ve eskı Mısır tarihini geniş mikyasta Sa 4-3-939 TA Rİ Gündelik Gazete mi TAN'in hedefi: abes de, fikirde o herseyde temiz. © dürüst samimi olmak. o Karlin gesştesi olmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi Men Kr. 1 Sene o 2800 Kr 150 GAy 1 400 3 Ay 80 , 150 , 1 Ay 309 , witellerarım posta fttihadına dahi yan memleketler için abone ti müddet sırasiyle 30. 16 9 15 1 Abone bedehi nesindir Adres değiştirmek 23 O kurustur Cevap için mektuplar 10 kurus tık pul ilâyesi Mmeidır Kristof Kolombun Yumurtası Gibi Senelerdenberi belediyenin, hat - tâ kısmen devletin halletmeğe çalı - Şıp da bir türlü hal çaresini bulama- dığı dertlerden biri de İstanbulun ek- meği meselesidir, Halka ekmeği daha ucuza mal e- demez miyiz? Bu şunle cevap ararken devletin buğday siyasetine aykırı hareket et- memek, ekmeğin kalitesini ve gıda kabiliyetini muhafaza etmek mecbu- riyetindeyiz. Bu iki noktaya temas etmemek şartiyle alınabilecek ted - bir nedir? Belediyede faaliyete geçirilen İk- sat komisyonu iki aydanberi bu su- alin cevahiimi aramakla o meşguldür. Ekmeğe mısır unu karıştırmak su - retiyle yeni tip ekmek çıkarmağa ça- İişiyor. Bir çok tecrübelere baş vur- muş bulunuyor. Halbuki evvelki gün Cümhur - reisimizin konuştuğu © furıncılardan biri, senelerdenberi belediyenin hal . ledemediği, bu meseleyi bir çırpıda hallediveriyor! İ İirımcn Ahmet Togay Milli Şetef anlatıyor: — Bugün, diyor, İstanbulda 182 TA DENİZBANK KADROSUNDA YÜZ KIŞI AÇIKTA KALDI: ( Gazeteler) g O İşbu resim, Kızılaydan yardım görmiye giden son deniz fırtınası kazazedelerinin resmidir Köy Muallim Mektebi ilkmektep muallimleri yetiştiril mesi meselesini tetkik ettiğim evvelki makalelerimde, memleke- tmizde şehir ve köy mektepleri i- çin muallim yetiştirecek iki ayrı tipte muallim mektebine ihtiyaç olduğunu göstermiştim. Geçen makalemde, şehir mek- teplerine muallim yetiştirecek mu allim mekteplerinin teşkilât ve pro gramları hakkındaki /o fikirlerimi söyledim. Bugün de, köy mekteplerine mu- allim yetiştirme tarzlarını tetkik edeceğim; daha doğrusu, bu saha- da yeni bir şey teklif etmekten zi- yade, Maarif Vekâletinin bu gaye- yi tahakkuk ettirmek maksadiy - le meydana getirmiş olduğu teş - kilâtlar hakkındaki düşünceleri - mi söylemekle iktifa edeceğim. Bunlardan biri, köylerin ekono mik ve kültürel seviyelerini yük- seltecek, köylere azami faydalı o- lacak kudrete muallimler yetiş « trmek maksadiyle açılan köy allim mektebidir i İzmirde Kızılçulluda tesis edi - len köy muallim mektebi, üç sınıf- h köy mekteplerinin mezunları a- “yas “ei ve hehiliyotl cukları “âlmüktadi Bu Terme” Maarif” alanımda; “NEKTETHETKOYNK” zihniyetinin en hızlı tezahürlerin- tane fırın vardır. Bunlar günde. üç| den biridir. Çünkü bu suretle, aşa- bin çuval un sarfederler. Yani ka - zançları dardır. Masrafları çoktur. Milli Şef soruyor; — Peki, fırın mıktarını yarıya İn- dirsek ne olur? — O zaman bir fırın, şimdiki gibi çok masrafla az iş (yapacağına, az masrafla çok iş yapacak, bugün çı - kardığı 200 ekiiek yerine iki bin ek: mek çıkaracak, ekmek fiyatı da kilo başına 20-30 para düşecek. Bu basit, bu mütevazı ifade, bize ekmek iesselesinin anahtarını veri - yor. Demek ki İstanbulda ekmeğ! pa- hah yapan, fırınların çokluğu, tesi- Satın ve teşkilâtın iptidailiği, çahış- ma metodunun kötülüğü ve bu yüz- den masrafın fazlalığıdır. Ekmek | - malini bir kaç fabrikada toplayınız, mesaiyi rasyonel bir şekilde organi: ze ediniz, tesisatı modern bir hale koyunuz, derhal İmaliye masrafı dü- Şecek, ekmek ucuza mal olacak ve halka daha ucuza ekmek yedirmek mümkün olacaktır. Kristof Kolombun yumurtası gi- bi, işi oturtmasını bilmek lâzım, Fakat bu meselenin radikal hal şekli Milli Şefin işaret buyurdukla" mi gibi, asri fırınlar açmaktır. Şehrin muhtelif semtlerinde açı- lacak üç dört fırın, bugünkü mah - zurların hepsini izale etmeğe, Şehre hem temiz, hem de ucuz ekmek Yedirmeğe kâfidir. Cümhurreisimiz bir kelime (İle şehrin ekmek meselesinin hal çaresi- hi göstermiştir. Bu işaretin üzerinde durârük bu davayı halle çalışmak gerektir. e —— ——— —— Firavun Mezarının Kâşifi Öldü Londra, 3 (Hususi) — Eski Mısır tar.hi mütehassışlarından ve Firavun tutankamon mezarının -kâşifi Ho- var: Carter 66 yuşında olduğu halde vefat ermiştir. 1922 de yapılan bu keşif Mister Carteri dünyanın en bü- yük kâşifleri derecesine yükseltmiş dıdaki izahattan anlaşılacağı gibi- en ücra bir köydeki zeki ve istidat- kı bir çocuğun, kuvvetli bir mual- lim olması yahut yüksek bir tah- sil görerek, idareci ve teşkilâtçı bir unsur olarak memlekete hiz - met etmesi imkânı temin edilmiş oluyor. Halbuki O namzetler, beş sınıflık ilk mektep mezunları ara- sından seçilmiş olsaydı - köylerin ekserisinde üç sınıflı lk mektep - lerin bulunması dolayısiyle - bin - lerce istidetli köy çocuklarına - bu- güne kadâr olduğu gibi . yüksek bir kültür tahsili vermek mümkün olmayacaktı. Ik tahsillerini - yani dördün- cü ve beşinci sınıfları - bi- rada tamamlayan çocuklar, orta tahsillerine yine bu müesseseler çinde devam edeceklerdir. Fakat bu orta tahsilin, umumiyetle orta mekteplerden verilen tahsilden fark h olan cihetli tebarüz ettir - mek lâzımdır. orta mektepte günün yarısı kültür işlerine, di - ğer yarısı da ziraat işlerine ve sa- nat fsaliyetlerine tahsis edilmiş - tir, Yani burada, o bugünkü orta mekteplerde verilen bir nevi an- siklopedik tahsil yerite daha ziya- de polleknik mahiyette bir tahsil ve rilmektedir Bunun neticesi olarak her talebe, müşterek olan kültür tahsilini almakla beraber, köy ha- yatı için en lüzumlu olan inşaat - çılık, demircilik, o kooperatifcilik.. gibi esas sanatlardan birini de öğ- renmiş olacaktır. Gençler bu tek- nikleri, mektebe sit olan ziraat iş leri tatbikatına mahsus tarlalar- da, bahçelerde, bağlarda. ahırlar da, küçük sanatlara mahsus atel - yelerde kazanacaklardır. Bunlardan başka, bisikleti, mo- tosikleti, otomobili traktörü, ve U- mumiyetle ev ve ziraat işlerine a- it motörlü vasıtaları kullanmayı ve tamir etmeyi öğreneceklerdir. Bu mektepte talebenin sanat ter - biyesi de ihmal edilmemiştir. Çün- kü bütün talebenin » ucuz ve ko « lay temin edilebilen - mandolin öğ“ Tenmesi da bir seçme yapılacak, ve mezun- lar istidatlarına göre, ayni mües - sese İçinde bulunan lise veya mu- allim kısmına gireceklerdir. Mu - allim kısmına girenler. şüphesiz kudretli bir köy muallimi için lâ zım olan, nazari ve ameli teşekkü- lü temin edecek bir tahsil görecek- ler; lise kısmına girenler de, di - ger liselerde olduğu gibi, kendileri- ni Üniversiteye hazırlayacak bir kültür tahsili alacaklardır. * Yalnız burada çok dikkat edil mesi icabeden mühim bir nokta vardır, Orta kısımdan mezun o - lanları muellim ve lise kısımla - * “rına ayımrken gençleri. az “veya © çok zeki, iyi ve fena diye bir tas- nife tabi tutmamak ve ancak on- ların fikri tiplerine. temayülleri - ne ve istidatlarına göre bir İstika- met vermek lâzımdır. Orta tahsil —odarime ketirdikten SONLA seyi Oi «oduğu kadar muallim mektebi tah- silin! ist eli bi rsuretie takip 6- demiyecekleri için baska bir isti - kamet düşünmek faydalı olur. Yakından tetkik etmek fırsa- tını bulamadığım bu müessesenin pek yeni olduğu için - vereceği mab sullerin kıymeti hakkında şimdi - den kati bir hüküm verilemez. Fa- kat bu müessesenin . iyi islediği takdirde - köylerimizin muhtaç ol- duğu faal ve başarıcı unsurlârı ye- tiştireceklerine inanıyoruz. Imdi, az zamanda ve a7 mas- rafla köy muallimi yetiştir. mek maksadiyle Maarif Vekâleti- nin yaptığı diğer bir teşkilât, yani köy eğitmenleri kursları hakkın - daki düşüfcelerimizi söylemek İs- tiyoruz. Muhakkaktır ki bügün memle- ketimizde mevcut olan 41.000 kö- ye yukarıda izah ettiğimiz tipte köy muallim mekteplerinden yetiş Miş kuvvetli muallimleri gönder » mek idealimiz olmalıdır (İnsanla - rın, milletlerin medeniyet derece- leri, ihtiyaçlarının miktariyle öl - çülür) sözünde şüphesiz bir haki- kat hissesi vardır. Bu itibarla, köy lerin medeni seviyelerini yükselte mek' işini kendilerinden beklediği- miz muallimlerin, köylülerin be « nüz duymamış oldukları bir çok medeni ihtiyaçları duyacak kadar yükselmiş olmaları lâzımdir ki, kendi muhitlerinde © yapacakları telkinlerle ve bizzat kendi yaşayış tarzlariyle köylüler üzerinde mü - essir olsunlar, onlarda dahs İyi Yaşamak arzu ve İhtiyacın uyan- dırsınlar, bu iktidarı temin etsin- ler, Sadece okuma, yazma ve he - Sap yapmayı bilen köylü gençleri, bir senelik bir kurs tahsili ile böy- le bir seviyeye yükseltmek müm- kün olamiyacağı aşikârdır. Fökat, icraat adamları, idealle beraber realiteyi, imkânları da gö- Zönünde bulundurmak mecburi - yetindedirler, Realite, memleketin ilk tahsil ihtiyacım önleyebilmek için yirmi otuz bin muallime ihti- yacı olmasıdır. Realite, Maarif Vekâletinin köy muallim mekteplerini bu mıktar- da mnalilm yeti e » Yazan: Sadrettin Celâl Antel çoğaltmak imkânlarına malik olsa dahi, maalesef bununla meselenin halledilemiyeceği keyfiyetidir. Çün kü vilâyetlerin maarif bütçeleri buna müsait değildir. Filhakika bir köy mektebi bina- sının asgari 1000 liraya mal olaca- Hanı hesap edersek otuz bin mek - tep için otuz milyon liraya ihtiyaç vardır. Bu binsların (köylülerin yardımı İle, beş on sene içinde mey dana gelebileceğini farzetsek dahi, 30.000 muallime, asgari 40 liradan, verilmesi lâzım gelen maaşların senelik yekünu 15 milyon lira tut- maktadır. V ilâyetler bu parayı temin e - debilecek vaziyette midir ler?.. Elimizdeki istetistikler bunun imkânsız olduğunu gösteriyor Fil hakika 1935 istatistiğine göre bü - fün vilâyetlerin bir senede bütün kÜİÜF işlerine serfettikteri parada. rın yekünu 12.330.000 lira tutmak- tadır ki bunun 11.500.000 lirası ilk tahsile aittir. Binaenaleyh, Maarif Vekâleti kendilerine otuz bin ye- ni muallim verdiği takdirde vilâ- yetler, bugün maarif işleri için a- Yırdıkları on iki buçuk milyona on beş milyon daha ilâve etmek mecburiyetinde — kalacaklardır ki bu suretle maarif bütçesi yekünu 28 milyon lirayı bulacaktır. Şüp - hesiz bu mümkün değildir. Esasen bugün bütün vilâyet bütçelerinin umumi yekünu 37.500000 lirayı gecmemektedir. Vilâyet bütçelerinin yakın bir istikbalde, mahsüs bir derecede genisliyeceklerini tahmin etmiyo- ruz. Bunların, muhtelif senelerde- ki vaziyetleri o mukuyese edilince görülür ki —İstanbul vilâyeti gibi istisna vaziyette olan vilâyetler bir tarafa bırakılacak olursa büteeler bir cok vilâyetlerde ayni kalmış, bazılarında biraz çoğal- mış, diğerlerinde biraz azalmıştır. Diğer cihetten, bütçelerinde mü- him çoğalma görülen İstanbul vi- lâyeti gibi vilâyetlerde dahi, ma- arife tahsis edilen paranın gittik- çe azaldığını görüyoruz Aşağıda- ki rakamlar bu fikri teyit etmek- tedir. 