24 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KE. eh — ” W SF , — tü S d el Ö di- B N zi SÜa kaldırmış; Sayfa SON POSTA “"_SJ"_' Posta ,, nınrtefril(ası: g Mülâzun —Cemil'in ülabeti â A,R. Vagon penceresine kollarını dayamış olan Cemilin gözleri istasyonun rampasını dolduran kalabalık üzerinde dolaşırken birdenbire Nergizin gözlerile karşılaştı. Kızın yumuk sarı elâ gözlerinde henüz dağılmamış iri birer damla yaş vardı Eğer, böyle meçhul bir âkıbete yürü- memek.. ve firar etmek isterseniz, ya- rın sabah bana bir kelime ile cevab ve- riniz. Zannederim ki sizi, yarın değil; öbür gün sevkedecekler... Bu kâğıdı okuduktan sonra derhal imha ediniz. | Cemil, şaşırmıştı... Elindeki pus - lanın münderecatından ziyade, Nergi- zin gösterdiği cesaret ve fedakârlığa hayrette kalmıştı : — Ah, Allahim!.. Ne kan.. ne kan?. Eğer bu kan israf edilmese.. onun asil kaynakları birleştirilse.. bütün dünya, Türk milletinin esiri olur. Diye mırıldandi. Cemil; o geceyi tamamile uyku - suz, ve derin düşüncelerle geçirmişti. Bir aralık düşünceleri, firar cihetine de temayül eylemişti. Fakat, bu firar tertibatının habef alınması, ve kızla - rın da yakalanması ihtimali aklına ge- lir gelmez derhal bu fikirden vazgeç - miş: - k — Mukadderata tâbi olmaktan baş- ka çare yok. Yolumuza devam. Kararını vermisti. * (Tiflis) istasyonundan (şimal hat- tı) na hareket eden tren uzun düdü - ğünü çalmış; vagonların tekerlekleri, gıcırdıya gicirdiya dönmeye başlamış- tı. Pencereye kollarını dayamış olan Cemilin gözleri, istasyonun rampasını dolduran kalabalık üzerinde dolaşır - eken, birdenbire (Nergiz) in gözlerile — /karşılaşmıştı. Nergiz, uzun ve siyah bir pelerine sarılmış; pelerinin yüksek yakalarını demir direklerden - birine dayanmıştı. Yüzünün sınık ve mat “Tengi, büsBttün sararmıştı. Yumuk ve sarı elâ gözlerinde, henüz dağılamı - yan iri birer damla yaş vardı. Solgun dudakları, cebri bir tebessümle geril - mişti. Eldivenli elini sağ kaşının kena- rina kadar kaldırmış; Cemile askerce bir selâm göndermişti... Cemil, bir - denbire derin bir heyecan ile titremiş- ti. Kendisini buraya kadar tâkib eden bu vefakâr kıza ne suretle mukabele edeceğini kestirememişti. O heyecanın verdiği bir şuursuzlukla elini kaldı - rarak: — Yaşa, koca Türk kızı. Seni, ebe- diyen unutmıyacağım. Diye seslenmişti. Eğer başka bir zaman ve başka bir yerde olsaydı, bu sözler derhal nazarı dikkati celbeder; Çarlık Rusyanın ca- susları tarafından her ikisi de birer fe- Iakete sumklenebılırdı Fakat, bu sah- Saen heti -. üktem ae Nöbetci FHeczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: a| Aksarayda : (Şeref). Alemdarda : (Eş- ref Neş'eti. Bakırköyünde : (EMlâl). Be- yazıtta : (Asador Vahram). Eminönün - de : (Salih Necatl). Fenerde : (Hüsa - meddin). Karagümrükte : (Kemal). Kü- çükpazarda : (Necati). Samatyada : | (Teofilos). Şehremininde : (Â, Hamdi). Sehzadebaşında : (Asaf). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada : (Hüşeyin Hüsnü). Hasköyde: (Barbut). Kasımpaşada : (Vasıf). Mer- kez nahiyede : (Dellâ Suda, Kinyoli). Şişlide : (Nargileciyan). Taksimde : (Li- moönclyan). " Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada: (Merkez). Heybelide: (Yu - sufi. Kadıköy Muvakkithanede : (Sa- adet). Kadıköy Söğütlüçeşmede : (Hu - j Ifısı Osman). Üsküdar Ça:r;ıboym | teieıdı. ne, bir kaç sâniyeden fazla devam et - inemişti. Ve istasyonun gürültüsü ara- sında, kayboluvermişti. * Ertesi günün zeval vaktine kadar devam eden bir yolculuktan sonra, (Orsk) a gelmişlerdi. Bir küçük zabit ile iki neferden ibaret olan Cemilin muhafızları, onu doğruca askeri polis dairesine götürerek mevki kumanda- nına teslim etmişlerdi. Mevki kumandanı, biraz kaba bir adam olmakla beraber, aldığı emre bi- nâen Cemile nazik davranmıya gay - ret etmiş; bir tercüman buldurup ge- tirmiş.. Cemil ile aralarında şöyle bir müuhavere geçmişti: — Binbaşı Cemil bey, sizsiniz?. — Evet. Benim. — Sizin hakkınızda aldığım emir, şu merkezdedir... Grandük Nikola hazretlerinin halalarının çiftliğinde i- kamet edeceksiniz. — Âlâ , — Çiftlik, buraya pek uzak de - ğildir. — O da, âlâ. — Çiftliğin bir kısmı, Kazak alay - larından birine depo vazifesi ifa et - mektedir. — Beni, alâkadar etmez. — Yani, bunu söylemekten maksa- dım; çiftlikte ikametiniz esnasında, si- ze bu deponun kumandanı tarafından nezaret edilecektir. — O da, sizin bileteğiniz iş. — Vazifem itibarile size bir teklif- te bulunmak mecburiyetindeyim. — Buyurunuz. — Çiftlik; bir üsera karargâhı olma- dığı için, orada hemen hemen kâmilen serbest kalacaksınız. Bu vaziyetten is- tifade ederek, memleketinize firar et- miyeceğinize dair askerlik namusunuz üzerine yemin etmeniz lâzım. — Dostum!.. Yemin teklif etmek de, yemin etmek de; pek o kadar ho- şa giden bir şey değildir... Hele, ben.. yemin etmeyi hiç sevmem. Fakat.. hadi, hatırınızı İkırmış olmiyayım... Memleketime firar etmeye değil, böy- le bir şeyi aklımdan bile geçirmiyece - gime; askerlik şeref ve namusum ü- zerine yemin ediyorum. — Pekâlâ.. bu iş de oldu, bitti..: Lütfen şu çayınızı içiniz. Şu taze çav- dar ekmeği ile şu küçük fıçıdaki hav- |/ yarı son lokmasına kadar yeyiniz. Si- zi çiftliğe götürecek olan kızak, aşa - gıda bekliyor. * Üç at koşulu olan kızak, yıldırım | sür'atile çiftliğin kapısından girer - | ken; kızağı süren 'Kırgız) elindeki kırbacın ucunu orada yükselen dört| köşe bir taşa uzatmış: — İşte.. Avrupa ile Asyanın bir - leştiği nokta... Diye bağırmıştı. Ve bir saniye sonra da, k: - zak Avrupa kıt'asından çıkmış; AÂs- ya topraklarına dalmıştı. Kızak, büyücek, yayvan, bir katlı bir binanın üç basamaklı merdiveni ö- nünde durmuştu. Kızağın arkasında oturan, - mevki kumandanının - emir çavuşu, derhal yere atlamış, binadan içeri koşmuştu, Çiftlik hademeleri birer ikişer gel- mişler, kızağım etrafına dizilmişlerdi. Cemilin kızaktan ımneomı beklemek— SA Soıı Posta » Nin zabıta romanı: 9 Yazan : Hagh Austin AP.AJ'ND İngilizceden çeviren : Hasnun Usa Ölüm saati teyid edilsin!. —ai — Havuz başımdan tenis kortunu görmek mümkün müdür? — Hayır! — Şu halde Mister Lang veya Mis Patton gözünüze ilişmemişlerdir? — Bilâkis, bir defa gördüm. Ma - dam AÂrnold'un avdetinden hemen sonraydı. Madam Arnold iki gence bi- raz soğukluk içmelerini tavsiye ettiği- ni söylemişti. Mister Lang geldi. İki dolu bardağı alıp götürdü. Zira Mister Arnold her vakit olduğu gibi bu haf- ta da havuz başına portatif bir içki ta- kımı kurdurtmuştu. Kent başı ile bir tasvib işareti yapa- rak Hendriks'i çağırmak üzere geri döndü: 5 — John dedi, adliye doktoru geldi- ği zaman söyle, ölüm saatini teyid et- sin. Kadının öğle yemeğini saat bir buçukta yediğini de ilâve et. Sanra çi- menlikte havyar kesen 9 uncu mımta - kanın bütün adamlarını alarak eşarp ile makası bulmıya çalış. Bilhassa bu kameriye ile havuz arasında, sonra ge- ne kameriye ile tenis sahası arasın - da araştırmalar yapınız. Makas sapan taşı gibi eşarpa bağlanarak oldukca u- başına bir nöbetci dik, yalmız portatif içki takımının bütün şişelerini boşalt- mıya kalkışmasın. Bahçivanın üstünü başını araştır ve sonra da adamı Jak"- ın nezareti altında bırak. Kendisini bi- raz sonra tekrar sorguya çekeceğim. Allah verede kızmasa.. bu takdirde ağ- dört beş saat uğraşmak lâzım.. ben To- niyi yanıma alarak köşke kadar gide- ceğim. Hendriks başile anladığını işaret e- derek uzaklaştı. Kent gittikce — sabırsızlanıyordu. Hem de çok düşünceli görünüyordu. İ|Sessizce yürümeye koyuldu. Patton onu sür'atle tâkibde müşkü- lât çekiyordu, sık sık nefes alıyordu. Küçük köprüyü geçmişlerdi ki teğ - men sordü: — Mister Merrit'i vaziyetten ha - berdar etmeniz için size müsaade ver- diler mi? ; Patton nefes nefese: N Bir Doktorun Günlük Notlarından Cumartesi a G — Saarmam ı ae © Pzz—ıI—: mesafeye kadar atılabilir. Havuz |* — Evet, dedi. Radyolu otomobil ile | Ademi iktidar Meselesi Bir çok erkeklerin bundan şikâyet ettik- leri ve endişeye düştüklerini görüyoruz. Gdarlar ,ekseriyetle, asabi ve ruhi sebeb- lerden doğarlar. Bir kısmı dâ mevzli ve mahalli bozuklukların neticesidir. -Bundan dolayı yapıla.ca'k tedayi de en ziyade ruhi ve asabi mâhiyette olmalıdır. Çok şişmanlık, çok yorgünlük, Tazla yeis ve manevi düşkünlükler kuvâyi bhâhiye üzerine çok fena tesirler yapar, Bilâkis neş'e ve şataret iktidarsızlığı giderir. A- zotu fazla yemekler yemelidir. Yağsız et, havyar, yumurta sarısı, beyin gibi şeyler gayanı tavsiyedir. Ayrıca, mütehassıs doktorlarm da bu va- dide yapabilecekleri şeyler vardır. (*) Bu notları kesip saklayınız, ya - hut bir albüme yapıştırıp — kolleksiyon yapmız. Sıkmtı zamanınızda bu notlar Evelâ şunu söyliyeyim ki ademi ikti - | bıı—dolıtorzilnmdı&ı— M elt bi 4 b G, . aSit aa Coi gelen polis mümaneat etmişti amma mıntaka âmiri onun koyduğu memnu- iyeti kaldırdı. — Pekâlâl Patton ilâve etti: — Beni tekrar bahçeye çıkarmış - lardı ki, siz geldiniz. Kent cevab vermedi. Güneşten do- layi göz kapakları yarı kapalı, geniş a- dımlarla çimenlikte yürüyordu. — Taş döşeli olan geniş bir kavsi çevirdiği i- çin polis âmiri, Patton ile Toni tara - fından tâkib edildiği halde doğrudan doğruya çimenliğe dalmıştı. Uzaktan bir gürültü geliyordu. Bu gü - rülttü, köşke —girmek için ka- pinın önündeki polis memuru -— le münakaşa etmekte olan gazetecile- rin sesleri idi. Kent başını kaldırdığı zaman köşkün balkonunda toplanmış olan bir grup gördü. Bu grup üç er - kek ile iki kadından mürekkehdi, bir pelis: memurunun nezareti altında du- ruyorlar, konuşmadan, gelen polis â- mirine bakıyorlardı. —Yİm BEKLEME (Sant 4 dakika 49- smat 4 dakika 50) Jan Patton babası ile birlikte gel - mekte olan bu polis memurunun o ka- dar hızlı yürümemesini temenni ede- cekti. Bari bir iki saniye dursaydı, fa- kat hiç durmadan doğruca (Jan) a doğru geliyordu. Bununla beraber genç kız onun gel- mesini ne kadar istemişti. Mu - hakkak —bir ölüm — mahkümu da aym — hissin altmda kahr. Bu his; bekleme, müthiş bekleme, ta - hammül edilmez bir işkence, ve niha- yet herşeye rağmen sonunun bir an ev vel gelip her şeyin bitivermesi isteği - dir. Genç kız hislerini zapta çalıştı, göz- ti. Öbürleri susmuşlardı. Onlar da korkmak için genç kızda olduğu ka - dar ağır sebebler yoktu. muştu? Bakınlız! artık babasını polis bıç bırakmıyordu. Sonra insan kendi 'kendisine karşı neden yalan söyleme- || mil sadece bir tesadüf değildi. Genç kız biliyordu, uzun zamandanberi bi- liyordu. Ötekiler de biliyorlardı. Jan, Mösyo (Merrit) e bakmıya ce- saret edemiyordu. Bununla beraber o- nu banyo kostümü içinde dirseklerini dizlerine dayamış, kocaman karnı ve yette oturmuş olduğu halde, dakika - du. Ve o da biliyordu. Genç kız şimdj, boğazını ürpertmek- te olan soğukluğu, babası gelip de Ma- dam Merrit'in ölümü haberini verdiği zaman gene duymuştu. Genç kız ba - basının kameriyeye ne maksadla git- tiğini Mösyö Merrit'in de bilmekte ol- '[duğunu biliyordu. Sonra polisler babasını bahçeye gö- lerini tenis iskarpinlerinin üzerine dik- lardanberi görüyordu. Acaba bu vazi-|| yette ne düşünüyordu. Muhakkak o || güzel, o canlı karısını tahayyül ediyor- !| U_zaktan bir gürültü geliyordu. Bu gürültü köş girmek için kapı önünde polis ile münakaşa | edi gazetecilerin gürültüsü idi. ; | beklemenin verdiği üzüntü hissini duy- İmuşlardı. fakat onlarda neticeden || Kadının cesedini neden babası bul-|| li? Babasını kameriyeye sevkeden â - || incecik bacakları ile gülünç bir vazi-|| ktiirmüşlerdi ve Mösyo Merrit kin dolu | gözlerile onu tâkib derck mıştı. Diğerleri de biliyorlardı. M nold ile karısı Madam Mari Âf işte genç kızm sandalyesinin * da duran Norman Lang. ; Onlar fazla olarak, Mösy9 | rit) e söylenmemiş olan bir Ş9? Hyorlardı. O şey ki, Mösyo F 'ölü karısını görmesine polisif müsaade etmediğini izah e0€ şey ölünün burnunun kesilm” tasıydı. 1 Fakat Norman Lang san arkasında, neden ayakta durft Neden kuvvetinin bir kısmil nakletmek istiyormuş gibi ikf sandalyenin arkasına yapış den Mösyo Merrit'in yanına &©" du? Mösyo Merrit ıaelliyü bulunanların her hangi birind€ fazla muhtaç değil mi idi? * Lang acaba bir şey bilmiyor ” Acaba (Jan) a yardım etme$ — yordu. Hayır, genç kız hiç kimsent” mınt istemeden polis merf yalnız başına göğüs gerecek“' f Bu dakikada genç kız ay? ucunda gir gölge gördü. Başi | dırarak baktı. Hem korktuğu: ” bir an evvel gelmesini istediği ? radaydı. Polisi temsil ediyore kemesi, müddeiumumtsi, si, elektrikli sandalyesi ile kar sil ediyordu. Genç kız birdenbire bu KAT nın bir gün evvel kendisini alâkadar edeceğini duşundü görünüşte bir centilmendi. ” melon şapka yoktu, zabıta HH polis hafiyeleri gibi dişlerini? " sönük yaprak sigarası çiğntt? Temiz giyinmişti. Amma pek © yet verici bir hali yoktu. ; * Son Postö, İstanbul Gelir ve Parf — BORSAİ 2310 - 19368 p Türk Devlst Borçli" T5T.B. I 23,65 (| ©9 5 ğ'ı.ı'r B. II 21,55 “m.hm Öf 'TB 'T. B. 1E100,00 | Devlet Demiryolları & | Ergani eti l adolt İf | Bivas Erzurum 99'?51 Anadolü — ! Sosyetelar Eshami — | tş. B. Mü. 81.00 ça I:. HA. — 10,00 n..aıon* i | srerkez B.D. — 93.00|| . Çimmt? KIış. ; ':"i" İsterin 619.329“ Lire ; NAKİT a Ka m 20 V. Frangı 118,00 ;wf* 1 Dolar :00 1 İsterlin 615.00r 20 Levâ < 20 Liret 130,00|| 20 LEY Baorsa Dll“'d' l.K. l Kredi Fonalye [ MÜbüT z 1884 genazl — YEODÜK CAYT 1908 —» ıu:soo] Altın h ısıı O Y7,00İ| M

Bu sayıdan diğer sayfalar: