- SŞ N N N O T i, y k £ ; : 14 Sayfa SON POSTA “ Son Posta * Son Posta ,, nın zabıta ı'oııııııı “Soıı Posta ,, nın tefnxası u ” DÖRT ıl.e 'd!ı)/ MA 35 Yazan : Hugh Austin YE AR eee AR. Vagon penceresine kollarını dayamış olan Cemilin gözleri istasyonun rampasını dolduran kalabalık üzerinde dolaşırken birdenbire Nergizin gözlerile karşılaşt.. Kızın yumuk sarı elâ gözlerinde henüz İngilizceden çeviren : Hasnun Ölüm saati teyid edilsin!. dağılmamış iri birer damla yaş vardı Eğer, böyle mechul bir âkıbete yürü- memek.. ve firar etmek isterseniz, ya- rın sabah bana bir kelime ile cevab ve- riniz. Zannederim ki sizi, yarın değil; Tbür gün sevkedecekler... Bu kâğıdı okuduktan sonra derhal imha ediniz. | Cemil, şaşırmıştı... Elindeki pus - lanın münderecatından ziyade, Nergi- zin gösterdiği cesaret ve hayrette kalmıştı: — Ah, Allahim!.. Ne kan.. ne kan?. » Eğer bu kan israf edilmmese.. onun asil bütün dünya, 'Türk milletinin esiri olur. Diye mırıldandı. Cemil; o geceyi tamamile uyku - suz, ve derin düşüncelerle geçirmişti. Bir aralık düşünceleri, firar cihetine de temayül eylemişti. Fakat, bu firar tertihatinin habef alınması, ve kızla - rın da yakalanması ihtimali aklına ge- lir gelmez derhal bu fikirden vazgeç - miş: — Mukadderata tAhi olmaktan baş- ka çare yok. Yolumuza devam. Kararını vermişti. B (Tiflis) istasyonundan (şimal hat- t1) na hareket eden tren uzun düdü - günü çalmış; vagonların tekerlekleri, gicırdıya gicirdiya dönmeye başlamış- tı. Pencereye kollarını dayamış olan Cemilin gözleri, istaayonun rampasını dolduran kalabalık üzerinde dolaşır - ken, birdenbire (Nergiz) in gözlerile karşılaşmıştı. Nergiz, uzun ve siyah bir pelerine sarılmış; pelerinin yüksek — yakalarını kaldırmış; demir direklerden birine dayanmıştı. Yüzünün sınık ve mat “rengi, büsbütün sararmıştı. Yumuk ve sarı elâ gözlerinde, henüz dağılamı - yan iri birer damla yaş vardı. Solgun dudakları, cebri bir tebessümle geril - mişti. Eldivenli clini sağ kaşımın kena- rına kadar kaldırmış; Cemile askerce bir selâm göndermişti... Cemil, bir - kaynakları birleştirilse.. denbire derin bir heyecan ile lıncmıyı(]e yemin etmek fedakârlığa ile ne, bir kaç_ sâniyeden fazla devam et - memişti. Ve istasyonun gürültüsü ara- sında, kayboluvermişti. * Ertesi günün zeval vaktine kadar devam eden bir yolculuktan sonta, (Orak) a gelmişlerdi. Bir küçük zabit iki nelerden ibaret olan Cemilin muhafızları, onu doğruca askeri polis dairesine götürerek mevki kumanda- nıma teslim etmişlerdi. Mevki kumandanı, biraz kaba bir adam olmakla beraber, aldığı emre bi- nâen Cemile nazik davranmıya gay - ret etmiş; bir tercüman buldurup ge- tirmiş.. Cemil ile aralarında şöyle bir muhavere geçmişti: — Binbaşı Cemil bey, sizsiniz). — Evet. Benim. — Sizin hakkınızda aldığım emir, şu merkezdedit... GCrandük Nikola bazretlerinin Iıalulannın çıithaınde b kamet edeceksiniz. —Âlâ. — Çiftlik, buraya pek uzak de - ğildir. — O da, âlâ. — Çiftliğin bir kısmı, Kazak alay - larından birine depo vazifesi ifa et - mektedir. — Beni, alâkadar etmez. — Yani, bunu söylemekten maksa- dım; çiftlikte ikametiniz esnasında, si- ze bu deponun kumandanı tarafından nezaret edilecektir. — © da, sizin bileceğiniz iş. — Vazifem itibarile size bir teklif- te bulunmak mecburiyetindeyim. — Buyurunuz. — Çiftlik; bir üsera karargâhı olma- dığı için, orada hemen hemen kâmilen serbest kalacaksınız. Bu vaziyetten is- tifade ederek, memleketinize firar et- miyeceğinize dair askerlik namusunuz üzerine yemin etmeniz lâzım. — Dostum!.. Yemin teklif etmek de; pek o kadar ho- Dİ—E ASIND Uzaktan bir gıırulta gelıyorda. Bu gürültü köş girmek için kapı önünde polis ile münakaşa el gazetecilerin gürültüsü idi. — Havuz başmdan tenis kortunu|gelen polis mümancat etmişti amma| gözlerile onu tâkib dere& muntaka âmiri onun koyduğu memnu-İ mıştı. görmek mümkün müdür? — Hayırt — $u halde Mister Lang veya Mis Patton gözünüze ilişmemişlerdir? — Bilâkia, bir defa gördüm. Ma - dam — Arnold'un avdetinden hemen sonraydı. Madam Arnold iki gence bi- raz soğukluk içmelerini tavsiye ettiği- |layı ni süylemişti. Mister Lang geldi. İki| Jumlarla çimenlikte dolu bardağı ahp götürdü. Zira Mister Arnold her vakit olduğu gibi bu haf- ta da havuz başına portatif bir içki ta- kımı kurdurtmuştu. Kent başı ile bir tasvib işareti yapa- tak Hendriks'i çağırmak üzere geri — John dedi, adliye daktoru geldi- ği zarnan söyle, ölüm saatini teyid et- sin. Kadının öğle yemeğini saat bir buçukta yediğini de ilâve et. Sonra çi- menlikte havyar kesen 9 uncu mınta - kanın bütün adamlarını alarak eşarp ile makası bulmıya çalış. Bilhassa bu kameriye ile havuz arasında, sonra ge- ne kameriye ila tenis sahası arasın - da araştırmalar yapınız. Makas sapan taşı gibi eşarpa buğlanarak oldukca u- zak mesafeye kadar atılabilir. Havuz|j: başına bir nöbetci dik, yalmız portatif içki takımımın bütün şişelerini boşalt- mıya kalkışmasın. Bahçivanın üstünü başını araştır ve sonra da adamt Jak'- ın nezareti altında bırak. Kendisini bi iyeti kaldırdı. — Pekâlât Patton ilâve etti: — Beni tekrar bahçeye çıkarmış - lardı ki, siz geldiniz. Kent cevab vermedi. Güneşten do- layi göz kapakları yarı kapalı, geniş a- yürüyordu. — Taş döşeli olan geniş bir kavsi çevirdiği i- çin polis âmiri, Patton ile Toni tara - fından tâkib edildiği halde doğrudan doğruya çimenliğe dalmıştı. Uzaktan bir. gürültü geliyordu. Bu gü - rültü, köşke girmek için ka- pinin — önündeki polis memuru - Diğerleri de biliyorlardı. nokl ile karısı Madam Mari işte genç kızm sandalyesinir ©4 da duran Notman Lang. Onlar fazla olarak, Mös) rit) e söylenmemiş olan bir $E Eyorlardı. O şey ki, Moqv ölü karısını görmesine polli: müsaade etmediğini izah © şey ölünün burnunun kesil tasıydı. Fakat Norman Lang arkasında, neden ayakta d Neden kuvvetinin bir kısmi! nakletmek istiyormuş - gibi İf le münakaşa etmekte olan gazetecile- |sandalyenin arkasına yap rin sealeri idi. Kent başını kaldırdığı|den Mösyo Merrit'in yanıma zaman köşkün balkonunda toplanmış|du? Mösyo Merrit - teselli: olan bir grup gördü. Bu grup üç er -|bulunanların her hangi birind kek ile iki kadından mürekkebdi, bir|fazla muhtaç değil mi idi? — pelis memurunun nezareti altında du-|Lang acaba bir şey bilmiyor ruyorlar, konuşmadan, gelen polis â-|Acaba (Jan) a yardım et mirine bakıyorlardı. ğ n BEKLEME yordu. , Hayır, genç kız hiç kimsenil ! mirt “istemeden Polis yalnız başına göğüs gerecekti: _ı Bu dakikada genç kız a) ucunda gir gölge gördü. B (at 4 dekika eat £ dekile 5). oıyarak Baktı, Hem korktuğu, Jan Patton babası ile birlikte gel - sim, |Mekte olan bu polis meraurunun o ka: niyi yanıma alarak köşke kadar gide- ceğim. Hendtiks başile anladığını işaret e- derek uzaklaştı. Kent gittikce sabırsızlanıyordu. Hem de çok düşünceli görünüyordu. Sessizce yürümeye koyuldu. Patton onu sür'atle tâkibde müşkü- &. Kendisini buraya kadar tâkib eden 'şa giden bir şey değildir... Hele, ben.. bu vefakâr kıza ne suretle muhbdcçyumn etmeyi hiç sevmem. Fakat.. Hat “çekiyosler, “öle ık. nefe alıyordu. edeceği verdiği bir şuursuzlukla elini kaldı - rarak : — Yaşa, koca Türk kızı, Seni, ebe- diyen unutmıyacağım. Diye seslenmişti. Eğer başka bir zaman ve başka bir yerde olsaydı, bu sözler derhal nazarı dikkati celbeder; Çarlık Rusyanın ca- susları tarafından her ikisi de birer fe- lâkete sürüklerebilirdi. Fıkal, bu sah- Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şanlardır: İslanbel cihetindekiler: Aksarayda : (Şerel), Alemdarda : (Bp Tef Neş'eti. Bakırköyünde : (TMAD. Be- : (Asadnr Vahram), Emlinönün - (Salih Necatl). FPenerde : (Hüsa - (Kemal). Kü- Bamatyada : (A. Hamdi). de meddin). Karagümrükte * çükpazarda : — (Necatlh. (Teofllasi. Şehremininde : Şehzadebaşında : (Asal). Beyoğlu cihetindekiler: Onlatada : (Hüsoyin Hüsmmü). Hasköyde: (Barbut). Kasımpaşada : (Vasıf). Mer- kes nehiyede : (Dollâ Suda, Kinyoll), Şişllde : (Nargilectyan), 'ruk—nmde : (d mnukifyan). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakller: Büyükadada; (Merkezi. Heybeliğe: (Yu *m0. Kadiıköy Muvakkithanöde : (Sa- (Hu - Tüsi Osşman). Usküdar Çarşıboyunda : adet). Kadıköy Söğütlüçeşmede : kestirememişti. O heyecanın 'hadi, hatırmızı kırmış olmiyayım... Memleketime firar etmeye değil, böy- le bir şeyi aklımdan bile geçirmiyece - gime; askerlik şeref ve namusum ü- zerine yemin ediyorum, — Pekâlâ.. bu iş de oldu, bitti... Lütfen şu çayınızı içiniz. Şu taze çav- dar ekmeği ile şu küçük fıçıdaki hav- yarı son lokmasına kadar yeyiniz. Si- zi çiftlize götürecek olan kızak, aşa - gıda bekliyor. * Üç at koşulır olan kızak, yıldirim sür'atile çiftliğin kapısından girer - ken; kızağı süren 'Kırgız) elindeki kırbacın ucunu orada yükselen dört köşe bir taşa uzatmış: — İşte.. Avrupa ile Asyanın bir « leştiği nokta... Diye bağırmıştı. Ve bir saniye sonra da, ki - zak Avrupa kıt'asından çıkmış; Az- ya topraklarına dalmıştı. Kızak, büyücek, yayvan, bir katlı bir binanın üç basamaklı merdiveni ö- nünde durmuştu. Kızağın arkasında oturan, - mevki kumandaninin - cinir çavuşu, derhal yere atlamış, binadan içeri koşmuştu. Çiftlik hademeleri birer ikişer gek mişler, kızağın etrafına dizilmişlerdi. Cemilin kızaktan inmesini beklemek- Küçük köprüyü geçmişlerdi ki teğ - men sorduü: — Mister Merrit'i vaziyetten ha - berdar etmeniz için size müsaade ver- diler mi? Patton nefes yefese: — Evet, dedi. Radyolu otomobil ile Bir Doktorun Günlük Notlarından Ademi ikhtidar Meselesi Bir çök erkeklerin bundan şikâyet ettik- leci ve endişeye düştüklerini görüyoruz. BEyelâ şunu söyüyeyim ki ademi ikti - Gfarlar çekseriyetle, asabl ve ruhi şebeb- Jerden doğarlar. Bir kisimı da mövzil ve mahalli bozuklukların netloesidir. Bundan dolayı yapılacak icdavi de en ziyade ruhi ve asabi mâhiyetlte olmalıdır. Çok şişmanlık, çok yorgunlük, Tazla yels ve manevi düşkünlükler kuvâyi bühiye Üzerine çok Kena tesirler yapar. Bilükis neş'e ve şalaret Iktidarsızlığı giderir. A- zotu fazla yemcekler yemelidir. Yağırz ot, havyar, yumurla sarısı, beyin gibi wlı şayanı tavsiyedir. Ayrısa, mütehasas doktorların da bu va- dide yapabilecekleri şeyler vardır. Cumartesi ©) dar hızlı yürümemesini temenni ede- cekti. Bari bir iki saniye dursaydı, fa- kat hiç durmadan doğruca (Jan) a doğru geliyordu. Bununla beraber genç kız onun gel- mesini ne kadar istemişti. Mu - bakkak bir ölüm — mahkümu da aym — hissin altırda kalır. Bu his; bekleme, müthiş bekleme, ta - bammül edilmez bir işkence, ve niha- yet herşeye rağmen sonumun bir an ev vel gelip her şeyin bitivermesi isteği - dir. Genç kız hislerini zapta çalıştı, göz- lerini tenis iskarpinlerinin üzerine dik- ti. Öbürleri susmuşlardı. Onlar da beklemenin verdiği üzüntü hisaini duy- rauşlardı, fakat onlarda neticeden korkmak için genç kızda olduğu ka - dar ağır sebebler yoktu. Kadının cesedini neden babası bul- muştu? Bakıniz artık babasımı polis hiç bırakmıyordu. Sonra insan kendi kendisine karşı neden yalan söyleme- li? Babasını kameriyeye sevkeden â - mil sadece bir tesadüf değildi. Genç kız biliyordu, uzun zamandanberi bi- Byordu. Ötekiler de biliyorlardı. Jan, Mösyo (Merrit) e bakmıya ce- saret edemiyordu. Bununla beraber o- nu banyo kostümü içinde dirseklerini dizlerine dayamış, kocaman karmı ve incecik bacakları ile gülünç bir vazi- yette oturmuş olduğu halde, dakika - lardanberi görüyordu. Acaba bu vazi- yette ne düşünüyordu. Muhakkak o güzel, o canlı karısını tahayyül ediyor- du. Ve o da biliyordu. Genç kız şimdj, boğazını ürpertmek- te olan soğukluğu, babası gelip de Mü> dam Merrit'in ölümü haberini verdiği zaman gene duymuştu. Genç kız ba » basının kameriyeye ne maksadla git- tiğini Mösyö Merrit'in de bilmekte ol- || duğunu biliyordu. Sonra polisler babasını bahçeye gö-: türmüşlerdi ve Mösyo Merrit kin dolu | bir an evvel gelmesini istediği radaydı. Polisi temsil ediyord! kemesi, müddeiwmumisi, b si, elektrikli sandalyesi ile sil ediyordu. Genç kız birdenbire bu &! nin bir gün evvel kendişini ! alâkadar edeceğini ı'hııııııdi görünüşte bir centilmendi. melon şapka yoktu, zabıta polis hafiyeleri gibi dişlerini sönük yaprak sigarası çiğnef Temiz giyinmişti, Amma pek yet verici bir hali yoktu. ©ç 15T B. 1 2365 Go 1A'T, BIL 21.55 &. T8 T. B. 11100,00 İ Devlet Demiryotları