Öz türkcede bugünkü kaynağı- mız Tarama Dergisi ile kendi bu- huşlarımızdır. Dil işi ile uğraşan arkadaşlarımız yakında bu derle meye binlerce yeni söz katacak- ları gibi, bize, türk eklerini nasıl kullanacağımızı gösteren bir kıla- vuz vereceklerdir. Osmanlıca te- rimlerinin çoktanberi basılıp kar- şılık aranmak üzere - gerekenlere dağıtıldığını da biliyoruz. ü bunlar büyük türk sözlü; harcları olacaktır. Bu sırada gündelik türk gaze- kirtürlü yardımda buluna- âri, okurlarını, öz türk söz- lerine alıştırmak, öteki de gerek terim, gerek söz araştırmasında dilcilerimizle elbirliği etmektir. Yazıcılarımız öz türkçe işini bir yük değil, çalışma payı en çnk kendi üstlerine düşen bir bore gi- bi anlamalıdırlar. Bunun için de ilk adım, gazetelerimizi pek az türkce bilenlerin bile kolayca kar- şılık bulabileceği yabancı sözler- den arıtmaktır. Başkalarımnı gü- cendirmemek için Ulus'u örnek al- mak istiyoruz. Dünkü sayımızı gözden geçirelim: Spor yazısının başında alan, ötürü sözlerinin kul- lanıldığını görüyoruz. Sonra ya- Zzıcımızın özeni gevşiyerek — sıra- sında yerine esnasında, sürmek yerine devam sözleri kalmıştır. Bir telgrafta ad yerine isim, bir başkasında sağlık yerine sıhhat sözlerinin bırakıldığını görüyo- ruz. Kısa bir yazının içinde, ara- sıra, bir sözün arabcası ile öz türkcesi geçiyor. Bütün bunlar kü- çük bir özenle önüne geçilecek yanlıalardire Belli baslı ikinci eksiğimiz, kar- şılık ararken, çevirme çıkmazına düşmektir. Arab fars kuralların- dan ilk kurtuluş denemeleriı'dı gene böyle olmuştu: Nazarı dik- kati celbetmek'i dikkat nazarını çekmek diye karşılıyorduk. Bu- nun türkcesi göze çarpmak'tır. Gecen gün Ulus'ta şunu ıördı'_ilı: Ünlü Uluslararası karikatürist! Bu da doğrudan doğruya meşhur beynelmilel karikatürist'ten çevir- me idi. Eyi yazmanın yolu eyi düşün- mek — olduğunu — okumuşuzdur. Türkce yazmanm yolu da türkce düsünmektir. Atasözlerinin, bir dilden başka dile, ancak o dilde- ki benzeri bulunarak çevrildiğini bilirsiniz. ua B Bir gazetenin küçük bü ü tün yazıcıları istimal'i atarak kul- lanmak sözünü almağı bilir. On- lâardan yeni söz, hele terim karşı- İığı bekliyemeyiz. Bu işte bize bel- İi baslı yazıcılarımız yardım ede- bilir. En ters yollardan birinimde söz beğenmemek, söz bulamamak yüzünden düşünce'den vaz gec- mek olduğunu unutmamak ge- Tektir. gelişi güzel F.R. ATAY Dünkü başyazımızı okuyanlar bazlığırın yanlış olarak taşlı pa- Muk diye basıldığını anlamış- Tardır. & Mütekaid, dul ve öksüzlerin aylıkları Dahiliye Bakanlığı hususi ida- Teler tekaüd sandığı, dul ve öksüz- lerin ilk ve sonkânun ile şubat'ay- kları verilmek üzere 57 vilayet- le bulunan 1443 istihkaklı için 233 lira ve Ankara ve İstanbul belediyelerinin 619 mütekaid ve üzü için de 31.030 lirayı Zira- At Bankasma yatırmıştır. , Bu aylıkların ilkkânunun bi- "": gününden başlayıp verilme- 4 için bütün vilayetlere emir gön- Türkiye Büyük Millet Meclisinde eei n üi el S Kabul etmek yerine ONAMAK, reddetmek yerine ABAMAK sözlerile konuşulm ağa. başlandı Büyük Millet Meclisi saat 15 de baş- kan Refet'in reisliğinde toplandı. Celse açıldıktan sonra Başkan dedi ki — Ruznamedeki işlerin müzekeresi. ne geçmeden evel başkanlığın bir kara- ranı bildirmek isterim. Bundan soğra (kabul etmek) tabiri ne Önamek, reddetmek yerine abamak denilecektir. Bundan sonra memurin kanununun bazı maddelerinin tadil ve tefsiri hak - kındaki layihayı tedkik edecek memu - rin kanunu muvakkat encümeninin tek- rar tesşkili işi reye konuldu ve kabul e- dildi. Gizli nüfusun sayımı hakkındaki kanunun müddetinin uzatılmasına dair layihanm müzakeresine devam olundu. Bu münasebetle söz alan k'taber Bay Hüsnü (!zmir) dedi ki: — Bu kanunun başlığı hakkında bir düzgünlük yapmak lüzumunu duyarım. Çünkü eğer bu yapılmazsa o vakit bu konun hükümlerinin 1 haziran 1935 e ka- dar tatbik edileceği ve ondan sonra tat- bileden kalkacağı ifade yermiş oluruz. Burada deniliyor ki; gizli nüfus yazımı hakkındaki falan numaralı kanunun hü- kümlerinin bir hazirana kadar tatbik edilmesine dair kanun... Halbuki bizim istediğimiz kanun hü- kümlerinin 1 haziran 1935 e kadar tatbi- ki değildir. Yalnız © kanundan bir hük- mün bu tarihe kadar tatbikini ve diğer bükümlerin 935 den sonra da devamını istiyoruz. Çünkü biliriz ki bu kanunla verilen müddet zarfında gizli nüfusu ha- ber vermiyen kimseler için ceza tertib edilecektir. Tabif bu ceza 935 den son- ra da alınmak gerektir, " Eğer kanun ibaresini olduğu gibi ka- bul edersek bunun aksi anlaşdır. enaleyh burada bir (bazı) tabiri bulun- mast İazımdır. Geçen gün Tarık Üs ar- kadaşımız icab ettiği şekilde söylediler. ©O isteğe ben de iştirak ederim. Çünkü nüfusun ve diğer kayıtların bu kadar ehemmiyetle toplanmasının sebebi var- dır. Bunu tedkik etdiğimiz zaman gö- Hariciye Bakanımız Paris görüşmelerin- den kıvanclı Paris, 1 (ALA) — Türkiye Hariciye Bakanı Bay Tevfik Rüştü Aras, Berlin'e gitmeden önce Havas ajanımm bir mu- babirine bildirimde — bulunarak şahst dostları ve aynı zamanda ülkesinin dost- harı olan fransız devlet adamları ile yap- mış olduğu görüşmelerden çok kıvanclı olduğunu söylemiştir. Bay Tevfik Rüştü Aras, Berlin'e ken- disino bir ameliyat yapılmış olan zeveco- sinin yanma gitmektedir. Oradan Ce- nevre'ye dönecektir. Bay Tevfik Rüştü Aras Pariste Paris 29 (A.A) — Tevfik Rüştü X. ras bu sabah Sovyot Rusya'nın Paris maslahatgüzarı M. Resenberg ile bey « nelmilel meseleler hakkında uzun müd- det görüşmüştür. Paris, 29 (A.A) — Türkiye'nin Pa. ris Büyük elçisi Bay Suat, Bay Tevfik Rüştü Aras ile M. Titülesko şerefine bir öğle vemeği vermiştir. Ziyafette ezcümle Romanya hava müsteşarı M. İrimesko ile Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya'nın Pariâ or- ta elçileri ve Türkiye büyük elçiliğinin yüksek memurları hazır bulunmuşlar - rürür ki yurtdaşlarım'zın kanunun ver diği müsandeden istifade etmek için bü- yük bir iştiyakla kendilerini kaydettir - meğe koştukları anlaşılıyor. Demek ki kanuna itaatta lazım gelen rağbeti göz- termişlerdir. Şu halde bunları şimdiye kadar kavıdlarını gizli tutmağa sevke - decek sebenler vardı. Bunlardan biri - si, Hekkı Tarık Us arkadasımızın dediği gibi, alınan paraların fazlalığıdır. Alı - man paralar az olursa yurtdaşlarımız da- ha çabuk gidip kavıdlarını yaptıracak - lardır. - İkincisi: Köylülerimizin kaza merkezlerine kadar gitmek için lazımge- len parayı bazan — bulamad klarından nüfuza kayıd işini — gecikdirmektedir. Şimdi bu kanunla muhtarlara müracaat- Ta nüfusa kavdettirmek irakânı veriliyor. Fakat kanunda yeni hükümler tatbik e- dilmeğe başlandıkdan x0 *>a yurttaşla - rın gene nüfus dajrelerine müracaat e- decekleri yazılıdır. Halbuki köylü muh- tara müracaatla işlerini yapdırmak im - kânını bulursa bu işdeki zorluk da orta- dan kalkacaktır. Medeni memleketler- de nüfus kayıdlarımna büyük hir ehem - miyet verilmektedir. Biz de bu ehem- miyeti öne alarak bu işe çok kıymet ver- Bu noktayı nazarı itibara alarak ksnuna bir fıkra ilavesini fay- dalt görüyorum. Başkan — Bu layiha, perşembe ruz- (Sonu 2. iaci sayıfada) 2l Bugün inkılab kü İLKKÂNUN , 1034, pazar nde dersler başlıyor. C. H. F. U. Kâtibi Bay Receb Hukuk Fakültesinde açı- lan inkılab kürsüsünde 17.30 dan 18.30 a kadar yapacaktır, Türk inkılabı dersleri Geçen yıl Halkevi - salonunda verilmiş olan türk inkılabı ders- lerine bu yıl da devam e! ek- tir. Ankara Hukuk - Fakültesinde Bugün inkılab kürsüsünde ilk dersini verecek fırkamızın Umumi Kâtibi Kütalıya Saylavı Bay Receb konferans şeklinde verilecek olan inkılab derslerinin ilkini ebugün saat 17.30 da C. H, F. Genel Kâ- tibi Bay Receb verecektir. Takıdabımızı yayma — yolunda çok gerekli bir iş olan bu dersle- rin geçen yıl bütün ülkede ne bü- yük bir alâkayla karşılanmış ve dinlenmiş olduğunu hepimiz bili. yoruz. Bugünden itibaren yeni- den başlıyan inkılab derslerinin programını yarınki sayımızda neş- ıZ. - . Laval'in söylevi Dışişler Bakanı fransız sıyasasının ana çizgilerini anlattı Paris, 1 (A-A) — Dişişleri -bütçesi konuşulurken mebuzslar meclisi, dışişleri bakanı M. Laval'in mühim bir söylevi - Fransa Dış İşler Bakanı M, Laval ni dinlemiştir. M: Laval, Fransa'nın menfaatlerinin barışm - faydalariyle bir olduğunu söyledikten — sonra, barışın sağlam olarak düzenlenmesi yolu ile u- hutlar arasında bir uzlaşma moydana gö tirmenin her zamandan ziyada zaruri ol- duğunu ve Fransa'nın bu işi başarmaya geniş ölçüde iştirak edeccifini söyle- v İtalya ile yapılmakta olan konuş - maların kıvanç verecek bir kavamda yü- rTümekte olduğunu kaydeden M. Laval, bu görüşmeler İtalya ile küçük itilaf ve bilhassa Yugoslavya ile yakmlığı temin etmedikce büyük bir değeri olamıyaca- ğını söylemiştir. Zira, hiç bir şey bi- zim müttefiklerimize olan bağlılığımızı bozamaz. M. Laval Avusturyanın istiklalini te- min etmeyi ve orta Avrupada barışı pe- kiştirmek ülküsünü güden bu görüşme- lere muvazi olarak Avrupanın şarkında (Sonu 2. inci sayılada) ilk dersi verecek, radyo ders boylunca emisyon D Koş yarına! $ Bugünün — ileri atılışları - karşısında » , duygu“yoksulu yorgün - bir gönülle du- racak genc, yarından kendisine zengin bir saygı beklerse şaşarım, Ancak, açık- ca söyliyeyim. Şu görüş iğrili; layış çarpıklığı epeyce düzgün kafalar. da bile görülmüyor değildir. Bununla berabor tandığım şu; tutumlu — ve ol- gun bir düşünce kısa bir kurün içinde bu işi dört yanından aydın aydın göre- bilir, Böyle olunca da inanlarımızda ka- lan tek tük düğümleri çözmek kolayla- şır, Durub bir düşünün: Biz bugün türk ulusunun dününe, evclki gününe, bütün sonsuz güc, nasıl olur da bizi kara alın- blar sırasına katmaz? Bunun önüne geç meğe yol yoktur. Şimdi türk ulusunun içinde ikiz bir koşu var, Bir yandan geçmişlerin en u- zak, en karanlık bucaklarında, çukurla- vında bile varlığımızın en küçük belge- sini unutup bırakmıyalım diye çalışıyo- ruz. Öbür yandan çok çetin bir yamaca tırmanmadayız. Bu yamac bizi, tepe- sinde bir yayla yeşilliği, serinliği bulaca- #tmız öz türkcenin doruğuna ulaştıra » caktır. Dileğimiz çok açık! İşte: Türkçe, dağların bağırlarından kopub köpüren çağlayanlarımıza, — söğütlerin, kavakların arasından türküler söyleyib koşan armaklarımıza benzesin. Onlar gibi ak, onlar gibi duru olsun, © dil, bilginin, düşüncenin, iç duyuları- nin en sertinden en yumuşağına, en &- ğından en derinine, en sarpından en ince. sine kadar bütün varlıkları gezsin, do- Taşsın. Tikleri, Fıratın, Kızılırmağın üzerinde na- sıl gölgeler brrakırsa, bu dilin de uğra- dığı bütün adamlık, ululuk, yükseklik ülkeleri öylece kendilerini onun Üzerine yaysın. Biz bu yola girdik. Girdik gireli de çok hizli yürüdüğümüz için epeyce ko- nak geçmiş bulunuyoruz, Ancak şu ere kek savaş, bütün bu aksoylu çabalama bizim geçmişo karşı unutkan, onun bü- yük değerinden aydınsız kalmamız için değildir. Öyle olamaz da! Bunu böyle görmek böyle göstermek istiyenler ba- kışları iğri olanlardır! Duyguları doğru olmayanlardır! Arı gönüller bu yolda soysuz düşün- ce sapkınlıklarından kaçınır. E Varlığımızın geçmiş kurunlarına kar şı bilgi ve sevgi bağlarımızın günden güne daha sağlam olmasını tâ yürek » den dileriz, Ancak bu bağlar geleceğin önünde elimize bukağ, ayağımıza köstek olmamalı! Böyle bir kötürüm sangı kâm- (Sonu 2 inci sayıfada) Elen Buşe öldü Paris, 1 (AA) — Meşhur kadın tayyareci Elen Buşe, dün öğleden son- ra tayyare alanında bir idman uçuşu ya- parken düşerek ölmüştür. Bu ölüm, fransız tayyareciliğini yasa bürümüş ve hava işleri bakanı tayyarc alanına gelerek tayyarecinin ölüsünü selamlamıştır. 931 yılında pilot belgesi alan Elen bu yıl, 1933 yılında Paris —Saygon yol- culuğunu yapmağa teşebbüs etmiş ve sonra 5900 metre vüksekliğinde kadın yükselme rekarunu kurmuştu. Bundan sonra tayyareci, Detroyd ile birlikte tayyare cambazlıkları yap - mak hususunda tanınmıştı. Ve bu yıl, hiz rekorunü kırmaya - teşebbüs eyle- miş ve saatta 409 kilemetre 184 metre ile 1000 kilometrelik bir rekor elde et- mişti. *Dünyanım ca hızlı kadını,, diye ta- nınan tayyareci daha geçenlerde saatta 445 kilometre 28 metre ile bütün kadına vekorlarını kırmıştı. Dün bir kazaya kurban giden kadın tayyareci Elen Buşe Elen Buşerin iki ay önce saatte 445 kilometre hızla uçarak kadınlara mahsus dünya sürat rekorunu kırdığı tayyaresi,