28 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

28 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. GĞ j î(a.mutay Sancak güne birikmiş... Tencümeler, yazılar. 12 Sayfa ı kuvvetle müdafaa etti Bundan sonra söz alan Gaziantep me busü Remzi, Antakya Türklerinin istik lâl için nasıl çalıştıklarını, Fransanın, Suriyenin ve Lübnanın istiklâline doğ ru adım atarken nasıl orada yaşayan Türklerin istiklâlini anlayamamış ol - masının şayanı hayret olduğunu teba- rüz ettirdi. Berc Türk teminat istiyor Berç Türker: «Hatay Türklerini kurtarmak hepimi zin mukaddes bir vazifesidir. Mesele te ehhür kabul edemiyecek kadar ehem- miyetlidir. Hak, mantık, siyaset bizim lehimizedir. Fakat bu iş uüzayacaktır. Fransa devletinin de mandater sıfatını terketmek üzere olduğunu unutmıya- lım, Mesele halledilinceye kadar Sancak- taki kardeşlerimizin tazyik edilmiye - ceklerine dair Fransadan teminat alın- mış mıdıir?» dedi. Aka Gündüzün sözleri Akagğündüz : «Hatay meselesini Altatürk konuştu. Cumhuriyet hükümeti konuştu. Büyük Millet Meclisi konuştu. Bu üç konuşma ya Fransız dostluğu da cevap verdik- ten sonra bu mesele haklı olarak Mil- letler Cemiyetine sevkedildi. Bu cemi- yetin de Milletler arası haklarına, sulh larına karşı olan endişe ve dikkatini bildikten sonra Antakya ve İskende - run meselesi çantada kekliktir. Mesele yoktur.» dedi. “Kekliği silâhsız avluyorsun,, Bu sırada : «Sen galiba kekliği silâhsız avlıyor- sun» sözüne ÂAka Gündüz : «Keklik silâhla avlanır. Hatayı da i- cap ederse silâhla avlayacağız» dedi. Ve : Hataylılar, siz nasıl olsa kurtulacak sınız. Fakat kurtulacağınız güne kadar, emin olunuz ki bir kılınıza halel gelmi- yecektir. Kılınıza halel geldiği zaman icabatını Atatürkün devleti yapacaktır. Kütahya Mebusunun sözleri AkaGündüzden sonra söz alan Kütah ya mebusu Mehmet te: «Her meselede olduğu gibi, İsken- derun meselesi de daima Türk milleti- nin istediği gibi hallolunacaktır. Çün- kü Ataitürkten vaat alınmıştır.» dedi. Dolambaçlı dosltuntan ise İbrahim (Seyhan):-«Fransızlar, siya- setleri icabı olarak, işi oyalıyorlar: Ak şamleyin söz verirler. Sabahleyin on - dan dönerler, En büyük vasıfları bu- dur. Böyle dolambaçlı dostluktan ise, mert düşmanı severir, Onların, Alsas Loreni değil, Parisi ne kadar Fransaya gerekse, Antakya ve İskenderun da o kadar bize gerektir.» dedi. “Tarihe karşı,, Yusuf Kemal: «Antakya meselesinin bizim lehimize halledileceğine katiy- yen emin olarak Milletler Meclisine git tiğini görüyorum, Ve bundan çok mem nunum. Her vakit Hariciye Vekâletin- den temennim vardı: Ah şu hudut kalk sa! diyordum. Bütün tarihe karşı, ve kendisi Fran- sadadır, Franklen Buyyona karşı açık söylüyorum: Müzakerenin başından ni- hayetine kadar Türk murahhasları ta- 'rafından Antakya ve Iskenderün hava- lisi Türktür, Türk burayı behemehal alacaktır, sözü tekrar edilmiştir. Türke Fransa ile o vakit görüştüğü zaman im paratorluğun dörtte üçünü vermiştir. Niçin Halep hakkında, Şam hakkında kayıtlar koydurmadı da Antakya ve Is- kenderun hakkında kayıtlar koydurdu. Alsas için ağlayanlar Senelerce Alsas Loren için ağlayan, heykellerinin üzerinden siyah örtüyü kaldırmıyan Fransa Türklerin Antak- ya ve İskenderun hakkındaki duygula- rını duymuüyor mu? Montröde bir mu- kavele akdettik. O mukavelenin hüküm lerini gözönüne getirerek Fransa bu gibi işlerde bizi incitmemelidir. Sözle- rim hiç bir vakit hükümeti angaje et- mez. Ve hiç bir vakit hükümetin yapa- cağı işlere ilişmez. Tabii hudut Arkadaşlar Türkiyenin değeri 1921 dekinden çok ileri, çok yüksektir. Ben açık söylüyorum: Hükümet kabul eder, tekzip eder. Ben Akdenizden başlıya- rak dirseğe gidecek, o istikametten Fı- ratın dirseğini bulacak tabit hududu is- tiyorum. « Bizimkini bize versinler:,, Demeyin ki, Yusuf Kemal hükümet- ten çıktı, haddini aştı, ileri gidiyor. Ha yır. Bunlar Türk tarihinin haklarıdır. 15 seneden beri her gün ilerilemekte o- ,lan Türk gücünden gerilik beklenemez. Fazla birşey istemiyoruz. Bizimkini bi- ze versinler.» dedi. Hariciye Vekilinin teminatı Hatiplerin beyanatını müteakıp tek- rar kürsüye gelen Hariciye Vekili şun- ları söylemiştir: ğ «Söz söyliyen arkadaşlarımın beya - natlarının hepsidnde âcil, müşterek bir endişe var, o da Iskenderun ve Antak- ya havalisi halkının içinde bulundu - ğumuz mMüzakere devresindeki emniye tidir. Hükümetimiz bu mühim noktayı daima gözönünde tutmuştur. Sayın Başvekilim bu ehemmiyetli mevzua Fransa büyük elçisi ile mülâkatında ehemmiyetle devam etmiştir. Büyük Meclisin bu hususta bügün gösterdiği ıstırabı bir direktif olarak telâkki etti- ğimi arzederim.» Hariciye Vekilinin sözleri Meclis Hariciye Vekilinin beyanatı- nı tasvip ettikten sonra saat beşte mü- zakerelerine nihayet vermiştir. Meclis Pazartesiye toplanacatır. T n SON POSTA — — Naci Sadullahtan Eşref Şefiğe ( Baştarafı 8 inci sayfada ) dan okumuştur. Fakat onun pazar günü birdenbire ortadan sır oluverişi, en müfrit taraftarlarını bile aleyhine döndürmüştür. Vâkıa bu firarile Tekirdağlı Hüseyin seçme- lere iştirâk hakkını resmen kaybetmiştir. Ancak, Kara Ali ve Dinarlı: — Eğer, diyorlar, tertip hey'eti itiraz et- mezse, biz ona seçmelere girmek hakkını ve- rebiliriz. Maamafih siz onun gene kaçacağından emin olabilirsiniz!» O zaman, hâdisat Kara Aliyi ve Dinarlıyı haklı çıkarmıştı. Şimdi sorarım cümle âleme: Yarım dünya Süleymanla, Arifi yenen Te- kirdağlı Hüseyin mi, yoksa Mülâyime galip gelen Maksos'u mağlüp eden Dinarlı Mehmet mi baş pehlivandır? Ve bugünkü halde, 400 dirhem yü- rekli bir sporcuya yakişan, Dinarlı Mehmet gibi er meydanına çıkıp raki- bi beklemek midir, yoksa Tekirdağlı Hüseyin gibi, etrafa birini saldırıp ke- nara sığınmak mıdir?» K Eşref Şefik, doldurduğu sütunlar- da adımı da anarken: «Terbiyesini pek iyi belli eden, haddini bilmeyen, bu zatle aramızda bir mesafe bulundur- mak istediml» cümlesini kullanmış! Onun «terbiye» den bahsedişi in- sana evvelâ bir tuhaf geliyor. Fakat gülmeyin çünkü böyle yüksek kelâm- ları kulaktan kapmış - olması bile bir falihayırdır. Hem bakın: Eşref Şefik, haddini de biliyor, ve aramızda bir mesafe bulun- ması lüzumunu da inkâra yeltenmi- yor. Onun kırk yılda bir de olsa, nok- sanını bilmesi, şayanı hayret bir irfan eseridir. Fakat şu haddini bilmeyen de kim? Mürettip hatası mı? Yoksa bu ben mi- yim? Yani Eşref Şefikle konuşacak kadar mütevazı davranan Naci Sadul- lah mı? Aramızda bir mesafe bulundurma- yacak kadar mütevazı teşekkürü bu mu? O halde aramıza mesafe koymak mecburiyetindeyim : Ömer Rıza amcasından biraz ağır başlı lık, patronu M. Zekeriyadan bir az ga- zetecilik, masa komşusu Suad Derviş- ten biraz feraset ve nezaket, Felek a- gabeysinden, M. Sami Karayel hoca- sından bir nebze nükte, bir nebze bil- gi kapacağı ve haddini bileceği güne kadar muhtaç olduğu dersleri, benden değil, çırağım «Selim Tevfik» den a- lacaktır. Naci Sadullah “İstanbul lik şampiyonası B takımları maçları İstanbullik ş ampiyonası B takımla- rı arasında müsabakalara bu gün Ka- davranışımın ve Kara Aliyi, , . v İstanbul Beşinci İera Memurluğundan: Ali Osmanın tasarrufunda olup Emniyet Sandığına birinci derecede ipotekli olan ve paraya çevrilmesine karar verilip tamamına (2750) lira kıymet takdir olunan Erenköyünde Sahrayı Cedit mahallesinde eski Ka- yışdağı caddesinde yeni İmamefendi sokağında eski 18/1 ve yeni 19 No. lu şarken yeni küşat olunan tarik garben Hamit ve Hoca Ali bahçesi şi len ve cenuben sahibi ferağların diğer tarlası ile mahdut mezkür ev Hafız İmam sokağında No. taj 17 No. dır. Kapıdan içeri girildikte bir koridor üzerinde dört oda bir musluk, bir helâ, merdiven altı zemini çimento mut- fak. Birinci kat, dar bir sofa üzerinde dört oda bir helâ odanın ikisinde tavanlar muşamba yağlı boyadır. Sofada çimento taras. İkinci kat iki çatı aralığı ile bir çatı odasından ibarettir. Binanın zemin kat altı bodrumdur. Elektrik vardır. Bahçede muhtelif meyva ağaçları tulumbalı kuyu kârgir bir ahır mevcuttur. Bina ahşaptır. Umum mesahası 918 m2 dir. Bundan 88 m2 bina 29 m2 mutfak 23 m2 ahırdır. Yukarda müştemilâtı yazılı ev açık arttırmaya vaz'edilmiştir. ; Arttırma peşindir. Arttırmaya iştirâk edecek müşterilerin kıymeti mu- hammenenin 95 7,5 nisbetinde pey akçesi veya milli bir bankanın teminat mektubunu — hâmil — olmaları icap — eder. Müterakim — vergi, tanzifat, tenviriye ve vakıf borçları borçluya aittir. Arttırma şartnamesi İ / 1 / 937 tarihine müsadif Cuma günü dairede mahalli mahsusuna talik edilecektir. Birinci — arttırması 21/1/937 tarihine müsadif Perşembe günü dairemizde saat 14 den 16 ya kadar icra edilecek birinci arttırmada bedel kıymeti —mu- hammenenin *»75 ni bulduğu takdirde üste bırakılır. Aksi takdirde son arttırmanın teahhüdü baki kalmak üzere arttırma on beş gün daha temdit edilerek 5 / 2 / 937 tarihine müsadif Cuma günü saat 14 ten 16 ya kadar dairede yapılacak ikinci arttırma neticesinde en çok arttıranın üstünde bırakılacaktır. 2004 numaralı İcra ve İflâs kanunu- nun 1261ncı maddesine tevfikan hakları tapu sicillerile sabit olmıyan ipotekli alacaklarla diğer alâkadaranın ve irtifak hakkı sahiplerinin bu haklarını ve hususile faiz ve masarife dair olan iddialarını ilân tarihinden itibaren 20 gün zarfında evrakı müsbitelerile birlikte daire- mize bildirmeleri lâzımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicillerile sabit olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalırlar. Müterakim vergi, tenviriye ve tanzifiyeden ve dellâliyeden ibaret olan Belediye rusumu ve Vakıf icaresi bedeli müzayededen tenzil olunur. ve 20 senelik vakıf icaresi taviz de müşteriye aittir. Daha fazla malümat almak isteyenlerin 936/699 numaralı dosyada mevcut evrak ve mahallen haciz ve takdiri kıymet raporunu görüp anlayacakları dan : Müflis Dona Vayaki firmasının ikin- ci toplanması 16/12/936 tarihi olmak üzere ilân edilmiş ise de Bayrama tle- sadüf ettiğinden 19/12/936 Cumartesi günü saat |1 de alacaklılar ikinci top- lanmasının yapılacağı tashihan ilân o- lunur. (27742) dıköy, Taksim, Şeref sahalarında yapı- lacaktır. Kadıköy sahasında: Fenerbahçe - Süleymaniy Hakem: Rıfkı Vefa - Hilâl Hlakem: Samim Talü Taksim stadında : Galatasaray - Anadolu — Hakem: Sedat Beykoz - Güneş Hakem: Feridun Kılıç Şeref stadında: Topkapı - Eyüp Hakem: Bahaettin Beşiktaş - İstanbulspor Hakem: Halit “Son Posta,, nın edebi tefrikası: 44 Yazan: Muszzez Tahsin Berkand Bazan da gençliğimin en güzel se - nelerinde, beni inim inim inleten on- dan intikam almak arzusu beni sarı - yor. İşte o zamanlarımda bütün kadın- lığım, bütün ince ince öldüren ağlarım harekete geçiyor ve onun acı ile, kıs-| kançlıkla kudurmuş bir hayvan gibi kıvrandığını görerek içim ferahlıyor. * Karlı, tipili bir akşamdı. Şirkette bütün gün aşırı bir iş buhranile çalı - şan Muallâ ancak akşam yediden son- rat «Oh!» diye nefes alabilmişti. — Bir senelik işin hepsi sanki bir — we içtimalar... Başim çatlıyacak gibi — ağrıdı. Bir sıcak çay içip hemen yola Ça $ '4'4 ei V, İ ; et SAĞ düzülmeli, Kendi kendine bunu söylerken pen- cereye yaklaşmıştı. Dışarıda — müthiş bir hava vardı. Rüzgârla karışık sav- rulan karlar körletici bir bulut gibi ha- ça e Ü isü'E N P ŞÇT ŞU SŞ N a vada uçuyordu. Çayını içerken garsona sordu: — Tramvaylar işliyor mu? — Saatte bir tramvay ya geçiyor, ya geçmiyor efendim. Bu havada na- sıl gideceksiniz bilmiyorum. — Bir otomobil bulamaz mıyım? — İmkânı yok efendim. Hep geçen taksiler dolu... Muallânın canı sıkılmıştı. Tâ Ni - şantaşına kadar yürüyerek gitmek pek zor olacaktı, — Allahtan ki yalnız değilim. Bay Özkanın da-evi o tarafta olmasa ne yapardım ben? Yavaş yavaş uzun İlâstiklerini, kaş- kolunu giydi.. mantosunu sıkı sıkı ka- padı. Ş — Gidiyor musunuz Bayan Dal - men? ) : Hiç beklemediği bir dakikada patro- nun sesi onu korkutmuştu. Kendisini e CA tutamadan : —Ay! Diye bağırarak başını çevirdi. Ekrem arkasında kalın paltosu, e- linde şapkasile orada duruyor ve ona şefkat ve sevgiyle bakıyordu. Muallâ- nin korktuğunu görünce tatlı tatlı gü- lümsedi. — Sizi korkuttum mu? Genç kız farkında olmadan kızar - mıştı. — Evet, sizi gitmiş sanıyordum. — Gitmiştim, fakat sonradan bazı kâğıtları yazıhanemde — unuttuğumu hatırladım ve geldim. Muallâ bilâihtiyar pencereye baktı. Ekrem onun ne düşündüğünü anla - mıştı. — Evet, bir defa eve gittikten sonra 'bu havada tekrar dışarı çıkılmaz değil mi? Fakat bu gece mutlaka çalışmam lâzımdı. Yarın için hazırlanacak kâğıt- larım var. Muallâ ağır ağır eldivenlerini giy - miş, bastonunu almıştı. Gitmek isti - yordu, fakat Ekrem orada durmuş ken- disine bakıyordu. Onu odaşında bıra- kıp gitmek yveya bir kaç dakika daha beklemek hisleri arasında bir saniye mücadele ettikten sonra gitmeğe karar verdi. — Bonsuvar Bay Taylan! Diyerek kapıiya doğru yürüdü. Ekrem bir adım atmış, onun önüne geçmişti. — ; : — Bu havada nasıl gideceksiniz? Ben otomobille geldim. Sizi Nişantaşı- na bırakmama müsaade etmez misi - niz? — Teşekkür ederim; biz Bay Öz - kanla yürümeğe karar verdik. Ekremin yüzü birdenbire mosmor, sonra sapsarı oldu. — Bay Özkanla mı?. — Evet efendim, onun da evi Ni « şantaşındadır, bu havada yalnız yü - rümemekliğim için beni bekledi. — Demek otomobille gitmek iste - miyorsunuz ? — Hayır, teşekkür ederim.. karda yürümesini pek severim. O şimdi kapıya dayanmış, Muallâya bakıyordu. Genç kızın sararmış: yüzü, titreyen elleri ve korkak gözleri onun kalbinde bir büyük kardeş şefkatine çok benziyen bir acıma uyandırmışti. İlk defa olarak onun ellerini tutmağa ve onu ismile çağırmağa cesaret etti: — Muallâ, bu havada yürümeyiniz, rica ederim, İsterseniz ben burada bek- lerim, siz otomobille gidiniz ve şoföre tekrar dönmesini söyleyiniz. İsterseniz |tükenmez yolların karını ilân olunur. (3279) B ci İstanbul İkinci İflâs Memurluğun -| Samsun Asliye Hukuk Mahkemesin den: Selânikli Telci Sami varislerinden ö- - lü Nevres Kurdun karısı Emine ve kı- zı Nuriye ve oğlu Naile: Davacı İstanbulda oturan Telci Sa: mi kızı Safiye Sabiha vekili Samsun âa- vukatlarından Ali Fikri Hakgüden tara fından aleyhinize ikame olunan tapll kaydinin tashihi davasının gıyabınızda cereyan eden muhakemesi neticesinde Samsunda kâin 60/22/24/26 No. lu ma Bazalar tamamının tapu kaydinin Safi ye Sabiha namına çevrilmesine ve mü- dahalenizin men'ine kabili temyiz ol- mak üzere 27/10/936 tarihinde karal verildiği ikametgâhınızın meçhuliyeti dolayısile tebliğ makamına kaim olmak üzere keyfiyet ilân olunur. (769) —— İstanbul İkinci İflâs Memurluğun * dan : Müflis Sami Polikarın tasfiye işi bi- tirilerek mahkemece iflâsın kapanma- sına karar verilmiş olduğu ilân olunur- (27743) Özkanı da beraber götürünüz. Fakat bu fırtınalı kar tipisi içine atılmayı * nız... Size bunu söylemek için geldiği- mi anlamıyor musunuz? Yeni baştan hastalanırsanız ben ne yaparım? Genç kız sersemlemiş gibi şaşkın gözlerle bakıyordu. Ellerini bir saniye onun ellerinde bırakmıştı. Fakat kalın eldivenlerinden geçen ateşin bütün vü- cudünü yaktığını duyar duymaz irade* sini buldu ve: — Bonsuvar Bay Taylan! Diyerek kapıdan dışarı fırladı, koşa koşa merdivenleri indi. Dışarıda fırtınalı bir kar tipisi vardı” Ortalık karanlık mıydı? Muallâ Öz * kanın koluna asılmış, bastonile bitme? sürükler ken konuşuyor, çok konuşuyor ve gü lüyordu. Bazı dakikalar karlar kayboluyor: yerlerini bahar çiçeklerine veriyor, bâ” zan karanlıklar açılarak bin bir işıklı bir yaz günü vücudünü yakıyordu: İçinin ateşi yorgun vücudünü uçsu? bucaksız beyaz yollarda ağır bir Yü_k gibi taşırken kendi kendisine tatlı bil ninni gibi tekrarlıyordu: AY a a. B

Bu sayıdan diğer sayfalar: