6 « Sayfa yy Ral Pariste tüyler ürpertici b bir facia Bir san'atkâr yüzünden üphe karısı ile çocuğunu öldürdü Musikişinas cinayetinin sebeplerini “çü “çünki sarhoştum ve şerefim vardı, kelimelerile izah ediyor Paris, Mart — Paris aklın, bav- salanın almıyan gı bir facianın şahidi oldu. Ci- nayeti, suç işle- meyi, adam vur- mayı kendileri için iş edinenle- rin bile işleye- miyecekleri bir Katil Öjen Nikolin, karısı ve çacuğu cinayeti, dünyanın en hassas, en san'atkâr adamlarından biri işledi. Şöbretli bestekâr Öjen Nikolin karısını ve çocuğunu öldürdü. İsviçreli musikişinas bu günahının sebebini kendisi de izah edemiyor. — Niçin mi? Ne bileyim ben diyor, öldürdüm işte. Çünkü sarhoştum ve benim şerefim vardı. Musikişinas bu büyük günahı nasıl işlediğini de şöyle anlatıyor: — Bir vakitten beri kazancım azal! mıştı, evime, karıma ve çocuğuma ba- kamıyordum. Onlara para veremiyor- dum. Üzülüyor, üzüldükçe O asabileşi- yordum. O gün sinirlerim çok bozuktu. Ber- bat bir vaziyetteydim, içkiden medet umdum, içtim. İçtikçe fenalaştım, fena- laştıkça içtim ve nihayet gece yarısın- dan sonra evime döndüm. Karım ve çocuğum derin bir uyku- ya dalmışlar, benim geldiğimi duyma- mışlardı. Karyolanın başına geçtim. Karım, çocuğumu bağrına basmış, â- sude uyuyordu. Ben ayakta bu levhayı seyrediyor ve düşünüyordum: — Ben yedi aydan beri sana para vermedim. Halbuki sen evin masrafla- | nnı görüyordun. Aç kalmıyordun, ço- | cuğumu aç berakmıyordun. Bana çı kışmıyor, darı miyor, beni Üz- memeye çalışı yordun. Hattâ içmek için para bulamadığım za- — bana para veriyordum. E.. nek bu- luyordun bu pa- raları?.. Müthiş bir azap içindeydim. Titre- meğe başlamıştım. Bu böyle idi. Karım bu paralar nereden bulabilirdi, nasıl kazanabilirdi? Beynime saplanan müt- biş şüphe gittikçe genişliyor, gözünün | önünde âsude uyuyan karım ve yav- İnam Bani his çif dommüz gibi göcükü5) iyordu: | | — Nasil kazanıyordun bu parayı? JDemek ihanet ediyor, beni aldatıyor, İekmek parası uğruna benim yüksek şerefimi günahkâr vücudunun altıma bir çarşaf gibi seriyordun öyle mi? Bu şüphe beni çıldırttı. Bu şüphe | değildi. O anda bir kanaatti, Hemen tabancamı çıkardım. Kurşunları müa- yene ettim ve namlüyu uyuyan karı- mın şakağına dayadım. Tetiğe dokün- dum. Karım sadece bir kere titredi. Tek bir kelime söylemedi Hattâ nefes bile almadı. Ölmüştü. Gevşeyen kolları iki yahına sarktı. Bu kolların bağrına bas- tığı çocuğum gözleri evlerinden fırla- maş bir halde yataktan fırladı. Beni gö- rünce boynuma sarıldı: — Babel; Babacığım! Kurtar bizi. Tetiğin ikinci oynayışı çocuğumun | da boynuma dolaşan kollarını gevşet- miş, o da bir külçe halinde annesinin | yanına yuvarlanmıştı. İşte böyle oldu? bu iş. | Herkes bilmelidir ki bir san'atkârın şerefi fahişelerin yataklarına © serilen kirli bir çarşaf değildir. : > .—. sa İl Bir Çocuğun G diz Sevgisine Inanılır Mı? «Bir kızla senelerce seviştim. sonsuz sevgisinden, bensiz yaşıyamı - yacağından bahseder dururdu. Fakat zaman geçti, kız büyüdü. Ve beni u nutor gibi oldu, hatti başkalarile de ko- hk. Buşmağa, belki de sevişmeğe başladı. Şaşırdım, siz ne dersiniz? Gönen: İ. Ural Çocuğun sevgisine inanılmaz. Siz ço- cuğun yaşına bakmıyarak onun sevgisi ni ebedi sanmiş ve aldanmışsmız. Bi - naenaleyh kabahat kızda değil, sizde - dir. * Kadıköyde Süheylâ: Nişanhınız askerliğini bitirinciye ha - dar, onu şüpheye sevkedecek harekete lerden çekininiz. Çünkü yabancılarla gö- cüştüğünüz nişanlımızın kulağına gider- Banı Şi önül ! se nişanmız bozulabilir, kurduğunuz bü- tün hayaller suya düşer. Yok, nişanlınız- dan zaten memmun değilseniz, onu şim- diden bozmak daba hayırlı olur, » Beyoğlunda Neclâ: Kendinizi bir doktora gösteriniz. Bek ki sise bir çare bulur. Bu şerait içinde evlenmeniz doğru değildir. TEYZE SON. POSTA; DAA Mart. 19. Amerikalı Bir Polis Müfettişinin Hatıraları Güzel Kadın “Kocamı Ben miş Demişti Öldürd Buna sie Mahkeme Tereddüdi “ Lüzum Görmeden Berat Kararı Ver “Blankita Erazuruz, 1911 yılın- da henüz on yedi yaşında güzel ve zengin bir kızdı ve Jon Saul mamında 32 yaşında, genç bir kız kadar gü- zel ve sevimli bir Amerikalıyı se- viyordu. Kizin anası Şilide bir malikâne sahibi idi ve burada ikamet ediyordu, Bütün âile er- keklerinin yakışıklılığı ve çevik- liği, kadınlarının da güzelliği ile meşhurdu. Blankitanın anası genç- liğinde, harikulâde güzelliği ile tanınmıştı. Kızı da anasının bütün güzelliğine tevarüs etmiş bulunu- yordu. Jon Saul, Şiliye gittiği sırada bu ailenin 12 milyon İngiliz lira- sına sahip olduğunu öğrenmişti. | Amerikalı genç kız ile tanışmış ve sevişmiş, beraber gezip dolaş- mağa başlamış ve nihayet 1911 in Birincikânununda beraberce git- tikleri Pariste evlenmişlerdi. Blankita kocasına 20,000 İngi- liz lirası vermişti. Fakat kocası daha fazla para istiyor ve aile servetinin önceden eridiğini kabul etmeğe yanaşmıyordu. Bu yüzden karı koca arasında kavgalar baş- lamış, kaynana ile damat geçine- mez olmuşlardı. Bir sene sonra karı koca Nev- yorka gittiler ve orada bir oğul- ları doğdu. Karı koca çocuklarına düşkün- düler, Fakat Jon Saul evinden Fazla, dışarıda dolaşıyordu. Hattâ çocuğu biraz büyüdükten ve yü- rümeğe başladıktan sonra onu da birlikte götürüyor ve barlarda do- laştırıyordu. Çocuk geri döndük- çe, gördüklerini kekeliye kekeli- ye anasına anlatıyor, kadın kızı- yor, sıkılıyor, içinde kıskançlık alevinin tutuştuğunu hissediyor, fakat çocuğuna sevgisi yüzünden sesini çıkarmıyordu. 1914 te Saul Londraya gitti ve bir müddet sonra karsı da Londraya giderek kocasını bir otelde aradı ve garsona sordu; — Mister Saul kaç numara- dadır ? — Siz kimsiniz ? — Karısıyım... — Hangi karısı ?.. Kadın, gururunun yaralandığını belli etmiyerek geri döndü. Fakat kocasım hâlâ sevdiği için gene dişini sıktı ve kocasma samimi hislerini anlatan mektuplar yaz- mağa devam etti. Fakat Jon Saul vaktini kabaralarda geçiriyor, ka- rısının yüzüne bakmıyor, ayni za- manda çocuğunu da anasının aley- hine çevirmek için ber elinden geleni yapıyordu. Kadın çocuğun kendisinden alınmasını temin ede- cek bir suikasdın hazırlanmakta olmasından korktu ve kocasından boşanmağa karar verdi. Mahkeme 1916 senesinin Bi- rinei Kânununda talâk kararını verdi. Kararım esası erkeğin sa- dakatsizliği idi. Karar verildikten sonra Blankita, Şili'ye döndü ise de kocasının çocuğunu görmek için gönderdiği mektup üzerine geri geldi. Saul oğlunu gezmeğe Karı koca her ikisi de genç, her ikisi de güzeldiler götürüp getirdi. Çocuk geri dön- dükten sonra Mis Jo'dan bahsetti. Blankita kocasından boşanmış ol- makla beraber içinin ıztırabı din- memişti. Çocuğunun daima yanın- da kalması için (o mahkemeye müracaat ettiyse de senenin yedi ayımı yanında, gerisini babasının yanında geçirmesi için hüküm ve- rildi. Saul'un güzel bir evi vardı. Bu eve 100,000 dolar harç etmiş ve en pahalı oyuncaklarla doldur- muştu. Çocuk babasının yanına geldikçe eğleniyor ve çek iyi va- kit geçiriyordu. Blankita bu sırada “Long Ay- land. da yaşamakta idi. 1917 senesinin Temmuzunda çocuk yine babasının yanında idi. yanına Fakat çocuk, döneceği gün geldiği halde görünmemişti. Blan- kita bir takım araştırmalar yap- tıktan sonra yanına bir tabanca aldı, hizmetçisi ile birlikte yola çıktı ve kocasının evine gitti. Ko- casi kendini çok iyi karşıladı ve neye geldiğini sordu. Kadın çe- cuğu için geldiğini söyledi. Fakat kocası kat'i bir cevap verdi: — Çocuğunu bir daha göre- miyeceksin! Birdenbire beş el silâh atıldı ve Saul yere yuvaılan?ı. Blankita de:bel dışarı çıktı ve bahçeye in- di. Polisi bekliyordu. Karakola giderek kendisini teslim etti. dan Adliyeye sevk olundu. ölmüştü. Muhakeme 1917 nin İlk nununda yapıldı. Blankita'nı" vukatı hadiseyi anlatınca her” sin gözünden yaşlar boşandı. Jüri, Blankita'nın suçlu o dığına karar verdi ve kadın * cuğuna kavuştu. Blankita'nın şöhreti bütün merika'ya o kadar yayılmışt! bunun verdiği rahatsızlıktan tulmak için bir müddet için # rika'dan çıkmak lâzum geldi. ponya'ya gitti, fakat Japony? da rahat edemedi. Çünkü bir , pon asilzadesi onunla evle İstediği için oradan da dar zengin bir çiftçi ile Sele K- gün kocası ve oğlu ile bir iy TAKVİM ai | ip.) Zilhicce 1