Ma M.1.08 TAN Gündelik Gazete S 0 — AN'ın hedefi: Haberde, fikirde, here Yeyde temiz, dürüst samimi olmak, Karin © Gazetesi olmıya çalışmaktır. Girisi ABONE BEDELİ Ecnebi ek 25 kuruştur. Cevap için mek tuplara 10 kuruşluk pul ivesi lâzımdır. A aa GÜNÜN MESELELERİ Milletler Cemiyeti Tehlikede IYazan: M. Zekeriya) Sulh cephesinin müşterek kalesi iler Cemiyetidir. Bu cemiyet zayıftır, teessüsünde kip edilen gayeyi tahakkuk ettire- adar müeyyit kuvvetlere malik kaseti belerie sabit olmuştur. Fakat ne de «len beynelmilel sulhü gözeten bir lür, Haksızlıkları tetkik ve edebilen, dünya efkârı umu- tenvire muvaffak olan bir müessesedir. Bu bakımdan faydası Yar, zararı yoktur. Mütecaviz milletler bu müşterek müesseseinin yıkılmasını İsti- Yorlar, Bunu temin için evvelâ ken- dileri cemiyetten çekildiler. Şimdi de ik devletleri arkalarına takıp Sekmek istiyorlar. Evvelâ Orta Av- Tapa devletlerini kandırmıya çalış- lar. Muvaffak olamadılar, Şimdi memleketlerini harekete ge- tirdiler, Onlar vasıtasile cemiyeti Yıkmıya çalışıyorlar. İngiltere ve Fransa bilâkis Alman- Ya ve İtalyayı da tekrar cemiyete Şekmek istiyorlar, Hattâ bu maksat- Milletler Cemiyeti Paktında bazı tadilât yapmıya bile yanaşıyorlar. Al ya ve İtalyanın en çok itiraz et- Bikleri madde Milletler Cemiyeti Pak üze em gp Matbikini emreder. Almanya ve İtal Ya hareketlerinde serbest olabilmek » Milletler Cemiyetinin bu madde sildirmek istiyorlar. Bunun için #imal memleketlerini harekete ge- bulunuyorlar, ut cereyanlara bakılırsa, İn- şimal memleketlerinin bu ar- u İs'afa taraftardır. Milletler Cemiyetinin siyasi bir teşekkül ol tan çıkarak iktisadi bir milesse- * olmasını iltizam ediyorlar. Yalnız İngilterenin maksadı bu su le Almanya ve İtalyayı cemiyete » Halbuki Almanya ve İtal- Yanın maksadı sadece Milletler Ce- Piyetini tam mânasile bir korkuluk © getirmek ve sonra da tama- Men yakmaktar. Bakalım demokrasiler bu defa da tonaliter emperyalist devletlerin o- Yunlarına uyacaklar ma? * Kap:da Bekliyenler Manmafih demokrasiler hâlâ kuv- rinden emin ve rahat görünü. Yorlar, aponya Çini işgal ediyor, fakat Mali sıkıntısı çok büyük. yi taiya Habeşistanı aldı amma, şim- “tikraz edecek yer arıyor. . Tecavüzlerin önüne ek | riza - Fire simidin di dili ner zetenin iddiası doğru ise, mek TAN Maddi cezanın mekteplere iadesi bahsinde hayli mü- talealar ileri sürüldü, fakat, bütün dünya terbiyeci- leri arasında büyük münakaşalara sebep olan bu terbiye tezi üzerinde varılmış sarih neticeler vardır. Bu yazıda, bu meselenin tahlilini okuyacaksınız : ir sabah gazetesi, neş- rettiği bir başmakale- de, mekteplerden kaldırılan dayakla terbiye usulünün ia- desini istiyor. Sebep olarak ta kalabalık smıflarda muallim- lerin otorite tesis edemedik- lerini, çocuklarım muallimle- rine silâh çekecek kadar ter- biye hududunun haricine çık- tıklarını söylüyor. Eğer bu ga- teplerde muallimlerin otorite tesis. edemedikleri gibi bir mesele ile karşı karşıyayız. O halde otorite nasıl tesis e- dilir, bunu mütalea etmek lâ- zım, Çocukların muallimlerine silâh çekmesi meselesine gelince; bu- nun sebebini mekteplerde dayak- la terbiye usulünün kaldırılmasına atfetmek pek afaki bir mütalea 0- İur. Bunun da terbiyevi ve içtimai sebeplerini aramak gerek... Maatteessüf, birçok muallimle- rin de mekteplerde dayak usulüne taraftar olduklarını gördük. Bun - ların mütalealarına göre, çocuk ip- tidal muhitlerden geldiği, dayakla terbiyeye alıştığı için, mektebin şahsiyet yapmayı istihdaf eden şef katle terbiye usulü karşısında büs- bütün muvazenesini kaybettiğini söylüyorlar, Bu mütaleayı kenara atmamak lâzım. Ev terbiyesile, takin. terbyiesini o birleştirmek, İL Ü İmihivmnikerim. m desiki-2. ettikleri bir garedir.. Bunu temin için birçok teşkilâtlar yapmışlar» dır. Bunları da tetkik etmemiz lâ- zım. O halde münakaşa ve müta- lea edilecek kül halinde bir terbi- ye sistemi vardır. Dayakla terbiye 918 senesinde bütün dünya terbiyecileri arasında bü- yük münakaşalara sebep olan bu terbiye tezi hakkında büyük terbi- yecilerin vardıkları bir netice var- dır. Terbiyenin gayesi, çocuğa di- mağının hazmedemiyeceği mütenev vi malümat vermek değil, çocuğun şahsiyetini inkişaf ettirerek yaratı. cı dimağını İnaliyete geçirmektir. Gaye bu olunca, terbiye sistemine verilecek istikamet te ona göre ta- yin edilmelidir. Çocuğun şahsiye- ti, dayak, korku ve şiddetle inki- şaf etmez. Fertte şahsiyet yapma- nm en büyük âmil; itimat, hürri. yet ve sevgidir. Çocuğun yaratıcı dimağı, tazyik ve şiddet karşısın. da dumura uğrar. Esir ve köle şid- detle terbiye tarzının en büyük nü münesldir. Esir milletle, hâkim mil let arasındaki farklar da bunun ne- ticesidir. Biz, mektebin bize vere- ceği miskin, şahsiyetsiz, çocuğu Almanyada iktisadi buhran sakla- Mamıyacak kadar keskin. İy Express bu vaziyetten mem- “Kapıda bekliyen adam,, baş- altında şu fıkrayı yazıyor: tatörlere ne dersiniz? iğ, tik Mussoliniyi ele alınız. Ar- #ilağni harplere girecek halde de- İspanya ve Habeşistan şimdi- Kalan çbene iştihasını bile nin etmiye kâfidir. d,,, Kat onların mütereddi dedikleri Ni asiler müthiş surette kuvvet- lpg 2. O derece kuvvetli ki, Musso- Çil diktatör biraderi Hitler şim- Yor “pımızda bizden yardım dileni- Nez Belçikanın eski Başvekili vap Zeeland kapının çalan ziline ce- bilir vermekliğimizi istiyor. Bu ola- diy, © olamaz da. Bahsi geçen efen- Me vakit penceremize taş at- Vaz geçerlerse o vakit konuş > gelecektir.,, İş amanı Böyl, r Yüksekten konuşuyor. mu, yoksa idaresine ve yaratıcı melekelerine sahip çocuğu mu isti- yoruz? Şüphesiz ki birincisini de. iL ” Bugünkü, dayakla terbiyeyi ka- bul öden geri milletler, şefkat ve ilmi tetkikle terbiyeyi kabul eden ileri milletler vardır. Biz hangisi- ne mehsubuz? Her halde birincisi. ne değil, İnkılâbın seyrinde herşe- yin ilerisini kabul eden bir mille te, gerisini tavsiye etmek bir irti- ca olur. Otorite nasıl kurulur ? da bir vâkıa vardır. Bir gok muallimler, smıfta oto rite tesis edemedikleri için dayağa yer, ve konuşmayıp iş görüyorlar. Aradaki fark bundan ibaret, Nite- kim şimdi de İspanyaya bütün kuv- parasına güveniyor ve) vetlerile yardım ederek, bu meseleyi halletmiye karar vermiş görünüyor- ötekiler hâdiselere güveni: |lar. taraftardırlar, Bu feri bir düşünüş değildir, Fakat, üzerinde durulacak bir meseledir. Otorite, ancak, şiddet, tehdit ve korku ile mi tesis edilir? Çocuk ve insan korktuğu için mi itaat eder, ve cemiyetin tahmil ettiği kıymet ölçülerini kabul eder? Yoksa bu kıymetleri sevdiği ve inandığı İ- çin mi kabul eder? Korku ve şid- detle kabul ettirilen hiçbir ahlâki kıymet, hiçbir akide ve kanaat ya- şıyamaz, bunlara ancak inandığı- vela vE BE ergönnna ZARLA TADI ONU Tuz. Muallim kendisine karşı çocuk tan bir hürmet bekliyorsa, bunu şiddetle kabul ettirmeyi değil, bu hürmeti telkin etmeyi düşünmeli- dir. Bu da hürriyet, itimat ve sev- Zi ile mümkündür. Çocuk bilâkis, tedehhüş ettiği, korktuğu mahlü- ka karşı insafsız olur, Korkunun yerini şefkat ve sev- gi daha kuvvetle alabilir. Sevilen bir hoca hakkında çok daha kuv - vetli ve faydalı bir otorite tesis 6- der. Çocuğun ruhunda çok daha nâzım bir rol oynar. Çocuk kork- tuğu için yalan söyler, gizli iş ya- par. Çocuğun dürüst, açık ve sa - mimi olması için, her şeyden evvel korkmaması lâzım. Çocuğun mual- lime silâh çekmesinin sebebini de e ğer çocuk dimağen malül ve has- ta değilse, mekteplerde muallimle talebe arasında teessüs etmiyen s0- mimiyette ve mevcut olan şiddet- te aramak lâzım, Yalnız, munllimlerin haklı ol « dukları bir nokla vardır ki, ev ter biyesile, mektep terbiyesi arasın- daki geniş fasıla, bir de kalabalık sınıflarda musllimin her çocukla fazla meşgul olamamasıdır.Sınıfla- rın bir zaman için kalabalık olma- sı bir zarurettir, Mekteplerin ade- di çoğalıp, sınıflarda talebe mikta- rının azalması, munilim adedinin çoğalması bir zaman ve tekâmül meselesidir. Bunu nazarı dikkale alan Anglo Sakson memleketleri bu meselenin üzerinde kuvvetle dur- muş, bunun zararlarını tahfif ede- cek çareler aramışlardır: Muallim, bilhassa kalabalık bir sınıfta her çocuğu ayrı ayrı psikolojik bir tet- kikten geçiremez. Aile muMlitini bilmediği için çocuğun terbiye sis- * temine vereceği istikameti tayin- de güçlük çeker. Bu hususta ileri memleketlerin tatbik ettikleri usul leri tetkik etmek faydalı olur, sa- nırım, Mekteplerde terbiyevi ve içtimai teşkilât B: teşkilât itibarile, Ameri- kan mektepleri başta gelir. Bu mekteplerde çocuğun terbiyesi sadece terbiyevi bir hâdise değil | İleri mi Gideceğiz? wo Geri mi Döneceğiz ? ÇIPA | Yazan: Sabiha Zekeriya A m Çocuğun şahsiyeti, dayak, korku ve şiddetle İnkişaf etmez dir, Ayni zamanda içtimaldir. Ço- cuğun yaşadığı muhiti, çocuğun ai» esini, hayat şartlarını, ev terbiye- sini bilmek muallimin, çocuğun in kişafına vereceği istikamette bü * yük bir rol oynar. Bu sebeple mek teplerde ziyaretçi muallim usulünü kabul etmişlerdir. Ziyaretçi mual- lim, her çocuğun ayrı bir dosyası. ni tutar, Mektep doktorunun her ay yaptığı muayeneyi, çocuğun fizik inkişafını siciline geçirir. Dimağ testleri ve doktorun oçocu- Gmagıankışazı — Dak kındâki omütalealarını da bu dosyaya geçirir, (Bundan başka, evlere yaptığı muntazam ziyaret- lerle çocuğun içtimai muhitini, ev hayatını, hayat şeraltini kontrol e- der. Muallim, bu dosyaların tet - kikinden çocuğun sınıfında geri kalmasının birçok âmillerini bu - lur, ona göre tedbir alır, Bu mekteplerde bu sahada ya- pılan teşkilâtlardan biri de müak lim ve anne, babalar cemiyetidir. Her mektebin bu isimde bir cemi- #MUVAEFAK YK. *OLMANIN SIRRI» yeti vardır. Her ay anne ve bâba- lar, muallimle karşılaşır, çocukları 5 hakkında konuşur, gerek evde, ge- Hi rek mektepte çocuğa karşı alına- ırçın | vak tedbiri Seral karne MM KÖŞE pırlar. Bu cemiyetin, mektebin i- |"İşsiz - İşçi,, İmzasına lerlemesi, fakir çocuklara yardım gibi daha birçok meseleler üzerin- İşligüçlünün Cevabı. IYazan: Aka Gündüz) de büyük yardımları vardır. Bu teş kilâtlar vastasile evle mektep ter biyesinin birleştirilmesi mümkün | Bir (İşsiz işçi) yapma imzasile im- olur, e zasız bir mektup aldım. Biz muhar- terbi; rirlere, dünyada gazetecilik kurulalı Mel dme ve Sera a yük amm ktepiar gel bir merkez olabilir mi? Bunlara alışıp kanıksamıyan adam muharrir - gazeteci olamaz, Bu mek- pa içtimai ve terbiyevi tupların yüzde doksan dokuzu, altı. bir merkez olması cereyanı |na İmza atılamıyacak ayarda şeyler» da kuvvetle yürüyen cereyanlardan | dir. Yüzde biri de bu Cişsiz - işçi) nin biridir. Bazı içtimalyatçılar buna | ki gibi içinde münakaşaya, yazışımıya muhalif olmakla beraber, teşkilât | değeri olan mahiyettedir. itibarile geri kalan memleketlerde Bu mektubun ana fikirleri benim mektebin içtimai merkez olarak fikirlerime aykırı mİ bence doğrudur. in / yazılış tarzını beğendim. ir kuru ma merkez ereği kafa mahsulü değil. Hattâ olgunlaş- nız evle mektebi değil, muhitle | miya çok müstait bir kalemden çık. tağı besbelli. Eksiği gediği bulunsa erip. Vİ a e almnimii Mektep bulunduğu mhitim 1g | maamalızı kamledebiliriz. timai ve kültürel bir merkezi 0- Yalnız (İşsiz - İşçi) nin mektubun- lur. Mektep kapıları gece bütün |da iki noktaya birar çokça şaşakal "muhite açıktır. Geceleri burada |dım; nokta, bir: Ben, diyor, mektep halka konferanslar verilir. Ziya- Tetçi muallimin evlerde tesbit et- tiği yanlış gidişler hakkında balk |” burada ikaz edilir, halka terbiye- vi müsamereler, tiyatrolar, sine- malar gösterilir. Hülâsa mektep muhitinin bir rehberi rolünü alır. İçtimal teşkilâtı kuvvetli olan memleketlerde bu işleri yapan başka müesseseler mebzul olduğu için, mektebin bu Tolü oynamas- na muhalif olanlar vardır. Fakat bizde olsa evle mektebi, muhitle mektebi birleştirmek için mektebin bu rolü oynaması çok faydalı olur, Kâhil terbiyesi bu memleketlerde kuvvetli cereyanlar halinde yürü- düğü için gece dershaneleri bu rolü yapar, fakat bizde gece der- sanelerinin ancak okuyup yazma öğretmesi, halkın daha ileri ter- biyesini temin edemiyor. bütün bunlar nüz bunları yapmak imkânı yok- tur, Olabilir. Fakat terbiyevi güç- lükler karşısında, müuallimin da- yak ve şiddet usulüne dönmeyi düsündüğü. hir devirde, ileri mem- | leketlerde terbiye cereyanlarının, terbiyevi teşkilâtların nerelere kü- dar gittiğini bilmek lâzımdır. Bu- gün buraya gidemezsek, yarın gi- Fakat geriye dönmeyiz. Gö- zümüz Ortaçağda değil, daha ile- ride olur, Geride değil uallim, kalabalık sınıfta, şid detle terbiyeye alışan çocu- ğu dayakla terbiyeye kalktığı 2a- man ona geriyi değil, ileriyi güs- termek vazifedir. Şefkatle, ilmi (Arkası 8 inelde) 3.4,5 İNCİ İki üç gündenberi size dimaği disiplini temin için yapılması lâ- zım gelen İdmanlardan bahsediyo- rum, Bugün de bu idmanların 3, 4, 5 incisini veriyorum. ÜÇÜNCÜ İDMAN Bir mektup yazınız, içinde şu tâbirler bulunmasın: Ben, bana, benim, benimki, Mektup entere- san olmalı, kolay okunmalı. Mek- tubu okuyan adam sizin bu keli- meleri hazfetmek kuvveti sarfet- tiğinizi farkederse tecrübe mu- vaffak olmamış demektir. Bu tecrübe dimağı muayyen şe kilde düşünmiye sevkeder. Onu a- lıştığı kolay yoldan çıkarıp yeni yolda yürütmek biraz güçtür. Bir nevi kamburlaşmıya ve yahut ka- rın yapmıya başlamış bir adamın bu kusurlarını gidermek için id. man yapması gibi birşey. DÖRDÜNCÜ İDMAN Günde 15 dakika ben, bana, be- alın ve benimki tâbirlerini kullan- maksızın konuş. BEŞİNCİ İDMAN Bir mektup yazınız ki muvaffa- kıyet ve sevinç İfade etsin. Bunu yazarken uydurma birşey ilâve et- miyeceksiniz. Yalan söylemiyecek siniz, muvaffak olmuş görünmiye- ceksiniz. Hakikati olduğu gibi ya- zacaksınız. Fakat yazdığınız mek- medrese tahsi! beş lisan bilirim. Epeyce de okurum, görmedim. Fakat üç azar. Ve bir takım kinayeler, istiareler... Bunları söylemiye ne sebep var? Söylediği sözler, fikirler bir okumuş- Tuğun mahsulü mü? Evet, belli ki öyle. Öyleyse niye müstehzi tevazu? cinaslar, Sonra ben neyim, kimim ki, hayatı- nın birtakım gizli ıztıraplarını bir kirpi derisine sararak karşıma diki- liyor? Hem, bu şekilde ıztırapları, duyguları yokmuş gibi görünerek... Bu arkadaş benim Iyi veya kötü bir uğumu hatırlamış olsay- dı güzel üslüplü mektubunu bu tarz- da yazmazdı. Fakat ben; haleti ruhi- yesi hakkında bana verdiği beş say- falık ipucunu fırsat edinerek tahlile kalkışmıyacağım. Böyle bir şeyi an- çak kendi tahriri müsaadesi olursa yaparım. İşte bir buna şaşakaldım. Bir de şuna: Mektubunda küfür yok, tecavüz yok, tahkir yok, siyasi veya adli cürüm sayılacak bir şey yok. O halde niçin imza atmıyor? Bilgili hüviyeti etrafında hiç yeri ol- mıyan bir esrarengizlik yaratmak istemesini tahteşşuurundaki roman tiklikte aramak bilmem yanlışımı- dır? İmzasını saklamasının belli başlı sebebi olarak şunu gösteriyor, diyor kiz — Sen geçende bir yazı yazdın. Ve bir kayıt ve şart koşarak “bu mem- lekette hürriyet var,, dedin, Halbuki ben “yoktur,, diyorum. Eğer bu mek- tubumu aynen neşredersen hürriye- tin var olduğuna İnanacağım. Neşret mez veya edemezsen sen benim dedi- ğime inan. Mektubun bütün ruhu bu, Ben hür riyet var demişim, o yok diyormuş. Dediğini yazabilir miyim, yazamaz mıyım? Dedim ya, arkadaşın tahteşşuurun- da bir bedbin romüntiklik hüküm sü- rüyor gibi. Benim (var) dememi ne kadar havai ve basit buluyorsa ken- İDMANLAR tup hayattan memnun olduğunu: zu anlatacaktır. Bu idmanda iki gaye gözetilmiş tir. Biri menfi ve cesaret kırıcı vaziyetten müspet ve iyi vaziye- te geçmeyi öğretir. Saadetinizi ve neşenizi anlatmak için öyle misal- ler, öyle vakalar, öyle etmleler bulabilirsiniz ki, siz de hakikaten mesut olduğunuza İnanırsınız. İ- kinci gaye de, size muvaffakiyet yolunu açmasıdır. Mektup yazmak çoğumuzun ho- şuna gitmez. Ekseriya ayak üze- rinde mektup yazar gibiyiz. Ya- hut yapacak bir işimiz yoktur, Ca- nımız sıkılmıştır, meyusuzdur. O vakit kalemi elimize alır, sevdik- lerimizle konuşmıya çalışırız. Bu mektup ruhen düşkünlüğün, baht- sızlığın bir ifadesi olur. Bunun karşılığı olarak muhatabınız size teselli verici cevap gönderir, Ek- seriya bu cevabı aldığımız zaman ozünkü haleti ruhiyemiz silinmiş, neşemiz gelmiştir. Cevabı okudu- ğumuz zaman ya tekrar o günü ki, karşısındakiler erkek disinin (yok) demesini o kadar müt- hiş, mühip, mühlik, ve bilmem ne gö- rüyor, Hayır! Hiç te öyle değil. İşte söy- lediğini yazdım. “Bu yetmez,, diye- mezsin. Çünkü attığın imzanın im- zasızlığını ölçü edinerek yazdım. Bü- tün mektubunu yazmamı istiyorsan şart birdir: Bizim gibi hareket et men gerek. Biz, bu rejime bağlı olanlar yaza- rız. İyi yazarız, kötü yazarız, Olgun yazar, solgun yazarız. Doğru yaza- rız, eğri yazarız. Fakat yazılarımızın altıma O İmzalarımızı, Okalıplarımızı, kafalarımızı ve benliklerimizi basa- rız. Ki biz; devir, yaban süngülerinin ve damat Feritlerin hilkmü altnda iken de böyle yapmışızdır. Konuşulur, çekişilir bir muhatap olduğu anlaşılan (İşsiz - İşçi) imzası» na açıkça söyliyeyim ki, mektubunu açık imzalı ve açık hüviyetli olarak yazdığım gün, görecektir ki, hiç kim- se kendisini bacağından tavana as- mıya kalkışmıyacaktır. Bilâkis fikri- nin yanlış olduğunu ispat edecektir. Bu çekingen arkadaş emin olsun adamlar- hatırlıyarak üzülür, yahut arka- daşımıza acıyarak güleriz. İşte bunun için kendimizi ruhi düşkünlüğe teslim etmemek lâ zımdır. Bu idman size bunu öğre tecektir, Psikoloğ dır. Hakiki hüviyetini - hıfzolunmak şartile - bildirirse, ölüm Allah hifze- derler ve mektubunu dilediği biçim. de ve harf harf basarlar, Ortada kor- kacak hiçbir şey yoktur. Mutlaka kor kacak bir şey varsa o da bu gibi de- (Lütfen sayfayı çeviriniz)