirini belki işitmemişsinizdir. Eski - den beri hekimler dikkat işlerdir: Keder bayağı bir yarayı ızdırır, neşe en nin insanı zayıf düşüreceğini anlatmak için gene meşhur bir filozof, Bakon a- ğır bir teşbih kullanmıştı. Teşbihi bu « rada tekrar etmek mümkün olamasa da hatâlı olmadığını kabul etmek lâzım - dir. GA, Ankara ve İstanbul kadastro kadroları genişletiliyor İmar ve iskân faaliyetlerinin gün- den güne genişlemesinden, kadastro ve müdürlüklerinden bilhassa Anka- ra ve İstanbulda çalışan heyetlerin kadrolarını yükseltmek lüzu- büyük yaral çabuk kap hizmet eder, Napol, bir askerin bacakları top ateşinden parça - lanır ve yaraların kapanması pek uzun sürer. Bir gün imparator bu yaralıyı görür, “merak etme, topal kalırsan se- ni yüzbaşı yaparım” der. Bu sevinç ü - zerine yaralı pek çabuk iyi olur... Ve yüzbaşı olmasına lüzum kalmaz. Felemenkli meşhur filozof Erazmın akciğerlerindeki çıbandan nasıl iyi ol- duğu da kitablara girmiştir: Hekimler hastayı kurtarmaktan umut kestikleri halde filozofa gelen bir mektup kendi- sini pek sevindirdiğinden çıban birden bire delinir. Filozof, deliliği öven meş- hur eseri bunun üzerine yazmıştır. Bunlara ve bunlar gibi daha pek çok misallere insanım, masal, diyeceği gelir. Fakat neşenin insan üzerine tesiri bu- gün âletlerle ölçülebilir. Doktor Düma bir hapisanede kadınlar üzerinde bir - çok ölçüler yapmıştı. Polis tahkikatı i- çin tevkif edilen, yahud muhakemeleri biten kadınlar sevinçli haberi alınca hepsinde düşük olan damar tansiyonu birden bire artmış, ıı.ıhıılın ııvınçten acele acele vurmay yi sıklaşmış, hılı hıvı ılmı lııı-ehkı - min daha geniş tü. Bunlır, bir yarayı çabuk lııpı!ır.ak hele bir çıbanı deldirecek maddi sebeb- ü munu duymuşlardır. Bu ihtiyacı kar- şılamak üzere kadastro umum müdür- lüğü işleri azalan heyetlerin memur- larından faydalanma çarelerini araş - tırmaktadır. Kadastro müşavirliğince yapılan hesaba göre mayıs nihaye- tine kadar Bursa kadastro heyetleri- nin tamamlanması icab eden İşleri bi- tirmeleri için umum müdürlükçe lâ- ziımgelen tertibat alınmıştır. Birçok vilâyetlerde olduğu gibi Bursada da işi bitirecek olan Bu heyetin kendi vilâyetleri içinde kadastro tatbikatı- na geçmeleri hakkında vuku bulan müracaatlarına, Ankara ve İstanbul kadastro teşkilâtlarında — hissedilen genişletilme zarureti karşısında müs- pet bir cevab verilememiştir. Arazi kadastro işlerinde fotoğraf usuliyle çalışmağa başlayıncaya ka- dar bugünkü teşkilâtı ile tatbik edi- len uüsüllerden azami sürati elde ede- bilmek için de heyetlerin en son se- nelerin en pratik aletleriyle takviye edilmesi kararlaştırılmış ve fen mü- şavirliğince icab eden tetkiklere baş- lanılmıştır. Kazanç vergisi mükellefleri hakkında bir famim Bassilte — yadlnağiik a. z Şrirtteiriem Zaten bu olçulerîn neticesini öğren - meden de, neşenin insana iştah verdi - ğini, neşeyle yenilen yemeğin çabuk hazmedildiğini herkes bilir. Kederli damların çoğu inl dan şikâyet e - derler de daima inkıbaz insana keder verir, derler. Bu da doğrudur, fakat neşenin inkıbaza karşı bir ilâç olduğu da tecrübelerle sabittir. Bu ilâcı icad eden de gene meşhur bir filozof, Tilü- tarkdır. Müzmin hastalıklardan bazıları ü- in faydası e £ » ever gün-)| delik uft olmryan kazâançları üzerin- den vergi verenlerin birkaç gün için bir daire veya müessesede arızi hiz- metlerde bulundukları zaman bu mü- esseselerden verilen paradan vergi &- İrnmaması lâzımgeldiğini evelce alâ- kalrlara bildirmişti. Halbuki gündelik kazançlardan ver- gi alınanlarla hizmet erbabr biribirine karıştırılmış ve bazı yolsuzluklara sebebiyet verilmiş olduğundan vekâ- vemet için insana kuvvet verdiği ko- layca kabul edilebilir. Fakat eski he- kimler sıtmayı, felçleri, hele iskorbüt hastalığını tedavi için neşelendirmek ilâcını kullanırlardı. Bir tanesi müzmin hastalarını iyi etmek için onları gidık- hıyarak güldürmek usulünü bulmuştu. zerine de neş, Ö- İlet, H erbabınin kimler olduğu- tedenberi dikkat “mı"'“_d' N nu anlatmıştır. Bi leyh daire ve ttığı, ona muka- müesseselerin daimi ve asli işleriyle hiç alâkası olmryan dairenin temiz- lik ve ufak tefek tamiri gibi ıılerıylc GÜNÜN POLİTİK MESELELERİ imdi Yugoslavyanın sınırları için- de bulunan küçük Saray - Bosna kasabası 1914 harbının başlamasına sebeb olmuştu. Acaba merkezi Av- rupada Amerikanın İllinocis ayaleti büyüklüğünde olan Çekoslovakya'da bir ikincisinin çıkmasına vesile ola- cak mıdır? Bu yeni hükümetin en ehemiyetli olan kısmı da Bohemya'dır. Vaktiyle Prens Bismark demişti ki: “Bo- hemya'nın sahibi olan devlet, bütün Avrupanın sahibi olacaktır.” Bis- mark'ın bu sözü üzerinde bugün de durulabilir. Çünkü Çekoslovakyanın bu kısmıdır ki madeni bir kama gibi endüstrici Saksonya ile ziraatçi Bav- yera'yı biribirinden ayırmaktadır. Garb tarafta Ren'in öteki kıyısın- da fransız lejiyonları vardır. Bir harb takdirinde Fransa'nın mavi ca- ketli askerleri, muntazam bir plân dahilinde ilerliyerek Çekoslovakya - nın haki üniformalı askerleriyle Bo- hemya toprakları üzerinde buluşa- caklardır. Böyle olursa o zaman Al- manyanın bütün merkezi Avrupa ile alâka ve rabıtası kesilmiş olacaktır. Gene Mazarik cumhuriyetinin en zengin madenleri ve en ileri endüs - trisi bu bölgededir. Zengin kömür madenleri, kimya endüstrisi ve hele Skoda silâh fabrikası burada bulunu- yor. Skoda, büyük harb silâhlarının a- lâmeti farikası gibi idi. Liyej kalesini döven toplar ve gülleler burada ya- pılmıştır. Çin namına külliyetli silâh alamk üzere Avrupa'ya gitmiş olan heyetin reisi H, H. Kung, şimdi Sko- da fabrikasının bulunduğu Pilsen'de bulunuyor. Skoda fabrikası, Alman- ya ve İngilterenin meşhur silâh fab- rikalariyle bir hizada gelmektedir. Alman şefinin Bohemyaya gözle - rini dikmesinde bir başka sebeb da - ha vardır ki hayati ve mühimdir. Bohemya, B. Hitler'in “Mücade- lem” isimli eserinde ve Nurnberg nutuklarındaki ilhamlarında işaret edilen Ukrayna'ya doğru uzanır. B. Hitler, bolşevizm tehlikesinden bahsederken Ukrayna'yı almak iste- diğine işaret eder. O Ukrayna ki Sovyetlerin en zengin buğdaylarını, demınnm ve maden kömürlerinin ü verir ve madenlerinden ya ile de temasa gelmesi mümkün o- lacaktır. Bu petrol, Almanya'nın, ya- rısı memlekette petrol çıkmadığı için boş duran, motörleri, otomobilleri için pek lüzumludur. Bohemya bu motörlü kıtaların Moravya ve Slo « vakya ovalarına inmeden evvel gire« cekleri ilk merhaledir. ekoslovakya, biribirine düşman Ç orta Âvrupâ memleketleri a- rasında bir ada gibi kalmiştir, Bohemya, söylediğimiz gibi, Sak- sonya ve Bavyera'yt ortadan biçer. Alman tayyare meydanları da Hhu- dudda Riza, Zithain Röderav, Grös- meşgul olanlar o daire ninden addedilmiyecekler, ve ücretle- rinden hizmet erbabı gibi vergi ke- silmiyecektir. Halbuki bu dairelerin müstemir işlerinde çalışanlar vergi Bu da, iyi şeylerin hepsinde olduğu gi- bi, bir mübalâğadır. Hele iskorbüt has- talığının bir vitamin eksikliğinden ıle- ri geldiği anlaşıldıktan sonra $ vereceklerdir. Demiryolu inşaatr mü- teahhidlerinin çalıştırdıkları, incir, üzüm, tütün ve fındık gibi mahsül- leri işleyenler bu'kabildendir. hain'de kurulmuştur. Al nn ötomobil seyahati için yapmd.gm, söylediği şöseler de bu hududun burnuna kadar sokulmüştur. Hudü- da yakın bir yerde demityolu merke- zi olan Breslav şehrinin istasyonu asker taşıyacak trenlerin manevra yapabilmeleri için genişletilmiştir. İşte tehdidin en mühim merkezi bu- kardeşlerine tehlikeli surette yakın taarruza Eğer Çekoslovakya bir uğrarsa... almanlarına Prag'a sadık olmak şar- tiyle iyet verilmesini istiye- Yazan: Frank C, Hanighen rada bulunuyor. Harita hikâyeyi anlatır. Çekoslo- vakya, iri başlı bir balık gibi şarka ve garba doğru uzanmaktadır. Bohem- ya'nın bu balık kafasının etrafını, al- man toprakları çevisiyor. Hududun şimal tarafında da Lehistan vardır. Lehistanın alman dostu olan dış ba- kanı albay Bök de Mareşal Göring ile birlikte sık sık av partileri yapar ve bu sırada içinde 70.000 lehli otu- ran Teşen kasabası meselesinde Çe - koslovakya ile ihtilâflar çıkarır. Cenubtaki Avusturya da Bohem- yanın hâlâ matemini tutmaktadır. Bundan dolayı Al y Avus- turya ile birleş hiç şüphesi Prag'ı titretecektir. Cenub sınırının bir kısmında da Macaristan bulunu- yor. Çekoslovakyamn ıçındekı 750 bin macar mü Şi ta, macar hükümeti de zaman zaman bunların iadesini istemektedir. Al- manyadan sonra Macaristan, Çekos- lovakyanın en acı düşmanıdır. O Macaristan ki süratle silâhlanmakta ve Hitlerle olan dostluğunu arttır- maktadır. yen kay ö K A Yalnız t en uç bir. dost leket vardır: R ya. Ve Çekoslovakya Romanya ve Yugoslavya ile askeri ittifak akdet - miştir , İ efk Çekoslovakyanın bütün istırabı bunlardan da ibaret değildir. Bunla- rın içinde bir de sayıları üç buçuk milyonu bulan alman ekalliyeti me- selesi vardır. Bu üç buçuk milyon ki- şi, hiç bir zaman alman tâbiyetine gi- rememişlerdi; bir zamanlar Avus - turya tebaası idiler. Bunların sayısı, bütün memleket nüfusunun dörtte birini teşkil eder. Bunlar da Bohem- ark . olan kısımlarında bulunuyorlar, Bun- lar, Fransuva