Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
24 B'ı.-ıı; ! « Son Posta ,, nın siyasi tefrikası : ADveTAR e I AVKİDEONSENE Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen SON POSTA ___sayfa___ 13 HANEENANNN / Vezanı Eski Yanin Başmuharir Muhittin Birsen EERDTÜNU Kâmil Paşa İttihat ve Terakkiyi ortadan kaldırmayı düşünmüştü Talât Paşa bana o zaman şu sözleri sö ordu, Babıâli ve Merkezi umum münhasır kaldı. Enver Paşa ile aralarındaki tesadümleri g Şimdiye kadar anlattığım şeylerden bir dereceye kgadar çıkarılabilecek ne- tice şudur ki meşrutiyet inkılâbı deni- len tekallüb meydana geldiği sıralarda ne memleket meşrutiyet hayatını ka - bule hazırlanmış, ne de bu hareketi ya- pan İttihat ve Terakki bu işi başara- bilecek bir kültür ve tecrübe kuvveti- ne sahib olarak öne atılmıştı. Abdül - hamidin birdenbire yelkenleri suya in- dirmesile büyük bir inkılâb işinin kar- şısında kalıvermiş olan İttihat ve Te- rakki, uzun zaman, etrafını yokla - mak, kendisine çıkacak bir yol ara - mak, arada bir istikamet değiştirmek mecburiyetinde kaldı. Bizzat hazır ol- mıiyan bir muhitte, bir milleti arkasına takıp muayyen bir hedefe doğru gö - türmeğe kâfi derecede hazırlanmamış başsız, - bugünkü tâbirile «şefsiz» - bir teşekkülün, Osmanlı imparatorlu- ğu gibi dört köşesi de çökmekte olan | geniş bir binayı, mühendissiz ve plân- sız tâmire kalkışması büyük bir cesa- retti. Tarih ittihatcılara bu cesareti vermiş, fakat, kendilerini bu işi başar- mak için kâfi derecede kudretle techiz edememişti. Bunun için, mütemadiyen bucalamıya mecbur kaldılar. 908 tari- hinden 914 tarihine kadar İttihat ve Terakki bucalıya bucalıya yürüdü ve Mmemleketin idaresi başlıca üç kuvve« d—*ı_"'&' kaldı: Babiâli, Meîkezi ü » Mumi, ordu. Kâh Babiâli bir birat çeker, kâh, içine siyaset O SRMSü aba suretle ilk vasfını kaybetmiş oî e bu du başka bir tarafa yürür, me kan'or- mumi de bunların araısındaı b e Ş Ük nlbada BiLâ a bucalardı. R ıaü haklka.ten mem- lekelte meşrutiyet varmış gibi, 'e nizam bürokrasisi ağının tü ve 908 temmuzundan na kadar memlekette h ::küğnâş_ de irtican gelmekte olduğu- gördüğü halde buna karşı hiç bir #ey yapamadı. Hattâ, Kâmil paşa dev- rinde bir aralık Babiâli İttihat ve Te - rı:kkiğri ortadan kaldırmayı bile dü - şündü. Bizzat eline almaktan korktu- gu Babiâlinin kendisine karşı vaziyet îla._bilir bir kuvvet olduğunu görünce îtdmt“.r"lkkîbudefach ordu i - çinde yayılmıya, orada kuvvetlenme- aa L - Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi kanun içine düş- 909 nisanı- ükümetin âtıl | Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARI 6 3 1 Ây - | Ay-| Ây z Kr. Kr. Er. TÜRKİYE 1400 | 750| 400 | 150 YUNANİSTAN | 2340 11220 | 710 | 270 ECNEBİ 2700 11040 | 800 | 800 —î—q—* Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Pocik iatariı TAL İstanbul Telgraf : Sonposta 'Telefon : 20203 1i arasın Kâmil Paşa ylemişti: “Bütün gayretim daima memlekette, da mevcut olan mücadeleyi gizlemeğe hükümet ve İttihat Terakki ile Enver Paşa östermemek için gayret ettim.,, hudda doğrudan doğruya silâhla oy - narlardı. Ayrıca bunlarla da meşgül olmak lâzımdı. Bunlardan başka, ge- rek ordu içinde, gerek hariçte İttihat ve Terakkiyi hâlis niyetlerle tenkid e- denler vardı, bunları da ihmal etme - mek, onların şikâyet ettikleri 'sebebleri ârtadan kaldırmıya çalışmak icabeder- i, Bunlar İttihat ve Terakki içinde çar- pişan kuvvetlerdi. Bunların haricin - de, ya sırf mürteci bir ruhla hareket eden hacı, hoca, derviş gibi unsurlar - dan, yahut hayat menfaatlerini