Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
——— AA 4-3- 939 TAR Gündelik Gazete — TAN'ın hedefi: Aaber- de, fikirde, herşeyde temiz. — dürüst, samlmi olmak., karlin gazetesi olmıya çalışmaktır ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 1 Sene — 2800 Kr İb0 y 1500 , 400 , - 8 Ay 800 , 150 , DAy 300 , Milletlerarası posta ittihadına dahi! olmıyan memleketler için abone bedeli müddet sırasiyle 30. 16 9 N,5 liradır. Aboöne bedeli peşindir Adres değiştirmek 25 kuruştur Cevap için mektuplar 10 — kurus- tik pul İHâvesi Tâzımdır Kristof Kolombun Yumurtası Gibi Senelerdenberi belediyenin, hat - tâ kısmen devletin halletmeğe çalı - şıp da bir türlü hal çaresini bulama- dığı dertlerden biri de İstanbulun ek- meği meselesidir, Halka ekmeği daha ucuza mal e- demez miyiz? Bu suale cevap ararken devletin buğday siyasetine aykırı hareket et- ö kalit i ve gıda kabiliyetini muhafaza etmek mecbu- riyetindeyiz. Bu iki noktaya temas bilecek ted - m h k Sin et k şartiyle al bir nedir? Belediyede faaliyete geçirilen İk- tısat komisyonu iki aydanberi bu su- alin cevabını aramakla meşguldür. Ekmeğe mısır unu karıştırmak su - retiyle yeni tip ekmek çıkarmağa ça- hışıyor. Bir çok tecrübelere baş vur- müuş bulunuyor. Halbuki evvelki gün Cümhur - ştuğu — fırıncılardan biri, senelerdenberi belediyenin hal - ledemediği, bu meseleyi bir çırpıda hallediveriyor: Barıncı- Ahmet Togay Milli Şefe anlatıyor: — Bugün, diyor, İstanbulda 182 tane fırın vardır. Bunlar günde üç bin çuval un sarfederler. Yani ka - zançları dardır. Masrafları çoktur. Milli Şef soruyor: — Peki, fırın mıktarını yarıya in- dirsek ne olur? — O zaman bir fırın, şimdiki gibi çok masrafla az iş yapacağına, az Masrafla çok iş yapacak, bugün çı - kardığı 200 ekmek yerine iki bin ek- mek çıkaracak, ekmek fiyatı da kilo başına 20-30 para düşecek. Bu basit, bu mütevazı ifade, bize ekmek isv2selesinin anahtarını veri - yor. Demek ki İstanbulda ekmeği pa- halı yapan, fırınların çokluğu, tesi- satın ve teşkilâtın iptidailiği, çalış- ma metodunun kötülüğü ve bu yüz- den masrafın fazlalığıdır. Ekmek i - malini bir kaç fabrikada toplayınız, Mesaiyi rasyonel bir şekilde organi- ze ediniz, tesisatı modern bir hale koyunuz, derhal imaliye masrafı dü- şecek, ekmek ucuza mal olacak ve halka daha ucuza ekmek yedirmek mümkün olacaktır. Kristof Kolombun yumurtası gi- bi, işi oturtmasını bilmek lâzım. i Fakat bu meselenin radikal hal şekli Milli Şefin işaret buyurdukla- rı gibi, asri fırınlar açmaktır. Şehrin muhtelif semtlerinde açı- lacak üç dört fırın, bugünkü mah - zurların hepsini izale etmeğe, ve şehre hem temiz, hem de ucuz ekmek yedirmeğe kâfidir. Cümh isi bir keli ile şehrin ekmek meselesinin hal çaresi- ni göstermiştir. Bu işaretin üzerinde durarak bu davayı halle çalışmak gerektir. Firavun Mezarının Kâşifi Öldü Londara, 3 (Hususi) — Eski Mısır tar.hi mütehassıslarından ve Firavun tutankamon mezarının -kâşifi Ho- vart Carter 66 yaşında olduğu halde vefat etmiştir. 