24 Birinciteşrin — İTTİHAD<e- KELDUNNDNN / Yazanı Eeki Yenin Başmuharii Muhitin Gigen BNN Kâmil Paşa İttihat ve Terakkiyi ortadan kaldırmayı düşünmüştü bana o zaman şu—;")ileri söylemişti: “Bütün gayretim daima memlekette, arasında mevcut olan mücadeleyi gizlemeğe kümet ve İttihat Terakki ile Enver Paşa Talât Paşa ordu, Babıâli ve Merkezi umumi a münhasır kaldı. Enver Paşa ile hü k aralarındaki tesadümleri göstermem Şimdiye kadar anlattığım şeylerden bir dereceye kggdar çıkarılabilecek ne- tice şudur ki meşrutiyet inkılâbı deni- len tekallüb meydana geldiği ıımlnııin' ne memleket meşrutiyet hayatını ka - bule hazırlanmış, ne de bu hareketi ya- pan İttihat ve Terakki bu işi başara- bilecek bir kültür ve tecrübe kuvveti- ne sahib olarak öne atılmıştı. Abdül - hamidin birdenbire yelkenleri suya in- dirmesile büyük bir inkılâb işinin kar- şısında kalıvermiş olan İttihat ve Te- rakki, uzun zaman, etrafını yokla - mak, kendisine çıkacak bir yol ara - mak, arada bir istikamet değiştirmek mecburiyetinde kaldı. Bizzat hazır ol- mıyan bir muhitte, bir milleti arkasına takıp muayyen bir hedefe doğru gö - türmeğe kâfi derecede hazırlanmamış başsız, - bugünkü tâbirile «şefsiz» - bir teşekkülün, Osmanlı imparatorlu- ğu gibi dört köşesi de çökmekte olan geniş bir binayı, mühendissiz ve plân- sız tâmire kalkışması büyük bir cesa- retti. Tarih ittihatcılara bu cesareti vermiş, fakat, kendilerini bu işi başar- mak için kâfi derecede kudretle techiz edememişti. Bunun için, mütemadiyen bucalamıya mecbur kaldılar. 908 tari- hinden 914 tarihine kadar - İttihat ve Terakki bucalıya bucalıya yürüdü ve memleketin i ü _“':Ğîemli'u“:îk:ğwc. mumi, ordu. Kâh Babiâli b lnx“[. çeker, kâh, içine siyaset B afa süretle ilk vasfını ka, i ,'Ve bu , ybetmiş olan or- du başka bir tarafa yürür, ei mumi de bunların ııııındııı bul BV İlk safhada Babıâk Teki calardı. lekette meşrutiyet TÜ h_;în k':""' ve nizam bürokrasisi lil!.ıı:ı' ğ ::n tü ve 908 temmuzundan 909 nisanı” Mm:",ü':;n":'h"e hükümetin âtıl bül inden söz ayağa düştü ve ükümet de irticain gelmekte olduğu: :'y'ö'd'“'iü halde buna karşı hiç bir EERSL AD ve Te - ıtüî’i ortadan kaldırmayı bile dü - Y'.s_ıııı.lıvmvılıllııımı Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARI Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lüzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul Telgraf : Sonposta Telefon : 20203 LNŞ 4 Son Paosta ,, nın siyasi tefrikası d |Bunların harbe girmek istememeleri- SON POSTA ek için hudda doğrudan doğruya silâhla oy - | Kâmil Paşa vasıtasile Abdülhamidin ortadan ARAKKİDEONSENE 'Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen rek ordu içinde, gerek hariçte İttihat| ve Terakkiyi hâlis niyetlerle tenkid e- denler vardı, bunları da ihmal etme - mek, onların şikâyet ettikleri vebebleri ortadan kaldırmıya çalışmak icabeder- di. pışan küvvetlerdi. Bunların haricin - de, ya sirf mürteci bir ruhla hareket| dan> emir eden hacı, hoca, derviş gibi unsurlar - dan, yahut hayat menfaatlerini bozan | inkılâba karşı tabiatı ile hasım olan -| B ; lardan, ve yahut da, o sırada her b'"l'u:u— böyleleri de gelir. Kapı dışarı et- ğe ehemmiyet verdi. Hareket ordusü (bir başka ecnebi tesiri altında bulu -| tim: ben akliyeci değilim. Yine geldi gayret ettim.., narlardı. Ayrıca bunlarla da meşgul olmak lâzımdı. Bunlardan başka, ge- Bunlar İttihat ve Terakki içinde çar- İbelli idi. Fakat her halde açlıktan büş- Yazan: Pierre Mille Doktor Gravet: — Bir gün, dedi, tam sekiz yüz bin frank değerinde bir adamı ameliyat ettim. Benim: «Bunda bir fevkalâdelik yok: bir Vanderbilt, bir Ford, bir çelik ve- ya şeker kralının değeri bundan elbet çok daha fazladır!» demem üzerine daktor: — Anlamadınız, dedi. Şunu demek istiyorum: o adamın vücudu, dirı ol - sun, ölü olsun, sekiz yüz bin frank edi- yordu. Vücudu diyorum, yani zekâs, imsanlık meziyetleri ile değil... Bir Rus; Tula vilâyetinde büyük arazı sa- hibi imiş, ihtilâl çıkınca memleketin- den kaçı a Mecbur olmuş, Beni gör- meğe geldiği gün baktım, her gün de yasıya yemek yiyemediği | yüzünden ka da bir hastalığı olacaktı; hâsılı hâli hiç te iyt değildi. Bana, muhakkak bir radiografisini almamı söyledi. O - nun için bir hayat, memat meselesi imiş. Hastalığı karnında mıdır? bağır saklarında mıdır? pek kestiremiyordu nan muhtelif ekalliyet zümrelerinden ama «ebir tarafında bir Şey olduğun - i. Ameliyata ihtiyaç göste- ren bir şey.. muayene ettim, her ta - im, bir şey bulamadım. ir deli olduğuna kanaat - getirdim rafını dinkl Birkaç defa geldi. Bana «Bir radioğra- dırılması ve Babiâlinin inkılâba daha mürekkeb muhalefet grupları vardı. | fimi alıverin. Bundan size ne zarar ge- muti bir hale getirilmesi de bu sayede | mümkün oldu. Fakat, orduyu siyasete sokmanın zaruri bir âkıbeti de onun i- çinden sivrilen bir kuvvetin günün bi- rinde memleketi büsbütün kendi eline alması oldu. Bizi Cihan harbine ne Babıâli, ne de merkezi umumi soktu. İ ne rağmen, harb bir emri vâki - oldu. Fakat, bu emri vâki de ordunun sal, hiyettar teşkilâtının hükümetle anla - şarak hareket etmesi şeklinde değil - ki bu takdirde hareket zaten normal bir şey olurdu - sadece Enver paşanın amiral Şuronla bu işe karar vermesi suretinde vukua geldi. O tarihten iti- baren de artık merkezi umuminin nü- fuz ve kudreti söndü ve memleketin dizgini, hattâ Talât paşanın ve Babı- âlinin de elinden çıkarak Enver paşa- nın eline geçmiş bulundu. Bu bakımdan, merkezi ıımuıninşn altı sene zarfındaki bütün faaliyetinin hülâsası Babıâli kuvvetini Babıâliden alıp Enver paşanın eline teslim etme- ge tavassuttan ibaret olmakla hülüsa edilebilir. Hattâ ,bununla sadece Ba - biâliyi değil, bizzat kendisini dahi o - nun eline teslim etmiş bulunuyor - 918 de, cephelerin yıkılmasından bir hafta evvel, Talât paşa bana bunu bü—: Yyük bir açıklıkla bizzat itiraf etmiş -' tir. O zaman hemen aynen şu sözleri söylemişti: «— Benim bütün gayretim, daima memlekette bu üç kuvvetin arasında mevcud olan mücadeleyi ı»iıl:ıııeğev münbasır kaldı. Merkezi umumi ile Babiâli, Babiâli ile Enver paşa, İttihat ve Terakki ile Enver-paşa aralarındaki tesadümleri göstermemek için evvelâ merkezi umumiyi teskin etmek, sonra da Babiâliyi sürüklemek gibi ağır bir vazifeyi senelerce istemiye — istemiye yaptım. Fakat, ne yapayım, hazırlık - lııı bir memlekette bizim için çıkacak başka bir yol bulamadım |» Fakat, memleket içinde birbirlerile çarpışan kuvvetler sade bunlardan ibâ- ret değildi; o zamanlar, bin bir müş - külâta rağmen tarihin gidişini değiş - tirmekle mukellef olanlar, daha bir çok tesadümlerle uğraşırlardı. Meselâ, her tarafta İttihat ve Terakki teşkilâtı, ka- nunt ve meşru hükümetin yanıbaşın- İda ayrı bir hükümet demek olur, bun- dan türlü türlü tesadümler çıkardı. Gene meselâ, ordu içinden çıkmış bir takım müfrit ve şımarık unsurlar var- Auktlüanlar va dazan dARReAİRİA S Bunlar da memleket içinde çarpışan kuvvetlerdendi. | Mçemlekette gürültüyü arttıran, mr-! seleyi çoğaltan, huzursuzluğu son had-' dine getiren ve bu suretle de zaten muayyen bir programdan ve sevk ve | İşdare de vahdetten mahrum bulunan sündüm. htihat ve Terakkiyi büsbütün şaşırta-| " ye rak sağa, sola mütemadiyen bucalatan | ” kuvvet ve nüfuz tesadümleri bunlar - dan da ibaret değildi. Bütün bu say - dıklarımdan başka bir de matbuat var- dı. Matbuat hürriyetini iade davasile ayaklanmış olan bir hareket olduğu i: çin İttihat ve Terakki, yazı hürriyetini R ortadan kaldıramazdı. Fakat, her önü- ne gelenin bir gazete çıkardığı ve her eline kalem alanın bir muharrir olduğu bu devirde bu yazı hürriyeti memleketi karıştıran bir âfet haline gelmişti. (Arkası var) PASLANMAZ Hasan Tiraş Bıçağı en serti olduğundan çok| ko,î;,*iâ,.*î' ve tatlılıkla bir dakika- da tıraş eder. Dünyanın en küvvetli ve hassas mikroskop âletile müker- rer surette tetkik olunduktan sonra piyasaya çıkarılmıştır. Ne fransız - lar, ne İngilizler, ne de Amerikalı- lar, nede pütün dünya aynımı yapa- maz. Alâmeti farikası ile ihtira be- ratı vardır. Paslanmaz Hasan tıraş bıçağı ra - kiplerini şaşırtmiş ve her tıraş bıça- Ha fabrikası paslanmaz yapmak iste. miştir. Fakat bu iş kolay olmadığın- dan hiçbir fabrika muvaffak olama- mıştır. Yalnız Almanyada Fazan ve Türkiyede yalnız Hasan tıraş bıça- ğ muvaffak olabilmiştir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr e- diniz. Hasan deposu: Ankara, İstan- tir kix diyordu. eniyi çare afisini al - ğanı dü- Fakat radioskopi — mua- İ hiç m bir netice ile karşı . İvan İvanoviç Epremof'un hiç bir şeyi olmadığını, halinde zafiyetin psadece az yemekten geldiğini sanıyor- dum; fakat bir de ne bakayım? kör ba- Barsağın ucunda, ur mu desem? yemiş i, kemik parçası mı desem? ir fiındık büyü yabancı bir madde vardı. Demek ki a- | damcağızın hakkı varmış, âameliyat yapmak lâzımmış: © yabancı madde- nin nihayet ensiceyi tahriş etmesi, hastalık çıkarması kabildi. Kendisine hali anlattım. Fevkalâde memnun ol- du. Şaştım; çünkü kendilerine böyle bir şey haber verilenler ekseriya mem- nun değil, müteessir olurlar: Biz onla- ra: «Bir şey değil, diş çıkarmaktan bile ehemmiyetsizdir» deriz ama sözümüze inanmazlar. Fakat bu seferki hasta gü- lüyor, ağzı kulaklarına varıyordu. «— Ameliyatı ne gün yapacaksınız, doktor? Ne gün geleyim? Ne kadar ça- buk olsa o kadar iyi olur, deyip.duru - yordu. «Sanki neşter altına yatacak - değil de evlenecekmiş gibi ıevlnlyor;lu. Fa - kat son dakikada ameliyatı üzerimden atmak istedim: bayıltmama bir türlü razı olmuyordu. Apandisit ameliyatı - nın hastayı bayıltmadan yapmak doğ- ru olmiyacağını, sonra bir kaza olursa beni mes'ul tutacaklarınıkendisine an- latmak istedim ama para etmedi. Ep - remol: «— Bunun için hiç merak etmeyin, doktor, diyordu. Ben, bayıltılmağa İkendim muvafakat etmediğimi, bayıl- rad ma münakasaya konulmuştur. 2 — Eksiltme 2/11/936 tarihine Kars Nafia Müdürlüğünde toplanan komisyonca 3 — Muvakkat teminatı «10464.77» liradır. 4 — Şartname, plân ve keşif 6.97 Tüğünden almabilir. Bu hususta ve İzmir Vilâyetleri Nafin Müdürlüklerinde mevcut İsteklilerin Nafia Vekâletinden musaddak vebilirler, B vakkat teminatlarını yatırmış olarak Yarınki nushamızda : Sevgilimin masalı Yazan: Muazzez Tahsin 3 Çeviren: Nurullah Ataç tılmadan ameliyatı k dim iste yazar, kâğıdı imzalarım, Nası yÜL « yeyim? Bizim dinde bayıltılmak gü - nahtır, hem de çok büyük bir g Fakat hiç korkmayın, ben kımılda - mam bile' Siz ameliyatı yaparken taş gibi dururum... «Nihayet ben razı oldum. İtiraf e- deyim ki Epremof harikulâde bir a - dammış, sözünde du:du. Ameliyat ma- sasına kendi kendine gidip yattı. Mua- vinler ellerini, ayaklarını — tuttukları aman bunun da lüzumsuz olduğunu ledi ama ona ranı olmadım. Ama » Diyat ne de olsa sinirler için bir darbe- insan acı ile ne yaptığını bilmez... Fakat bu hasta şaşılacak derecede mre. t gösterdi. Bittabi kahkahayı sa -« yordu. Dudaklarını sıkıyor gicirdatiyordü madı, gık bile demedi. «Nihayet apandisi çıkı lirsiniz ki göz kapayı diş- ma hiç kımılda- dim; bu, bi- ütün acı nizi bilirir bi mayın, ona dokunmayın! dedi. Bana verin, o benim malım, «— Sizin apandisinizi ben ne yapa- yım? dedim; buyurun sizin olsun... Yal- nız müsaade edin de bakayım, içindeki ne imiş? Kat'iyyen olmaz! diye b ana kimse dokunmıyacak, anlıy sunuz, kimse dokunmiyacak.. «Demin de söylediğim gibi o bancı madde bir fın dı; mü- ya « dik büyüklüğün * de idi, Hattö rafında pislikler et - de olduğu 'çin ba- na daha da büyük gağımı bağrı- na bastırmış sım- sıkı tutuyordu. Bizden hemen bir fır- ça ile $ su istedi. «— Ne yapıyorsunuz? deadim, ölüve - İ receksiniz. Böyle budalalık olur mu? «Söz dinletemedik. Hemen küör ba - Bırsaktakini çıkarıp yıkamağa başladı. Baktım, parmaklarının arasında yeşil, ziyadar, küçük bir şey vardı. «Yarı ıztırap, yarı sovinçten bay - gin bir halde: » «— Zümrüdüm, dedi, benim züm « rüdüm... — Zümrüdünüz mü? «— Evet. Rusya'dan çıkarken ne eş- ya, ne elbise, hiç bir şey alamamıştım. Hudutta insanın üstünü arıyor, nesi varsa alıyorlardı! Ne yapayım? ben de berkesin yaptığını yaptım, zümrüdü - mü yuttum. Tabiatin onu ertesi gün bana iade edeceğini umuyordum. Et- medi. O zamandanberi içtiğim müshi- lin hesabı yoktur: hiç bir kâr etmedi. Zümrüd bir tarafa takılıp kalmıştı. A. ma nereye takılmış, bilemiyordum. İşte ben bunun için sizin hastaneye geldim, radiografimi çıkarmanız için ısrar et « tim, Başka çare yoktu...» * Doktor Gravet: — İşte, dedi, ölü olsun, diri olsun, vücudu sekiz yüz bin frank eder de - diğim adam bu Epremof'tu. Zümrüdü tam sekiz yüz bin franga sattı. Dün - yadaki zümrüdlerin en güzellerinden biri imiş. Böyle bir netice beklemezdi- niz değil mi? Doğrusu ben de bekle « mezdim, Kars Nafıa Müdürlüğünden : 1 — İğdırda Muhacir iskânı için yapılacak olan dan «139530.28» lira bedeli keşifli 236 evin inşası için den kapalı zarf usulile 10/10/936 tarihinden beberi «591.25n lira - 21/8/936 tarihinde bu inşaat aynı şeraitle yeni- müsadif Pazartesi günü saat 15 de ü Kars Nafin Müdür: tafsilât almak isteyenler, İstanbul, Ankara musaddak evrakı gö- ehliyetnamelerini ve mu- hnmwm.ü*““ kadar Komisyon Reisliğine ile göndermeleri lâzun »