bozan inkılâba karşı tabiati ile hasım olan - lardan, ve yahut da, o sırada her biri | ğe ehemmiyet verdi. Hareket ordusu vasıtasile Abdülhamidin ortadan kal- dırılması ve Babiâlinin inkılâba daha muti bir hale getirilmesi de bu sayede mümkün oldu. Fakat, orduyu siyasete sokmanın zarurt bir âkıbeti de onun i- çinden sivrilen bir kuvvetin günün bi- rinde memleketi büsbütün kendi eline alması oldu. Bizi Cihan harbine ne Babiâli, ne de merkezi umumi soktu. Bunların harbe girmek istememeleri- ne rağmen, harb bir emri vâki — oldu. Fakat, bu emri vâki de ordunun salâ- mürekkeb muhalefet Bunlar da memleket içinde kuvvetlerdendi. hiyettar teşkilâtının hükümetle anla - şarak hareket etmesi şeklinde değil| - ki bu takdirde hareket zaten normal bir şey olurdu - sadece Enver paşanın amiral Şuronla bu işe karar vermesi suretinde vukua geldi. O tarihten iti- baren de artık merkezi umüminin nü- fuz ve küdreti söndü ve memleketin dizgini, hattâ Talât paşanın ve Babı- âlinin de elinden çıkarak Enver paşa- nın eline geçmiş bulundu. Bu bakımdan, merkezi umuminin altı sene zarfındaki bütün faaliyetinin hülâsası Babıâli kuvvetini Babıâliden alıp Enver paşanın eline teslim etme- ğe tavassuttan ibaret olmakla hülâsa edilebilir. Hattâ ,bununla sadece Ba - biâliyi değil, bizzat kendisini dahi o - nun eline teslim etmiş bulunuyor - du. Bilâhara hikâye edeceğim vechile, 918 de, cephelerin yıkılmasından bir hafta evvel, Talât paşa bana bunu bü- yük bir açıklıkla bizzat itiraf etmiş -? tir. O zaman hemen aynen şu sözleri söylemişti: «— Benim bütün gayretim, daima memlekette bu üç kuvvetin arasında mevcud olan mücadeleyi gizlemeğe münhasır kaldı. Merkezi umumi ile bir başka ecnebi tesiri altında bulu - nan muhtelif ekalliyet zümrelerinden grupları vardı. çarpışan Mçmlekette gürültüyü arttıran, me- seleyi çoğaltan, huzursuzluğu son had- için eniyi çare dine getiren ve bu suretle de zaten radiografisini al - muayyen bir programdan ve sevk ve mak olacağını dü- idare de vahdetten mahrum bulunan İttihat ve Terakkiyi büsbütün şaşırta- rak sağa, sola mütemadiyen bucalatan kuvvet ve nüfuz tesadümleri bunlar - dan da ibaret değildi. Bütün bu say - dıklarımdan başka bir de matbuat var- dı. Matbuat hürriyetini iade davasile ayaklanmış olan bir hareket olduğu i- çin İttihat ve Terakki, yazı hürriyetini ortadan kaldıramazdı. Fakat, her önü- ne gelenin bir gazete çıkardığı ve her eline kalem alanın bir muharrir olduğu bu devirde bu yazı hürriyeti memleketi karıştıran bir âfet haline gelmişti. (Arkası var) Babıâli, Babıâli ile Enver paşa, İttihat ve Terakki ile Enver.-paşa aralarındaki tesadümleri göstermemek için evvelâ | merkezi umumiyi teskin etmek, sonra da Babiâliyi sürüklemek gibi ağır bir vazifeyi senelerce istemiye — istemiye yaptım. Fakat, ne yapayım, hazırlık - | sız bir memlekette bizim için çıkacak başka bir yol bulamadım!» Fakat, memleket içinde birbirlerile çarpışan kuvvetler sade bunlardan iba- ret değildi; o zamanlar, bin bir müş - külâta rağmen tarihin gidişini değiş - tirmekle mukellef olanlar, daha bir çok tesadümlerle uğraşırlardı. Meselâ, her tarafta İttihat ve Terakki teşkilâtı, ka- nuni ve meşru hükümetin yanıbaşın- da ayrı bir hükümet demek olur, bun- dan türlü türlü tesadümler çıkardı. Gene meselâ, ordu içinden çıkmış bir takım müfrit ve şımarık unsurlar var- | dı ki bunlar ya bazan dedikodularla ıi-l Hasan Tıraş Bıçağı Çeliğin en serti olduğundan çok kolaylıkla ve tatlılıkla bir dakika- da tıraş eder. Dünyanın en küvvetli ve hassas mikroskop âletile müker- rer surette tetkik olunduktan sonra piyasaya çıkarılmıştır. Ne fransız - lar, ne İngilizler, ne de Amerikalı- lar, ne de bütün dünya aynını yapa- ratı vardır. Paslanmaz Hasan tıraş bıçağı ra - kiplerini şaşırtmiş ve her tıraş bıça- ği fabrikası paslanmaz yapmak iste- miştir. Fakat bu iş kolay olmadığın- dan hiçbir fabrika muvaffak olama- mıştır. Yalnız Almanyada Fazan ve Türkiyede yalnız Hasan tıraş bıça- ğı muvaffak olabilmiştir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr e- diniz. Hasan deposu: Ankara, İstan- bul, Beyoğlu. — —— Hikâye F- * Değerli bir adam Yazan: Pierre Mille Doktor Gravet: — Bir gün, dedi, tam sekiz yüz bin frank değerinde bir adamı ameliyat ettim. Benim: «Bunda bir fevkalâdelik yok: bir Vanderbilt, bir Ford, bir çelik ve- ya şeker kralının değeri bundan elbet çok daha fazladır!». demem üzerine doktor: — Anlamadınız, dedi. Şunu demek istiyorum: 0 adamın vücudu, dirı öl - sun, ölü olsun, sekiz yüz bin frank edi- yordu. Vücudu diyorum, yani zekâsı. insanlık meziyetleri ile değil.. Bir Rus; Tula vilâyetinde büyük arazı sa- hibi imiş, ihtilâl çıkınca memleketin- den kaçmağa mecbur olmuş, Beni gör- meğe geldiği gün baktım, her gün do- yasıya yemek yiyemediği yüzünden belli idi. Fakat her halde açlıktan baş- ka da bir hastalığı olacaktı; hâsılı hâli hiç te iyit değildi. Bana, muhakkak bir radiografisini almamı söyledi. O - nun için bir hayat, memat meselesi imiş. Hastalığı karnında mıdır? bağır- saklarında mıdır? pek kestiremiyordu ama «bir tarafında bir şey olduğun - dan» emindi. Ameliyata ihtiyaç göste- ren bir şey... «Önce bir muayene ettim, her ta - rafını dinledim, bir şey bulamadım. Bir deli olduğuna kanaat getirdim bize böyleleri de gelir. Kapı dışarı et- tim: ben akliyeci değilim. Yine geldi. Birkaç defa geldi. Bana «Bir radioğra- fimi alıverin. Bundan size ne zarar ge- lir ki» diyordu. «Doğrursu hak - Çeviren: Nurullah : Ataç tılmadan ameliyatı kendim istediğimi vazar, kâğıdi imzalarım. Nasıl sövyli - yeyim? Bizim dinde bayıltılmak gü - nahtır, hem de çok büyük bir günah... Fakat hiç korkmayın, ben kımılda - mam bile! Siz ameliyatı yaparkea taş gibi dururum... «Nihayet ben razı oldum. İtiraf e- deyim ki Epremof harikulâde bir a - dammış, sözünde durdu, Âmeliyat ma- sasına kendi kendine gidip yattı. Mua- vinler ellerini, ayaklarını tuttukları zaman bunun da lüzumsuz olduğunu söyledi ama ona razı olmadım., Âme » liyat ne de olsa sinirler için bir darbe- dir; insan acı ile ne yaplığını bilmez... Fakat bu hasta şaşılacak derecede mre- tanet gösterdi. Bittabi kahkahayı sa - vurmuyordu. Dudaklarını sıkıyor, diş- lerini gıcırdatıyordu ama hiç kımılda- madı, gik bile demedi. «Nihayet apandisi çıkardım; bu, bi- lirsiniz ki göz kapayıp açacak zamanda yapılmaz; bütün acılara dayandı.. Fa- kat biz işimizi bitirir bitirmez: «— Dokunmayın, ona dokunmayın! dedi. Bana verin, o benim malım. «— Sizin apandisinizi ben ne yapa- yım? dedim; buyurun sizin olsun... Yal- nız müsaade edin de bakayım, içindeki ne imiş? «— Kat'iyyen olmaz! diye bağırdı; ona kimse dokunmıuyacak, anlıyor mu- sunuz, kimse dokunmiıyacak... «Demin de söylediğim gibi 0 yva - bancı madde bir fındık büyüklüğün * de idi, Hattâ et - - kı vardı; hem onü | başımdan savmak Yarınki nushainızdı - Sevgilimin masalı Yazan: Muazzez Tahsin rafında pislikler de olduğu için ba- na daha da büyük geldi. Biz Epre - mof'u — yatağına götürürken o, kör bağırsağını bağrı- 'g$ündüm, — Fakat | radioskopi mua- | yenesinde hiç beklemediğim bir netice ile karşılaş - tım. İvan İvanoviç Epremof'un hiç bir şeyi olmadığını, “halindeki zafiyetin sadece az yemekten geldiğini sanıyor- düm; fakat bir de ne bakayım? kör ba- fırsağın ucunda, ur mu desem? yemiş çekirdeği, kemik parçası mı desem? iri bir fındık büyüklüğünde, vücuda yabancı bir madde vardı. Demek ki a- damcağızın hakkı varmış, aâmeliyat yapmak lâzımmış: o yabancı madde- nin nihayet ensiceyi tahriş etmesi, hastalık çıkarması kabildi. Kendisine hali anlattım. Fevkalâde memnun ol- du. Şaştım; çünkü kendilerine böyle bir şey haber verilenler ekseriya mem- nun değil, müteessir olurlar: Biz onla- ra; «Bir şey değil, diş çıkarmaktan bile ehemmiyetsizdir» deriz ama sözümüze inanmazlar. Fakat bu seferki hasta gü- lüyor, ağzı kulaklarına varıyordu. «— Ameliyatı ne gün yapacaksınız, doktor? Ne gün geleyim? Ne kadar ça- buk olsa o kadar iyi olur, deyip.duru - yordu. «Sanki neşter altına yatacak değil de evlenecekmiş gibi seviniyordu. Fa - kat son dakikada ameliyatı üzerimden atmak istedim: bayıltmama bir türlü razı olmuyordu. Apandisit ameliyatı - nın hastayı bayıltmadan yapmak doğ- ru olmiyacağını, sonra bir kaza olursa beni mes'ul tutacaklarını'kendisine an- latmak istedim ama para etmedi. Ep - remof: «— Bunun için hiç merak etmeyin, doktor, diyordu. Ben, bayıltılmağa kendim muvafakat etmediğimi, bayıl- Kars Nafıa 1 — İğdırda Muhacir iskânı için yapılacak olan : na bastırmış sım- sıkı tutuyordu. Bizden hemen bit İıt- ça ile sabun, su istedi. | «— Ne yapıyorsunuz? dedim. ölüve »- l receksiniz. Böyle budalalık ölüur mu? «Söz dinletemedik, Hemen kür ba « |- ğırsaktakini çıkarıp yıkamağa başladı. Baktım, parmaklarının arasında yeşil, ziyadar, küçük bir şey vardı. gin bir halde: . «— Zümrüdüm, dedi, benim züm « rüdüm... — Zümrüdünüz mü? «— Evet. Rusya'dan çıkarken ne eş- ya, ne elbise, hiç bir şey alamamıştım. Hudutta insanın üstünü arıyor, nesi varsa alıyorlardı! Ne yapayım? ben de herkesin yaptığını yaptım, zümrüdü - mü yuttum., Tabiatin onu ertesi gün bana iade edeceğini umuyordum. Et- medi. O zamandanberi içtiğim müshi- lin hesabı yoktur: hiç bir kâr etmedi. Zümrüd bir tarafa takılıp kalmıştı. A« ma nereye takılmış, bilemiyordum. İşte | ben bunun için sizin hastaneye geldim, radiografimi çıkarmanız için israr et « tim, Başka çare yoktu..,» * Doktor Gravet: — İşte, dedi, ölü olsun, diri olsun, vücudu sekiz yüz bin frank eder de - diğim adam bu Epremof'tu. Zümrüdü tam sekiz yüz bin franga sattı. Dün - yadaki zümrüdlerin en güzellerinden biri imiş. Böyle bir netice beklemezdi- niz değil mi? Doğrusu ben de bekle « ürliiğiinen : mezdim, beheri «591.25» lira - dan «139530.28» lira bedeli keşifli 236 evin inşası için 21/8/936 tarihinde yapılan pazarlıkta kimse talip çıkmadığından bu inşaat aynı şeraitle yeni- 'den kapalı zarf usulile 10/10/936 tarihinden itibaren 20 gün müddetle münakasaya konulmuştur. 2 — Eksiltme 2/11/936 ihine müsadif Pazartesi günü saat 15 de Kars Nafia Müdürlüğünde toplanan komisyonca yapılacaktır. 3 — Muvakkat teminatı «10464.77» İiradır. 4 — Şartname, plân ve keşif 6.97 lira mukabilinde Kars Nafia Müdür- lüğünden alınabilir. Bu hususta tafsilât almak isteyenler, İstanbul, Ankm ve İzmir Vilâyetleri Nafia Müdürlüklerinde mevcut musaddak evrakı gö- rebilirler. — . 5 — İsteklilerin Nafia Vekâletinden musaddak ehliyetnamelerini ve mu- yakkat teminatlarını yatırmış olarak larını muayyen saatten bir saat evveline hdıı_l(omif?on | buz mukabilinde vermiş olmaları veya posta — ile kanuna uygun şekilde teklif mektub- lâzım « 5 ükneeledeln eeei Müzmülünüe & FFLA ASA PU Re aK «Yarı ıztırap, yarı sevinçten bay « - F