Jozef, zamanında ken- di tebaaları olan çeklerin şimdi üzer- lerine hâkim kesilmesine nefret gö- ziyle bakmakta, tahammül edeme- mektedirler. Bunlar çekler aleyhin- de yakın vakitte ayaklanacaklar mı- dır? Bunun cevabını verse verse rek Almanyanın Drang nach osten “şarka doğru ilerleyiş” hareketine öncü bir'ajan vazifesi görmektedir. Bu adam, zaman zaman, Sudet al- manlarının Raylştag'da mebus ol- dukları Berline, Danzig, Memel ve saire gibi, hükümetten muvakkaten ayrılmış sayılar Bohemya'ya da ma- tem tutan âbideler bulunan Münihe seyahatler yapmakta, buralarda ma- nidar temaslarda bulunmaktadır. Çekoslovakya da, bir Sudet tehli- kesini önliyebilmek için bunların parlâmentoya mebus olarak girmele- rine müsaade etmiştir. Reiı Beneş de almanların işsiz- lerine iş bulmak, onları idari l% &. Makiyaveli ve gazeteleri okurken *,,Şu halde bilmelisiniz ki iki mü- cadele tarzı vardır: Kanun ve kuv - vet vasıtası ile mücadele... Bunlar- dan birincisi insanlara hastır, ikinci- sinde ise hayvanlarla — müşterekiz. Fakat kanunun kudretsizliği anlaşı- Imca kuvvete müracaat zarureti ha- sıl olur. Bir hükümdar bu iki türlü silâhı kullanarak mücadele etmeği bilmelidir. Bunu da bize şairler, Aşilin ve eski çağlar hükümdarla- rından pek çoğunun nasıl terbiye e « dildiklerini nakleden ince hikâyele- rinde, hem insan ve hem de hayvan şeklindeki ıantor Şıron sembohı ılo ifade ederehl devamlı hiç bir faydası olamıyaca- ğından dolayı — idare başındakile- rin, sırasiyle, insan ve hayvan cins-« lerine mahsus silâhları kullanmaları lâzım — geldiğini — öğretmektedirler. İmdi hükümdarın, şekillerini alma- hayata iştirâk ettirmek, el ik kalkırımada kendilerine yer ve ka- zanç sağlamak gibi tedbirler almış- tır. Prag, alman ekalliyetlerine 0l- duğu gibi macarların, lehlilerin, Ru- tenyalıların, da siyasi partiler küur- malarına, kendi dillerinde gazeteler çıkarmalarına, kendilerine mahsus mektebler açmalarına müsaade et- mektedir. Demokrasinin en iyi idare tarzı olduğu kanaati Mazarik'den Beneş'e de ayniyle geçmiştir. Eğer günün birinde Çekoslavakya faşist hücumuna uğrıyacak olursa merkezi Avrupa son demokrasinin harb etti- ğini görecektir. Çekoslovakya müstakil bir hükü- met demokrat bir iyet olma- dan önce de bir ordu halinde idi. Bü- yük harbta Rusyada bulunan çekos- lovaklar, Avusturya ordusundan ka- çanlar, bir ordu haline gelerek Rus- yada harb etmişlerdir. Bu ordu, son- radan Mazarik ile Beneş'in gayreti ile ve Paris muahedeleri sayesinde müstakil bir cumhuriyet kurmuğşlar- dır. İşte bu ordu şimdi muhtemel bir | istilâ hareketine karşı hazırlıklarını tamamlamaktadır. Çekoslovakya ordusunun siilh za- manındaki mevcüdu 170.000 dir. Bu- nun harb zamanı için toplryacağı ta« lim görmüş ihtiyatı da bır milyon tu- ğı bil bed hayvanlar tilki ile arslandır. Tilki kurda karşı ken - dini zor korur, arslan ise kurulan tuzaklara kolayca düşer. Hükümdar birinciden becerikli, ve ikinciden de kuvvetli olmağı öğrenecektir. Tilki - nin röolünü hafif görenler sanatla- rının farkında bile değildirler....” Makiyavel, meşhur eserinin meş - hur on sekizinci bahsinde işte böyle diyor. Geçmiş asırların tecrübelerini göz önünde tutarak bu tavsiyelerde bulunan Makiyavel diplomatlarca el | ve dipl gll ki, şimdiye kadar, diplomasinin va - zifesi, moml.kıı hı.ımomıdo kuvvet- İ ae ğ löklei Fakat, gazeteleri okurken, artık eski telâkkileri uııııtmımıı lâzım | ğ el geldiğini düş Meselâ, bir dış bakanın, anşlus hak- kında kendi parlamentosundaki be - yanatından şu cümleyi okuyunuz: “Dünyayı heyecana getiren keyfiyet şu çok çirkin hakikattir: Herhangi bir siyasetin takibinde ne muahede- lerin metnine, ne de enternasyonal hukuka aslâ riayet edilmiyor. Bun- ların hiç bir tesiri kalmamıştır. Bu had, ü eçiren kuvvet, ve — tar, Bu ordu, büyük h beri çe- koslovaklarla beraber çalışan fransız kurmay zabitlerinin idaresi altında gayet iyi organize edilmiştir. Her ne kadar bu askerler, görünüşleri itiba- riyle fazla asker değillerdir; ünifor - maları pek göz almaz. Fakat bunlar, fransızlar gibi, birer ferd olarak çok uyanık, istiklâllerine fazla âşık, me- tin kimselerdir. Konrad Henlayn verebilir. Çekoslovakyanın harb kuvveti, ö- Henlayn, Çekoslovakyadaki Sü- — teki Avrupa memleketlerinden geri det alman partisinin başında bulu- kal Bohemya'daki fabrikalar ve- nan bir ji ik muallimidir. Bu- — rimlidir. Beş yüz altmış âltı birinci nun partisi, 45 sandalya iİşgal eden çiftçi ekseriyet partisinden sonra gelmekte ve alman partisi parlâmen- toda 44 sandalya işgal etmektedir. Bu vaziyet, Çekoslovakyadaki na- zi tehlikesinin ne kadar ehemiyetli olduğunu gstermeğe kâfıdır. Geçenlerde Almanya hariciye na- zırı, Berlinin Çekoslovakyadaki Su - det almanlarının hakları üzerinde 18- rarla duracağıni söylemişti. Henlayn, zahirde jimnastik teşki- lâtı yapar gibi görünerek ve Südet sınıf tâyyare, 200 tank ve zırhlr oto-« mobil, fevkalâde ağır toplar, dünya- | yalnız kuvvıîtir... Bundan dolayı Avusturya devletinin ortadan kalk « mış olduğunu kabul mecburiyetin- deyiz...,, Buna da isterseniz realizm deyi- niz, Halbuki en realist diplomatlar da- hi sön zamanlara kadar diplomatça konuşurlardı. Ve bu konuşmada, ni- hayet, dinleyeni avutan bir şey var-« Makiyavel : “Umumi menfaat icabederse hükümdar verdiği sözden dönebilir,, — demiş olmasına rTağ- men dmımı diplomatlarınım bu li i bil tasvib eder mi nın eni iyi silâları olan Bren makineli tüfekleri hep memleket içinde yapıl« maktadır. Çin, memleket içinde cep- hane endüstrisi bulunmadığından dolayı mahvolabilir; fakat Çekoöslo- vakya o vaziyette değildir. dikk Hitler tehlikesi ilk baş gösterdiği zaman, Çekoslovakya kurmayı mem- leketi tam &rnirda müdafaaya kalkış- ıdi'! — N, Baydar. Doğudaki okullarımızım kontrolu Kültür Bakanlığı, doğudaki okulla « rımızın daha sıkı bir teftiş ve kontrol (Sonu 10 üncu sayfada) ltında bulundurul. ve Kültür dırektorlenmn mıntakaları içinde do - larını temin edecek kararlar al- nuktıdır. YEŞİL DEFTER Yazan: Margörit Randü 28 & Cimmi; — Kenara çek, diye bağırdı. Otomo- bil yana doğru hamle ederken üzerle- rine çevrilen tabanca ateş aldı. — Tamam, dedi. Haydi Hayslop göreyim seni, Genç adam, bir tahtayı kaldırmak suretiyle elde ettikleri boşluktan bir teneke benzini yavaş yavaş boşalttı: Ayni da Cimmi, Betters'i i- diyordu. — Yavaşlayın... Yavaş, yavaş... Dur. Bitti mi Hayslop? Betters, çabuk on- lar bakarlarken in ve otomobilin ka- putunu aç. Mükemmel ! Kırmızı lamba uzaklaştı ve kaybol- du. Cimmi, geniş bir nefes alarak doğ- Tüldu. Plânı yolunda gitmişti, Hay- dudlar otomobilin durduğunu şoförün motörü muayene için eğildiğini gör- düklerinin zaferi kazandıklarına ka- naat getirecekler, fakat biraz sonra ne- ticeyi tahkik etmek için tekrar gelme- yi de ihmal etmiyeceklerdi. Yolun üs- tüne benzin döktürmesinin sebebi buydu. Birden: — Dikkat, Betters, geliyorlar, dedi. k Karbüratörü mütcessir bir tavırla ka- rıştırın, Haydudlar ağır ağır geçtiler. Lâm- baları, yere dökülen benzin izlerini - şıldattı. Betzin lekeleri elli yarda ka- dar yerde uzanıyordu. Cimmi, onlar- dan birinin sevinçli bir kahkaha attı- ğını işitti ve kırmızı otomobil Londra- ya hareket etti. Bir çeyrek sonra, Cim- mi, yollarına devam edebileceklerine karar verdi, — Haydi, Betters direksyona atla ve arabayı çevir. Son süiratle ileri. Mil- ford'a kadar Portsmüut yolunu takib e- din. Ondan sonra yolu tarif ederim. Hayslop, otomobil istikamet değiş- tirirken sordu: — İkinci kürşun nereye isabet etti. — İhtiyat benzin tenekesine. Yolda benzin almalıyız, La Granj Seyahat hâdisesiz geçti ve, akşamın saât on bir buçuğunda, otomobil Va- termer'e vardı. Yolcular, Kuğu oteli önünde indiler, Burası hoş görünüşlü küçük bir binaydı. Cimmi bayan Ra- get'i sorunca neredeybe ıouuil ceva- banı verdiler, Otelci: — O geceyi burada geçirmek niye- tindedir. Kendisini beklemek İster mi- siniz? — Hâyır, ben daha uzağa gidiyo- rum, Geç kaldım. Daha iki mil yolu- muz var, Ötomobil hareket etti ve Cimmi ar- kadaşlarına izah etti; — Viv bu sözlerden La (Granj'a git- tiğimizi öğrenecektir. Düşman mınta- kasında bulunduğumuz için ihtiyatlı olmak lâzım, Hayslop: — Biliyor musun Cimmi, bazan, Ka- ramaskenin Vellens olduğunu ve La Granj'r kendisine saklânma yeri itti- haz ettiğini düşünüyorum. — Hayır dostum, bü Ballarat'dan çok daha mühim adamdır. O, Hayd- parlkta bize o kadar kolayca mağlub ol- mazdı. — Belki, ya şu Rebörne, demin bize ateş eden bücüre ne dersin? — Rebörn daha mühim bir adamdır, Fakat şimdilik beni meşgul eden Ka- şamaskenin merkezini bulmaktır. E- velâ La Granj'dan Betti'yi kurtarmalı- yız. — Belki babası bize minnetini yeni bir çekle isbat eder, Nihayet beyaz bir bahçe kapısının önünden geçerlerken Cimmi; — Geldik, dedi. Sonra ,oiore hitab vin teşkil ettiği kütle yolun elli yarda ilerisinde farkediliyordu. Yalnız ze- min katta ışık vardı. Daha ileride ga- raj haline konulmuş eski ahırlara rast- ladılar, — Devam et, Betters, henliz eve çok ınız, Otomobil iki dakika daha ilerledi, sonra Cimminin emri üzerine yana saptı. Hayslop: — Köşk çok münferid vaziyette de- di. Vatermer'denberi yalnız bır çiftlik geçtik. — Belki de bizim sayemizde bura- lara biraz hareket gelecektir. Betters, lambaları söndür. Lambasız yolu görebiliyor musun? Pek alâ, u- sulca dönelim, Dar bir sokağın yanına geldikleri zaman Cimmi, bahçe dırvarının yanın- da otomobili durdurdu. Burası, otomo- bili saklamağa çok müsaiddi, Hayslop: — Her halde bu saatte buradan kim- se geçmez, dedi. Burası tenha bir yer, — Bilinmez ki. Haztr mısınız? Ötomobili yerinde bırakarak bahçe kapısına geçtiler ve ağaçların ârasın- dan, görünmemeye çalışarak, köşkün yanına kadar ilerlediler, Köşk iki katlı ve eskiydi, her tarafta sarmaşıklar dıvarları kaplamıştı. Et« rafını dolaştılar, etti; Yok, yok, B b ya gel- mez. Köşkün etrafını dönelim. xwmwwumı- Birden, Cimmi Hıyılopun kolunu dürttü ve pırmagiyle ikinci katın peh« serelerinden birini işaret etti. Astorla kapalı olan pencerenin kenarında bit ışık görünmüştü. Hayslop: — Mutlaka yatmaya giden hizmetçi kadındır, dedi. Birden elinde mumu tutan hdm perdeyi kaldırdı. Cimmi, perde tekrar kapanırken: — 'Gördün mü? Dedi. — Betti! — Tabit! Yalnız kaçmasına imkân ıyok. Çünkü pencere demir parmaklık- DA — Buü herifler pek kuvvetliye benze- miyorlar. Pencereye kadar tırmana- yım mı? — Hayir bu doğru olmaz. Evelâ merdivenimiz yok. Saniyen, gürültü edebilirsiniz. Bu da Ballarat'ı gerekli tedbir almaya sevkeder. Seni aşağı it- meleri kâfi gelir, Ve sen de girmeye çalışırken düşüp ölmüş bir hırsız mev- kiine girersin. — Bu tehlikeyi göze almaya raz- yım, — Şu halde Betti, pazar günü meza- rınıza çiçek getirir. — Peki, ne yapalım? — Şimdi, ben gidip Ballrat'ı ziyaret edeceğim. Belki blöf yaparak Betti'yi götürmeye muvaffak oluruz. Haysloj koşun da otomobilde bizi bekleyin, Hayslop: — Peki diye, itaat etti. Fakat aklı başka tarafdaydı. Jo ile Betters bana refakat edecek- ler, Kalabalık olduklarını sanmıyo- rum. Fakat ihtiyatlı davranmak evlâ- dır. Cimmini npeşinden gelen Jo: — Hiç merak etmeyin ,usta, dedi. Sopatn yatırmdadır. Cimmi zili çalınca genç bir uşak kâ- piya geldi. Geç vakıt yapılan bu ziya- rete bir mana vermediğinden evelâ zin- ciri çıkarmadan kapıyı araladı, fakat ötekiler saklanmış olduğundan Cim- miyi yalnız görünce: — Girin, dedi. Sit Viktor daha yat- madı. Cimmi ile beraber arkasından arka- daşları da içeri girince: — Buü dane demek? Diye onları dur- durmaya kalkıştı. Fakat Cimmi sert bir sesle emretti: — Beni derhal efendinizin yanına götürün. Bir an tereddüdten sonra adam ho- lün sağında bir kapıyı açtı. Cimmi u- Şağı şiddetli bir hareketle iterek içeri girdi. Jo ve Betters de kendisini ta- kib ettiler. Girdikleri oda kütüphaneydi. Dr- varları kitab dolu raflarla örtülüydü ve koltuklar meşindendi, Ocağın ya- nındaki bir küçük masada bir petrol 'P |lâmbası, bir viski şişesi ,bir sifon ve bardaklar vardı. Derin bir koltuktan, bir adam kalkmak için davrandı fakat hayretten gözleri büyümüş olatak tek- rar koltuğa düştü, Cimmi;ş (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: