28 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

28 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

y /omıştır. Sebep ve şekil ne olürsa olsun < bu ayrılış evvelâ şunu gösterir: Mil-|l. ” devlet var: Amerika, Almanya, Japon- * e e e " N ea B A YA Savfl SON POSTA (— İ <——0 ç Ka Herg | Mltstler.€ emıyetznm İçindekiler ve dışındekiler | —Ycan: Muhittin. Birgen ——« ihan harbinden sonra bütün mil- letleri bir araya toplıyarak, bir milletler ailesi, bir milletler cemaati kurmak isteyen yalancı pehlivanlar mil letleri galip ve mağlüp diye ikiye avı- rarak galipleri bu cemiyete soktular, ötekileri «insan ve millet olmaya lây-k» görmemiş olacaklardı ki içlerine alma- dılar. Bu rtuh, bir müddet böyle devam ettii. Bu ruhu beğenmiyen Amerika - doğrüsünu söylemek lâzım gelirse Â- merikalılar insanlığı insan olarak dü- şünmek hususunda Avrupalılardan da- ha ilerlemiş bir devirdedirler - çok geçmeden bu cemiyetten ayrıldı, Har- be girdiğine nâdim olarak kendi âlemi- ne çekildi. Sonradan Milletler Cemiye- ti baktı ki, Habeşistanın kabul edildiği bir cemiyete birtakım ÂAvrupa milletle- rinin kabul edilmemesi hatâdır. Bunun la, birtakım milletler aile ocağından ko vulmuş çaocuklar gibi işi serseriliğe ve aile ocağına karşı isyana dökeceklerdir, «Şu halde bunları da aramiza kabul e- delim» dediler. Kabul ettiler. Fakat, birçok noktalarda elleri ve kolları bağ- lı olarak Milletler Cemiyetine kabul e- dilen bu milletlerden bir tanesinde, Âl- marıyada Nasyonal Sosyalizm çoktan doğmuş ve büyümüştü. Bunun için bir hatânın tashihi çok geç kalmiş oldu. * « Ayni zamanda Japonya da bu cemi- yetten çekildi. Bunun sebebi başka idi. Milletler Cemiyeti, ne açık ve samimi olarak «ben emperyalist bir zümrenin müessesesiyim ve binaenaleyh bu ne- vi hareketlere muhalefet etmem» diye- biliyor, ne de dünyada emperyalizm a- leyhine bir kuvvet vücude getirebili- yorndu. Milletler Cemiyetinde geçer ak- çe olarak söylenen sözler, Japonyanın zevkine uymadı ve Japonyanın göster- diği temayülleri de Milletler Cemiyeti menedebilecek bir kuvvet göstereme- di. Bunun için iki ruh birleşem;yerek ayrıldılar. Bir aralık Milletler Cemiye- tine yeni bir unsur girdi: Rusya. Bu, bir az hayreti mucip oldu. Kendi başına başka bir Milletler Cemiyeti kurmuş olan bir memleketin, bizzat ve toptan aleyhinde bulunduğu bir sınıf müesse- sesine girmesi şaşılacak bir şeydi. Fa- kat, sonra görüldü ki hiç te böyle de- ğildir. Milletler Cemiyeti bir prensip müessesesi değildir, belki de bir diple- mMmasi makinesi, tuba ağfacı gibi kökleri gökyüzüne takılı bir garibedir, Rusya- nin bunun içine girmesi de bu bakım- dan gayet tabit idi. Bir gün geldi ki Mil letler Cemiyeti muharebeden yirmi se-| ne sonra dahi Almanyaya hukukta mü savat hakkı tanımıyor; « o halde Al- manyanın da burada işi yoktur» diyen Hitler çantasını koltuğuna aldı ve git- tikçe yeni bir fikrin ve yeni bir dava- nın istihkâmı halini alan Berline çeki- lip oradan dünyayı bombardımana baş- ladı. Daha sonra, bir gün İtalya, Japonya- nin Uzak Şarkta yaptığını Afrikada tekrar etmek istedi. Baktı ki Mılletıer Cemiyeti bunu hoş görmüyor ve Japon yaya karşı yapmadıfını kendisine kar- | şı yapmak istiyor. Bunun üzerine ©o da| başka bir yol tüttu; cemivetten çekil-| meksizin «küstüm» dedi. Bu da bir baş-| ka türlü çekilmek idi. * Şimdi görüyoruz ki milletler yavaş yavaş ikiye arılmaktadırlar: Milletler Cemiyetinin içindekilerle dışındakiler. İçerde üç büyük devlet var: İngiltere, Fransa, Rusya, Dışarda da dört büyük ya, İtalya. İçerde bir hayli küçük dev- let vardır. Dışarda ise küçük devlet yok| gibidir. Fakat, görüyoruz ki Âvuüstur- ya ile Macaristanı içerde saymamak ta kabildir. Her ikisi de İtalya ve Habeşis- | tan meselesinde Milletler Cemiyetinin ekseriyetine muhalif bir tavır almışlar- | dır ve dışarda Almanya ve İtalya ile birleşmişlerdir. Demek oluyor ki bun- lar henüz cemiyetten hukukan ayrıl- mamışlarsa da ruhan ayrıdırlar. Demek, büyük dünyanın yarısı, kü- çük dünyanın da bir kısmı Milletler Ce miyetinden hiç olmazsa ruhan ayrıl- z — Bazı insanlar taşarruf kelimesini boğazlarından ve en zaruri ihtiyaçla- rından kesmek anlamına alırlar, ve bu tarzda hareketi en büyük bir me- ziyet olarak kabul ederler —HY — 7 > Bu gibi insanlar düşünmezler ki boğazdan ve zaruri ihtiyaçlardan kes mek tasarruf değil, bilâkis en büyük israftır. Çünkü vücudün yaşama ve dayanma kabıh'şetım eksıltır Hakikt tasarruf, faydalı tasarruf, mümkün olduğu kadar çok kazanmak ve bu kazanılan para ile de zaruri ve faydalı şeyleri en münasip fiyatlarla almakla, bir mikdar da artırmaktır. SÖZ ARAS Evlenmek için 14.000 kilometre Yol giden kadın Bu kadın Oksford'da kadınlar klü-| * 'bü reisidir. Hindistanda bulunan bir erkekle evlenmek için seyahata çık- mıştır. Hindistanla Oksford'un arası 14,000 kilometredir. Oksford'daki bir kadının evlenmek için 14,000 kilometrelik bir yolu göze aldığına bakılırsa, Oksford'da koca bu- lamıyan kızların sayısı hiç de az olma- sa gerek, hükmünü vermek lâzım ge- liyor. Viyanada dilenci bolluğu Viyanada son on ay zarfında on bin dilenci yakalanmıştır. Bunların se- kiz bini dilenciliği san'at edinmiş olan insanlardır. Yapılan tahkikatta bunlar arasında çok zengin olanlar bulundu- ğu tesbit edilmiştir. Bunların hususi bir teşkilâtları var- dır. Bu teşkilât bilhassa polisleri kon- trol etmek ve dilencileri yakalanmak- tan kurtarmak için adamlar kullan- maktadır. Tetler Cemiyeti içindeki devletler ara- sında birtakım itilâflar veya ittifaklar olduğu gibi, Cemiyetin dışındakiler a- rasında da böyle bir itilâf ve ittifak var dır. Demek oluyor ki Milletler Cemiye- ti, milletleri bir araya toplayamamış, bilâkis iki hasım zümreye ayırmıştır. Üçüncü derecede de başka birşey görü yoruz: Dışardakiler arasındaki bağlar, icerdekilerine nisbetle daha kuvvetli| ve sağlamdır. İçerdekilerin bir kısşmın- da ise bu bağlar daha gevsek ve bil- hassa lâfzi bağlardır. -—Bu müşahedelerden çıkarılacak neti- ceye gelince onun şöyle olması icap e- deceğini zannediyorum: Milletler Cz- miyeti hastadır. Belki de verem olmuş ve hastalığı ilerlemiştir. Biraz daha, biraz daha, yavaş yavaş sönmeğe başla- yacaktır. Nasıl ilerlemiş bir veremin insanlar için vereceği âkıbet sönmekse, Milletler Cemiyeti için de âkıbet ayni âkıbettir. Muhittin Birgen INDA ) * | HERGÜN BİR FIKRA Tavsiye Bay Asar, meşhur anaforculardandır. Her işini bedava gördürür; hekime, avu- kata, terziye para vermesini sevmez. Geçenlerde bir gün baş dönmelerin - den şikâyet eden arkadaşı Bay Safere bir tavsiye verip, tanıdığı hekimlerden biri- “-rmişti. 