1922 de yapılan bu keşif Mister Carteri dünyanın en bü- Yyük kâşifleri derecesine yükseltmiş ve eski Mısır tarihini geniş mikyasta — TAN DENİZBANK KADROSUNDA YÜZ KİŞİ AÇIKTA KALDI: | Gazeteler ) İşbu resim, Kızılaydan yardım görmiye giden son deniz fırtınası kazazedelerinin resmidir Ko Muallim Mektebi Ve Eğsitmen Kursları ilkmektep muallimleri yetiştiril mesi meselesini tetkik ettiğim evvelki makalelerimde, memleke- timizde şehir ve köy mektepleri i- çin muallim yetiştirecek iki ayrı tipte müallim mektebine ihtiyaç olduğunu göstermiştim. Geçen makalemde, şehir mek- teplerine muallim yetiştirecek mu- allim mekteplerinin teşkilât ve pro gramları hakkındaki — fikirlerimi söyledim. Bugün de, köy mekteplerine mu- allim yetiştirme tarzlarını tetkik edeceğim; daha doğrusu, bu saha- da yeni bir şey teklif etmekten zi- yade, Maarif Vekâletinin bu gaye- yi tahakkuk ettirmek maksadiy - le meydana getirmiş olduğu teş - kilâtlar hakkındaki düşünceleri - mi söylemekle iktifa edeceğim. Bunlardan biri, köylerin ekono- mik ve kültürel seviyelerini yük- seltecek, köylere azami faydalı o- lacak kudrette muallimler yetiş « tirmek maksadiyle açılan köy mu- - allim mektebidir . " İzmirde Kızılçulluda tesis edi - len köy muallim mektebi, üç sınıf- h köy mekteplerinin mezunları a- e -— eli »e kahiliyatli ço- cukları almaktadir. Bü, Tikrimce; Maaftif alanmaa, Nakiki Halkaik" zihniyetinin en hızlı tezahürlerin- den biridir. Çünkü bu suretle, aşa- ğidaki izahattan anlaşılacağı gibi- en ücra bir köydeki zeki ve istidat- h bir çocuğun, kuvvetli bir mual- lim olması yahut yüksek bir tah- sil görerek, idareci ve - teşkilâtçı bir unsur olarak memlekete hiz - met etmesi imkânı temin edilmiş oluyor. Halbuki — namzetler, beş sınıflık ilk mektep mezunları ara- sından seçilmiş olsaydı - köylerin ekserisinde üç sınıflı ilk mektep - lerin bulunması dolayısiyle - bin - “lerce istidatlı köy çocuklarına - bu- güne kadar olduğu gibi - yüksek bir kültür tahsili vermek mümkün olmayacaktı. Ik tahsillerini - yani dördün- cü ve beşinci sınıfları - bu- rada tamamlayan çocuklar, orta tahsillerine yine bu müesseseler i- çinde devam edeceklerdir. Fakat bu orta tahsilin, umumiyetle orta mekteplerden verilen tahsilden fark h olan cihetlerini tebarüz ettir - mek lâzımdır. âlı orta mektepte günün yarısı kültür işlerine, di - ğer yarısı da ziraat işlerine ve sa- nat faaliyetlerine tahsis edilmiş - tir, Yani burada, — bugünkü orta mekteplerde verilen bir nevi an- siklopedik tahsil yerine daha Ziya. de polieknik mahiyette bir tahsil ve rilmektedir Bunun neticesi olarak her talebe, müşterek olan kültür tahsilini almakla beraber, köy ha- yatı için en lüzüumlu olan inşaat - çılık, demircilik, kooperatifcilik.. gibi esas sanatlardan birini de öğ- renmiş olacaktır. Gençler bu tek- nikleri, mektebe ait olan ziraat iş- leri tatbikatına mahsus tarlalar- da, bahçelerde, bağlarda, ahırlar- da, küçük sanatlara mahsus atel - yelerde kazanacaklardır. Bunlardan başka, bisikleti, mo- tosikleti, otomobili traktörü. ve u- mumiyetle ev ve ziraat işlerine a- it motörlü vasıtaları kullanmayı ve tamir etmeyi öğreneceklerdir. Bu mektepte talebenin sanat ter - biyesi de ihmal edilmemiştir. Çün- kü bütün talebenin - ucuz ve ko - lay temin edilebilen - mandolin öğ- renmesi istenmektedir, ada * Yazan: « Sadrettin Celâl Antel da bir seçme yapılacak, ve mezun- lar istidatlarına göre, ayni mües - sese içinde bulunan lise veya mu- allim kısmına gireceklerdir. Mu - allim kısmına girenler, şüphesiz kudretli bir köy muallimi için lâ- zım olan, nazari ve ameli teşekkü- lü temin edecek bir tahsil görecek- ler; lise kısmına girenler de, di - ğer liselerde olduğu gibi. kendileri- ni Üniversiteye hazırlayacak bir kültür tahsili alacaklardır. * Yalnız burada çok dikkat edil- mesi icabeden mühim bir nokta vardır. Orta kısımdan mezun o - lanları muallim ve lise kısımla - rına ayınrlien gençleri. az veya çok zeki, iyi ve fena diye bir tas- nife tabi tutmamak ve ancak on- ların fikri tiplerine, temayülleri - ne ve istidatlarına göre bir istika- met vermek lâzımdır. Orta tahsil- —larimi- bötirdilrtan sonra İiseyi öl— - sduğu-kadar muallim mektebi tah- silini istifadeli bi rsurette takip e- demiyecekleri için başka bir isti - kamet düşünmek faydalı olur. Yakından tetkik etmek fırsa- tını bulamadığım bu müessesenin- pek yeni olduğu için - vereceği mah sullerin kiymeti hakkında şimdi - den kati bir hüküm verilemez. Fa- kat bu müessesenin - iyi islediği takdirde - köylerimizin muhtaç ol- duğu faal ve başarıcı unsurları ye- tiştireceklerine inanıyoruz. imdi, az zamanda ve az mas- rafla köy muallimi yetiştir- mek maksadiyle Maarif Vekâleti- nin yaptığı diğer bir teşkilât, yani köy eğitmenleri kursları hakkın - daki düşüficelerimizi söylemek is- tiyoruz. Muhakkaktır ki bugün memle- ketimizde mevcut olan 41,000 kö- ye yukarıda izah ettiğimiz tipte köy muallim mekteplerinden yetiş miş kuvvetli muallimleri gönder - mek idealimiz olmalıdır (İnsanla - rın, milletlerin medeniyet derece- leri, ihtiyaçlarının miıktariyle öl - çülür) sözünde şüphesiz bir haki- kat hissesi vardır. Bu itibarla, köy lerin medeni seviyelerini yükselt- mek' işini kendilerinden beklediği- miz muallimlerin, köylülerin he - nüz duymamış oldukları bir çok medeni ihtiyaçları duyacak kadar yükselmiş olmaları lâzımdır ki, kendi muhitlerinde — yapacakları telkinlerle ve bizzat kendi yaşayış tarzlariyle köylüler üzerinde mü - essir olsunlar, onlarda daha iyi yaşamak arzu ve ihtiyacını uyan- dırsınlar, bu iktidarı temin etsin- ler, Sadece okuma, yazma ve he - sap yapmayı bilen köylü gençleri, bir senelik bir kurs tahsili ile böy- le bir seviyeye yükseltmek müm- kün olamıyacağı aşikârdır. Fakat, icraat adamları, idealle beraber realiteyi, imkânları da gö- zönünde bulundurmak mecburi - yetindedirler, Realite, memleketin ilk tahsil ihtiyacını önleyebilmek için yirmi otuz bin muallime ihti- yacı olmasıdır. Realite, Maarif Vekâletinin köy muallim mekteplerini bu mıktar- a muallim yetiştirebilecek kadar çoğaltmak imkânlarına malik olsa dahi, lesef b lenin halledilemiyeceği keyfiyetidir. Çün kü vilâyetlerin maarif bütçeleri buna müsait değildir. Filhakika bir köy mektebi bina- sının asgari 1000 liraya mal olaca- ğını hesap edersek otuz bin mek - tep için otuz milyon liraya ihtiyaç vardır. Bu binaların — köylülerin yardımı ile, beş on sene içinde mey dana gelebileceğini farzetsek dahi, 30.000 muallime, asgari 40 liradan, verilmesi lâzım gelen maaşların senelik yekünu 15 milyon lira tut- maktadır. Vluyatlu bu parayı temin e - debilecek vaziyette midir- la ler?.. Elimizdeki istatistikler bunun imkânsız olduğunu gösteriyor Fil- hakika 1935 istatistiğine göre bü - tün vilâyetlerin bir senede bütün kÜlTtÜr Tşa l miyeceklerdir. Böyle olunca, akla başka bir ça- re geliyor: İlk tahsili de doğrudan doğruya Maarif Vekâletinin üze- rine alması. Bu fikri —prensip iti- bariyle yapılabilecek itirazların varit olmadığını kabul ederek— sadece maddi imkân bakımmdan tetkik edecek olursak görürüz ki ,bu değişiklik 16,111,000 olan ma- arif bütçesine —tabii olarak vilâ- yetlerin maarife tahsis ettikleri paraları da üzerine almakla bera- ber— senede asgari 20.000.000 li- ra ilâve etmeyi icap ettirecektir ki bugün için bunu temin etmek im- kânı olmadığını zannediyoruz. Te- min edildiği takdirde, şüphesiz maarif alanında büyük bir inki- şaf olacağına kani bulunuyoruz. Bunüu temin etmek kabil olma- dığı takdirde yapılacak iki şey ka- lıyor: Bugün muallimsizlik yü- zünden tahsilsiz. kalan ve büyük ekseriyeti köylü olan 700.000 va- tan çocuğunun belki otuz kırk se- Yarım Günde de Olur, On Beş Günde de Olur Yazan: Sabiha Zekeriya Sert Üıtünğığm muhakemesi müna sebetiyle hâkim soruyor: — Bu adam otobüsleri ne vak sefere çıkardı; ruhsat ne — zami verildi? Valinin cevabı: — Bu kabil müracaatler riyas makamına vaki olur. Birisi müraca eder, vali muvafık görürse muame yürür, bundan sonra Encümen kar rı alınır, arabalar muayene edili ondan sonra da müsaade edilir. — Yarım günde bütün bu işl bitmiş diyorlar? — Efendim, yarım giinde de olu on beş günde de olur. © Hâkimin huzurunda olan maz nunlarla alâkamız yok. Bir zihniyı le davamız var, Düşene vurmak iç değil, düşürüleni korumak için ko nuşmalıyız. Otobüs işletecek bir adam vilâye ü t ediyor, istidası h va linin önüne gelebiliyor. İstida şim rüzgârının sırtına binerek Encümiı masasının üstünde soluğu alıyor. E derhal istid. önünde hü metle ellerini uğuşturarak, geç yij tim geç, hükmünü veriyor. Arabal rı muayene edecek eksperler, elektr süratiyle muayenelerini yapıyor, a rabaların sıhhat vesikasını veriyor lar, istida ve zeyilleri zamanın azat süratiyle valinin önüne geliyor, mü tedi işletme müsaadesini alıyor. | bütün bu işler yarm günde oluyor. Hükümet dairelerinde işlerin | kadar süratle görülmesi, her fert iç ayni sürati muhafaza etmiş olsayı ne cahil kalmalarına razı olmak; yahut bunlara basit ve iptidai da- hi olsa bir tahsil vermek. Evvelki makalelerimizin - birin- ;de, sabık Maarif Vekili Sayın Saf- rın yekünu 12,330,000 lira tutmak- tadır ki bunun 11.500.000 lirası ilk tahsile aittir. Binaenaleyh, Maarif Vekâleti kendilerine otuz bin ye- ni muallim verdiği takdirde vilâ- yetler, bugün maarif işleri için a- yırdıkları ön iki buçuk — milyona on beş milyon daha ilâve etmek mecburiyetinde — kalacaklardır ki fet Arık bü ikinci noktai na- zarı kabul edip bu gayeyi tahak- kuk ettirecek teşkilâtı meydana getirdiğini söylemiştik. Teşkilâtı ve faaliyet tarzları iki senedenberi gazete sütunların- da muhtelif vesilelerle izah edi- len eğitmenler kursları hakkında izahat verecek değilim. Yalnız şu- nu ilâve etmek isterim ki geçen bu suretle maarif bütçesi yekü 28 milyon lirayı bulacaktır. Şüp - hesiz bu mümkün değildir. Esasen bugün bütün vilâyet bütçelerinin umümi yekünu 37.500.000 lirayı gecmemektedir. Vilâyet bütçelerinin yakın bir istikbalde, mahsüs bir derecede genişliyeceklerini tahmin etmiyo- ruz. Bunların, muhtelif seneletde- ki vaziyetleri mukayese edilince görülür ki —İstanbul vilâyeti gibi istisnaf vaziyette olan vilâyetler bir tarafa bıraktlacak olursa-— bütceler bir çok vilâyetlerde avni kalmış, bazılarında biraz çoğal- mış, diğerlerinde biraz azalmıştır. Diğer cihetten, bütçelerinde mü- him çoğalma görülen İstanbul vi- lâyeti gibi vilâyetlerde dahi, ma- arife tahsis edilen paranın gittik- çe azaldığını görüyoruz Aşağıda- ki rakamlar bu fikri teyit etmek- tedir. 1934 Vilâyetin Umumi — Maarife adı gelir verilen Ankara 1.745.775 657.851 İstanbul — 3.538.783 — 1.901.362 Trabzon 429.780 158.152 1935 Vilâyetin. — Umumi — verilen adı gelir Maarife Ankara — 1.524.347 — 550.874 İstanbul — 9.544029 — 1.844.885 Trabzon 439.952 154.522 ütün bu mülâhazalardan ve istatistiklerden çıkaracağı- mız ve çıkarmıya mecbur olduğu- muz netice şudur: Bütçe darlıkları dolayısiyle bu- gün muallim mekteplerinden çı- kan miktarı mahdut muallimlerin hepsini istihdam edemiyecek va- ziyette olan vilâyetler, tabiatiyle, Maarif Vekâletinin beş on sene içinde kendilerine temin edeceği 30,000 yeni muallime maaş vere- L zadollriçi . » ee AŞ B e e sene Eskişehir, Edirne kurslarımnı gezdikten sonra bunların lüzum ve kiymetleri hakkında vermiş ol- duğum hükümleri bugün değiş- tirmiş değilim. B ugün de düşünüyorum ki, bu kurslardan yetişen eğitmen- lerin, köy çocuklarına hiç olmaz- sa, okuma ve yazmayı, hesap yap- mayı öğretmeleri, köyülünün zirai “istihsal verim:ni arttırmağa yar- dim etmeleri, bugün bizim içın, ihmal ed.lemiyecek bir kazançtır. Demokratik bir devlette, dev - letle, vatandaşlar arasında anlaş- ma, irtıbat vasıtası yazıdır. Bütün vatandaşların devlet dairelerinde- ki muhtelif işlerini (vergi, tapu, miras, askerlik...) bir takım fuzuli ve zararlı mutavassıtlara muhtaç