SON POSTA Gönlümde kalan kadın Gerindi şöyle baktı, İçimi deldi yaktı.. Şarapnel gibi çaktı, Gönlümü alan kadın.. * Bir alev gibi kalktı, Damarlarıma aktı, Beni çıldırtacaktı, Gönlümü çalan kadın.. * Şakıyan bir bülbüldü, Gönlümde kalan kadın.. * Sevmedin beni neden; Ne dün, hem de ne bugün, Umduğum sevgin bütün, Yalandı yalan kadın.. Ziya Vehbi — Şarkı söyliyen kim? — Bay! — Anlaşılan bugün yeni bir manto ısmarladığımdan haberi yok. yor mu, demiş.. Çocuklar Kız çocük; oötür, erkek çocuk ©- Kız dedi, Erkek çocuk kalktı. Anaları, babaları gördüler: — Ne oynuyorsu - nuz? — Karı kocalık! çocuk; ... Yer ya — Damadım, kı - zımın bütün servoti ni bir ay içinde ye - yip bitirdi. — Kızınızın bü - tün Görveti neden baretti? — On tane tavuk. tan. — Ağımızı çok iyorsunuz. ynananızla konuşluğunuz zaman aç - tığınız kadar 'cun::ı.m Ka — Haberin var mı; N ö zesi'üla Wknî.mnm;ş_ eclâ bir tayya- , Yükseklerde idi. Tabii ge Maerem eee eee — Bayan, Kırıcı hizmetçisini çağırdı: parası aylığını geçti, şimdi ne yapı * ğ - cağız ... Miyet — Bana üç gün izin verir misiniz? — Ne yapacaksınız? Dedikodu Güzel Fıkralar — İstediği oldu demektir. Gözü hep yemarem — Bir ay içinde kırdığın tabakların — Tabil aylığımı arttıracaksınız'. Memur izin istedi: — Bir devri âlem seyahati yap - —Esiğ Şüyor. — mak niyetindeyim de.. kün! Tek tek K Bayan iskarpinle. dat işaretini rini istedi. Hizmet - çi bir çift iskarpin getirdi; bayan is - karpinlere baktı: — İskarpinleri a - hirken dikkat etme- din mi? Teki başka, teki başka. Hizmetçi gitti, ge- ri döndü: — Tuhaf şey ba « yan, dedi, gardro - bunuz altındaki is - karpinlerin de - teki başka, teki başka, — Benim sevdiğim kadın ateş gi- bi olmalıdır. — Mevsim değişti değil mi? * Yazın hiç te böyle düşünmü - yordun. — Süheylâ çok kaba bir kızmış.. — Neden? — Neden olacak, robumu terzi * den alamadığımı bildiği halde dü- gününü bir hafta ;edktlmedl. —e e Gan misin sahah sabah gürültü edip beni uyandıran?.. Al sana!.. — Bir kadın, sersem hâlâ yatı - Ü Anladım, karım sormuştur. paradan çok kıy metlidir. Oğlu cevap verdi — Öyle amma dâ satın a- kasın fa vurursa bu neye işarettir. j de- — Saatin tamir ettirilmesi lâzım geldiğine! Kılıbık idam mahkümuna sordular: — Son arzunuz nedir? — Vallahi bilmem, bir kere karıma danışayım, cevap veririm. | SER YA aelaninsaern -— — Şu hayvanın dişlerini sö imdat işareti Hasis trende im - çekti, tren birdetibire dur. du. Kondüktörler ko şuştular. — İmdat işaretini kim çekti” Hasis cevap verdi: — Ben çektım. — Neye? — Pencerenin ö - nünde paramı sağı- yordum. — Elimden bir kuruş — kaydı, pencereden — dışarı düştü. Onu #laca - ba- |3 | Tarihten Sayfalar: Fatih ve hocası henüz | İkinci Murat oğlu Mehmedi küçükten memleket işlerile k yetiştirmek istemişti. Ya- bir Mla, hocalar ve uşaklar, r vardı Mehmet (Fatih Sultan Meh- zekâsı derecesinde de vermek, yahut onun ver - emirlere dikkat etmek şöyle dur- ine em dij sun kendi hava ve hevesindeydi. Ma- | ye sarayının içinde her gün bir kaç azlık, bir muziplik, bir gürültü yar çıkıyordu. Lâlasının, korktuğu için o - |let hizmetinde bunca vezirlik ümli yermesi, yaramaz şehzadenin | uğ çileden çıkmasına sebep © | Sehzade Mehme' hele Kur'an oku - maktan hiç hoşlanmıyordu. Saraydaki |Rum ve Lâtin 'cıri_velerle Çatır çatır l konuştuğu halde arapça ile başı hoş de- | gildi. İkinci Murat vakit vakit adam | göndererek oğlunun halini soruyordu. Vezir en sonra: l Şehzade okumuyor. Burada hiç kimse onunla başa çıkamıyor. Derheğe mecbur kaldı. Bu haber ikinci Murada gittiği za- man padişahın çok canı sıkıldı. Bir yıl önce Molla Yegân adındaki meşhüur hoca haçtan dönmüş ve Mol - la Göraniyi İstanbula getirmişti. Pa- dişah Molla Yegân'a: — Bize ne getirdin? Diye sordu. — Bir hoca getirdim ki eşi yoktur. — Kimdir? Molla Yegân hemen Molla Görani- yi padişaha takdim etmişti. Padişah bu yeni hoca ile konuşmuş, bazı bahisler üzerinde epeyce durmuş ve onun gerek ilmine ve gerek açık ve tok sözlerine hayran olmuştu. Molla — Göraniye — önce Kaplıca medresesi, daha sonra da Yıldırım Be- yazıt medresesi verilmişti. Hoca orada az zamanda meşhür olmuştu. İkinci Murat, şehzade Mehmedin terbiyesine işte bu hocayı göndermeğe karar ver- di. Onu çağırdı. — Maksadını anlattı ve bir de sopa vererek: — Dilediğin gibi kullanabilirsin. Ye- ter ki adam olsun! Dedi. * Şehzade Mehmet yeni hocasile kar- şılaştığı zaman onu pek ciddi ve çatık kaşlı buldu. Fakat gene aldırmadı. Hat- tâ elindeki sopayı görünce! — Vay, siz üç ayaklı imişsiniz. Diyerek alay etti. Fakat hoca ona çıkıştı: — Uslu dur, sözlerimi dinle ve de - diklerimi yap, yoksa seni bu sopa ile döverim. Babandan böyle emir ve izin aldım. Şehzade böyle bir muameleye hiç a- lışkın değildi. Kahkahalarla gülmeğe başladı. Fakat haca onun omuzuna vurunca, şakası olmadığı hemen anlaşıldı. Şehzade Mehmet ondan sonra arlık mum olmuştu. H © Şehzade Mehmet Padişah olunça hocasını hatırlayarak çağırttı. Bütün vezirler Padişahın önünde yerlere kapandıkları halde Molla Görani “ esselâmülaleyküm ,, dedi ve elini uzattı. Fatih onu vezir yapmak istiyordu. Bu teklife de “ Beni kitaplarım ve talebelerimle başbaşa bırakın! ,, cevabını verdi lere ka; Mükemmel bir surette okuyor ve söz yaşlarında iken Manisaya va- | dinliyordu, * hzade Mehmet, padişah olunca he- ocasını hatırladı. Onu çağırttı. hin önünde yer- de Molla Görani için elini uzatti. na kadar yürüdü: mde senin irşadınla ştim. Padişahlığımda da yardımcı olmanı dilerim. Sehi vezir yapıyorum. — Vezirlik benim işim değildir. D şanlar var, Beni kitaplarım ve ta- nle başbaşa bırakın! h zorladı, lâkin hoca kabul et - medi. Bunun üzerine onu Bursaya'ka- di yaptı. Lâkin çok geçmeden bir saray çavu- şu Fatihin bir emrini gelirdi. Molla eb Görani onu okudu: — Bu şeriate uygun değildir. Diyerek yırttı: — Ne yaparsın bre hoca! Sen canı - na mı susadın? Diye çıkışan çavuşu da kovdu. Fatihle araları açıldı ve darılıp Misı- ra gitli. Mısırda Kaytbay onu büyük hür - metle karşıladı. Fatih, arkasından adamlar gönderdi ve onu geri getirdi. Tekrar Bursaya ka- di olduü. * Molla Görani, Fatihin vezirlerini: — Mahmut!.. Mehmet!.. Davut!.. Diye bağırarak çağırırdı. Bir bayram günü Fatih Sultan Meh- met hocasını divanda göremedi: — Hasta mıdır? Sorun! Diye adamlar gönderdi. Gidenler döndüler ve: . — Sultanım, yollar çamur olduğun- dâan gelmiyor. Dediler, Fatih hemen adamlarına çıkıştı: — 'Tez, arabamı yollayın. Niçin söy- lemeden yapmazsınız? Dedi. Bir zamanlar Fatihe et yemek - iyi gelmiyordu. Molla Görani: — Vücuda yaramıyan bir yiyecek ha- ramdır. Perhiz et! i. Fatih onu bir gün alakoydu. Karşı karşıya geçtiler ve ortaya bir sahan içinde et geldi. Molla Görani ye- di. Fatih dedi ki: g — Siz de haramdan yediniz. — Benim önüme helâli gelmiştir. Padişah sahanı çevirdi: — Bu sefer haram yediğinizde şüp- be kalmadı. — Hayır, sizin önünüzde haram ve benim önümde helâl kalmadığı için çe- virdiniz. Turan Can Yurttaş ! 'TTürk parası, kaya gibi sağlam du- ruyor. a En emin tasarruf parası, Türk pa- rasıdır.