K ON BEŞİNCİ YIL. No: 4799 Gündelik Soysal bakımdan dil yürüyüşü Dil, özbenliğimizin duygularını ve Müşünüşlerini dışarıda anlatan ve söy- liyen bir aldır. Onun benliğimizle çok yakından ve derinden bir bağlılığı var- dır. Denilebilir ki dil içimizin ve bütün yaşayışımızın ve varlığımızın bir. özü - dür. Böyle kutlu sayılan bir - varlığı €lden geldiği denli yabancı izlerden u- zak tutmamız; ve onu dedelerimizden bize dek gelen değer biçilmez bir orun- cak (1) olarak saklamamız gerekti. Böy- le olmadı. Binlerce yıllık — tarihimizin son birkaç yüzyılı içinde yüksek sayı- lan bir barana (2) arasında yabancr de- yimler di ca girdi ve onca sindi ki budununa bağatırlık ve kut di- leyen Gültekin'in dilinden pek çok u- zaklaştı. Bir dilin başka dilden yardım görmesi sık sık görülmüştür, ve şimdi bile uluslararasında birlikte kullanılan deyimler az değildir. Fakat uzun bir geçmişi olan büyük acun ulusları, elden zeldiği denli az yabancı deyim almağa çalışmışlardır. Aşırı bir kertede kıvrak elan ve konulan eklerle her duyguyu ve düşünüşü anlatan dilimizin yabancı dil. lerden yardım istemesi doğru - değildi. Biz, bunun ötrüsünü din bağlarında ve Onun verdiği yeni iç yaşayışın tutum- larında buluyoruz ) Bu, üzerinde uzun boylu durulacak Ve genişletilecek bir iş- tir. Burast onun yeri'değildir. Dilimize Jyabancı deyimlerin girmesi özümüzün bir anlatılışı olmadığı için — ulusun iç varlığının dilmacı olamadı. Onun - için deyimler düşünüş ve duyuşu anlatmak- tan uzak bir çeşit süs kılığına girdi. E- debiyat tarihimizin tanzimattan önceki durumu ve paikolojisi bunun atılamaz €a bayık bir anığıdır. “Hamscinerkisi,, #ibi, Buradaki yürüyüş noktası ve dü- tünüş temeli, derin bir görüşün ve yük- tek bir duyuşun arlatılması değil, de- Yimlerden kulağa gelen bir müziktir. Son çağlarda Fikret'in “Rübabı Şikes- “le, sinin birçok yapraklarında süs, dü- Yünceyi yenmiştir. Edebiyatta renk ve Müzik, elbette, olmalıdır. Fakat onda duygu ve düşünce üstün bulunmalıdır. , Edebiyatımız en kısa bir anlatılışla ya- kın çağlara değin acmacak bir kılıkta İdi. Bu dilde yazılan yazılar, örnekleri- Bi boyuna yüksek yaşayıştan almışlar. ÖL Ulus bu edebiyatı kendisine mal e- demiyordu. Çünkü anlamını anlıyamı- Yordu. Çok yakın çağlara değin yazı di- İ e ulus dili arasında ayrılık — vardı. Çüe yazıktır ki başka uluslarda edebiyat 'dun için yükseltici ve onan kültürü- Nü onarıcı bir al olduğu halde bizde *debiyat hiç bir zaman bu yükümü gö- "ememiştir. Türk edebiyatı yüzlerce yıl tutsaklık uzasında başka düşü- Süyler ve başka görüşlerden doğan ve Mnaliğinden çıkmıyan deyimlerle bür Yük uluslar yönünden beğenilmiş olgun Temişlerini veremezdi. Vagncr bile öl- VS ve eşsiz sesini ulusa doğru gitmek- büldu. Biz, bu yeni yürüyüşte kendi- Süaln binlerce yıllık derinliğine doğru Fidiyoruz. Artık bundan sonraki dili- DU nlasan dili, ve ocun. düşüncesi ve Susu olacaktır. Edebiyatımız en bü- '& kalkmimasini bundan sonra — yapa- 'nf:.:ı-ih çerçevesi içindeki ulusal nü bundan böyle — başarmağa Yacaktar. S “NECİR ALİ KUCUKA Güze — o (1) Emanet ) Senıf C, H.F. genel kâtibi Bay Receb dün (l(*.ğer!i dersini büyük bir dinleyici toplantısının alkış- ları arasında verdi Salonun darlığından dolayı tamamını zapta muvaffak olamadığımız bu değerli dersin an- cak kısa bir hulüsasını koyabildik. Alacağımız tedbirlerle, bundan sonraki dersleri daha eksik- siz verebileceğimizi ummaklayız. Dün Hukuk Fakültesinde “İnkılab tarihi dersleri,, nin birincisi C. H. Fır- kası Genel Kâtibi Bay Receb tarafın- dan verildi. Salon değerli bir dinleyici kalabalığiyle dolmuştu. Yer bulamıyan- Dün, bu yıtın inkılab dersine başlıyan C. H. F. 3, ILKKANUN 1934, Pazartesi Safya, 2 (A.A.) — N masının on beşinci yıldönü barış andlaş- ünden ötürü, bugün öğle üzeri, bir prolesto toplantısı yapılmıştır. Polisler sokaklarda gösterişle- Genel Kâtibi Bay Receb dersini verirken yecanını aşılamak, ana çizgi olarak gü- dülecektir. İakılab mevzuunu göz önü- me koymağa başlamadan önce türk in- kılabı doğarken © zamanki türklüğünü kaybetmiş ve karışık ozmanlı imn- - >tor- Dünkü derste oulunanların kalabalığı =_ı....ı-.ı.ını—',ıı-hum Derse sant tam 1730 da - başlandı. Bay Roceb, “yeryüzünün arıklık ve bay- kık bakımından üstüm bir unsuru olan türkleri yokluktan varlığa, düşkünlük- ten GÜstünlüğe çıkaran türk inkdabını,, gözden geçireceğini söyliyerek dersini şöyle verdi: yu. Bu derslerin amacı — biliyorsunuz ki yeni hayata karışacak ve bundan sonra devletin ve ulsun idaresinde mesuliyet alacak yeni nesli inkıdab — heyecaniyle besloyip hazırlamaktır. Onun için vaka ve bâdiseteri biribiri arkasma koyup mü 'a değil, yeni nesle inkılabın he “aŞunu gözden goçirmek gerektir. Tarih ökuürken görüp inanmışızdır: sürmedi. İnsanlık hayatı, uzun yüzyıl- Tar, deçin karanlıkdar içinde kaldı. İlk devirlerdeki küçük medeniyet kıvılcım- larını göz önünde tutmazsak, karanlık içinde, zulüm içinde, kendi iradesini kul- lanmadan bir yığın halinde yaşıyan be- geriyet kütleleri vardı. -Feodalitede in- mun o zamanki vaziyetini, o zamanki dün ya durumu ile karşı karşıya getirirsek $u tablo gözümüzün önünde canlanır: İkinci Mehmed İstanbul'u aldığı ve yeni kurunun başladığı sıralarda insan- hık Amerika'yı tanımıyordu. Henüz Hind'e giden — kısa yol bulunmamıştı. Selim, o zamana kadar islam elinde bu- lunan Allahın vekilliği sıfatını - üzerine dilekler belli C. H.F. ocak kongreleri her yerde yapılmaktadır. Dün de Yenişehir okunmuş, ocağı Hilaliahmerde toplanmış, raporlar edilmiştir. Bu kongrenin Eir Fotoğrafını aldığı devirde dünyanın yalnız çizgi o- larak haritası değil dünyanın vaziyeti, hareketleri, ve ilmin tesbit ettiği umumi durumu da bilinmiyordu. İmparatorluğun — sınırları Bağdad"- dan macar ovalarına uzandığı ve türk- lük bunun içinde bir parça bulunduğu zaman benüz “Galila,, dünyaya bile gel- memişti. Bu sıralarda, batı türklerinin içinde bulunduğu yüksek devlet en ge- niş sınırlar içinde en geniş mazhariyet lerle yüzü güler halde idi. İmparatorluk genişleyip şiştikce onu terkib eden cüzü- ler parçalanıyor ve manevi bakımdan zayıfladığını gösteriyordu. Dünyanın yeni doğan medeniyet ha- reketine iştirakimiz, o kadar geniş ola- madı. Matbaayı, iycadından üç yüz yıl kadar sonra aldık. Bu umumi genişleme hareketine, bu umumi dünya - bilgisine yabancı bakan bir halet, din telkincileri- nin saray telkincilerinin yüzünden bizi umumi seviyeden uzaklaştırıyordu. O zamanın cehaletine bir misal ol mak üzere osmanlı imparatorluğunun yüzünü kızartan bir hâdise zikredelim: Biliyorsunuz ki “Çeşme,, de rus do- manması osmanlı donanmasını — batırdı. (Sonu 4. üncü sayıfada) Son dakika: ri yasak etmişlerdir. Her yerde 5 ki Atatürk'le Arnavutluk kıralı arasında telyazıları: Reisicümhur Atatürk ile Ar- navutluk Kıralı aşağıdaki tel- yazılarını biribirlerine gönder- | inüşlerdiri | Arnavutluk Kıralı Sa Majeste Birinci Zogo Tiran Uğradığınız çok acı yas do- layısiyle en samimi taziyetleri min onanmasını rica ederim, Türkiye Reisicümhuru K. ATATÜRK Türkiye Reisicümhuru Son Eksellans Kemal Atatürk Ankara Büyük yasıma lütfen iştira- kinizden dolayı fevkalâde mü- tehassis olarak en samimi te- şekkürlerimin kabulünü rica” zodo | Y ederim. Ankara * Afyon Nafıa Bakanş Bay Ali dün telefonda Afyon'la konuştu Anadolu şehirleri telefonla biribirine bağlanmak üzere Nafıa Bakanlığı, ülkemizin birçok yerlerini telefonla Ankara'ya bağlamak yolundaki plânmı büyük bir hızla yü- rütmektedir. Nafıa İşleri Bakanı Bay Âli dün Bü- yük Millet Meclisinden telefonla Afyon- karahisar'la konuşmuş ve sesin çok eyi işitildiğinden ötürü kıvancını bildirmiş- tir. Yolun açılmasiyle Balıkesir, Kütah. ya ve Bursa konuşmaları güven altıma alınmış olduğundan banlar birkaç gün içerisinde konuşmak istüyenlere açıla- caktır. Bir yandan da telefon konuşma- larının İsparta, Burdur, Antalya, Ada- ma ve Merrin'le yapılabilmesi için çalışık maktadır. Elen -Bulgar sınırında esef edilecek bir hadise Sofya, 2 (A.A.) — Bulgar ajan- sı bildiriyor: 23 birinci teşrin gecesi bir ta- kım pomaklar birçok hayvanı ele geçirerek Yunanistan'a doğru kaç- mağa çalışmışlardır. Hayvanların çalınmasından haberi olan bulgar askeri makamları kaçanları ko- valamıya koyulmuşlardır. Bir bul. gar sınır gezici kolu sis ve karan- klık içinde aldanarak yunan - sını- rını bir kilometre kadar geçerek 30 birinci teşrin sabahı saat altı- da kaçanları bulmuüş ve bunlar dur emrine silahla karşı geldikle- rinden bulgar sınır koruyucuları da ateş açmışlar ve beş pomağı öldürmüşlerdir. İki pomak kaça- bilmiştir. Pomakların kadınları ve yedi at ve 150 kuzudan ibaret o- lan hayvanları da tutularak bul. gar topraklarma getirilmiştir. Ya- rım yunan ve bulgar zabitleri ara- sında bir toplantı yapılacaktır. Pomakların bu yeni kaçma iste- ğinin de gene bir takım yalanlar- la pomakların Bulgaristan'dan ayrılmasını güden propaganda- lardan ileri geldiği açıktır. Istanbul, 2 (Telefon) — Gece- yarısından sonra alınmıştır: gazetelerinin — Atina"- dan aldıkları hususi haberlerde bulgar karakollarından gördükle- ri baskıdan Yunanistan'a sığınan türkleri bulgarların yunan top- raklarında 9 kilometre koğaladık ları ve bunlardan kaçan biri müs- tesna olmak üzere, beşini öldür- dükleri, ötekileri geri götürdükle. ri, yunan hükümetinin Sofya sefi- rine protesto etliği ve sınırları sağlamak için emirler verildiği yazılıdır. Gene İstanbul gazetelerinin bu. gün telefonla Sofya'dan aldıkla- rı haberlere göre bulgar Harbiye Bakanı bir tebliğ çıkarmış ve bu tebliğde kaçtıkları için kovalanan ve sarılan pomakların bulgar müf- rezelerine karşı silah kullandık- ları için bulgarlardan karşılık gör- dükleri, içlerinden beş erkeğin ö- lü, ikisinin yaralı olarak yunanlı- lara sığındığını, kadınlarla çocuk- larım geri alındıkları, hâdisenin bulgar sınırmın bir. buçuk kilo- tre ilerisind> olduğunu ve hâ- Tiseyi yerinde bulgarlarla yunan- hlardan mürekkeb bir heyetin tetkik rdeceğini vazıyor. Bu akşam geç vakit gelen Ati- na telgraflarma göre de yunan Drama fırkası kumandan; hâdise hakkında yunan hükümetine bir rapor vermiş ve bu raporunda bul. gar askerlerinin yunan sımırmı ge- çen türk köylülerini Kadıköy ha- (Sayıfayı çviriniz)