olmaksızın kendi kendilerine gö - rebilmeleri için, her şeyden evvel, okuma, yazmağa ihtiyaç vardır. Yine bu sayededir ki onlar, âlış veriş hesaplarını kendileri tutabi- lecekler, mektup okuyup yazabile- cekler, gazete ile beraber ziraat ve Sıhhiye Vekâletlerinin çıkardığı faydalı risaleleri okuyabilecekler ve ayni zamanda daha geniş mu - hitlerle manevi temas ve irtıbat - lar tes.s etmek suretile kendi dar hayatlarının mahdudiyetinden ve yeknesaklığından kısmen — olsun kurtulacaklardır. Her köyde, gençlere Cümhuri - yet rejimini daş lhık hak ve vazifelerini öğretecek olan, yeni ziraat usullerine, kü - çük sanatlara az çok vakıf, hasta - lıklara karşı alınması icap eden tedbirleri, pansıman ve aşı yap - masını bilen ve bu ameli ıktidar larından dolayı — köy imamiının yerine — bütün köyün kendisine danışacağı bir insanın bulunma- sı, rejimin emniyeti ve köy İstih- salinin inkişafına bağlı olan mem- ını, leket kuvvet ve refahı bakımla - AA L v e —i G bu adamların karş y iş, el çırpmaktan ibaretti. Halk' lâyet dairelerinde bir istidan. melesini yaptırmak için aylar, < bet bekledikleri bir yerde, bir ğ7 * işi yıldırım süratiyle görülürse €. « rada iltimasın, keyfi idarenin, tags Jübün demir pençesini duyar, — Yarım günde de olur, on b günde de olur, dedikleri zaman, — Bu niçin herkese olmaz? Su lini sorarız . SI d Modern, kanun ve nizamlara u, gun işleyen bir hükümet dairesind her lenin takip edeceği bir s yir vardır. Bu hakikaten işin ehen miyetine ve karışıklığına göre bazı üç, bazan on üç günde olur. Bir yarım günde görülebilecek mahiye te ise, on beş günde görülemez, gö rülmemelidir. İşler bu kadar geli güzel bir seyre mi tâbidirler? Vilâyet kapılarında işleri ola istidaları aylarca vilâyet masaları! da uyuyan, en basit bir iş için ayla ca ayak sürten esnafa, halktan hi ferde sorduğunuz zaman size der k — Devlet işi altı ayda olur. Bu bir dark ldir. devirlerinin, keyfi idarelerin, istib dat ve tagallüp günlerinin, idare mı kanizmalarına yadigâr bıraktığı bi zihniyet, ve halkın diline sunduğ darbımeseldir. « Cümhuriyet devleti, tagallüp 1 istibdadı, keyfi idareyi yıkan, her fi de müsavi haklar tanıyan, müsa' kanunlarla idare edilen devlettir. Saygı değer bayın işi yarım gür de, Mehmetçiğin işi altı ayda olu sa, orada iltimas, imtiyaz, tegallü ve keyfi idare vardır, — Yarım günde de olur, on be günde de olur. — Olamaz, Vilâyet konağı, bi elinde ferman, bir elinde mührü Si leyman taşıya sırma tuğlu — veziri çadırı, bu makama oturan, sultan dan ferman alan derebeği değildir. rından zaruridır. M uhakkaktır ki, mekteplerin faal iştirakı olmaksizin, mü- vaffakıyetli bir surette hastalık- lara karşı mücadele yapmak, mü- tekâmil ziraat uüsullerini — tamim etmek, mahsulâta musallat olan mızır böceklere karşı — korunma tedbirlerini almak imkânsızdır, İşte, köy muallim mekteplerin- den, daha yüksek kültürlü ve tek- nik kabiliyetli müallimler yetişin- (Arkası 12 incide) üKt seri