— Ben de şöyle minimini minimi- ni bir köpek oluverseydim de beni de sevseydiniz... — Geceleri köpeğimi ben sokakta bırakırım, bü şartla razı mısımız? Gareeeer ee eesende en ere ee seneae Dener eeR eee LA renmeRemAncAR Anlıyamıyorlar — Ben ingilizce konuşurken hiç Büçlük çekmem, yalnız. — Yalnız?.. — İngilizler iyi İngilizce bilmedikleri în benim söylediklerimi anlıyamıyor- ... Anket Anketci sordu: — Hayatınızda gözünüze en çok farpan nelerdir? z — Karımın yumrukları! ... İnanmıyorum — Hayallerin gün gelip birer haki- olabileceğine inanır mısın? — Hayalimde yaşattığım kadını bul- Madan inanirdım, fakat bulup onunla #vlendikten sonra artık inanmıyorum. ... Mahkemede — Siz bu karı kocanın kavga ettik- letine şâhid misiniz? — Tabit efendim, hem de resmen.. — Resmen mi? — Evet, nikâhlarında şâhiddim! Benim derdlm Bülbül kafeste ınler. Ruhum hep onu dinler, Bir değil, benim derdim, Geçen başımdan binler. Ben neredeyim, © nerede Bu halle düştüm derde, Rastgelmedim cihanda, Böyle bivefa ferde. Kız bana çattı, Kız beni sattı gitti.. Sonunu düşünmed.! Başından attı gütti. Bu şiiri sana yazdım. BDeme ki yaramazdım; Sesim çıkmıyor artık, Çünkü kırık bir sazdım. Rıfkı Osman — Yüz bin lirası olan bir kadınla evleniyorsun, hem de buna aşk izdivacı diyorsun.. - — Tabii derim. Ben yüz bin Hra- oe aRdillle, VA * Yıuk Mmuasınız çabuk cevap iste » Anıı iş için daha bir kaç kişile de Mışıııl mecburiyetindeyim Pırı ile Anne söyledi: — Oğlum, balık yağını içersen, sa- na on kuruş veririm. Çocnll. küçük kardeşinin kulağına eğ Tarihten yapraklar: Sayfa Mezarı kaybolan — imparator * * x Cengiz, büyük bir ağacın altına gömülmesini vasiyet etmişti. Oraya muazzam bir çakur kazıldı. Mogullar öldükten sonra dirilmeğe inandıkları için İmparatoru bir çadır, bir beyaz kısrak, mükllef bir ziyafet sofrası ve kıymettar silâhblarla beraber gömdüler Yetmiş iki yaşındaydı. Çin Üüzerine orada toplanmışlardı. Bu emekli as « di Bl"k yağını benim yerime sen iç,| yeni bir harp açmış ve gene korkunç| kerler ve kumandanlar vaktile onun on kuruşun yarısını ben, sana veririm. ... Elli Hâkim sordu: — Kaç yaşındasınız?.. Kadın sustu. — Kaç yaşındasınız? — Lüzumulu mu? — Eveti — Ne tahmin ederseniz?. — Elli! — On sene yanıldınız. — Öyleyse altmış! — Hayır kırk. — Ben altmış, dedim, siz kırk, vasa- tisi elli eder.. tamamdır. ... Bilirim Kadın söyledi: — BSen beni tanımamışsın, ben iki kadına bedelim.. — Bilirim, kavgacılıkta evet! Var iken resimde sarahat — Alimda yazıya ne hıeıl. — Köpeğinizin beni ısırdığına mü- ftecssirsiniz demek.. — Tabif mütcessirim, ya sırırken dişım kırıldıysa, Ben de böyle Yaşlı Bayan, genç hizmetcisini mut- faktör mayoyla'yemak pişizekeri gök dü: — Bu ne hal, mutfakta mayo mu giyiycinm ?i — Ne yapayım Bayan, ben sizin gi- bi zengin değilim ki yanmak için plâja, gidebileyim.. ben de böyle yanıyo - rum, ... Aralarındaki fark Hapisten çıkan — Tam on sene ha- pishanede kaldım. Hizmetci — Ne sabırlı adammışsın ; halbuki ben her hafta bir ev değiştiri- Televizyonda konferans verenin karısı.. Hişt, hişt boyunbağını dü - zelti. Herkesin içinde ayıp o- Duymamıştım İki genç kız ko - Buşuyorlardı: — Said geçen se- de benimle etlen - Mek Ted etmiştim; o za - Mandanberi içiyor. — — Hiç bir bay - famın bu kadar u - kutlu - duyma « istemişti, tun zaman lemek lâzım. di ğına Miştim ! — Kızımla evlenecek erkeğe iki bin lira vereceğim, fakat, iki sene bek- — Zararı yok. Siz iki bin Hrayt bana şimdi verin, kızınızı iki sene değil, yirmi sene sonra da verseniz gene olur. Başım döndü Vapurdan — iner - ken : — Başım döndü.. Dedi, sordum: — Deniz mi tut - tu). — Hayır, güver - ftede oturuyordum. Adamin biri müte - madiyen döndü, do- laştı, ben de ona baktım, başım dön- dü. bir sel halinde saldıran ordusile her tarafı allak bullak etmişti. Bir gece rüyasında ayaklarının al - tındaki toprağın kaydığını ve boşlukta kaldığını gördü. Ertesi gün hemen oğulları Oktayla, Tuliyi çağırttı. Bütün kumandanların önünde şunları söyledi: — Ben yakında öleceğim. Benden sonra Oktay tahta çıksın. Umarım ki diğer oğullarrm onun sözünü dinlerler. Daha sonra oğullarını da topladı ve nasihat verdi: — Hiç bir zaman birbirinizden ay - rılmayınız. Düşmana karşı her zaman beraber olunuz. Dostlarınıza iyilik edi- niz, Kurduğum bu koca imparatorluğu ancak bu sayede, dağılmaktan kurta- rabilirsiniz. Ben ölünce hepiniz hemen size verdiğim eyaletlere gidiniz. İş ba- şında bulununuz, üğüm duyulunca belki karışıklık çıkaranlar bulunur. Havalar ısınmıştı. Çinde yapılacak '.ş kalmamıştı. Başka taraflarda da her şey yolunda gidiyordu. Cengiz Han o yazı geçirmek üzere Leao-Pan dağlarına çıkmıştı. Burası zaten Kin, Sang, Hiya imparatorlukla- rının hududu idi. Eğer orada küçük bir kımıldanış olursa tepelemesi için bir iki hafta çok bile gelirdi. Bu sırada hastalandı. Kumandanları- ni çağırdı: — Ölürsem gizli tutun! Dedi, Kurduğu imparatorluğun yaşaması- ni bir an düşünmekten geri kalmıyor- du. Yedi gün yattı ve !227 yılı ağusto- sunun sıcak bir gününde son nefesini verdi. Cengiz Han son zamanlarda bir dağ- da ava çıkmıştı Dinlenmek için bir ağaç altı aradı. Çok büyük bir ağacın altına oturdu. Onun bir kaç yüz kişiyi gölgelendiren muhteşem dallarına bak- tı ve daldı. Kalklığı zaman yanındaki oğul ve torunlarına döndü: — Ölünce beni buraya gömün! Dedi. İşte şimdi bu ağacın altına Cengizin mezarı hazırlanıyordu. Cengizin, cnazesi eski arazisine va- rıncaya kadar ölümü gizlendi. Sonra ber iarafa haberler yollandı ve cenaze sıra ile ileri gelen karılarının sarayla- rında birakıldı. İmparatorluğun, Büyük Okyanustan Kavadeniz kıyılarına kadar uzayan ara- zisindeki prensler ve kumandanlar he- men ölünün başucuna koştular. Bazı- aldıklarından bildiler ir bilekl hükümdara şimdi bir Onunla birlikte Çinden İrana kadar her ta! hurp eden nkemx her lnı. bir'im ük e hükmeden pruı ler; yüz bın.y.ıh- kişi lik orduları idare eden kumandanlar | üÇ ay sonra | i büyüklüğü ve şerefi için dövüşmüş « lerdi. Şimdi de mezarını kazıyorlardı. Mogollar derlerdi ki — İnsan ölmekle ancak dünyasını değiştirir. Burada ne ise öte larafta da ayni adamdır ve ayni hayatı yaşar. Bundan ötürü Cengiz Han büyük bir çukur kazıldı. Buraya büyük bir gçadır a. Cengiz Hanın ölüsü bu çadırdaki tan Laht üzerine oturtül- du. Önünde hayatında en sevdiği ve en çok yediği yemişlerle yemeklerden ve içkilerden ibaret tam bir sofra kurul- muştu. Bu iş için aranıp bulunan bem- beyaz kısrakla yavrusu da çadıra kon- du. Kısrağın u:Lunde Cengiz Hanın e- İ ğeri, kılıcı ve diğer silâhları vardı. Bir atım ömrü bir adama hizmet etmek için yetmediğinden Cengiz Han ileride o- nun tayına da binecekti. Zaten bu va- ziyette de sanki tahtından birdenbire kalkacak, bir kaplan çevikliğile şu be- yaz kısrağa atlıyacak ve kendisine kafa tutan herhangi bir hükümdarın bulun- duğu tarafı göstererek: İlerii... Diye haykıracaktı. Bütün şu boyunları bükük ve gözle- ri yaşlı askerler ve kumandanlar da onun gibi birdenbire doğrulacaklar, korkunç bir kasırga balinde ufukları aşacaklardı. Fakat artık bu bir hulyadan başka şey değildi. İşte kocaman çukurun üstüne büyük kalaslar atılıyor, dallar seriliyor ve toprak yığılıyor. Onu yükselten, ileri götüren ku - mandanlarla askerler şimdi de topra - ğın altına kapatıyorlardı. Çok geçmeden Cengizin gömüldüğü yer sanki kaybolmuştu. Uryangut kabilesinden bin kişi me- zar bekçiliğine tayin olundu ve asker- Ekten affolundular. Herkesin mezarın yanına gitmesi ya- saktı. Cengizin dört s ı da kapatılmış- tı ve onların da yanlarına kimse vara- mazdı. Bu orman Cengiz Hanın torun- larından bir çoğuna mezar oldu. Lâkin asırlar octanım bekçilerini da- ğitti ve mezar kayboldu. Hâlâ bulunamadı. Cengizi: imparator ilân edildiği gün üvey kardeşi Gökçe onun çadırına Tamuçin, k: a' Oturduğun yerin yarısıdır! Demişti. O zaman birbirini kovalıyan zafer- olan Mogol hükümdarı, bu nış ve o akşam kardeşini bir İHarına sığı rile Ürperirk