1934 Vilâyetin o Umum! & Maarife adı gelir o verilen Ankara o 1.745.775 Oo 657.851 İstanbul o 3538783 (o 1901362 Trabzon 429780 — 158132 1935 Vilâyetin © Umumi verilen adı gelir o Maarife Ankara o 1524347 Oo 550874 İstanbul © 0544020 O 1844845 Trabzon 49.052 o 154522 ütün bu mülâhazalardan ve İstatistiklerden çıkaracağı- miz ve çıkarmıya mecbur olduğu- muz netice şudur: Bütçe darlıkları dolayısiyle bu- gün muallim mekteplerinden çı- kan miktarı mahdut müallimlerin hepsini istihdam edemiyecek va- ziyette olan vilâyetler, tabiatiyle, Maarif Vekâletinin beş on sene Ve Eğitmen Kursları miyeceklerdir. Böyle olunca, akla başka bir ça- re geliyor: İlk tahsili de doğrudan doğruya Maarif Vekâletinin üze- rine alması, Bu fikri —prensip iti- bariyle yapılabilecek itirazlerin varit olmadığını kabul edsrek— sadece maddi imkân bakımmdan tetkik edecek olursak görürüz ki .bu değişiklik 16,111.000 olan ma- arif bütçesine —tabii olarak vilâ- yetlerin maarife tahsis ettikleri paraları da üzerine almakla bera- ber— senede asgari 20.000.009 M- ra ilâve etmeyi İcap ettirecektir ki bugün için bunu temin etmek İm- kânı olmadığını zannediyoruz. Te- min edildiği takdirde, şüphesiz maarif alanında büyük bir inki- Şaf olacağına kani bulunuyoruz. Bunu temin etmek kabil olma- dığı takdirde yapılacak iki şey ka- lyor: Bugün muallimsizlik yü- zünden tahsllsiz kalan ve büyük ekseriyeti köylü olan 700.000 va- tan çocuğunun belki ötuz kırk se. ne cahili kalmalarına razı olmak; yahut bunlara basit ve iptidai da- hi olsa bir tahsil vermek, Evvelki makalelerimizin birin- , de, sabık Maarif Vekili Sayın Saf- Ofet Arıkanın bu İkinci noktal na- zarı köbul edip bu guyeyi tahak- kuk ettirecek teşkilâtı meydana getirdiğini söylemiştik. Teşkilâtı ve faaliyet tarzleri iki senedenberi gazete sütunların- da muhtelif vesilelerle izah edi- len eğitmenler kursları hakkında izahat verecek değilim. Yalnız şu- nu ilâve etmek isterim ki geçen sene Eskişehir, Edirne kurslarmı gezdikten sonra bunların lüzum ve kıymetleri hakkında vermiş ol- duğum bükümleri bugün değiş tirmiş değilim; ugün de düşünüyorum ki, bu kurslardan yetişen eğitmen- lerin, köy çocuklarına hiç olmaz- sa, okuma ve yazmayı, hesap yap- mayı öğretmeleri, köyülünün zirai “istihsal verimini arttirmağa yar- dım etmeleri, bugün bizim için, ihmal ed.lemiyecek bir kazançtır. Demokratik bir devlette, dey - letle, vatandaşlar arasında anlaş- ma, irtibat vasıtası yazıdır. Bütün vatandaşların devlet dairelerinde ki muhtelif işlerin: (vergi, tapu, miras, askerlik...) bir tökım fuzuli ve zararlı mutavassıtlara muhtaç olmaksızın kendi kendilerine gö - rebilmeleri için, her şeyden evvel, Okuma, yazmağa ihtiyaç vardır. Yine bu sayededir ki orlar, alış veriş hesaplarını kendileri tutabi- lecekler, mektup okuyup yazabile- cekler, gazete ıle beraber ziraat ve Sıhhiye Vekâletlerinin çıkardığı faydalı risaleleri okuyabilecekler ve ayni zamanda daha geniş mu - hitlerle manevi temas ve ırtıbat - lar tes.s etmek suretile kendi dar hayatlarının mahdudiyetinden ve yeknesaklığından kısmen — olsun kurtulacaklardır. Her köyde, gençlere Cümhuri » yet rejiminin esaslarımı, vatandaş- lık hak ve vazifelerini öğretecek olan, yeni ziraat usullerine, kü - çük sanatlara az çok vakır, hasta - lıklara karşı alınması icap eden tedbirleri, pansıman ve aşı yap - masını bilen ve bu ameli iktidar larından dolayı — köy imamının yerine — bütün köyün kendisine danışacağı bir insanın bulunma- s1, rejimin emniyeti ve köy istih- salinin inkişafına bağlı olan'mem- İeket kuvvet ve refahı bakımla - iniz ny eğe Yarım Günde de (Olur, On Beş Günde de Olur Yazan: Sabiha Zekeriya Sert stündağın muhakemesi müna sebetiyle hâkim soruyor: — Bu adam otobüsleri ne vah sefere çıkardı; ruhsat ne zam verildi? Valinin cevabı: — Bu kabil müracaatler riyas makamına vaki olur. Birisi müraca eğer, vali muvafık görürse müame yürür, bundan sonra Encümen kar rı alınır, arabalar muayene edil ondan sonra du müsaade edilir. — Yarım günde bütün bu işl bitmiş diyorlar? — Efendim, yarım gilnde de olü on beş günde de olur, o Hâkimin huzurunda olan maz nunlarla alâkamız yok. Bir zihsiy; le davamız var, Düşene vurmak iç değil, düşürüleni korumak için ko muşmalıyız. Otobüs işletecek bir adam vilâye müracaat ediyor, İstidası hemen ve linin önüne gelebiliyor. İstida şim rüzgârın sırtına binerek Encüm, masasının üstünde soluğu alıyor. E cümen derhal istidanın önünde hü metle ellerini uğuşturarak, geç yij tim geç, hiikmünü veriyor. Arabal rı muayene edecek eksperler, elektr süratiyle muayenelerini yapıyor, 4 rabaların sıhhat vesikasını veriyor lar, istida ve zeyilleri zamanın azal süratiyle valinin önüne geliyor, mü tedi işletme müsaadesini alıyor. V bütün bu işler yarm günde oluyor. Hükümet dairelerinde işlerin ? kadar süratle görülmesi, ber fert iç ayni sürati muhafaza etmiş olsay« bu adamların karşısında yapacağım iş, el çırpmaklan ibaretti. Halk lâyet dairelerinde bir istidan. i melesini yaptırmak için aylar $' bet bekledikleri bir yerde, bir #5 ? işi yıldırım süratiyle görülürse”. rada iltimasın, keyfi idarenin, tagı lübün demir pençesini duyar, — Yarım günde de olur, on b günde de olur, dedikleri zaman, — Bu niçin herkese olmuz? Su lini sorarız . . Modern, kanun ve nizamlara t; gun işleyen bir hükümet dairesind her muamelenin takip edeceği bir sı yir vardır. Bu hakikaten işin chen miyetine ve karışıklığına göre baza üç. bazan on üç günde olur, Bir yarım günde görülebilecek mahiye te İse, on beş günde görülemez, gö rülmemelidir. İşler bu kadar geli güzel bir seyre mi töbidirler? Vilâyet kapılarında işleri ola istidaları aylarca vilâyet masalarış da uyuyan, en basit bir iş için ayla ca ayak sürten esnafa, halktan he ferde sorduğunuz zaman size der k — Devlet işi altı ayda olur. Bu bir darbımeseldir. — Saltans devirlerinin, keyfi idarelerin. istib dat ve tagallüp günlerinin, idare mu kanizmalarına yadirâr bıraktığı bi sihniyet, ve halkın diline sunduğ darbımeseldir. “di Cümhuriyet devleti, tagallüp * istibdadı. keyfi idareyi yıkan, her Ke de müsavi haklar tanıyan, müsa kanunlarla idare edilen devlettir. Saygı değer bayın işi yarım gür de, Mehmetçiğin işi altı ayda olun sa, orada iltimas, imtiyaz, teyallü ve keyfi idare vardır, — Yarım günde de olur, on be günde de olur. — Olamaz, Vilâyet konağı, bi elinde ferman, bir de rührü Sü leyman taşıya sırma tuğlu © veziri; çadırı, bu makama oturan, sultan. dan ferman alan derebeği değildir. rından zaruridir. M uhakkaktır ki, mekteplerin faal ıştirakı olmaksızın, mü: vaffakıyetli bir surette hastalık. lara karşı mücadele yapmak, mü- tekâmil ziraat usullerini o tamim etmek, mahsulâta musallat olan mızır böceklere karşı (korunma tedbirlerini almak imlcânsızdır. İşte. köy muallim mekteplerin- den, daha yüksek kültürlü ve tek- nik kabiliyetli muallimler yetişin- (Arkası 12 incide) iv