'et sonra İki ahbap karşılaş - 'sar sordu: —i vlâa gittin mi? — Gittim. — Taysiyemi verdin mi? » — Verdim. — E, ne yaptı? — Tavsiyeyi okur okumaz, vizitesini benden peşin aldı! ne B tılar * Afrikalı bir ayakkabı Boyacısının buluşu Cenubt Afrikada ayakkabı bayarı- Aşkta yaşın - Ehemmiyeti Var mıdır, yok mudur? En eski sinema artistlerinden Dug- las Fayirbanks'ın eski karısı gene meş- hur sinema artisti Mari Pikford, yeni- den evleniyor. Bu sefer vardığı adam resirade gördüğünüz gibi kendisinden on iki yaş gençtir. Bu yaş farkı için Mari Pikford: i — Böyle daha iyi, demiştir, kadın- lar kendilerinden — genç erkekleri, er- kekler de kendilerinden yaşlı kadınla- rı sever ve tercih ederler. Aşkta yaşın kat'iyyen ehemmiyeti yoktur. Varsa bile aleyhte değil, lehdedir. Mektepliler evde vazife yapmamalıymış ! İngilterede Jakşire yakın küçük bir 'şehir vardır. Bu şehirde ilkmektebe gi- lığiı yapan bu zencinin gö:düğünüz &. iden çocukların sayısı 400 dür. Bu dört bi bir boya yeri vardır. Altı tekerlek- li üstü çadırlı olan bu eyyar dükkânı mahalle mahalle, şehi şehir dolaştırır ve bu buluşu sayesin e hayli para ka- zanır, Sülünlerin doktorluğu Kuşlar arasında sülünler herhalde en zekileridir. Fransada bir avcının vurduğu bir sülünün ayağında munta- zam sarılmış bir bez bulunmuştur. Bu bez açıldığı zaman — altında pamukla yapılmış bir pansuman — görülmüştür. Bu sülün ayağını y'aralamış ve bu pan- sumanı yapıp bandla sarmıştır. Hayvanat âlimleri bu tarz bir pan- suman yapmanın sevkitabit ile imkân- siz olduğunu söylemektedirler. yüz çocuğun ailelerine bir sual sormuş- lar: — Çocuklarınıza evde yapmaları i- çin vazife verelim mi? Yalnız yedi aile çocukların evde va- zife yapmalarını istemiş, geri kalanlar çocukların mekteb haricinde vazife yapmıyarak sade eğlenmeleri fikrinde oldaklarını bildirmişlerdir. Serseriler kulübü İngilterede — garip bir klüp vardır. Bu klübün adı: Serseriler klübüdür. Azası sekiz yüz binden fazladır. Bu klübün umüumi koöngresi pek yakında yapılacaktır. Dünyanın bir çok yerle- rinden kongreye iştirâk için gelecek kimseler vardır. Serseriler klübü âza- ları arasında hiç de serseri olmıyanlar serserilerden daha çokmuş. — mişlerdi. LA * IİSTER İNAN Yaz mevsiminin başlangıcında hemen bütüı.ı gaze - teler yaş meyva ihracının temini için müstesna tedbir - lerin alınmak üzere olduğunu yazmışlardı, ezcümle bir kaç tane soğuk hava vagonunun getirtileceğini şoyle - İSTER İSTER İNAN İNANMA! Halbuki yaz mevsiminin sonu münasebetile yaş mey- va ihracatının bilânçosunu yapan aynı gazeteler, icâb eden teşkilât yapılamadığı cihetle bu yıl yaş meyvaları- mızın hiç ihraç edilemediğini haber verdiler ve bu işin | önümüzdeki yaz behemehal int: İSTER İNANMAA! Nleceğini teyid ettiler. || ; J İmuştür. Sözün Kısası — Boğdum da Geldim! n E. Talu i D evâirde iş tâkib etmenin ne Ö* mür törpüleyici, sinir yıpratıCiİş yaman bir şey olduğunu bilmem kiİ herkes takdir eder mi? Bu, ekseriya iki taraflı bir azâptırı Hem iş sahibi, hem de bazan o işi gör“ meğe memur olan kimse bütün hüsnü niyetine rağmen, kendiliğinden hâdis oluveren müşkülât dolayısile, aynı su“ rette ve aynı derecede müteessir olur" lar. Nidelim ki bu teessürün iki tarafa da hiç bir faydası yoktur. Öyle erkân ve rüesâ bilirim ki: — Efendim! Merhamet buyurun!. Şu kadar zamandır hâli intizardayımda.« Diyen adama: — Haklısın ama, ne yapayım? A çık yerimiz yok.. Cevabını verirken, gözleri dolu do- lu olur, yüreğinin en hassas noktasi sızlar. Devâirde münhal kovalamak het babayiğitin kârı değildir; müstesna bir enerji, hârikulâde uyanıklık ve sebat ister. Bu sebebden, mücadeleyi yarıda bırakıp dönen, yeis girdabının içine yuvarlanıp da felâkete sürüklenenler çoktur Lâkin, buna mukabıl yapıştığı ete- ği bir türlü koyuvermiyen, kapıdan ko- vulduğu halde bacadan tekrar girme* nin yolunu bualnlar da görürsünüz, 'Bunlar, talihe bizzat yardım etmeyi da becerirler. Hikâye belki malümdur ama, zemi- ne yakıştığı için tekrar edeceğim: Adamcağızın biri böyle bir ıntinhal |kovalıyormuş. İkide birde, nazırın kar' şısına çıkar: — Efendim, filân yer açıkmış, be ni oraya tâyin edin! dermiş. Nâzır da, her seferinde aynı cevabi tekrar edip, herifi başından savarmış: — Hayır! Orası münhal değil.. sa- hibi vardır.. henüz yeni tâyin olundu.. Lâkin herif gene de yılmak bilmez, etrafı kollar, bir şey haber aldığı gibi (gene nazırı önlermiş. Bir gün, yerini gözlediği bir memurun ağır hasta oldu- ğunu duymuş, evine gitmiş ve onunla başbaşa kaldığından bilistifade, yas * tığı yüzüne bastırdığı gibi boğmuş. He- men, üzerine yorganı çekmiş ve sıcaği sıcağına nezarete koşup, nazırın ya “ nına girmiş.. , — Efendimzil! Filân yer açıktır.. ihr san buyurun! Nazır, bermütad: — Hayır, oranın maalesef sahibi vardır.. Cevabını verince, herif: — Sahibi vardı amma, ben onu şim- di boğdum da geldim! demiş. Artık buna da münhal değil diyemezsiniz ya? DA » ._“—— Biliyor musunuz ? 1 — Virâne cihanda ne şâhız, ne bendeyiz» Rindi abâ bedüş fakirü revendeyir" misralarlle başlıyan şilr kimindir? 2 — Belçikanın merkezi Hükümeti olal Brüksel hangi nehir üzerindedir ve nüfusü ne kadardır? 3 — Romada Senatoda kendisini öldürmek isteyenler arasında üvey oğlunu da görünce! «Sen de mi Brutus, oğlum?» diyen diktatöf kimdir? Cevabları yarını * * & Dünkü suallerin cevabları : 1 — Dayaku, Med Prenslerinden biridîf' Meşhüur tarihci Herodot kendisinden çok bah- seder. 9 — Araks nehri Sovyet Cumhüriyetleri İte tihadına dahil olan Ermenistandadır. UZUN” luğu 700 kilometredir. H — Fransada Prencesse de Clöve ve tü © haturlar (Memoire) isimli eserleri kadm Madam de la Fayette'dir. Madam dü la Fayette taninmış Fransız ymcııarmdan 'dir. 1634 de Parisde döğmüş, 58 yaşında öl *

Bu sayıdan diğer sayfalar: