12. Savfa Bundan sonra söz alan Gaziantep me busu Remzi, Antakya Türklerinin istik Jâl için nasıl çalıştıklarını, Fransanın, Suriyenin ve Lübnanın istiklâline doğ Tu adım atarken nasıl orada yaşayan stiklâlini anlayamamış ol - nı hayret olduğunu teba- rüz ettirdi. Berç Türk teminat istiyor Berç Türker: «Hatay Türklerini kurtarmak hepimi zin mukaddes bir vazifesidir. Mescie te ehhür kabul edemiyecek kadar ehem- ir, Hak, mantık, siyaset bizim lehimizedir. Fakat bu iş uzayacaktır. Fransa devletinin de mandater sıfatını terketmek üzere olduğunu unulmuya- ım. Mesele halledilinceye kadar Sancak- © taki kardeşlerimizin tazyik edilmiye - © « ceklerine dair Fransâdan teminat alın- mış mıdır?» dedi. Aka Gündüzün sözleri Akagündüz : «Hatay meselesini Atatürk konuştu. Cumhuriyet hükümeti konuştu. Büyük Millet Meclisi konuştu. Bu üç konuşma ya Fransız dostluğu da cevap verdik- ten sonra bu mesele haklı olarak Mil- letler Cemiyetine sevkedildi. Bu cemi- yetin de Milletler arası haklarına, sulh Jarına karşı olan endişe ve dikkatini bildikten sonra Antakya ve İskende - run meselesi çantada kekliktir. Mesele yoktur.» dedi. “Kekliği silâhsız avluyorsun,, Bu sırada : «Sen galiba kekliği silâhsız avliyor- sun» sözüne Aka Gündüz ; «Keklik silâhla avlanır. Hatayı da i- cap ederse silâhla avlayacağız. dedi. Ve ; Hataylılar, siz nasıl olsa kurtulacak sunuz. Fakat kurtulacağınız güne kadar, emin olunuz ki bir kılınıza halel gelmi- yecektir. Kılınıza halel geldiği zaman icabatını Atatürkün devleti yapacaktır. Kütahya Mebusunun sözleri AkaGündüzden sonra söz alan Küteh ya mebusu Mehmet te: «Her meselede olduğu gibi, İsken- » derun meselesi.de daima Türk milleti- rün istediği gibi hallolunacaktır. Çün- kü Ataitirkten vaat alınmıştır.» dedi, Dolambaçlı dosltuntan ise İbrahim (Seyhan): «Fransızlar, siya- setleri icabı olarak, işi oyalıyorlar: Ak şamleyin söz verirler. Sabahleyin on - dur. Böyle dolambaçlı dostluktan ise, meri düşmanı severim. Onların, Alsas Loreni değil, Parisi ne kadar Fransaya gerekse, Antakya ve © İskenderun da o kadar bize gerektir.» dedi. ln H Tarihe karşı,, Yusuf Kemal: «Antakya meselesinin Ka mutay Sancak davamı- sa kuvvetle müdafaa etti | bizim lehimize halledileceğine katiy- yen emin olarak Milletler Meclisine git tiğini görüyorum. Ve bundan çok mem I nunum. Her vakit Hariciye Vekâletin- den temennim vardı: Ah şu hudut kalk sa! diyordum. Bütün tarihe karşı, ve kendisi Fran- sadadır, Franklen Buyyona karşı açık söylüyorum: Müzakerenin başından ni- hayetine kadar Türk murahhasları ta- rafından Antakya ve Iskenderun hava- İisi Türktür, Türk burayı behemehal alacaktır, sözü tekrar edilmiştir. Türke Fransa ile o vakit görüştüğü zaman im paratorluğun dörtle üçünü vermiştir. Niçin Halep hakkında, Şam hakkında kayıtlar koydurmadı da Antakya ve İs- kenderun hakkında kayıtlar koydurdu. Alsas için ağlayanlar Senelerce Alsas Loren için ağlayan, heykellerinin üzerinden siyah örtüyü kaldırmıyan Fransa Türklerin Antak- ya ve İskenderun hakkındaki duygula- rını duymuyor mu? Montröde bir mu- kavele akdettik. O mukavelenin hüküm lerini gözönüne getirerek Fransa bu gibi işlerde bizi incitmemelidir. Sözle- rim hiç bir vakit hükümeti angaje et- mez. Ve hiç bir vakit hükümetin yapa» cağı işlere ilişmez. Tabii hudut Arkadaşlar Türkiyenin değeri 1921 dekinden çok ileri, çök yüksektir. Ben açık söylüyorum: Hükümet kabul eder, tekzip eder, Ben Akdenizden başlıya- rak dirseğe gidecek, o istikametten F:- ratın dirseğini bulacak tabii hududu !8- tiyorum. “ Bizimkini bize versinler ,, Demeyin ki, Yusuf Kemal hükümet- ten çıktı, haddini aştı, ileri gidiyor. Ha yır. Bunlar Türk tarihinin haklarıdır. 15 seneden beri her gün ilerilemekte o- (lan Türk gücünden gerilik beklenemez. Fazla birşey istemiyoruz. Bizimkinli bi- ze versinler.» dedi. : Hariciye Vekilinin teminatı Hatiplerin beyanatını müteakıp tek- rar kürsüye gelen Hariciye Vekili şun- ları söylemiştir; — «Söz söyliyen arkadaşlarımın beya - natlarının hepsidnde âcil, müşterek bir endişe var, o da Iskenderun ve Antak- ya havalisi halkının içinde bulundu - SON POSTA .. Eşref Şefiğe ( Baştarafı 8 inci sayfada ) dan okumuştur. Fakat onun pazar günü birdenbire ortadan sir oluverişi, en müfrit taraftarlarmı bile aleyhine döndürmüştür. Vâkıa ba firarile Tekirdağlı Hüseyin seçme- lere iştirik hakkını resmen kaybetmiştir. Ancak, Kara Ali ve Dinarlı: — Eker, diyorlar, tertip hey'eti itiraz et- merse, biz ona seçmelere girmek hakkını ve- rebiliriz. Maamafih siz onun gene kaçacağından emin olabilirsiniz!» O zaman, hâdisat: Kara Aliyi ve Dinarlıyı haklı çıkarmıştı, Şimdi sorarım cümle âleme: Yarım dünya Süleymanla, Arifi yenen Te- kirdağlı Hüseyin mi, yoksa Mülâyime galip gelen Maksos'u ve Kara Aliyi mağlüp eden Dinarlı Mehmet mi baş pehlivandır? Ve bugünkü halde, 400 dirhem yü- rekli bir sporcuya yakişan, Dinarlı Mehmet gibi er meydanına çıkıp raki- bi beklemek midir, yoksa Tekirdağlı Hüseyin gibi, etrafa birini saldırıp ke- nara sığınmak mıdır)» * Eşref Şefik, doldurduğu sütunlar- da adımı da anarken: «Terbiyesini pek iyi belli eden, haddini bilmeyen, bu zatle aramızda bir mesafe bulundur mak istedim!» cümlesini kullanmış! Onun «terbiye» den bahsedişi in- sana evvelâ bir tuhaf geliyor. Fakat gülmeyin çünkü böyle yüksek kelâm- İarı kulaktan kapmış olması bile bir falihayırdır. Hem bakın: Eşref Şefik, haddini de biliyor, ve aramızda bir mesafe bulun- ması lüzumunu da inkâra yeltenmi- yor. Onun kırk yılda bir de olsa, nok- sanını bilmesi, şayanı hayret bir irfan eseridir. Fakat şu haddini bilmeyen de kim? Mürettip hatası mı? Yoksa bu ben mi- yim? Yani Eşref Şefikle konuşacak kadar mütevazı davranan Naci Sadul- lah mı? Aramızda bir inesafe bulundurma- yacak kadar mütevazı davranışımın teşekkürü bu mu? O halde aramıza mesafe koymak mecburiyetindeyim : Ömer Rıza amcasından biraz ağır başlı Naci Sadullaktan| İstanbul Beşinci İcra Memurluğundan: | öleşls Ali Osmanın tasarrufunda olup Emniyet Sandığına birinci derecede ipotekli olan ve paraya çevrilmesine karar verilip tamamına (2750) lirs kıymet takdir olunan Erenköyünde Sahrayı Cedit mahallesinde eski Ka- yışdağı caddesinde yeni İmamefendi sokağında eski 18/1 ve yeni 19 No. İu şarken yeni küşat olunan tarik garben Hamit ve Hoca Ali bahçesi şima- | len ve cenuben sahibi ferağların diğer tarlası ile mahdut mezkür ev Hafız İmam sokağında No. taj 17 No. dır. Kapıdan içeri girildikte bir koridor | üzerinde dört oda bir musluk, bir helâ, merdiven altı zemini çimento mut- fak. Birinci kat, dar bir sofa üzerinde dört oda bir helâ odanın ikisinde tavanlar muşamba yağlı boyadır, Sofada çimento taras. İkinci kat iki çatı aralığı ile bir çatı odasından ibarettir. Binanın zemin kat altı bodrumdur. Elektrik vardır. Bahçede muhtelif meyva ağaçları tulumbalı kuyu kârgir bir ahır mevcuttur. Bina ahşaptır. Umum mesahası 918 m2 dir. Bundan 88 m2 bina 29 m2 mutfak 23 m2 ahirdir. Yukarda müştemilâ yazı ev açık arttırmaya vaz'edilmiştir. i hammenenin 40 7,5 nisbetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu (o hâmil (Oolmaları icap (Oeder. o Müterakim vergi, | tanzifat, tenviriye ve vakıf borçlârı borçluya aittir. Arttırma | şartnamesi 1/1/9037 tarihine (omüsadif Cuma günü dairede mahalli mahsusuna talik edilecektir. Birinci arttırması 21/1/937 tarihine müsadif Perşembe günü dairemizde saat 14den 16 ya kadar icra (edilecek birinci (arttırmada bedel kıymeti mu- hammenenin “675 ini bulduğu takdirde üste bırakılır. Aksi takdirde son arttırmanın teahhüdü baki kalmak üzere arttırma on beş gün daha temdit edilerek 5 /2/937 tarihine müsadif Cuma günü saat 14 ten 16 ya kadar dairede yapılacak ikinci arttırma neticesinde en çok arttıranm üstünde bırakılacaktır. 2004 numaralı İcra ve İflâs kanunı- nun 126 ıncı maddesine tevfikan hakları tapu sicillerile sabit olmıyan ipotekli alacaklarla diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair olan iddialarını ilân tarihinden itibaren 20 gün zarfında evrakı müsbitelerile birlikte daire- | mize bildirmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. im. vergi, tenviriye ve tanzifiyeden ve dellâliyeden ibaret olan Belediye rusumu ve Vakıf icaresi bedeli müzayededen tenzil olunur. ve 20 senelik vakıf icaresi taviz de müşteriye aittir. Daha fazla malümat almak isteyenlerin 936/699 numaralı dosyada mevcut evrak ve mahallen haciz ve takdiri kıymet raporunu görüp anlayacakları ilân olunur. (3279) ——— ——— İstanbul İkinci İflis Memurluğun - ŞE vi Asliye Hukuk Mahkemesin dan dönerler. En büyük vasıfları bu-| ğumuz müzakere devresindeki emniye hık, m ve ME Zolamiyadan bise ge tidir. Hükümetimiz bu mühim noktayı |2etecilik, masa komşusu Suad Derviş- daima gözönünde tutmuştur. Sayın|ten biraz feraset ve nezaket, Felek a- Bâşvekilim Obu ehemmiyetli mevzua | gabeysinden, M. Sami Karayel hoca- Fransa büyük elçisi ile mülâkatında |sindan bir nebze nükte, bir nebze bil- ehemmiyetle devam etmişti Büyük gi kapacağı ve haddini bileceği güne Meclisin bu hususta bügün gösterdiği |kadar muhtaç olduğu dersleri, benden ıstırabı bir direktif olarak telâkki etti-|değil, çırağım «Selim Tevfik» den a- gimi arzederim.» Hariciye Vekilinin sözleri Meclis Hariciye Vekilinin beyanatı- nı tasvip ettikten sonra saat beşte mü- zakerelerine nihayet vermiştir. Meclis Pazarteğiye toplanacatır, Yazan Bazan da gençliğimin en güzel se - nelerinde, beni inim inim inleten on dan intikam almak arzusu beni sarı - yor. İşte o zamanlarımda bütün kadın- harekete geçiyor ve onun acı ile, kıs- Kançlıkla kudurmuş bir hayvan gibi kıvrandığını görerek içim ferahlıyor. * Karlı, tipili bir akşamdı. Şirkette - bütün gün aşırı bir iş buhranile çalı « şan Muallâ ancak akşam yediden son- ra: ri diye nefes alabilmisti. — Bir senelik işin hepsi sanki bir güne birikmiş... Teşcümeler, yazilar “ve içtimalar... Başım çatlıyâcak gibi » Sağrıdı. Bir sıcak çay içip hemen yola © düzülmeli. Kendi kendine bunu söylerken pen- © Ocereye yaklaşmıştı. Dışarda o müthiş «bir hava vardı. Rüzgârla karışık sav- edi il “Son Posla,, nın edebi teirikası: 44 lığım, bütün ince ince öldüren ağlarım, vada uçuyordu. Çayını içerken garsona sordu: — Tramvaylar işliyor mu? — Saatte bir tramvay ya geçiyor, ya geçmiyor efendim. Bu havada na- sıl gideceksiniz bilmiyorum. — Bir otomobil bulamaz mıyım? — İmkânı yok efendim. Hep geçen taksiler dolu... Mua'llânın canı sıkılmıştı. Tâ Ni - şantaşına kadar yürüyerek gitmek pek zor olacaktı. yapardım ben? kolunu giydi.. mantosunu sıkı sıkı ka- padı. yi men? lacaktır. Naci Sadullah İstanbul lik şampiyonası B takımları maçları İstanbulik ş ampiyonası B takımla. rı arasında müsabakalara bu gün Ka- tutamadan: — Ay! Diye bağırarak başını çevirdi. linde şapkasile orada duruyor ve ona lümsedi, — Sizi korkuttum mu? dan : Müflis Dona Vayaki firmasının ikin- ci toplanması 16/12/936 tarihi olmak üzere ilân edilmiş ise de Bayrama te- sadüf ettiğinden 19/12/936 Cumartesi günü saat İl de alacaklılar ikinci top- lanmasının yapılacağı tashihan ilân o- Yunur, (27742) eken ssan sanane vamasannam aska aenAaN dıköy, Taksim, Şeref sahalarında yapı- lacaktır. Kadıköy sahasında: Fenerbahçe - Süleymaniy Hakem: Rıfkı Vefa - Hilâl Hakem: Samim Talâ Taksim stadında : Galatasaray - Anadolu Hakem: Sedat Beykoz - Güneş Hakem: Feridun Kılıç Selânikli Telci Sami varislerinden ö- iü Nevres Kurdun karısı Emine ve ki- zı Nuriye ve oğlu Naile: Davacı İstanbulda oturan Telci S& mi kızı Safiye Sabiha vekili Samsun &- vukatlarından Ali Fikri Hakgüden tata fından aleyhinize ikame olunan tapu kaydinin tashihi davasının gıyabınızda | cereyan eden muhakemesi neticesinö? Samsunda kâin 60/22/24/26 No.luma ğazalar tamamının tapu kaydinin Safi ye Sabiha namına çevrilmesine ve mü* dahalenizin men'ine kabili temyiz ol mak üzere 27/10/936 tarihinde kara! verildiği ikametgâhınızın meçhuliyeti dolayısile tebliğ makamına kaim olmak üzere keyfiyet ilân olunur. (769) İstanbul İkinci İflâs Memurluğun * kay Şeref stadında: 3 Topkapı - Eyüp Müflis Sami Polikarın tasfiye işi bi- Hakem: Bahaettin | tirilerek mahkemece iflâsın kapanm?* Beşiktaş - İstanbulspor sına karar verilmiş olduğu ilân olunur. Hakem: Halit — Bonsüvar Bay Taylan! Diyerek kapıya doğru yürüdü. (27743) Özkanı da beraber götürünüz. Fakat bu fırtınalı kar tipisi içine atılmayı - Ekrem bir adim atmış, onun önüne |niz... Size bunu söylemek için geldiği" Ekrem arkasında kalın paltosu, e-İgeçmisti. mi anlamıyor musunuz? Yeni baştan — Bu havada nasıl gideceksiniz? | hastalanırsanız ben ne yaparım? şefkat ve sevgiyle bakıyordu. Muallâ-| Ben otomobille geldim. Sizi Nişantaşı- nın korktuğunu görünce tatlı tatlı gü-İna bırakmama müsaade etmez misi - niz? — Teşekkür ederim; biz Bay Öz - Genç kız farkında olmadan kızar -İkanla yürümeğe karar verdik. mıştı. — Evet, sizi gitmiş sanıyordum. — Gitmiştim, fakat #onradan bazı kâğıtları yazıhanemde unuttuğumu hatırladım ve geldim. Muallâ bilâihtiyar pencereye baktı, İrümemekliğim için beni bekledi. Ekrem onun ne düşündüğünü anla - mıştı, — Evet, bir defa eve gittikten sonra Ekremin yüzü birdenbire mosmor, sonra sapsarı oldu. — Bay Özkanla mı?. — Evet efendim, onun da evi Ni » şantaşındadır, bu havada yalnız yü — Demek otomobille gitmek iste - miyorsunuz? — Hayır, teşekkür ederim.. bu havada tekrar dışarı çıkılmaz değil | yürümesini pek severim, Genç kız sersemlemiş gibi şaşkın gözlerle bakıyordu. Ellerini bir saniy€ onun ellerinde bırakmıştı. Fakat kalın eldivenlerinden geçen ateşin bütün vü” İcudünü yaktığını duyar duymaz irade" sini buldu ve: — Bonsuvar Bay Taylan! Diyerek kapıdan dışarı fırladı, koş “İkoşa merdivenleri indi. Dışarıda fırtınalı bir kar tipisi vardı? Ortalık karanlık mıydı? Muallâ ÖZ * karda Kanın koluna asılmış, bastonile bitene? tükenmez yolların karını sürükler — Allahtan ki yalnız değilim. Bay|lâzımdı. Yarın için hazırlanacak kâğıt- bakıyordu. Genç kızın sararmış yüzü, Özkanın davevi o tarafta olmasa ne larım var. Yavaş yavaş uzun lâstiklerini, kaş- miş, bastonunu almıştı. Gitmek isti -İçok benziyen bir acıma uyandırmıştı. — Gidiyor musunuz Bayan Dal -|kıp gitmek veya bir kaç dakika daha Hiç beklemediği bir dakikada patro-| mücadele ettikten sonra gitmeğe karar İlerim, siz otomobille gidiniz ve şoföre “rulan karlar körletici bir bulut gibi ha-'nun sesi onu korkutmuştu. Kendisini| verdi. ken konuşuyor, çok konuşuyor ve gü lüyordu. Bazı dakikalâr karlar kayboluyo” yerlerini bahar çiçeklerine veriyor, zan karanlıklar açılarak bin bir ıfiki* bir yaz günü vücudünü İçinin ateşi yorgun vücudünü pi bucaksız beyaz yollarda ağır bir yük gibi taşırken kendi kendisine tatlı bi“ ninni gibi tekrarlıyordu: y (Arkası var) mi? Fakat bu gece mutlaka çalışmam) O şimdi kapıya dayanmış, Muallâya titreyen elleri ve korkak gözleri onun Muallâ ağır ağır eldivenlerini giy -İkalbinde bir büyük kardeş şefkatine yordu, fakat Ekrem orada durmuş ken-|lik defa olarak önün ellerini tutmağa disine bakıyordu. Onu odaşında bıra-İve onu ismile çağırmağa cesaret etti: — Muallâ, bu havada yürümeyiniz, beklemek hisleri arasında bir saniye İrica ederim. İsterseniz ben burada bek- tekrar dönmesini söyleyiniz. İsterseniz! 4 yçsZ