* TAN “ ah telcikası * 23 “MEİN KAMPE , KAV Hitler'in yazdığı IBU ESERDE ILERİ SÜRÜLEN DUŞUNCE VE DUYGULARLA HIÇ BİR BAĞIMIZ YOK - TUR. BU TEFRİKAYI BÜTÜN DUNYADA DE- DIKODU —UYANDIR - MİŞ SİYASI BIR VESİ- KA OLARAK NEŞRE- DIYORUZ.) Partinin ilk zamanlarda gö - ğüs gerdiği maddi müşkülât, parti merkezinin yerleşmesi için mütevazı bir bina, noksan mo - bilyalar, gayet mahdut büro le- vazımı, ele biraz para geçince, evvelce haftada iki defa cıkan ve sonra her gün neşredilmeğe başlanan Völkischer Beobach - ter gazetesinin — satın almması gibi partinin buna benzer dahili işleri, baş — yaratıcının sebatıni, azmini ve etrafında bulduğu tam bir itaati gösteren misaller- dir. Hitler parti mensupları ile parti âzasr arasında büyük bir fark gözetirdi. Mensuplar, erişi- lecek hedefi kabul etmiş ve ha- Teketi idare eden şeflerin icraa - tını beğenmiş insanlardır. Fakat parti âzasının — bu mücadelede faal bir hissesi vardır. Parti | mensubunun esaslı vasfı, ortaya konulan büyük fikri kabul edişi- dir, parti âzası bu fikri yaymağa ve galebesini temin etmeğe mec burdurlar. Partinin propaganda ve teşki- lâtında bu fark göze çarpar. Propagandanm gayesi müm - kün olduğu kadar mensupların adedini çoğaltmaktır. Bütün millete hitap eder, fikrin gale - besini temin için sahayı hazır - lar. Teşkilât ise çarpışacak kı- taları, elde edilecek mevzilere hücumla girecek orduyu vücu- da getirir. Eskiden beri bilin - miş bir hakikattir ki, ordular a- sıl kuvveti disiplinden alırlar. » Bir fikrin galebesini temin i- çin, o fikri halkın mümi duğu kadar içine “yayi “tette genişletmek ne kadar lâ - zım ise, teşkilâtın da o kadar sağlam ve daha askeri olması, şefin savaşa götürdüğü kıtala - rın itaatına güvenebilmesi lâ . zımdır. Hitler'in bu hücum kıtalarına ne kadar ehemmiyet — verdiği malümdur. — Bu kıtalar umumi toplantılarda — bir çok vazifeler aldıkları gibi, ilerisi için de da- ha bir çök yeni vazifelere hazır- lanıyorlardı. Hitler bu teşkilâ - tın gizli bir cemiyet mahiyetin- de olmasına kat'iyyen müarızdı. Hitler, gevezelikten hoşlandığı- nı söylediği Alman milleti için- de,ne kadar — ehemmiyetsiz de olsa gizli bir cemiyet yapılamı- yacağı kanaatındadır. Yapıla - cak büyük işleri öyle bir kaç yüz suikastçı ile başarmak ta müm- kün değildir. Hitler, kullarmak istediği silâhlar içinde, ne han- çer, ne zehir, ne tabanca istemi- yordü. Ona, icap ettiği zaman derhal sokağa çıkmağa hazır a. “'TAN " m tefrikası : 23. âSa v Bbal| Bürhan CAHİD bir adamdı. Çiftlikte üç yıl kal- dı. Ve Erguvan ondan.çok isti- fade etti. Jak Levi, — ona okunacak bir çok kitaplar bıraktıktan sonra Filistine gitti. Şimdi Erguvan â- ra sıta Mardin kütüphanelerin- den yeni eserler getirtiyor, vak- tının bir kısmını da okuma oda- :]ındı geçirmekten zevk alıyor - u. Gündelik proğramını iyi çiz - mişti. Her günün on buçuktan on iki arasını hayvanla gezmeğe ayırmıştı. Çiftliğe yakın bütün köylüler onu tanırlardı. Yanık yüzlü, kavruk köy ka- dınları ona: — Akkız! Adını takmışlardı. Erguvan'da — bu güneşin, bu çöl kapısının kızıydı. Fakat ka- warucu cenüp rüzgârları onun ak yüzünü karartamamıştı. Mev GAM kitab zim bir insan kitlesi lâzımdı. Hücum kıtaları da bu zihni - yet dahilinde yetiştiriliyordu. Neferlere verilen talimata göre, bu kıtalar ordudaki usül ve ni - zamlardan ziyade, partinin kar- şı koyacağı zaruretlerden ilham alacaktı. Talim ve terbiyeye gelince; askeri talimlerden ziyade atle - tik antrenömanlara ehemmiyet verilecekti. Eksik endaht talim- leri yapmaktansa, — boks, | jitsu Hitler'e daha yerinde gö - rünüyordu, Der ki: “Alman ordusuna bedenen iyi yetiştirilmiş, hücuma hazır, taassuba kadar varan bir vatan- severlikle mütehassis altı mil - yon kişi verilsin. O zaman milli bir hükümetin sağlam bir ordu vücuda getirmek için iki sene - den fazlaya ihtiyacı kalmaz.,, Hücum kıtalarmın gizli bir cemiyet şeklinde görünmesinin önüne geçmek icin, bunları ko - layca tanıtacak bir elbise bul - mak lâzımdı. Bu suretle hazırlanmış kıta - lar için 1922 temmuzunda ilk defa olarak bir fırsat çıktı. Sos- yalist Ebertin reisliği zamanın- da Wirtli'in başında bulunduğu Reich hükümeti, cumhuriyeti müdafaa kanununu — çıkarttı. Lerchenfeld'in riyaset ettiği Bavyera hükümeti kanunun tat- bikini reddetti. Memleketteki bütün vatani teşekküller de ka- nunu protesto için umumi bir nümayiş yapmağa karar verdi - ler. Milliyetçi Sosyalist partisi de bu büyük nümayişe iştirâk e- decekti. Önde altı kıta yürüyor, arkadan iki bando mızıka geli « yordu, Milli Sosyalistler, parti- nin on beş kadar bayrağını da dalgalandırarak — yürüyorlardı. Bunlar Royale meydanına gel - dikleri zaman, burası yarısına kadar dolmuş — bulunuyordu. Meydanda başka bayrak olma- dığı için Hitlercilerin bayraklar: la gelişi büyük bir heyecan u- yandırmıştı. Hitler, 60000 kişi gibi azim bir kalabalığın önünde nutuk söylemek fırsatını ilk defa bura- da ele geçirmiştir. Milliyetçi Sosyalistlerin bu tezahürü bü - yük bir muvaffakiyet kazanmış- tır. Çünkü milli bir fırkanın da kızılların tehditlerine göğüs ge- rerek Münih sokaklarında do - laştıklarr görülmüş şey değildi. Cumhuriyetçi müesseselerin müdafaast için ayaklanmış olan sosyalist partilere mensup mu - hasımlar Hitler kıtaatı arasına korku salmak istemişlerdi. Fa - kat “bir kaç dakika sonra baş- ları kan içinde geri çekildiler..,, Hücum kıtaları ne kadar a - zimli ve kararlı insanlar olduk- larını Münih'te ispat ettikten sonra, Cobourg'da da apaçık düşmana ve, şüpheli ve vesve - seli dosta karşı kuvvete boyun eğmek hakkında bir ders vermiş oluyorlardı. Völkisch denilen sime göre giyinmesini ve korun- masını bilen Erguvan çiftlik ka- dınlarını yanık bakıra döndüren güneşten zarar görmekten ka - çındığı gibi istifade etmesini bi- liyordg. Baba kız yemekten sonra ce- nüp ufuklarına doğru uzanan geniş bağları seyreden taraçada piliyanlara gömüldüler, Demir bey uzun yasmen çu- buğunu çeke çeke kızıma öğüt veriyordu : — Her gün alıp başını uzak yerlere gidiyorsun... Geçen gün Mardinden Hacı Halim bey gel- mişti. Lâf arasında senin tâ Mid yat taraflarında göründüğünü, Mardin'de senden bahsedildiği - ni söyledi. Artık küçük değilsin. Koskoca kız oldun, Buraları ne kadar olsa köylük yerlerdir. Es- ki saygı, eski görgü kalmadı. Kimseye inan olmuyor. Neme lâzım. Kendine lâkırdı getirtme. Çok uzak gezmelere gideceğin zaman yanına çiftlikten bir ya- naşma al. Geniş ufuklar ve açık hava TA NS MAHKEMELER Fenerbahçeye Antrenör Antrenör Geldi, Apollon Takımıda Bugün Geliyor Dost San'atkâr- ların Konserleri Rus sanatkârları, İstanbul halkma sunmakta oldukları yük sek musiki ziyafetlerine devam ediyorlar, — Türkler musikinin, güzel sesin, ahengin ebedi âşı- kıdırlar, Moskovanın muazzam muhitinden, sanatin en güzel örneklerini, Rus ve garp musi- kisinin en ölmez şaheserlerini getiren, ruhlara huşu ile dolü bir neşe veren Rus sanatkârla- rına biz Türkler unutulmaz bir minnettarlık besliyoruz. Keman, piyano, ve ilh... | gibi sazlardan çıkan ahenk- | li nağmelerin, yüksek bir musi- ki terbiyesile sanaatin en parlak zirvesine yükselmiş tatlı sesle- rin, ruhlara serptiği zevk cid - den tarif edilemiyecek kadar derindir; bunun uyandırdığı be- dit heyecan hüdütsüzdür. Garp muskisile yeniden yeniye ülfet eden halkımızm bu koönserlere gösterdiği — heyecanlı rağbet Türkün güzel sanatlara asırlar- danberi beslemekte olduğu melf tuniyetin en bariz bir delilidir. Bu bedil tezahürlere vesile olan Rus sanatkârlarına ne kadar mü teşekkir olsak %en'dir, Talebeye verilen konser Sovyet sanatkârları, dün ak- şam saat 19 da Milli Türk tale- be birliği azalarına, Şehir tiyat- rosunda hususi bir konser verdi ler. Konserde yüzlerce yüksek tahsil talebesi hazır bulundu. Sanatkârlar çok alkışlandı. Konsoloshanede suvare Sovyet sanatkârları şerefine dün akşam Rus konsoloshane - sinde bir süvare verilmiştir, İstanbulun ileri gelen memur ları ile tanınmış büyükleri suva- rede davetli olarak bulunmuş - lardır. Süvarede Rus sanatkârları direktör Arkanof, piyanist Ma: kuri, Maksakova, Şestokoviç, kompozitör, piyanist Oberin, ke mancı Oystrah, bas Piragoj, ba- riton Narzof, tenor Gadari, sup- ,rano Barsova, bale Meserer, ba- çok alkışlanmış lardır. Türk.Musiki Heyeti Sovyet Rusyaya gidiyor Konservatuvar — muallimle - rinden bir grup haziran ortala. rında Sovyet Rusyaya davet e- dilmiştir. Muallimler, Rusyanın bir kaç şehrinde koönserler verecekler - dir. Şehrimize gelmiş bulunan Rus sanatkârlarma bu suretle iatlei ziyaret etmiş olacaklar- dır. . Haber aldığımıza göre, Sov- yet sanatkârları perşembe günü memleketlerine döneceklerdir. ea a e aa rare cemiyetler bu küçük şehirde bir nevi milli kongre toplamak itte- mişlerdi, Hitler'i de toplantıya çağırdılar. Toplantıyı tertip e « denler, eğer gelirse, Hitler'den bir kaç arkadaşını da — beraber getirmesini rica ediyorlardı. Hit ler bu dâveti memnuniyetle kâ- bul etti. Diyor ki: (Arkası var) içinde yetişen — genç kız doğru bir terbiyenin verdiği serbest - likle konuşmağa alışmıştı, Babası bu bahsa dönünce bir az doğruldu. Anlatacağı bir çok şeyler olduğu hissini veren bir hazırlıkla babasına baktı: — Mardinden gelen havadis- ler bu kadar mı baba? Demir bey çubuktan uzun bir nefes aldıktan sonra cevap ver- dit — Bu kadar ya... Daha mı ol- sun istiyorsun, Erguvan gülümsedi: — Olabilir ya. Mardin kala- balık yerdir. Orada dedikodu çok olür, — Öyledir. Ben neden çiftli- ğe çekildim. Kasaba gürültüsü beni hasta eder. Kendini beğen miş türedilerin — afur tafuruna dayanamam. Fakat beni düşün- düren sensin. — Neden baba? Demir bey ağır ağır başını iki tarafa salladı. — Orasını ben bilirim işte. Ve sonra bu endişesini kızın- dan saklamağa lüzüm görme - Kazamı, Cinayet mi? Sütlücede oturan askeri mü- tekaitlerden 60 yaşlarında İs - mail Hakkı; — bir kaç gün önce ortadan kaybolmuştu. — İsmail Hakkı'nın cesedi, dün Sütlüce buz fabrikası bulunmuştur. Boğulma hâdisesinin bir kaza mı, yoksa bir cinayet neticesi mi vukua geldiği müddeiumumi - likçe tahkik edilmektedir. Adliye doktoru Salih Haşim dün Sütlüceye giderek cesedi muayene etmiş ve defnine ruh - sat vermiştir. İ * Daktilo Suzanı öldüren A - nadolu Ajansı memurlarından Ali Fedai'nin 10 ağustosta tem yiz mahkemesi huzurunda açık duruşması yapılacaktır. — * * Banyodan çıkmış vaziyette bulunan — Hayriye isminde bir kadının boğazını sıkmak sure tile namusuna tecavüz etmel ten suçlu Mehmedin dün ağu - cezada muhakemesi neticelen - dirilmiş ve suçlu bir sene ağır hapse mahküm edilmiştir. * Talebe Birliği tarafından *“Gençlik var!,, ismi altında neş- redilen bir broşürden dolayı bi- rinci ceza mahkemesinde, Tale- be Birliği mecmuası aleyhine bir dava açılmıştır. Davaya dün bakılmış ve bazı tetkikat yapılmak üzere duruş- ma başka güne bırakılmıştır. * İsak isminde birinin dün üçüncü hukuk mahkemesi huzu- runa birlikte çıktıkları karısı, Rozayı, duruşma yapıldıktan sonra, koridorda ölümle tehdit ettiği hakkında müddeiumumi- liğe bir ihbar yapılmıştır. İsak, —istintak hâkimliğine gönderilerek orada ifadesi alın- maşıtir. * Dün sekizinci ihtisas mah- kemesinde Mardiros isminde bir esrar kaçakçısının muhakemesi bitirildi. Esrar satarken cürmü =ut halinde yakalanan Mar- iros bir sene hapse mahküm ol du. Mahkeme ayrıca iptilâsı an- T x Bo caonm günü gehrimisde laşıldığı için suçlunun altı ay bir hastahanede tedavi altına a- İnmasına karar verdi, * Tütüncü Jak Vartanyan is- minde bir suçlu evvelce 9 uncu ihtisas mahkemesinde 6 ay hap- se, 10 lira para cezasına mah - küm olmuştu. Nakzedilen bu karar üzerine yeniden davaya bakılmış, mahkeme eski kararın da ısrar etmiştir. * Ford kumpanyasının güm- rTüklerde rastlanan yolsuzluğu - na ihmal suretile iştirak ettik- leri iddia edilen muayene me- muru Muhlis, Arif, Hilmi, Müm taz, Ziyaeddin, Mazhar ve Mu- zafferin duruşmalarma dün se - kizinci ihtisas mahkemesinde başlandı. Suçlular sorguya çe - kildi, İddianame okunduktan sonra şahidlerin çağırılması için mahkeme başka güne bıra- kıldı. miş gibi mırıldandı: — Artık yetiştin, geliştin... Bir kız on sekizini bulunca ar - tık baba evinin kızı olmaktan çı- kar. Erguvan gülümsedi: — Beni artık fazla mı bulu - yorsun baba? Demir bey ağır, kalın bir ses- le cevap verdi: — Onu demek istemiyorum. Evlenecek çağın geldi. Bu çöl içinde sana uygun bir eşi nasıl buluruz? Erguvan daha rahat konuş mak ister gibi kalktı. Yüzü ba - bası ile karşılaşacak vaziyette piliyanı düzeltti. Yaslandı ve babası gibi ağır ağır söze başla- dı: — Müsaade edersen baba. ba- his açılmışken bu mesele üzeri- ne bir vaka anlatacağım. Demir beyin kalm kasları al - tında rerlrl: van gözleri büyüdü: — Söyle bakayım. — Havadis pek taze... Bu sa- bahben — Basıbrin'e kadar git - tim, Orada biliyorsun ki gaz ku- yuları var, Madenleri - işleten rıltımı. önünde | ——i 15 5.935 Fenerbahçe için getirtilen Antrenör istasvonda Fenerbahçe kulübünün altı ay evvel İngiltereden getirtme- ğe karar verdiği İngiliz futbol antrenörü Mister Elyot dün sa- bahki semplön ekspresile şeh - rimize gelmiştir. Antrenörün gelmesinin altı ay gecikmesi o sırada Amerikada Guatamala - da bir angajmanımı yerine getir- mek mecburiyetinde kalmasın - dan ileri gelmiştir. OÖrada altı ay antrenörlük eden Mister El- yot memleketine dönmüş ve ©- radan da İstanbula hareket et- miştir, Mister Elyot iri yarı, u- zun boylu sevimli bir zattır. Ken disini Sirkeci garında Fener - bahçe idarecileri ile sporcuları ve Milli takım antrenörü Mister Sleyd karşılamıştır. Fenerbahçenin yeni antrenö- rü Totenham Hatsbur takımın- da on sene muhacim oynamak- la beraber takımım kalecilikten başka bütün mevkilerinde de yer almıştır. Bundan sonra iyi bir antrenörle çalışacak olan Fe nerbahçelilere muvaffakiyetler dileriz. : Apollon maçları Yunanistanın Apollon takı - bir maç yapacaktır. Bu hususta Galatasaray idare heyetinden bir zatın kendi yazarak arkada- ŞIMIZâ Verdiği melâmatı aynen dercediyoruz: “Apollon 15 Mayıs 1935 Çar- şamba günü Romanya bandıralı Recele Karole vapurile saat 15 de İstanbula gelecektir. Takım 2 idareci ve 15 oyuncudan mü- teşekkildir. İlk oyunu Cuma gü nü saat 14,30 da Beşiktaş ve Pa zar günü saat 17 de Galatasaray ile yapacaktır. Beşiktaş kulübü bu karşılaşma için Ankaradan Nuri ve Hakkıyı getirtmekte - dir. Eşref'in oynayacağı şüphe- lidir. Apollon Pazar günü Etni- kos ile Pire, Atina birincilik fi- nalini yapmıştır. Etnikosun son dakikalarda yaptığı 1 göl ile o- yun 1-1 berabere bitmiş ve Etni- kos birinciliği muhafaza etmiş, Apollon da ikincili)te kalmış - şirket orada âdeta yepyeni bir kasaba kurmuş, Belki bir yıldan beri o tarafa hiç gitmemiştim. Bu sabah aklıma esti. Selçuk ta yürümeğe iştahlı idi .Aşağı yu- karı otuz beş kilometre çekiyor. Fakat yol güzel, Midyat - Mar. din şosesi de düzgün. Şirket kendisi için Midyat'tan kestir - me bir yol açtırmış. Buradan doğru madenlere iniliyor. Demir bey kızını dikkatle din liyordu. Erguvan tereddütsüz, heye - cansız, bir arkadaşla — konuşur gibi anlatıyor. — Ben — madenlerin bir yıl içinde bu kadar değişeceklerini aklımdan geçirmiyordum. Ora- da âdeta yeni bir kasaba kurul. muş. O kadar güzel evler var ki... Şu geçenlerde sana bir re - simli gazetede gösterdiğim şe kilde hani İngilizlerin Bunga - lov dedikleri kır evlerinin o ka- dar şirinleri yapırlmış ki görsen bayılırsın baha, Demir bey gülümsedi: — Onları görünce korkarım çiftlik gözünden düştü, tır. Takrmda Yunan Mixli oyun- cularından beş altı kişi bulun - makla beraber son yapıları sec- ypollonun kaleci, sağ açık, sol ve sağ müdafileri) melerde de Sofya, Balkan birin ciliklerine üç oyuncu vermekte- dir. Bunlar neyanında sağ açık Hacısavas, sağ muavini Vuvu « dakis, merkez muav'n Kasima- tis ve kaleci Franimidis bulun- maktadır. Bundan iki sene ev « vel Apollon İstanbula geldiği zaman G. sarayla berabere, Be- şiktaşa mağlüp ve Perayı yen - mişti. Takım bugün iki seneye nisbeten daha iyi vaziyettadir.,, Apollonun hakiki küvvetini ilk maçta anlayacağız. * T,İ.C. 1 İstanbul Mınta- kası Futbol Heyetinden: 17-5« 1935 Cuma günü yapılacak res- mi lik maçı: Beşiktaş Şeref ala- nında - Alan gözcüşü Necmi A- * Fener Yılmaz - Kara- gümrük A takımları saat 12 de Hakem Suphi, Yan hakemloeri Feridun Kılıç ve Ekrem Ersoy. ——— 25 bin çocuk mektebe gitmiyor Tahsil çağında olup ta mekte- be gitmiyen çocukların sayısı, bugünlerde kati olarak anlaşıla- caktır. Elde edilen ilk rakam- lara göre, İstanbulda resmi ilk mekteplerde 60 bin kadar ço « cük okumaktadır. 25 bin çocuk ta hususi mekteplerde tahsil gö rüyor. Tahsil çağı 7-16 yaş ara- sıdır. Bu yaşlarda olup ta mek- tebe gitmiyen çocuk miktarı İs- tanbulda 25 bin olarak tahmin ediliyor. — Hafyır baba, ben evimi hiç bir yere değişmem, Babam bu- na çok görse bile! Demir bey tatlı tatlı güldü: — Haydi, haydi gevezelik et- me de anlat bakalım, — Seni oraya götüreceğim baba, Göreceksin, ne güzel yer olmuş. Bir kere o kurak bildiği* miz yer yemyeşil olmuş. Park * lar yapmışlar, Bu kır evleri ara- sında ince yollar, çiçekler, ağaç” lar, daha güzeli tam ortada bif güzel gazino var. Ama Mardin'” de, Diyarbekir'de — eşini bula * mazsın. Susamıştım. Buradâ bir çay içeyim, dedim. Hayvan! bağlayacak bir yer arıyordum: Iyi kıyafetli bir genç gazinoyâ giriyordu. Ne yapmak istediği” mi hissetmiş gibi orada bir adâ* mı çağırdı. Bana da: — Siz rahatınıza bakımız d& di. Çıkıncaya kadat güzel atım!f emniyettedir. Teşekkür ettim, Selcukun VE” larını adama verdim. 4 Demir bey tatlı bir mızsal dif” ler gibi yerine biraz daha yâ$ , landı: * (Arkası var İ