15 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

15 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

k No. 71 İZLANDA “TURK, AKINI DAYA — Yazan ; Kadircan Kuju — Korsan Gemisi, Murat Reise Hak Vermekte Murat Reis: — Ben de bir mal sandımdı; ba #alapuryanm mesine tamah ettin 2. Diye kendi kendine sordu. Bunun la beraber kendisinin elinden bİŞ kimsenin kurtulamıyacağını göster” mek için kaçan gemiyi yakslamağa karar verdi. Zaten bunun bir güçlü- ğ tu. ER yakından ve iyi görebilmek için Sakar Ali ve Solak Yunusla birlikte Efe Mehmedin yanma git- tiler. . Solak Yunus birdenbire reise dön- gi Bunlar balıkçı filân değil, kor- andır. — Fakat züğürt soyundan. Şa tekneye ve şu kılıklara bak.. lasanın sadaka vereceği geliyor. Efe Mehmet söze karıştı: , — Buralarını, sanırım ki İyi bi - Birler. Bizim İşimize yaramazlar mı? Bu fena bir fikir değildi. Murat reis de beğendi: — Yaşa Mehmet; iyi söyledin. Bizi zengin yerlere götürsünler. Onlara da pay veririz. | Ne der sin!, . — Iyi olur. i — O halde beyaz bir çevreyi kı- licm kınına bağla da bayrak gibi salla! Boş yere ter dökmesinler. Efe Mehmet, Reisin dediğini yaptı: < rsunlar... Tae! bie ve birkaç karık kürekle bu iki 'Türk atmacasının ö- nünden kaçmak isteyenler bir türlü buğalalıktan vazgeçemiyorlardı. — Kurt Veli... Neredesin? . Reis güverteye dönmüş ve böyle im bir delikanlı koşarak gel di: m ii benziyorlar. Söyle de dursunlar. Bir şey yapmı yacağız. Konuşmak istiyoruz. Yok- sa hepsini denizin dibine yollamak için bir tek gülle yetişir. — Baş üstüne reis. » ; Bir inan sesinin duyulabileceği kadar yaklaşmış bulunuyorlardı N Kürt Veli Reisin dediklerini in : gilizce haykırdı. Eğer tahmin ettikleri gibi Ingiliz değilseler ve içlerinde İngilizce bilen yoksa elbet aktı. isi Murat Reise hak Korsan gemisi ii önle vermekte gecikmedi. tmak Şöyle dursun, hızlıca aki vurmak bile ye- terdi, z Biraz sonra İki gemi sborda ol muşlardı.. - a Ethelred: > Sizinle beraber calışmak bizim için şereftir , lu. ped #özleri ilâve ediyordu: — Fakat yazık ki Izlandanın ce- nup ve garp kıyılarmda boşalmıyan köy ve kasaba kalmamıştır. Şimdi 0- ralarda avlanmak bence faydasız dır. 0 halde ne yapmalı? , — Cenup tarafta o Vestman diye bir ada varmış. Oraya gitsek! — Yol biliyor musunuz?, — Bilmiyoruz. — Göktanberi buralarda değil mi- ?. — Hayır, bir ay kadar oldu. Murat Reisin cani sıkıldı. Bunun- a beraber kızgın değildi. Tağilir korsanma şu teklifte bulundu: “Beraber baskın yaparız» — Vestman adasının yolunu arar buluruz. Sizi de oraya yedekte gö- Beraber baskın yaparız. türelim. ederken sizin gemiyi in bize kalkanlık eder. j ve Zaten başka işe yaramaz. Eğer tarsa oradan ele geçireceğimiz ge- milerden daha güzel VE sağlam bir tanesini armağan ederiZ.. Nasil, fena mı?. — UZ. e ee aptallık et- miş olursunuz. Efe Mehmede döndü: N — Kıç tarafa koş. Ferhat reise seslen, şunları yedeğe alsm! - Efe Mehmet kıç kasaraya koştu. Biraz sonra Murat Reisin gemisi Şerlemisti ve Ferhat reis te İngiliz korsan gemisini bir balatla ardından Gecikmedi sürükliyerek amiral gemisinin dü - men suyunda gidiyordu. Vestman yolunda.. Aradan bir sast geçmemişti ki Murat Reis kadirgasının prova var- diyası gene bir haber verdi: — Reis, sancak baş omuzluğunda bir kayık... . — Bir kayık mı? Hani buralarda bizim korkumuzdan artık in cin kal- nerek elini kaşlarının Üstüne siper yaptı ve baktı. Ufukta küçük ve beyaz bir yelken vardı. Fakat şimdi kayıkla uğraşacak zaman mıydı? Mademki Vestman adası cenup - taydı; o da dosdoğru cehuba gider, adayı arar ve bulurdu. Şimdi küçük bir sandal için rotasını değiştire - mezdi, Aldırmadı.. . Yoluna devam etti, Karşıdaki kayığın Murat Reisin| gemisini görür görmez gerisin geri- | ye dönüp kaçması lâzım gelirdi. Halbuki kaçmıyordu. Hattâ rotası - nı dosdoğru Türk kadirgasma çevir- mişti. Üstelik kayıktaki bir tek adam ayağa kalkmış, renkli bir çevreyi durmadan sallıyordu. — Reis, kayıkta bir adam var, bi- ze mendil sallıyör.. v — Gördüm, gördüm.. Solak Yunus bir fikir yürüttü: — Vestman adasmın yolunu bu ka- yık belki bize gösterirdi. Bizden kaç- madığına göre, söylemek istediği bir yey de var... Efe Mehmet söze karıştı: — Balki de bizden yardım istiyor. Murat Reis iki levendin de sözle- rini beğendi.. — Hakkınız var, a Dedi. Sorira Sakar Aliye döndü: — Kıç kasaraya git, Kara dümeni şu kayığa gidecek şekil kirsın, Ferhat Reis rotayı bozma - sın. Biz ona yetişiriz. Ferhat Reis cenuba doğru gitmek- te devam etti, Murat Reis kayığı yaklaşmca o-| rada genç bir adam gördü. Danımar- katılar gibi giyinmişti. Fakat biraz sonra ondan şu sözleri duydu: — Hoş geldiniz! Hoş > geldiniz! Az daha bırakıp gidiyordunuz.. Murat Reis şaştı, çünkü bu sözler Türkçe olarak söyleniyordu. Efe Mehmet sevinçle: — Bir hemşeriymiş. Olur gay de- şi. Diyordu. Gemide bir kaynasma oldu. — Kayıkta bir Türk varmış. Bu haber ağızdan ağıza Jolaşarak bir iki dakika içinde ambarları ka- dar yayılmıştı. ; Herkes küpeşteye abanmıştı . — Azdaha öylebir haltediyor- duk ki temizlenmesi mümkün ol mazdı belki... Murat Reis böyle söyleniyor, hem de kendi kendine soruyordu: — Bunun burada ne işi var? Kayık on beş yirmi kulaç yakla - şınca Sakar Ali bağırdı: — Dertli Hasan. Dertli Hasan bu.. Recep Reisin leventlerinden.... Beş altı kişi daha onu tanıdılar. Bunların arasmda Efe Mehmetle Kurt Veli de vardı, Sakar Ali arkadaşın boynuna sa- — Bu ne kılık, ülen? Gâyur ol - muşsun “beli Diyor, şapır şupur yanaklırmdan öpüyordu. Dertli Hasan Murat reisin elini ö- perken: — Sizi bana Allah gönderdi. Yok- sr halim nice olurdu? Diyordu. Arkasından dâ hemen iâve edi- yordü: — Benim geldiğim yerlere mi gi- diyorsunuz? Hiç yorulmayın. Sizin Cupavokta olduğunuzu duyar duy- maz bütün varlarını alıp dağlara kaçtılar. Şehirlerde ve köylerde kim- se kalmadı. Kapı koparıp çatı söke- cek değilsiniz ya... Vestman adasına gidelim, Orası çok zenginmiş!. (Arkası var) —— EE m Hindistana çay ne zaman girdi? Hindistanı bir çay memleketi olarak O tanımaktayız. Hakikaten çay ziraati İle meşhur bir memle- kettir Hindistan, Fakat çaycılığın Hindistanda henüz pek kısa sayı- labilecek bir mazisi olduğunu pek az insan bilir, Çin ile ticari münasebetlerin zorluğunu gören İngilizler, o za- mana kadar çay yetiştirmemiş olan Hindistanda çay yetiştirmek için 1800 senesinde tecrübelere başladılar. Bu teşebbüsten pek az sonra Assam vilâyeti dahilinde ya- bani olarak çay yetişti de kaş- dettiler. Hindistan İlk çay mahsu- | lünü 1835 senesinde aldığına göre bu memleketin çay 2iraati henüz 100 yıllık bir tarihe maliktir. Balık avcısı yarasa kuşlrı: Bu gidişle balıkçıl kuşlarına ek- mek kalmiyacak! Efsanevi bir ta- rihçesi olan memeli hayvanlardan olmakla beraber kuş sayılan yara- saların meğerse başka marifetleri de varmış! Garbi Hint adalarında adeta bir deniz kuşu karakterini almış ya- rasalar vardır ki, bunlar balıkla geçinirler. Enginlere doğru açi- larak deniz üstünde uçan bu ya- râsalar zaman zaman sulara süzü- lerek balık avlar ve karınlarını böylece doyururlar. Karalarla he- men pek az alâkaları kalmıştır bu hayvanların. . Ayna imalâtı esnasında infilâk olabilir: Gümüş sırlı aynaların imali esnasında kullanılan Amonyakal gümüş mahlülü, kolaylıkla infilâk edebilen bir maddedir. Bir takım Bu yüzden tecrübeye kalkışacak TAN 3İ DUNYA MATBUATINDA GÖZÜMÜZE İLİŞENLER EE Bugünkü program Istanbul Oğle neşriyatı: Saat 12,30 Plikla Türk musikisi, 12,50 Havadis. 13,0$ Plâkla hafif müzük, 13,28 — 14 Muhtelif pik meşpyatı. iyatı: Saat 18,30 Çay saat dans musikisi, 19,30 Dektor Inkaya taratın. dan konferans. 20 Rıfat ve arkadaşları tara- imdan Türk musikisi ve halk şarkıları. 20, 30 Türk srasiki heyeti tarafından klâsüz e. serler. 21 Plâkla sololar. 21,30 Orkestra. | — Mendelsotn (Sakin denizde yolcu- tuk). yyertür. 7 — Lanner (Viyana varsı). 3 5 Mozart (Donjuvan) alar. PA Kibeh (Poem), $ — A'D'Ambrorio: (Napoli serenadi). 4 — Leo Fall: Ospanyol gülü) operetin- den parçalar. 7 — Lehar: (Mariska operetinden melodi ve Çardasd. 22.30 Ajans haberleri. 23 Son, *# Günün program özü Senfoniler: 19,0 Kolonva: Haydn, Mozart. 22.15 Lon dra: (Nasyonal) Thomas Beecham. Hafif konserler; 19 Königsberg: Orkestra ve şarkı. 19,30 Sirasbürg: Strauss, Offenbach. 20,30 Viya- un: Hafif musiki, 21,10 Frankfart: Opera 4.30 Bükreş: Hafif orkesun. Viyana: Viyana musikisi, 2220 Zü- İle amastnrya musikisi, 2230 Paris P. T. İT; Beki Fransız musikisi. 23 Torino: Seni operasndan fonik ear. 2315 Prag: Salon orkestrası. 2345 Münih: Serenadlar.. Oreralar: 2140 Varşova: Moniurko'nan “Le châ. tenn Hi operası 21,35 Zörih: Süter- melster'in “Siyah Spider. operas. 21,45 Roma; “Cosi fan tutte,, operası, on musiki 23 Stekbolm: Greeg'in eserlerinden, Megitaller? 'Cenubi Amerikan Şarkıları, halk 2420 21410: Hamburg. Königsberg, vesaire. 7130: Berlin, Lâypzik vesaire. 2340; To- rino, 24: Budapeşte. 24: Varşova, M1S: Vivana, 2420: Londra (milli), 24,55: Lon- dra. (Rejyonal). amaaa m herhangi bir meraklı büyük bir fa- /lâkete maruz kalabilir. Bu infilâk bilhasea göz bebeklerine kör edici bir tesir yapar. Herhangi kimyevi. bir işi, basit bir terifle tecrübeye kalkış— " w- mulmadık felâketlere yol açacağın- dan, okurlarımıza temkinli olmala. rını tavsiye ederiz. SAGLIK ÖGÜTLERİ Yazan: LOKMAN HEKİM Krizantem Ona bazan, kasımpatı da derler, fakat bence altın çiçeği demek olan krizantem adını kullanmak dah& doğru olur. Bir kere, altınm keselerimizde büsbütün çekildiğindenberi, onu, hi olmazsa bahçelerimizde gönlümüze ferahlık veren o güzel çiçeği gördük” çe hatırlamak bize bir teselli verir Sonra da kasımpatı adı yalnız #00- baharda yetişen krizantem çiçeği? yakışır. Halbuki krizantemin 8“ men bütün yıl eksik olmıyan türlü türlü çeşitleri vardır. Hepsine Dİ” den kasımpatı dersek yaz ortasında kasımın fırtınalı soğuğunu hatırla” maya yol açılır. , Ona verilen altm çiçeği adı ilk Ye tiştirilen o krizantemlerin garı, alt» renginde olmasından ileri gelirse dö bilirsiniz ki, sonradan krizantemin renkleri de çeşit çeşit olmuştur. O- nun için krizanteme türkçede, bazi larının söyledikleri gibi, sarı papat- ya demek te doğru olamaz. V4klâ. krizantem © kelimesi de, rumesğak' manası bilinince, sltm sarısı Te - gini hatıra getirirse de rumcağaki manasmı unutarak krizantem devin- ce ceşit resit ve renk renk gfizel İ- eekleri düsünmek O miimkiindür 1s tılahlar için ölmüş eski dillerden ke- Time almanın işte bu faydası Var 4x. Kelimenin asıl manası wnutu- Vur da yalnız ıstlah manası kalır. Bununla beraber türkçede ona Ve- rilen sarı napatva adının bir İviliği olduğunu da unutmamalıyız. Ciinki krizantem. bildiğimiz ve kırlardin ze- erken görmesini pek sevdiğimiz nanatva ciceğinden vetismiştir. Krizantemin — bazıları icin — bir tek mahzuru vardır. Onu Japon- lar her milletten ziyâde severler, pek gok yetiştirirler; evlerini, salonları - nı, tapmdıkları yerlerini hep onunla süslerler, Onların indinde krizantem güneşi temsil eder. Çiçeğin yaprak- larını da Japonlar güneşin işiklarma benzetirler. Güneş insanlara hayat, neş'e, hereket ve akıl verdiği için Japonyada krizantem çiçeği bütün bu iyilikleri hatırlatır. Japonya pek uzakta olduğu icin, Japonların o krizanteme bu kadar bağlı olmalarını bir mahzur diye sa- yanların da, krizantemin o manala- rmt hatırlarma getirmiyerek oO©onu sadece bir güzel çiçek diye sevmeleri mümkündür. Krizantemde tibbi hassalar yok- tur diyenler vardır. fakat onlara inanmayınız. Çiçeklerin hepsi bah- çelerimizden çekildikleri, yaprakla - rm döküldükleri zaman sonbahar mevsiminde bize biraz neş'e vermek için kalması krizantem için bir teb. bi hassa değil midir? Hayatm, sağ- lığm devamı her vakit neş'eye bağ- dır, Zaten krizantemin bundan başka- “a da tıbbi hassalari vardır. Hafif kâfur kokusu gibi olan kokusu &- nirleri teskin eder. Bazı çeşitleri pa- Datya çiçeği gibi kaynatılarak w.de ağrılarma karsı ilâç diye içilir. Baş ka bazı çeşitleri de güzel pelesenk Sibi kokar ve zeytinyağile karıştırı- linea: yaralara, berelere merhem 0- Turlar, Bu çeşitleri kaynatılarak içi- lince solucan düşmesine, sinirlerin vatışmasına, aybaşı âdetinin sökme- sine yardım ederler. Daha başka ce- sitleri de toz edilerek tahtakuruları- nı öldürmek için ilâç diye kullanılır. lar. di mim. aa.. BÜYÜK TÜRK TN No. Fakat şunu da kaydetmek lâzim- gelir ki, bu kuvveti teşkil eden e£- radm mühim bir kısmı, milli müca- delenin ilk günündenberi harplerde ve isyanlarda tamamile Pişmiş; © ve bilhassa çete harplerinde meleke ve meharet kespetmiş muhariplerden mürekkepti. Buna binaen çok ciddi tedbirler ittihaz edilmiş.. ve bilhas. sa düşman cephesinin muhtelif yok. talarından bir hayli kuvvet çekil. rek bu asi biraderlerin tedibine gön. derilmişti... İşte o zaman, yeni bir felâket baş göstermişti ve, Ktam Beyin harekâtının iç yüzüne tama. mile vâkıf olan Yunanlılar, cephe. den bu kuvvetlerin çekildiğini — ge haber alır almaz, Bursa cephesinde bulunan orduya (Eskisehir) iştike. metine doğru taarruz emri vermiş. lerdi. Propamardarılar yine faaliyette Garp cephesinin yeni kumandanı, Miralay İsmet Bey, en çetin bir va. zife deruhde etmişti. Türk milleti. nin varlığını, ve Türk milletinin baş. ladgı inkılâbı tehdit eden iki düşme &.hi karşısma gerilmişti.. Tehlike, mükhimdi, kuvvetler müsavi değildi. en kötü ve en korkunç şerait altmda harbe ve mücadeleye girişilecekti, Zavallı Türk milletinin talil, Şiddetli fırtmalar hüküm sürüvor du, karlardan, tiplerden, sislerden öz gözü körmüyordu. Baskmlara uğramamak, pusulara tutulmamak | çin çok büyük gayretler sarfetmek ican ediyordu, İşin enfena ciheti, asi Eteme taraftar olan propandacıların hare- kete gelmesi idi, — Etem Beyin maiyetinde, pireyi gözünden vuran beş bin atir vardı. Halbuki, Ordunun dörtte üçü, acemi efrattan mürekkep, nizamiye kıt'a riya işi emen Ankaradan başlayan bu propa. Banda dalgası, cephe gerilerine çarp- makta; ve oradan da avcı siperle- rine kadar sürüklenmekte idi. Cepheden alman kuvvetler, olduk. ça mühimdi. Bu da ayrıca itirazlara meydan vermişti. Yine Ankarada bir kısım (mütalaacılar) ; — Bir Yunan taarruzu ihtimali karşısında, cepheleri bu kadar zayıf bırakmak. Ve Ordunun kısmı külli- sini, böyle ikinci derecede bir vazi- feye bağlamak çok tehlikeli bir şey... Adeta, Yunan ordusuna iki kapı açıyoruz... Buradan, Konyaya; şu. radan da Ankaraya buyurunuz: di. ye dlişmanı kendimiz davet «ediyo ruz, Diye fikir ve mütalea yürütüyor. lardr, Hiç bir hareketi tali ve tesadüfe! bırakmayan, her teşebbüsündeki mu. vaffakiyet esbabını büyük bir deha | ve kiyasetle evvelden hazırlayan (Mustafa Kemal Paşa); bütün ted. birlerini almıştı. Onun kıymetli yar dımcıları olan Miralay İsmet Bey ile Fevzi Paşa da, artık aldıkları direk. tifleri tatbika başlamışlardı. lik müsademe 337 senesi Kânunusanisinin 3 üncü ve 4 üncü günleri Kütahya mınta. kasında, asi Etem kuvvetlerilâ ilk müsademe baş göstermişti. Etem, güya kendine bir plân tertip etmiş; nizamiye kıt'alarmı pusuya düşür- mek için geri çekilmisti... Etemin bu hareketi şu neticeyi vermişti: 1 — Nizamiye kuvvetlerinin ma- meviyatı artmış; genç Türk ordusu. nun genç askerleri, İyi bir muvaffa- kıyete hazırlanmştı. 2 — Etemin kumandasında bulu- nün, fakat vaziyetin vahamet ve ne. ticesini anlayanlar; derhal Etemden ayrılmaya.. Kafile kafile (nizamiye kuvvetlerine teslim olmaya., ve hat. ta, derhal bölüklere iltihak ederek harekâta iştirak etmeye başlamış. Tardı. Asi Eteme karsı bu hareket | baş. lar başlamaz, Yunan ordusunun da AcıHakikatler ç sraama Yazan : Ziya Şakir Asi Kuvvetlerle İlk Müsademe Kütahya C:varında Oldu dikkate şayan olan cihet şurasıdır kl; o gün 'Türk cephesi üzerinde do- laşan Yunan tayyareleri, şu garip beyannameyi atarak; ( asi Etem) in (düşman Yunan ordusu) ile çok- daaan birleşmiş olduğunu göster mişlerdi, Millete ve orduya beyanname (Ey millet!. Ankara hükümetine 29 kânunu evvvel 336 tarihli keşide ettiğim, selâmeti memlekete taallik eden telgrafımm, matbuatla ilân edilmesini isteyiniz. Ey askerler!.. Şerre alet olma- yınız. Uhrevi ve dünyevi mesuliyet- ten korkunuz. Ey millet!.. Sizde, maziden intibah alarak, her türlü felâketi ve lstih- lâsı vatanı, menfaati harisanelerine kurban etmek isteyen erazile karşı hakkınızı müdâfanda tereddüt göster meyiniz ki musveneti İlâhiye mazhar olasınız. Ben sizi müdafaai memleket için devet vesicbar ettim. Şerre ve ihtira- e şahsiyeye slet olmak için de - gı, Ey zabit arkadaşlar?,, (Emir ku- lu) olmaktan sarfı nazar ediniz: (Allahm kulu) olunuz, Aksi halde, geliyorum haaaa... Son pişmanlık fay vermez. Umum Kuvayı milliye Kuman damı Etem Yunan tayyareleri. ve umunı kuv vayi milliye kumandan: ?!,. bu iki zıt kuvvet, acaba nasıl birleşmişti?... bu Dün karşısmda sarsılmamak, hayret te kalmamak mümkün değildi. X Etem artık süreti katiyede isyan ettiği zaman; akla gelen ihtimaller, şunlardan ibaretti: 1 — Etem, derhal kuvvetlerini toplayacak. Sarp ve çetin dağlara sekilecek,. Orada bir fırsat bekliye. cek... 2 — Etem, kuvvetlerini etrafa da. mi Ein bir çete harbi. BİA vape e enne 3 — Etem, bütün bunların çıkmaz bir yol olduğunu anlayacak. Ve niha- Yet, göğsünde taşıdığı bir islim imanile, beyhude yere döktüğü kan. Wwra karşı bir nedamet duyacak.., Ankaraya müracaat edecek, af dile. yecek zi Bütü: bunlar, akıldan ge sirilmişti, fakat, (umum kuvvayı mil liye kumandanı) unvanını daha elin- de bir kalkan olarak tutan Etem Beyin, göğsündeki o islâm İmanmı da çiğneyerek düşman ordusile bir. a Ve o düşman ordusunun nüne düşerek artık Ankarayı değil, doğrudan doğruya Milletin yi kalbini hançerliyeceğini; zihinden, fikirden ve hattâ hayalden bile geç mezdi Etem ve kardeşleri, Mili hükü - mete karşı isyan ettikleri gün, Büyük Millet Meclisi ve kek e cephesi komandanlığı, artık o cep - hede iki düşmanla Sarpışılacağını zannetmişlerdi. Fakat, Etem ve kar. deşlerinin Yunanlılara iltihakı; ar « tık iki düşmanm bir olduğunu gös » termişti, Bu suretle bu müşterek dilş- manların gaye ve hedefleri taayyün eylemişti : — Ankara, Garp cephesi kumand me bi Erkânı- bavalisinde bulur entel en (Ethem kuvveğ. LArkası var) 3 ye noktayı tavzih n imzasiyle geçenlerde bil R Ş2p almıştık. Mektup sahibi, (Acı il er) serledihlı tefrikamızda keadi haksız bir w Site geçtiğini söylüyor ul eler hakkında izahat veriyor. dü. Biz mektubun halâsasmz yazdık” sİtma ir malümatr resmi vesikalar, dan alıp aesretmekle iktifa ettiğimiz yol da bir fikra yazmıştık. — N. LüWU tekrar bize müracaat rma ve 9 yz rica? ederek panebetle sunu teyit eti Esi ye zim kimseye karşı şa derhal taarruza geçmesi icin emir verilmişti, & Kânunusanide, Bursa cephesinde birdenbire ileri atılan Yu nan kuvvetleri, ayni günde (Yeni- ; sehir) İ işgal etmişlerdi ve, asıl atla ni dd. dıklarımız kendi hülkmümüz ve mili, değildir. Ancak Büyük Millet Meclisi kunan bir vesikada falan İsmin gectiğini söylüyoruz. Vesikayı kimin yazdığı, niçin yazdığı hakkında tetkikuta girişmek bir Bazeteci için imkân haricinde bir se ” p En İĞ Sm) ac ke San Kİİ hin İş

Bu sayıdan diğer sayfalar: