15 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Spor Y şlerimizin Manzarası Lâtife sanmayınız! Spor işlerimi - zin manzarası tıpkı anlaşılması güç kübik bir tabloya benziyor. Benim gibi bu yolda saçını ağartmış, hattâ temelini atmış bir adam bile bu iş'e- rin neresinden girip, ner çıkı- labileceğini kavrayamaz - oluyor. Bu arada (Nüzhet Abbas)ın İistifası, İstanbul Futbol Ajanı Zeki ile mınta- ka mümessili Fethinin lik teksima - tında anlı teşkilâttan ziyade spor arkadaşlığı - nım bozulmaya başladığını da göste- riyor. Ben buna her şeyden - fazla üzülüyorum ve bu arada spor iş'e-İ- mizi tenkit etmek aklıma gelmiyor değil, Fakat bizim mem'ekette (!ep) demeden (letblebi) anl'yan o kadar çoğaldı ki; insanm aklından geçmi - yen fikirleri bile yazısımı tahlil ederek kalemine takıyorlar. Bu kabil gay- retkeşlik te hayli rağbet bulduğu için iş alrlp yürüyor ve insan asıl mevzuu brrakıp hiç yapmadğı bir suçun mü- dafaasma mecbur 0'uyor. Onun için spor tenkidi yapmaktan çekiniyorum. Yoksa bugünkü keşme- keşin sebep'erini açıkça münakaşa etmek pekâ'â mümkündür. Nitekim spor sahasındaki bu gibi aç'k tenkit- lerin serbest ve tehlikes'z olduğu za- manlarda gerçi bazı kaleminin iti- dalini muhafaza edemiyenler arasın- da acı münakaşalar yapılır; ve bu münakaşalar bir kısım kar'lerin hoş- nutsuzluğunu mucip olurdu. Olurdu ama bilfiil sporun bozuklukleriı da ortaya dökülür, mümkiün olduğu ka- dar ıslaha çalışı'ırdı. Bugün gazete- lerde bir şey yazılmıyor. Cesaret gösterenler hakkmda İmalı sözler | daf: Böylen'yor. Böylece spor işleri doku- nulduğu zaman nereden ses wı'e(-eğiW kestir'lemiyen girift bir elektrik ci- hazma benzediğinden her yazıcı muh- temel almgarnlık'arı hesap eder-k (zü'fü yare dokunmam-k fc'n) son derece ihtiyatla yürüyor ve hor yer- de ağızdan ağıza söylenen rivayet- ler, yapdlan tenk'tler, hattâ teski'ât mensuplarının iştirak ettiği şif-hi muahezeler gazetelere geçemiyer." Zaten matbu gazete'er kücü'dükçe Şifahi gazeteler büyür. Nitekim öyle oluyor. Fakat faydadan ziy»de zara- rı olan bu şifahi gazetelerin iş'eri dü- zeltmeye tesiri o'muyor. Vaktile spor işlerimizin iyi gitme- diğine — nerede o zaranlar? — se- bep olarak ileri sürülen nizammame geçen sene en cezri b'r disiplin mü - lâhazasile değiştirild'kten sonra bu - gün spor işlerimizde göze çarpan yeni karşıklıkları neye ham'edseee - ğimizi bilmiyoruz. Ve daha garibi şudur ki elde böy'e disip'in mülâha- zasile ve tepvden inme k-rar'ar alım- ün krlan bir ni olduğu halde, bu nizamnameyi yapan encümenin başkanı son Spor seya . hatlerinden birinde d'sip'in tesisi |- çin bu nizamnameden başka müey - yideler arayıp tatbik etmede muztar kalmıştır. Bütün bunlar, bizim spor işini bir küçük iş gibi, küçüklerin bildiği eh>m miyetsiz bir iş gibi serbestçe müta- lea etmenin vakti geldiğini göstermez daki büdinel B. FELEK Leviski Maçları Kaldı Ankara Gençler Birliği tarafından 8 maç yapmak üzere Ankaraya davet edilen Leviski Bulgar takımına, şeh- rimiz gayri federe teşekküllerinden Pera ve Şişli karşısında aldığı muvaf- fakiyetli neticeler üzerine önümüzde- ki hafta Fenerbahçe ve Galatasaray ile karşılaşmak için iki maç teklif e- dilmişti. Fakat Bulgar takımının klüpleri- mizle karşılaşmak için istediği fazla para alâkadarlarca muvafık görül ne- diğinden maçlar kalmış ve * Leviski evvelisi akşam şehrimizden ayrılmış- En küçüğünden en büyüğüne kadar sporla alâkadar olan kime rastlasak Süleymaniye hangi kümeye gidecek, koca şampiyona bir - sıfır zorlukla mağlüp olan Topkapıya ne için inki- şaf imkânı verilmiyor? sualiyle kar- şılaşıyoruz... Bütün bu müphemiyet içinde vu - varlanan sualleri dört gün evvel lig maçları için klüp murahhaslarını mıntakada topliyan futbol ajan am birinci kümedeki klüplerin adetlerini azaltması, ve ikinci kümedeki bazı klüplerin üçüncüye indirilmesi hak - kında verdiği karar doğurdu... Futbol ajanının geçen seneki lig maçlarının klüp fazlalığı ve saha ki- fayetsizliği yüzünden akim kalması ve esasen fayda bakımından bir men- faat temin etmediğini göz önünde bu- lundurarak yaptığı küme — teşkilâtı bazı klüpleri memnun etmedi. Mımmta- ka reisi de ajanın yaptığı bu değişik- likleri tasdik etmiyeceğini bütün ga- zetelere söyledi. Ortaya, hal çaresi bulunmasına imkân ve ihtimal olmı- yan bir ihtilâf çıktı.. Bugürlerde spor işlerimizde mağlübiyeti, Atina dördüncülüğü, Rusya hezimetlerin- den daha fazla İstanbulu alâkadar eden bir mesele var: Klüplerin kümelere taksimi meselesinde ajanlıkla mın- taka reisi arasında çıkan ihtilâf... Küme taksimi işinde Galatasaray da mı memnun değil? muhakkak ki Norveç Umumi merkez ikinci reisi Yalit Bayrak Baştakilerin doğurduğu bu noktai nazar ayrılığı klüpleri de ikiye böl- dü. Şimdi birinci kümeye ayrılan Fe- nerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Bey koz, Güneş, İstabulspor, Vefa, Anado- lu kmplerı aaanm nokta.i nazarını mü- ay- rılan Suleymanıye Topkapı, Hılal E- yüp, Altmordu, Anadoluhisar. Bey - lerbeyi, üçüncü kümeye ayrılan Kara gümrük, Kasımpaşa, Feneryılmaz, Ortaköy, Sümerspor, Doğanspor, Ga- lata Gençler Birliği klüpleri de mın- taka başkanının tarafını teşkil etmek tedirler. Sonradan haber aldığımıza göre, birinci kümeye ayrılan Beykoz ve A- nadolu klüpleri de ikinci kümeye tef- rik edilen eski emektar klüplerden ayrılmak istemediklerinden yapılan protesto mazbatasını imza etmişler... Bu vaziyet karşısında 6 birinci kü- me klübüne karşı 16 ikinci ve üçüncü küme klübji vardır. Acaba hangi taraf ağır basacak? Bu sualin cevabını evvelsi akşam federasyonlar merkezinde umumi mer kez ikinci başkanı Halit Bayrak, fut- bol federasyonu reisi Hamdi Çap ve mıntaka başkanı Fethi Başa- ranm iştirakile yapılan içtimadan öğrenilmesi kabil olabilecek iken ma- alesef alâkadarların bu hususta ke- tümiyet muhafaza etmeleri bu imkâ- nı veremedi. Verilen karar elbet bugün yı“ın belli olacaktır. Fakat şimdilik tiz bu iki partiye ayrılan klüplerin vazi- yetlerini biraz teşrih etmeyi faydalı bulduk. Birinci kümeye ayrılan klüpler a- rasında bulunan Galatasarayın vazi- yetini çok mühim ve nazik buluyuruz. Eğer bazı membalardan duyduğumu- za göre, bu klüplerimiz de gayri mem nunlar partisine iltihak ederek ikinci kümeye gidenleri müdafaa ederse ©o zaman ajanın tarafı bir hayli zayıfla- mış oluyor. Çünkü bir Galatasaray - Fenerbahçe macı bütün bu dediko- duları kökünden halledecek para mem bar olduğundan onun ayrılışı “ajanlık hesabına düşündüğümüz,, lig macla - rından ayrı altı veya sekiz klüple ya- pılacak hususi bir anla, t bile sar- sabilir... & Bugün Galatasarayın dâ dahi! oldu- ğunu farzederek altı klübün ligle 'den çekildiklerini hesap edelim, ki Fener stadında yapacakları karşılaşma'ar, muhakkak ki halkı o tarafa çekzcak- tir. O zaman bu tarafta kalan 16 klüp aralarında ister birinci küme, ister fevkalâde küme, ister en yüksek kü- Eninı kurtulamaz. Kabul etmek mecburiyetindeyiz ki Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş klüplerinin iştirak etmediği lig maç- ları seyirci bulmakta büyük müşkü- Ve (rTarıkdani Da raklı topliyamıyacağı da muhakkak- tır Bunun için Galatasarayın müva- zene cetvelindeki büyük rolü ibreyi istediği tarafa çevirebilir.. Bakalım Sarı - Kırmızı klüp hangi tarafı tu- tacak...? TAN İngiltere Şampiyonası İngiltere futbol — şampiyonasrım şimdiye kadar oynanan birinci küme maçları neticesinde geçen — senenin kuvvetli takımlarından olan Sunder- land ve Arsenal klüpleri üstüste olan mağlübiyetler yüzünden kümede 13 ve 1T nci vaziyette gelmektedirier. Buna mukabil sıra ile baştan be- şinciye kadar şu klüpler gelmektledir: Brantford, Derbi, Portsmont Hud- dersfield, Everton... İngiltere - Macaristan milli takımları İngiliz futbol federasyonu, bu sene Avrupada en fazla muvaffak olarak birçok galibiyetler kazanan Macar Milli futbol takımını bir maç yap- mak üzere Londraya davet etmiş'ir. İngiltere halkı üzerinde çok iyi bir fesir bırakmış olan Avusturya milli takımmı Macarların geçenlerde mağ- lüp etmeleri bu davete sebep olarak gösterilmektedir. Macar federasyonu bu daveti ka - bul ettiğinden İngiltere - Macarıstan milli futbol maçının karşılaşma tari- hi 2 Birincikânun çarşamba olarak tesbit edilmiştir. Macarlar futbol üstadları karşısın- da verecekleri imtihanda muvaffak olabilmek ve hiç olmazsa Avusturya milli takımınnı yaptığı sempatiyi el- de etmek için şimdiden hazırlık'ara başlamıştır. Vapur navlunları Ecnebi vapur — kumpanyalarınım navlun ücretlerini yükseltmeleri üze- rine tüccarlarmızın ileri sürdükleri şikâyetler nazarı dikkate almmıştır. Ecnebi vapur kumpanyaları — ara- sında, Alman kumpanyalarının nav- lun ücretlerini biraz indirmeleri üze- ne, az çok rekabet baş göstermiştir. Navlun biraz inmiştir. Ayrıca mev- sim ortasında navlunların yükseltil- memesi İktısat Vekâletince temin o- lunmuştur. K— Eounaf Lenil ide— Şekerciler ve hamamcılar cemiye- tinin seçimi dün «yapılmıştır. Netice- de şekerciler cemiyetinden Halil, Mus tafa, Todori Değirmencioğlu ve ha- mamcılar cemiyetinden de Ahmet Muşih ve Hüseyin seçilmişlerdir. Fransız - İtalyan Atletleri HerSene Çarpışmıya Karar Verdiler Beynelmilel atletler bir koşu esnasında Fransız atletizm federasyonunun i- leri sürdüğü bir fikrin İtalyan fede- rasyonunca kabul edilmek üzere oldu- ğu gazetelere bildirilmiştir. Fransızlar iki memleketin biribiri- me yapsınlar... Netice sıfır olmaktan ne yakınlığı dolayısiyle milli atletle- rin her sene muntazam bir şekilde çarpıişabileceklerini düşünmüş!ter ve nim resmi bir teklif şeklinde İtalyan- lara bildirmişlerdir. İtalyanlar pro- jeyi esas itibariyle muvafık bulmuş- lar ve esasen her sene iki millet at- bastırmıştı. Herkes ondan 15-10-9386 Küçük Hikâye BİZİM KOMŞULAR Size bu hikâyemde bizim mahalle- yi anlatacağım. Sokağımızın bir ya- nmda yüksek konaklar sıralıdır. Son- radan düşmüş eski kibarlar gibi dö- kük sıvaları, fakat dimdik cepheleri- le yükselen bu kocaman konaklarda bölük, bölük orta halli aileler oturur- lar, Öbür tarafta yıkılmak üzere bi- rer dükkân iken tahta kepenklerinin arkasma kırık camlar geçirip, deliği- ni deşiğini kapatarak bir iki fakirin barınmıya çalıştığı üç tane harap ku- lübe ve yine büyücek, eski yapıda bir kaç ev vardır. O üç harap kulübenin sakinleri sessizdirler, sakindirler. F'a kat her fakir gibi tabit mahalleye fazla gelen suçları vardır. Ben bile e- vime geldiğim zaman zili telâşla ça- lıp, içeri çabuk girmek isterim. Çün- kü bu harap kulübelerin birinde otu- ran kısa boylu kavruk ihtiyarın ken- di beslenmeye muhtaçken yemeyip, doyurduğu cılız, hastalıklı kedilerinin ayağıma dolaşmasından, onun biti - şiğindeki çamaşırcı şişman İürmeni kadının pervasızca sokağa boşalttığı leğenden kirli suların üzerime sıcra- masından korkarım. Öyle olduğu halde komşularım onları mahalleden atmak çin uğraştıklarını duyduğum zaman şaşırdım. Evden bunun asıl sebebini bana anlattılar. Her zaman karşı kulübelerden bi- rinin önünde, alçak hasır bir iskemle de kımıldamadan oturan bir kız gö- rürdüm, İşte bütün mesele bu kızınm başında toplanıyordu, dışarı doğru elmacık kemikleri fırlamış sivri uzun yüzü omuzlarına kadar perişan bir halde inen uzun siyah saçları ile bu kız güzel mi, çirkin mi pek bilmiyo- rum, Sefalet bütün bu farkları onun yüzünden silip, süpürmüş. Yanakla: rının ucundaki adi boyanın kızıl pı- rıltısı, bu sıska yüze aşağılık, kötü bir kadın ifadesi veren tek ve sefil mâna... Kolları, göğsü, açık, rengi uç muüş mavi blüzünü omuz kemikleri- nin adeta girdiğini, sürdüğü boyaya rağmen gözlerinin altındaki morluğu gideremediğini farkettiğim — zaman, evdekilere kim olduğunu — sormuş- tum. Kimsesi olmadığını, bekâr diki- şi dikerek geçinmiye çalıştıgını söy- lediler. İşte mahalledeki dedikodula- ra bakılırsa çelimsiz vücuduna, çir- kin yüzüne rağmen bu kızın son Za- manlarda kötü halleri görülmeye baş | . lamıştı ve bizim mahallenin karşı fa- kir kulübe sahiplerine duyduğu düş- manlık bu yüzden daha beter alevle- niyordu. Zaten ne zamandanberi kedi besli- yen ihtiyarın sarsak kedilerinden, ça maşırcı şişman Ermeninin pisliğin- den rahat yoktu. Mahalleli bütün bunlara sabredip, sesini çıkarmamış- tı. Fakat bu kızın soysuzluğu herşeyi lânetle bahsediyordu. Yalnız bizim bitişikte oturan bir genç kızım onun hakkında müsait lisan kullandığın " ir gün işittim. A- sabiyetle gözlerin. açmış: “Ne — isti- yorsunuz, bilmem, diyordu. Kız iş gö recek gibi değil, hasta, sıska bir şey. Hastaneye gitmiş almamışlar. Ne yapsın? Hem sonra ayda diktiği bir kaç erkek çamaşırı ile boğaz doyar mı? Bu yola düşmüşse hiç sebepsiz değil ya..,, Bu üç fakir kulübenin tek müda- fii, bu sözlerile, o genç kız olmuştu. Tabii hiç kimse sözlerine aldırmamış, dikişçi kızı mahalleden öbürlerile beraber atmak için nahiye müdürlü- ğüne istida verilmesi kararlaştırı! - mıştı. Mahallede bu kızın münakaşa- lara yol açtığını duyduğum zaman 0- ;Ha karşı içimde yeni bir alâka uyan- dı ve tesadüfen onu yine bir gün Fa- pısının önünde gördüm. Ayakta duru yor, gündüz olduğu için yana doğru atılmış tahta kepenklerin üzerine a- sılmış bir mukavva parçasını dikkat le düzeltiyordu. Bu mukavvanın üze- rinde şunlar yazılıydı: “Cihan terzi- hanesi,, rüzgârın önünde durmadan sallanan pis mukavvanin üzerindeki bu kelimelerin insanın gözüne çarp - ması gülünç olduğu kadar da hazin bir tesir yapıyordu. Hele bu mukav- va parçasını düzelten sıska, zavallı ellerdeki titreyiş, kuru — yüzündeki biçarelik öyle iç Aacımndırıyordu ki, bu karşılaşmadan &onra onu müda - faa eden genç kıze hemen hak ver - letlerinin muhtelif vesilelerle karşı - laşmakta olduklarını, bu temasların her sene muntazam tarihlerde yapıl- masının daha münasip olacağı kanaa- tini bildirmişlerdir. Peride Celâl miştim. Sefalet insana neler yaptıf* mazdı.. Bir akşam üzeri idi. Eve dönüyor- dum. Bizim sokağı sapınca şimdiye kadar görmediğim bir telâş gözüme çarptı. Çocuklar koşuşuyor, evlerden kadın başları sarkıyordu. Biraz dahâ yaklaşınca iki polisin arasında ağlI- yarak “siz sebep oldunuz,, diye, mâ- halleliye bağıra, bağıra yürüyen bi- zim dikişçi kızı gördüm. Taranma yü“ zü görmemiş saçlarımma siyah bir çat- kı çatmış, içeri çökük yanakları yaş* lı, etrafa lânetler savurup, duruyor* du. İçeri girdiğim zaman vaziyeti anlâ dım. Bir saat evvel kulübesini polis- ler basmış, “adam var mı?,, diye, içe tisini aramışlar, şimdi de — sorguyâ çekmek için karakola götürüyorlar- dı. Bu vak'anın üzerine mahallede sö zü geçenlerden birinin gayreti ile he- men o gün kulübelerin boşaltılmasIi temin edildi. Mahalleden kovulanlardan kedi me raklısı ihtiyar ilk evvel kedilerini ku- caklıyarak titriye titriye sesini çıkar madan uzaklaştı. Çamaşırcı kadın küçük bir el arabasma pırtılarını yük leyip ağlıya sızlıya çıkıp gitti. Dikiş- çi kız da zaten daha — karakoldan dönmemişti. Memurlar kırık, dökük eşyasını kulübeden kaldırıp, kapısına kocamaan bir kilit asarak gittiler. O günün akşamı hava kararırken yine pencerelere bir çok kafaların toplanmasına sebep olan bir hâdi- se oldu. Dikişçi kız dönüyordu.. Ta- bii hiç bir şeyden haberi yoktu. Ağır ağır kulübeye yaklaştı. Fakat kapı- daki kocaman kilit onu birdenbire ir- kiltti. Sonra hayretle başmı uzatıp, kepenklerin arasından kulübenin kap karanlık görünen toprak zeminine, artık orada bulunmıyan bir kaç esya * nın boş kalan yerlerine baktı. Başını kaldırıp, pencerelerdeki meraklı in « san kafalarını görünce yine önüne e- gildi ve bir müddet ne yapacağını şa- şırmış gibi kulübenin önünde kımıl « danmadan durdu. Sonra ağır ağır dönüp, geldiği tarafa sendeliyerek u- zaklaştı. ANe obuürleri, ne de dikişçi kız bir daha dönmediler. Yalnız bizim — ma- hallede gazete okuyanların gözüne belki ertesi gün şöyle bir kaç satır ilişti: “Garip bir ölüm! Dün gece, İstan- bul tarafında bir genç kız cadde pek tenha olduğu halde tramvayın önün- den geçerken acele etmediği için te- kerleklerin altında kalmıştır. Biraz garip görülen bu ölüm ilâh..,, — — Tabii kimse bunun bizim - dikişçi kız olabileceğini düşünmedi. “Buda- la, kör müydü?,, diyip sayfayı çevir- Pdiler, Şimdi bizim komşular çok rahat. Çünkü boşalan kulübeler bir daha hiç kimseye verilmiyecek Hem artık gidenlerin dönmesine de imkân yok, Hele dikişçi kızın hiç bir zaman.. Bulgar İhracatı Sofya, 14 (Tan) — Bulgaristan « dan İspanyaya 10 bin kasa yumurta ihraç edilecektir. Bu suretle Bulgaris tanın yumurta ihracatı geçen seneye nisbetle yüzde kırk artmış oluyor. Yerinde cevap Otomobil sahibi garajcıya: — Benim arabhaya hangi yağı tav- siye edersiniz? — Balık yağı tavsiye ederim. Bel- ki biraz büyür,

Bu sayıdan diğer sayfalar: