Son Posta 28 Kasım 1936 sayfa 7 | Gaste Arşivi

28 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

28 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Ben de şöyle minimini minimi- ni bir köpek oluverseydim de beni de sevseydiniz... — Geceleri köpeğimi ben sokakta bırakırım, bu şartla razı mısmız? Anlıyamıyorlar — Ben ingilizce konuşurken hiç güçlük çekmem, yalnız. — Yalnız?.. — İngilizler iyi İngilizce bilmedikleri Eh benim söylediklerimi anlıyamıyor- *& $ $ Anket Anketci sordu: — Hayatınızda gözünüze en çok Çarpan nelerdir? : — Karımın yumrukları! ** İnanmıyorum — Hayallerin gün gelip birer haki- kat olabileceğine inanır mısın? — Hayalimde yaşattığım kadını bul- Madan inanırdım, fakat bulup onunla evlendikten sonra artık inanmıyorum. | * * 4 Mahkemede — Siz bu karı kocanın kavga ettik- S letine şâhid misiniz? — Tabit efendim, hem de resmen.. ©— — Resmen mi? — — Evet, nikâhlarında şâhiddim! Z | - Benim derdim Bülbül kafeste inler, .Ruhum hep onu dinler, Bir değil, benim derdim, Geçen başımdan binler,. Ben neredeyim, o nerede Bu halle düştüm derde, Rastgelmedim cihanda, Böyle bivefa ferde. Kız bana çattı, 5 <iti, Kız beni sattı gitti.. Sonunu düşünmedi, Başından attı giütti. Bu şiiri sana yazdım. Deme ki yaramazdım; Sesim çıkmıyor artık, Çünkü kırık bir sazdım. Rıfkı Osman MU VY İ Hmthltk 8 — Yüz bin Hirası olan bir kadınla evleniyorsun, hem de buna aşk izdivacı diyorsun.. - , — Tabii derim. Ben yüz bin İira- sına âşığım! f - Yusmuşak anudidlia, Vârnlı - yacak mısınız çabuk cevap iste - rim.. Ayni iş için daha bir kaç kişile de görüşmek — mecburiyetindeyim Para ile Ânne söyledi; — Oğlum, balık yağını içersen, sa- na on kuruş veririm. İ Çocuk, küçük kardeşinin kulağına — Balık yağını benim yerime sen iç, on kuruşun yarısını ben, sana veririm. & &* & Elli Hâkim sordu: — Kaç yaşındasınız?.. Kadın sustu. — Kaç yaşındasınız? — Lüzumulu mu? — Evet! — Ne tahmin ederseniz?. — Ellil — ÜÖn sene yanıldınız. — Öyleyse altmış! — Hayır kırk. — Ben altmış, dedim, siz kırk, vasa- tisi elli eder.. tamamdır. İ & * * Bilirim — — Sen beni tanımamışsın, ben iki " sesükükü — Bilirim, kavgacılıkta evet! Var iken resimde sarahat — Altımda yazıya ne hacet. — Köpeğinizin beni ısırdığına mü- teessirsiniz demek.. — Tabif müteessirim, ya isırırken — Gişleri kırıldıysa. Bün — Ka E ?GĞ etmiştim; O za - — Mandanberi içiyor. | — Bün zaman — kutlu - Ben de böyle Yaşlı Bayan, genç hizmetcisini mut- fakta mayoyla yemek pişirirken gör- dü: — Bu ne hal, mutfakta mayo mu giyiyorsun ?. — Ne yapayım Bayan, ben sizin gi- bi zengin değilim ki yanmak için plâja gidebileyim.. ben de böyle yanıyo - Tüm, * * $ Aralarındaki fark Hapisten çıkan — Tam on sene ha- Hizmetci — Ne sabırlı adammışsın ; halbuki ben her hafta bir ev değiştiri- J.l İl" 'hııllrı'aııurıiuı:%nşL l Fiwums.ı'ı-.ııu._ K Tİk li ! I| ( Televizyonda konferans verenin — zelti, —Herkesin içînde ayıp O« luyor,. : Duymamıştım : İki genç kız ko - hu!ruyorlia.rdı: 1 | — Said geçen se- ©e benimle evlen - : : Mek istemişti, ben ; ..... — — Hiç bir bay - m bu kadar u - landığını duyma - mi Başım döndü Vapurdan iner - ken : — Başım döndü.. Dedi, sordum: — Deniz mi tut - tu?, — Hayır, güver - tede oturuyordum. — Kızımla evlenecek erkeğe iki bin lira vereceğim, fakat, iki sene bek- İemek lâzım. — Zararı yok. Siz iki bin Hirayt bana şimdi verin, kızınızı iki sene değil, —baktım, başım dön- yirmi sene sonra da verseniz gene olur. dü. öi Va e M Adamın biri müte - madiyen döndü, do- hşnı ben d€ ona verdi, | mezarı hazırlanıyordu. . z B A CA İ SA CAGG < ' 'Tariâfen_'ğâl;iâkiar: Mezarı kaybol Cengiz, büyük bir ağacın altın Oraya muazzam bir çukur kazıldı. OŞ an — İmparator a gömülmesini vasiyet etmişti. Mogullar öldükten sonra dirilmeğe inandıkları için İmparatoru bir çadır, bir beyaz kısrak, mükllef bir ziyafet sofrası ve kıymettar silâhlarla beraber gömdüler Yetmiş iki yaşındaydı. Çin üzerine yeni bir harp açmış ve gene korkunç bir sel halinde saldıran ordusile her tarafı allakk bullak etmişti. Bir gece rüyasında ayaklarının al -| tındaki toprağın kaydığını ve boşlukta kaldığını gördü. Ertesi gün hemen oğulları Oktayla, Tuliyi çağırttı. Bütün kumandanların önünde şunları söyledi: — Ben yakında öleceğim. Benden sonra Oktay tahta çıksın. Umarım ki diğer oğullarım onun sözünü dinlerler. Daha sonra oğullarını da topladı ve nasihat verdi: — Hiç bir zaman birbirinizden ay - rılmayınız. Düşmana karşı her zaman beraber olunuz. Dostlarınıza iyilik edi- niz. Kurduğum bu koca imparatorluğu | ancak bu sayede, dağılmaktan kurta- rabilirsiniz. Ben ölünce hepiniz hemen size verdiğim eyaletlere gidiniz. İş ba- şında bulununuz, öldüğüm duyulunca belki karışıklık çıkaranlar bulunur. — | Havalar ısınmıştı. Çinde yapılacak iş kalmamıştı. Başka taraflarda da her şey yolunda gidiyordu. w Cengiz Han o yazı geçirmek üzere Leao-Pan dağlarına çıkmıştı. Burası zaten Kin, Sang, Hiya imparatorlukla- rının hududu idi. Eğer orada küçük bir kımıldanış olursa tepelemesi için bir iki hafta çok bile gelirdi. Bu sırada hastalandı. Kumandanları- nı çağırdı: — Ölürsem gizli tutun! Dedi. Kurduğu imparatorluğun yaşaması- ni bir an düşünmekten geri kalmıyor- du. Yedi gün yattı ve 1227 yılı ağusto- sunun sıcak bir gününde son nefesini Cengiz Han son zamanlarda bir dağ- da ava çıkmıştı. Dinlenmek için bir ağaç altı aradı. Çok büyük bir ağacın altına oturdu. Onun bir kaç yüz kişiyi gölgelendiren muhteşem dallarına bak- tı ve daldı. Kalktığı zaman yanındaki oğul ve torunlarına döndü: — Ölünce beni buraya gömün! İşte şimdi bu ağacın altına Cengizin Cengizin, cnazesi eski arazisine va- rıncaya kadar ölümü gizlendi. Sonra her tarafa haberler yollandı ve cenaze sıra ile ileri gelen karılarının sarayla- rında bırakıldı. İmparatorluğun, Büyük Okyanustan Karadeniz kıyılarına kadar uzayan ara- zisindeki prensler ve kumandanlar he- men ölünün başucuna koştular. Bazı- ları haber aldıklarından Üüç ay sonra gelebildiler. Koca Asyayı kendisine dar gören bu demir bilekli ve çelik iradeli, sarsı! - maz hükümdara şimdi bir ağaç gölgesi çok geliyordu. Cenaze merasimi başladı: Onunla birlikte Çinden İrana kadar her tarafta harp eden askerler, het biri bir-imparatorluk kadar büyük araziye hükmeden prensler; yüz binlerle kişi- orada toplanmışlardı. Bu emekli as « kerler ve kumandanlar vaktile onun büyüklüğü ve şerefi için dövüşmüş « lerdi. Şimdi de mezarını kazıyorlardı. Mogollar derlerdi ki: — İnsan ölmekle ancak dünyasını değiştirir. Burada ne ise öte tarafta da ayni adamdır ve ayni hayatı yaşar. Bundan ötürü Cengiz Han için büyük bir çukur kazıldı. Buraya büyük bir çadir kuruldu. Cengiz Hanın ölüsü bu çadırdaki ağaçtan taht üzerine oturtul- du. Önünde hayatında en sevdiği ve en çok yediği yemişlerle yemeklerden ve içkilerden ibaret tam bir sofra kurul- muştu. Bu iş için aranıp bulunan bem- beyaz kısrakla yavrusu da çadıra kon- du. Kısrağın üstünde Cengiz Hanın e- ğgeri, kılıcı ve diğer silâhları vardı. Bir atın ömrü bir adama hizmet etmek için yetmediğinden Cengiz Han ileride o- nun tayına da binecekti. Zaten bu va- ziyette de sanki tahtından birdenbire kalkacak, bir kaplan çevikliğile şu be- yaz kısrağa atlıyacak ve kendisine kafa tutan herhangi bir hükümdarın bulun- duğu tarafı göstererek: — İleriii!... Diye haykıracaktı. Bütün şu boyunları bükük ve gözle- ri yaşlı askerler ve kumandanlar da onun gibi birdenbire doğrulacaklar, korkunç bir kasırga halinde ufukları aşacaklardı. Fakat artık bu bir hulyadan başka şey değildi. : İşte kocaman çukurun üstüne büyük kalaslar atılıyor, dallar seriliyor ve toprak yığılıyor. Onu yükselten, ileri götüren ku - mandanlarla askerler şimdi de topra - ğın altına kapatıyorlardı. Çok geçmeden Cengizin gömüldüğü yer sanki kaybolmuştu. Uryangut kabilesinden bin kişi me- zar bekçiliğine tayin olundu ve asker- Hikten affolundular. ; Herkesin mezarın yanına gitmesi ya- Cengizin dört sarayı da kapatılmış- tı ve onların da yanlarına kimse vara- — mazdı. Bu orman Cengiz Hanın torua- larından bir çoğuna mezar oldu. Lâkin asırlar oranın bekçilerini da- ğitti ve mezar kayboldu. Hâlâ bulunamadı. Cengizin üvey kardeşi Gökçe onun imparator ilân edildiği gün çadırına girmiş: — Ay Tamuçin, kasalma! Oturduğun yer gideceğin yerin yarısıdır! Demişti: O zaman birbirini kovalıyan zafer- ierle sarhoş olan Mogol hükümdarı, bu sözlere kızmış ve o akşam kardeşini bir okla öldürmüştü. Gökçenin sözlerinde pek sade, fakat pek az kişinin değer verdiği büyük bir felsefe vardı. Cengiz Han Asyanın ge- niş bozkırlarına, yalçın ve aşılmaz dağ.- larına sığmıyan kalbinin son vuruşla- rile ürperirken acaba Gökçeyi hatırla- —— dı ve yaptığı cinayetten dolayı üzüntü — duymadı mi? lik orduları idare eden kumandanlar Turan Can — e—

Bu sayıdan diğer sayfalar: