14 Sayfa '_'Sun Posta ,, nın leiriıîsı 44 CARLIK ÜLKESİNDE BiR TÖRK ZABiTi Mülâüzım — Cemil'in âkıbeti 4 Cemil Avucuna kolonya Â, H dökerek, onun sedef gibi parlıyan alnını uğuyor: “- Maşa, çok müteessirim. Cidden, çok müteessirim.Eğer seni bu kadar muztarip edeceğimi bilseydim.. Niçin böyle yaptım!,, diyordu — Âlâ.. tam, sevişme çağı... Hiç şüphe etmiyorum ki, senin kalbinde de bir sevgi vardır. — Hayır. — Ay.. şimdi sen, kimseyi sevmi- yor musun?. — Hayır. — E, şimdiye kadar kimseyi sev - medin mi?., — Hayır. — Garip şey... Çiftlikte bana hiz - met eden ÂAnnayı tanir mısın?, — Evet. — Ö, nişanlı idi. — Evet. : — Fakat, sen,. bu yaşa geldiğin hal- de, böyle bir şeyi aklından geçirmi - yor musun? — Hayır. — Amma.. nasıl olur, Maşa?.. Kal- binin, tam aşk için çırpındığı bir çağ- da.. o kalbi ihtiyaçlarından mahrum . bırakmak.. bilmem ki bu, doğru mu Maşa, — Şu halde sen, aşkın ne olduğunu da bilmiyorsun? — Hayır. — Tecrübe etmek istemez misin?.. — ... hayır. ni Nigin 2, — Çalışmak lâzım, — Hâââ., anladım. Paraya ihtiya- cın var. —Eve, ç — Sebep?.. Maşa, birdenbire sinirlendi... Du - daklarını ısırdı. Yumruklarını — sıktı. Gözlerini sür'atle tavanda — gezdirdi, Omuzlarını sarstı. Birdenbire - dışarı fırladı... Koridorda, keskin bir hıçkı- rık sesi çınladı. Odasının kapısı açıl - dı. Şiddetle kapandı. Cemil, şaşırdı. Dirsekleri —masanın Üstüne dayanmış olarak öylece kaldı. — Ne tuhaf.. ne garip bir kız... Fa- kât; her halde kalbinde gizli bir derdi, bir ıztırabı var. Acaba, onu teselli e - debilir miyim?2.. Diye mırıldandı. Ayağa kalktı. Tereddüt içinde bir kaç defa odayı dolaştı. Sonra, ant bir kararla koridoru geçerek onun oda ka- pısını açtı. Maşa, yatağına kapanmıstı, Vücu- idu, baçkırıklarla sarsıhyordu. Cemil, ona yaklaştı. Ellerile onun omuzlarını kavradı: lti P-— Bir Doktorun Günlük Cumartesi Notlarından — €) Kışın nasıl Yaşamalıyız? Soğuğa karşı mukavemet İçin vasıtaları, mizdan hbiri de harekettir. Hareket, en güzel harâaret membaıdır. En büyük so - Buklarda sür'atli yürümek sayesinde ha- raret tevlid ederiz. Bir çok sür'atli ko - şanlar, yarışa İştirâk edenler bu seri ha- reketleri sayesinde en soğuk günlerde terliyecek dereceyi bulurlar. Fakat bütün hareket ve hararet membaı gene yemeğe | dayanır. “ Kışın çok yemek yemeliyiz. Bilhassa vü - cudda her hangi başka bir mahzuru sıh- hi mevcud olmâazsa yağlı, şekerli ve ha- mur işi şeyleri tercih etmeliyiz. Şimal memleketleri halkının çok iştihalı olmalarının ve çok yağlı yemek yemeleri- nin sebebi de budur. Kışın çok yemeli, çok çalışmalı, bilhassa hareketten kal - mamalıdır.. (*) Bu notca. Kesip saklayınız, ya - hut bir albüme yapıştırıp - kolleksiyon yar'ınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bi: doktor zibi imdadınıza yetişebilir. F, ; d5 — Affedersin, Maşa... Bilmiyerek sana ıztırap verdim... Emin ol ki, zev- zekçe bir lâtife etmek istedim. Senin bu kadar müteessir olacağını bilsey - dim, kat'iyyen böyle hareket etmez - dim. Diye söylenmiye başladı. Maşa, hıçkırıklar içinde boğuluyor- du. Kesik kesik, anlaşılmaz bir şey - ler söylüyordu. Cemil, hakikaten büyük bir tees - sür ve nedamet içinde kıvranıyordu. Hıçkıra hıçkıra bayılmak — derecesine gelen Maşayı nasıl teskin edebileceği- ni düşünüyordu... Gözüne, gece dola- binın üzerinde duran kolonya - şişesi ilişmişti. Kuvvetli bir hareketle, Maşa- yı arka üstü çevirmiş.. avucuna ko - lonya dökerek, onun sedef gibi parlı » yan alnında gezdirmişti. Maşa; kolonyanın sert kokusun - dan, şiddetle titremiş.. ellerini yüzüne kapıyarak başını geri çekmişti. den, çok müteessirim. Eğer seni bu ka- dar muztarip edeceğimi bilseydim... Maşa, Cemilin sözlerini kesmiş: — Hayır.. sizin, Hiç İabahatiniz yok... Diye cevap vermişti. Ve sonra; ke- sik kesik, sözlerine devam etmişti: — Hliç, üzülmeyin. Siz, bana hiç bir şey söylemediniz... Sadece, acı bir ya- ranın üstüne, parmağınızı bastınız. — Ah, bu da bir fenalık değil mi Maşa.. niçin böyle yaptım?.. Senin kal- bindeki yarayı kanattım... Sana şunu söyleyim ki, Maşa.. ben, fena bir a - dam değilim. Beni, iyice anladığın za- man, bunu takdir edeceksin... Aske « rim. Vazifemin başladığı zaman; bir demir, bir çelik, bir taş parçası kesili - rim, Fakat; başka zamanlar, insanla- rın kalblerine, hislerine, vicdanlarına çok hürmet ederim. Hattâ, hayatıma kasteden bir düşman olsa bile, onda mazeret sebepleri arar.. onu, affede » rim, Cemilin bu sözleri, Maşanın üzerin- de çok büyük bir tesir husule getir - mişti. Hıçkırıklar arasında boğulur - ken: — Yeter.. rica ederim... Artık hiç bir şey söylemeyiniz. Beni, kendi ha- Hime terkediniz. Gidiniz. Yemeşğinizi yeyiniz, Diyebilmişti, Maşanın bu sözleri de Cemilin kal- bine bir ok gibi tesir etmişti... Kolon- 'yalı avucunu onun şakaklarında gez- dirirken, cevap vermişti: — Hayır, Maşa.. gitmiyeceğim... “Seni bu halde terkedip gidemiyece - Iğiııı... Anlıyorum. Senin bir derdin |var. Söyle bana. Hiç çekinme... Elim- .şden gelen heşiyiliği yapmıya hazı - 'irım. Hattâ.. eminol.. hayatıma malol- sa bile... Maşa, birdenbire ellerini yüzünden 'kaldırmıştı. Derin bir nazarla Cemilin ! yüzüne bakmıştı. Bu bakışta, çok açık| bir mana vardı. Cemil, bu manayı an- lamıştı; — Sen, çok garip ruhlu bir kızsın! Maşa... Bana karşı çok tühaf hareket (ettin. Benimle bir tek kelimeden baş- ka, bir şey konuşmak istemedin... ,Halbuki, beni biraz daha anlamıya lü- izum görseydin... Cemil, başladığı işi yarıda bırakmak istememişti. Maşanın koluna girerek, sözüne devam etmişti: — Hadi.. kalk yavrum, Yüzünü gü- 'zelce yıka. Biraz ferahla... Sonra ye - mek odasına gel. Seninle konuşalım. Mademki uzun zaman başbaşa kala- cağız. O halde, anlaşalım. SON POSTA Yazan : Hugh Austin “ Son Posta,, nın zabıta roman: 41 D&LİLE ' YEDİ —— | ARASINDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil Babamı görmek istiyorum!.. d . ı".v a 3': Norman Lang merdivenin sonuncu basamağını atlarken Jan bir sayha ile bahçeye açılan kapıya koştu. Kent delikanlının rob döşambrını öyle şiddetle yakaladı ki az kaldı Nor- man Lang'ın arkasından çıkarmış o - lacaktı. Delikanlıyı yan tarafa iterek tam kapıdan çıkacağı sırada genç kızı omuzlarından yakaladı. Madmazel Patton çırpınıyor: — Hepimiz, hepimiz öleceğiz, diye bağırıyordu. Kent genç kızı mâkul düşünmeye sevk icin bir dakika bile vakit kaybet- meden onu kendisine doğru çevirdi ve yüzyüze geldikleri zaman da yüzüne iki tokat indirdi. Norman Lang bu hareketi görünce bir küfür savurdu, hiddetinden köpü- rüyordu. Polis şefinin omuzuna şid - detli bir yumruk indirdi. Genç kızın cümlesi tokatların şakır- tıları arasında yarım kalmıştı. Sâbit na- zarları bir saniye için aydınlanır gibi oldu, sonra sonsuz bir keder ile doldu. * Kent genç kızı tatlılıkla bırakarak, dokuzuncu mıntaka çavuşunun kolları arasında kurtulmak için çırpınmakta o- lan delikanlıya döndü, çavuşa da: — Birak, emrini verdi. : Norman Lang serbest kalınca genç kıza doğru atıldı: — Jan, sevgilim! Genç kızın gözlerinde okuduğu mar na onu durdurttu. Acaba genç kız o - nun da suçlu olabileceğini mi düşün - mek istedi: — Odasına gittim, onu.. Diye başladı. Genç kız şüphe eden bir gözle bakıyordu, sesi kırıldı: — Jan! diye inledi. Polis memurlarından Toni Milano, dış sahanlığa bakan geniş kapıyı aç - mıştı. Önünde hareketsiz duruyordu. Arkasında da polis müdüriyetinin ci - nayet şubesi memurlarından iki sivil memur vardı. Dokuzuncu mıntakanın çavuşu ise Lang'ın arkasındaydı, ica - bında müdahaleye hazır olarak deli - kanlıyı göz önünde bulunduruyordu. Renkli yüzünde ,küçük mat gözleri « nin bakışı şahısların birinden ötekine kayıyor, nihayet Lang ile Madmazel Patton'u dikkatle tetkik etmekte olan Kant'in üzerinde duruyordu. Genç kız: — Babam bana dedi ki,.. Diye söze başladı. Çok yavaş söylü- yordu, fakat hepsi de vüzuh ile işitti- ler: — Babam bana suçlunun kim oldu- ğunu sormamaklığımı söyledi. Allaha dua et ki, sualinin cevabını hiç bir za- man bulamıyasın, dedi, Norman bu cümle ne mana ifade eder ? Delikanlı yeisle: — Jan, diye protesto etti. Ona doğru bir adım attı, genç kız çekildi. Deli - kanlı bir yumruk yemiş gibi yerinde mıhlandı. Genç kız tekrar mirildanmıya, içini yemekte olan şüpheyi söylemiye ko - yuldu: — Babam acaba suçlunun adını öğrendiğim zaman çok ıztırab çekece- ğimi mi söylemek istemişti? Norman bağırdı: - —— Jan susunuz! Aklınızı mı kaybet- tiniz? Aralarına bir sed çekilmiş gibi idi. lİîlıııiı:nı'.zel Patton yeisle dolu bir kol i- Pu 4i — 48 KUŞ , V U h müştü? Derhal mâsumiyetini söyle -| Genç kız çırpınıyordu. Ye's dolu bir hareketle delikanlının kolunu kavradı : “ Beni babamın yanına götür ! , diye bağırdı. | y şareti yaptı, delikanlıya sırt çevirdi, 'gözlerile Kent'in nazarlarını âradı: — Babamı görmek istiyorum. Be- ni onun yanına götürünüz, dedi. Bir rüzgâr gibi söylüyordu. Norman Lang israr etti: — Jan beni dinleyiniz! Genç kız onun sesini işitmemiş gibi idi. Kent genç kızin gözlerinin içine bak- tı, net bir sesle: di. Genç kız inliyordu: yalvarırım sizel — Hayır! Teğmenin sesi sert ve kat'i idi: — Nizama mânidir, diye ilâve et - ti. Fakat genç kız bu adam hakkında başka bir fikir edinmişti, onun verdiği izahatla kâni olmadı, Bir elini alnına götürdü: — Yoksa.. yoksa demek istiyorsu - nüz ki... İleriye bir adım attı, sesi bir çığlık gibi çıkıyordu : — Babam da mı öldürüldü? Gözlerini kapadı, yere yığıldı. Fa - larının arasına aldı. Aynı zamanda se- girtmiş olan Langa: RA Bugünkü Program 28 İkinciteşrin 1936 İSTANBUL Öğle neşriyatı : 12:30: Plâkla Türk musikisi. 1250: Hava- Hif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı : 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Diyaloğ: Bedia ve Vaslfi Rıza tarafından, 20: Saz he- yeti, 20,30: Cemal Kâmil ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi ve halk şarkıları, ve boörsa haberleri. BUKREŞ 21.45: Haherler. BUDAPEŞTE 17.30: Salon orkestrası. 19: Macar şarlı- ları, 20:10: Edebiyat. 20.:35: Opera orkestrası. 21.20: Plâk neşriyatı. 23.10: Çigan orkestrası. PRAG 16.45: Brnodan nakil. 17.d5ö: Tiyatro. 19.30: |Muhtelif havalar, 22.15: Plâk neşriyatı. 22.30: | Bratislav'dan nakil VYİYANA parçalar, 23.20: Plâk neşriyatı. 24: Çigan mu- sikisi, VYVARŞOVA ten, Brahmsdan parçalar. 19.30: Örkestra. 21: lon oörkestrası. 22.30: Dans plâkları. Yarınki program 19 İkinciteşrin 1936 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Hava, telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plâkla dans musikisi, 19.30: Konfe- rans: Suat Derviş tarafından. 20: Belma ve arkadaşları tarafından Türk * musikisi ve halk şarkıları. 20.30: Nezihe ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkiları. 21: Orkestra. 22: Plâkla sololar. 22.30: Ajans ve borsa haberleri, İ — Hayır, bu mümkün değildir, de- | kat tam düşeceği sırada Kent onu kol- (| dis. 13:05: Plâkla hafif müzik. 13.25: Muhte- | 21: Orkestra,22: Plâkla sololar, 22,30: Ajans 16: Askeri bando. 17.15: Hafif orkestra. | 18.15: Muhtelif havalar. 19.15: Caz hüuvaları || 19.15: Orlof opereti, plâklar. 22.30: Şopenden 17: Şarkılar Mozardan, Strauzdan, Şubert- | Cello'dan, Besthoven'den parçalar. 21.30: Sa- | idis, 13,05: Plâkla hafif müzik. 1325: Muh- |. | — Siz çekiliniz! dedi. B | Madmazel Patton'u bir kanapenin g - zerine götürerek: İ d — Çavuş, bir bardağa biraz visk k koyunuz, emrini verdi. Jak sen “ | doktor Vingrat'a telefon et. 'Vî""'fl ile fotoğrafcıyı da çağır. Sonra d&ğ (Forbe) a da haber ver, içinizden ; ç aşcı kadını getirsin, kadın Ma Pattonun yanında kalacaktır. | Kent bunları söyledikten sonra N” | iman Lang'ı kolundan tutarak kanğ | — ,penin yanından ayırdı: ' | | İ —Siz, dedi, benimle beraber gel Bana bu komedinin ne demek olduğ” nu anlatacaksmız. " ç) | (Arkası | _) d Nöbetçi | Eczaneler _ İstanbul cihetindekiler: Ml| Aksarayda : (Ziya Nuri). Alemdard& '| | (Eşref Neşet). Bakırköyünde : (İstepaf”'| | Beyazıdda : (Haydar). Eminönünde€ * (Bensason). Fenerde : (Arif). Karagül” rükte : (Arif). Küçükpazarda : (M Cemil). Samatyada : (Teofilas). Af ninde : (Nâzım), Şehzadebaşında * (& | a ' Beyoğlu cihetindekiler : | Galatada : (Hüseyin. Hüsnü). Hnsm!* (Barbut). Kasımpaşada : (Vasıf). Mef | kez nahiyede : (Della Suda, Kinyof | | Şişlide : (Nargileciyan). Taksimde : ©| | L_ monciyan). | Üsküdar - Kadıköy ve Adntardakiler * | | | Büyükadada : (Merirez). Heybelide: | sut). Kadıiköy Pazaryolunda : | Modada : (Faik İskender). Üsküdar ©* | | şıboyunda : (Ömer Kenan). ee Si NOT aNU e AMT e ŞN RA İ İ * Son Posta © İstanbul Gelir ve Para BORSASI | 27-11 - 1936 A | Türk Devlet Borçları W © T75T.B. I00,00 '%S.MB—Ü;* Ü T5TB. M 22;625) Dahili istikraz99 Ş S T5T.B. MI 21,15 M Devlet Demiryolları Borçhnü" l Lira Ergani $7.00 || Anadblu ııım::; Sivas Erzurum: 96,50 ı Aânadolu u/ İ Sosyeteler Eshamı y ' Lira # ; İs.B.Müs — 81.00 || İst. Tramvay îî y W » » Hâ 10,00: (| Bomonti ıb" İ » r Name 10,00 || Terkos Ü Ü Merkez B.D. 87,0) || 4, çımmîr’/ ÇEKLER Krş, LT L ; || İsteriin 616,00: || Dolar D _ F. Frangı 17,07 Liret /M | NAKİT ü 1 l4 sn. Ü20 F. Frangı 116,00|| 1 Mark 2520 1 Dolar 126,50| 20 Drahmi 2506 1 İsterlin 618,00l)| 20' Leva ı*’ $ 20 Liret 130Ş0 120 Ley Borsa Dışında y L. K. yi Kredi Fonsiye |l Mübadil Bon. ç y b 1880 senesi ou.aüın Gayrk » » 2 | VARÖS / ça 103,N00)| Altım KEl F Yi 9':,01:5 Mecidiye