On Bin Dolar Parası Olan Ne Yapar ? Avukat Tolman elindeki banknetları |amcamın, himayesi altına almış — olduğu tekrar saydı ve karşısındakine uzatarak: |Mis Hayden isminde genç bir kız — var... — Tamam bin dolar... Buyurunuz, de- | Amcamın dostu olmak felâketine uğnyan di. bir adamın kızı imiş... Kendi halinde, mü- Genç Giliyan, yepyeni, elli dolarlık bank- |zikten hoşlanır, güzelce bir kızcağız... Hat notlardan yapılmış bu ince desteyi güle - |Onu söylemeğe unutmuştum... O da bir rek aldı ve avukata dönerek: 5 yüzük ile 10 dolar mirasa konanlardan bi- — O kadar münasebetsiz bir meblâğ|ri... Keşki bana ds o kadar bıraksa idi. kil.. On bin dolar olsa idi, insan, hiç ol -|On dolarla iki şişe şampanya içer, yüzü - mazsa adamakıllı harcar, sonunda da, may- | ü de garsona bahşiş olarak verir, işin içins tapb, Fişekli bir donanma yapıp işin içinden | den çıkardım... Niçin bana dik dik ba - çıkardı... Hattâ elli dolar bile olsa idi, har- | kıyorsun?.. Beni âdeta tahkir - ediyorsun caması insanı bu kadar düşündürmezdi, | Brasyon... Söylese ne... İnsan bin dolarla dedi. ne yapabilir? Avukat mesleğinin icap ettirdiği ciddi| — Brayson bir taraftan gözlüklerini sili » bir tavırla: yor, bir taraftan da gülümsüyardu. — Amcanızın vasiyetnamesini okudu « Giliyan, dostunun bu gülümsemesinin, suz... Teferrüatına kulak astınız mı, as - daha aksileşeceğine bir alâmet olduğunu madınız mı, bilmiyorum. Fakat bunlardan | biliyordu. Nihayet Brayson ağrını açtı: birini size hatırlatıvereyim. Bu bin do - — Azizim, bin dolar hem çok bir para- ları sarfeder etmez, nasıl ve nereye sar- |dıir. hem de az bir paradır. Bu para ile in- fettiğinize dair bize bir hesap vermeğe mec-| san mes'ut bir yüva kurar ve Rokfellere Bbürsunuz. Vasiyetnamenin şartlarından biri| bile guguk! der... Başka birisi bu para ile de bu... Müteveffa amcanızın son arza - |basta karısını cenuba gönderir ve onu mu- suna riayet edeceğinizi Ümit ederim, dedi. Genç adam, gayet nazikâne: — Tabil.. Tab bilirsiniz. hakkak bir ölümden kurtarabilir. Bin dolarla haziran, temmuz ve ağustos Bana fazla bir mas- | aylarında yüz tane bebeğe hâlis ve temiz süt tafa mal olacağına rağmen amcamın ar -|temin edilerek, bunların en aşağı ellisinin zularım yerine getireceğimden emin ola - Belki de hususi biz kâtip tul * hayati kurtanlabilir... Yarım enatlik eğlen- İceli bir bakara oyununda kaybedilebilir... mağa mecbur olacağım... Malüm ya... Ö-|Çalışkan ve hevesli bir çocuğun bütün tah- tedenberi hesap işlerile başım hiç hoş de- &iİ, dedi. Giliyan avukatın yazıhanesinden çık » tıktan sonra doğru klübe gitti ve dostu Braysonu aradı. Brayson, kırk yaşlarında, olgun, pişkin, sakin ve münzevi bir adamdı. Salonun bir köşesine çekilmiş bir kitap okuyordu. Gili- Yanin geldiğini görünce kitabını masanın üstüne bıraktı ve gözlüklerini de çıkardı. Giliyan meşeli bir tavırla: — Uyan bakalım koca Brayson... Bak, sana söyliyecek tuhaf bir hikâyem var,.. Güle güle katılırsın, dedi. Brayson: — Git te bilürdo salonundakilere an - lat... Bilirsin ki senin tuhaf hiküyelerinden hiç hoşlanmam, dedi. Giliyan bir sigara yaktı: — Ama bu hikâyem, bildiğin, işittiğin tuhaf hikâyelerden büsbütün başka... O- nun için evvelâ sana anlatmak istiyorum.. Bilârdo toplarının çarpışma sesleri arasın- ga hiç te iyi kaçmaz... Dinlet. .. Şimdi am- camın, © korsan avukatlarının yazıhanc - sinden geliyorum... Bizim ihtiyar bana mi- yas olarak topu topu bin dolar bırakmış... E... Söyle bakalım... İnsan bin dolarla ne yapabilir?... Bu parayı nasıl harcıyabilir? dedi. Brayaon bu sözlere, bir arının sirke ça- nağına gösterebileceği alâka kadar bile a- lâka göstermedi. Sadece: — Amcanın, aşağı yukarı yarım mil « yonluk bir serveti olduğunu zannediyor - dum, dedi. Giliyan güldü: K — Orası öyle... Zaten işin tuhaf tara- f da bu, ya!,. İhtiyar, bütün servetini, y- dan yığın altınlarını meçhul bir mikroba bı- yakmış... Yani senin anlıyacağın, serveti - min yarısı, yeni bir mikrop keşfedecek olan adama verilecek, öteki yarısile de bu keş- fedilen mikrobu tekrar öldürmek çarele - Tini aramak için bir hastane ve bir İâbora- tuvar inşa edilecekmiş... Ufak telek bazı bahşişler de bırakmış... Meselâ uşağile e- vini idare eden kadına birer yüzükle onar dalar birakmış... Yeğenine, yani bana da, dediğim gibi topu topu 1000 dolar ayır - maş. Brayson: — İyi amma, senin zaten daima öteye beriye savuracak kadar paran vardı... Mi- Tasa ihtiyacın yok ki!... dedi. — Evet, kıyamet kadar param vardı... Fakat bütün o cep harçlığını bizim amca femin ediyordu. — Senden başka varisi var mı? Giliyan parmakları arasındaki sigaraya rdu. Kaşlarını çattı ve önünde du » Ç Tan kanapeye bir tekme İnditerek: — Benden buşka varisi yok... Yalnız sili temin edilebilir... Dün, müzayede sa- Jonlarından birinde hakiki bir Corot tab- Josu bin dolara satılmış..: Daha ne diye- yim?.. Bu para ile ücra bir şehre çekilerek, iki sene, sakin bir hayat — geçirebilirsin... Yahut ta Madison parkını bir akşam için Bğk 3 L Dodi Hi ai gördün mü?.. İki bin beş yüz dolara alınmış... Fa- kat tabil... Senden bu kadarını beklemek fazla olur, değil mi?... Şu boyun atkımı kiralar ve eğer dinleyici bulabilirsen, varis- Tik namzetliğinin tehlikeleri bakkında uzun bir konferans verebilirsin. Giliyan dudağını bükerek: — YVallahi Brayson, arada sırada böy- le ahlâk vaizliğine kalkışmasan, herkes se- ni daha çok severdi, dedi. Ben sana baş - kalarının değil, bin dolarla benim ne ya - pabileceğini soruyorum. Anladın m?.. Brayson güldü ve omuzlarını silkerek : — Sen mi? Sen bu para ile senin mantı- öna uyabilecek bir tek şey yapabilirsin a- cra vilâyetlerdeki çiftliklerden birine çe - kilip oradakilerin başına belâ — olursun... Bu takdirde, bir koyun çiftliğini tercih et- meni tavsiye ederim... Çünkü dünyada en hoşlanmadığım bir şey varsa, o da-koyun- dur. Giliyan ayağa kalktı ve gülerek: — Aferin sana Brayson... Çok teşek - kür ederim... Ben de senin nasihatine gü- venebileceğime emindim. Tam — kestirme yolu buldun. Zaten, ben de, bu parayı top- tan harcamak istiyordum... Demin de, de- diğim gibi bu paranın nasıl sarfedildiğine dair hesap vermeğe mecburum .--Bilirsin ki ben öyle uzun boylu hesaplarla uğraşa- mam... İyisi mi bir partide aarfeder. ben de bu dertten kurtulurum, dedi. Garsonu çağırıp ve bir taksi ısmarladı. İçine atlıyarak şoföre: — Kolombin tiyatrosunun sahne ka - pısına| emrini savurdu. Mix Lotta Lauriğre, kalabalık bir matine oyunundaki arasını beklemekte, bir ta - raftan da elindeki pudra pomponunu çeh- resinde gezdirerek, tabiate yardım etmek- te idi. Hizmetçisi, Giliyanın geldiğini hu -< ber verince, vaziyetini hiç değiştirmiyerek : — Salıverin gelsin, emrini verdi. Gi - liyan içeriye girince de lâkayt bir tavırla: fazla vaktim yok... İki dakika sonra sah- neye çıkıyorum, dedi. Giliyan, genç kadının yüzüne şöyle baktı: — Sağ kulağının memesinde fazla pudra kalmış... Peşin onu sil... Hah,.. Şimdi da- ha iyi oldu... Zaten benim süyliyeceklerim de iki dakika sürmez ...Elmas bir pantan- tife ne dersin? Bin dolara kadar varım. Mis Lautierâ hiç istifini bozmadı; bilâ- kis âdeta istihfafkâr bir tavırla; — Nasıl istersen öyle olsun şekerim.. Şu sağ eldivenimi versene... zizim... Gider, artist Mis Lotta Laurierâ'e bir elmas pantantif alır, ondan sonra da — Söyle bakalım Bobi, seni dinliyecek | bir |teri idi. Yazan: O'Henry İngilizceden tercüme geçen akşam taktığı — gerdanlığı biraz daha sola çeker misin? Bu sırada dışandan bir ses: — Mis Laurier, perde açılıyor! diye ba- gardı. taksiye yaklaşarak şoföre: — Bin doların olsa ne yapardın? diye sordu. Herif kısık bir sesle: vuç dolusu para getirecek yeri de biliyo - rum... Tam köşebaşında döt katlı bir bi- na... Hesabını da — çoktanberi yaptım.. . İkinci kat lokanta olur, üçüncü katı ma - nikürlerle misyonerlere — kiraya — veririm. na olur... Eğer siz sermayeyi verirseniz... Giliyan şoförün sözünü kesti: bakalım. Ben dur deyince durursun. ladı. Yaya kaldırırmıda, kör bir dilenci o- turmuş kurşun kalem satıyordu. Giliyan, dilencinin karşısına dikildi ve: — Alfedersiniz azizim... Bin dolarınız olsa ne yapardınız? diye sordu. Dilenci: indiniz değil mi? dedi. — Evek kılırsa: her halde hırsız falan değilsiniz... Size itimat edebilirim... Alınız, şu deltere bir defa bakınız, dedi ve paltosunun ce - binden çıkardığı kirli ve küçük bir defteri uzattı. Giliyan defteri açıp, göyle bir göz gezdirdi... Bu bir bankanın tasarruf def « ., Kör dilencinin hesabı carisinde 1785 dolar mukayyetti. Giliyan, hiç bir şey söylemeden defteri dilenciye iade etti ve tekrar taksiye atlıya- rakı — Bir şey unutmuşum... Geriye döne- Him... Tolman ve Şarp yazıhanesine çek bakalım, dedi. Yazıhaneye geldiği vakit avukar Tol- manı orada buldu. İhtiyar avukat altın çer- Hat Bobici -|çeveli gözlüklerinin arkasından Giliyanı yar Giliyan tiyatrodan çıktı ve beklettiği Dördüncü kat ta mükemmel bir kumarha- — Yok canım... Aklıma geldi de, yöy- le bir soruverdim... Sen bikliğin gibi sür Brodway caddesini bir müddet aşağıya doğru indikten sonra, Giliyan, bastonile ca- ma vurarak taksiyi durdurdu ve dışarı at. — Şimdi kenarda duran ötomobilden — Güpe gündüz. taksi ile gezdiğinize ba- yan gayet neşeli bir tavırla sordu: — Affedersiniz... Sizi rahatsız ettim.. Sizden bir şey sormak istiyorum... Küz- tah bir sual telâkki etmiyeceğinizi ümit e- derim... Amcam, Mis Haydene on dolar- la bir yüzükten başka bir şey bırakmadı m? Tolman kat'i bir sesle: — Hayır... Başka hiç bir şey bırakma- di, dedi. — Çok teşekkür ederim, Merdivenleri dörder dörder inerek, ka- pının önünde beklettiği taksiye atladı ve müteveffa amcasının evinin adresini verdi. Mis Hayden kütüphanede, küçük- bir masaya otummuüş — bir mektup yazıyordu. Nabif, mevzun bir vücudu vardı. Baştan aşağı siyahlar giyinmişti. İnsanı en ziyade celbeden, bu genç kadmın derin, güzel gözleri idi. Giliyan, het zamanki, dünyayi hiçe sa- yan, lâkayt tavrile sözle başladı: — Doğruca ihtiyar Tolmanin yazıha - nesinden geliyorum... Amcamın evrakını tektar gözden geçirmişler.. Vasiyetname- ye bir zeyil mi, ne, bir şeyler varmış,.. Ân- Taşılan bizim ihtiyar amca, sanradan bi yumuşamış ve size 1000 dolar bırakmış... Buraya gelmekte olduğum için Tolman bu parayı size vermekliğimi rica etti valgte si- ze bin dolar... Lütfen sayınız... dedi ve para destesini kızcağızın elinin dibine koy- du. Mis Haydenin çehresi bembeyaz kesil- mişti. Boğuk bir sesle ancak: — A... diyebildi. Giliyan arkasını dönerek pencereden dı- şarıya bakmağa başladı. Bir müddet sonra, gayet yavas bir sesle: — Sizi delicesine sevdiğimin farkında- gınız tabil, dedi. Mis Hayden, banknot destesini alarak: — Biliyorum... Fakat nasıl anlatayım?. Çok mütecessifim Mister Giliyan, dedi. Giliyan, âdeta neşeli bir tavırla sordu: — Demek ümit yok öyle mi? Genç kız, ezile büzüle, tekrar: — Çok müteessitim... Beni aflediniz, diyebildi. Giliyan güldü: — Bir iki satır bir şey yazmama mü - saade eder misiniz? diyerek büyük ma - sanın başına oturdu. Genç kiz önüne kâğıt. kalem koyarak tekrar kendi küçük masa- sına döndü. v hayret ve yarı öfke ile süzüyordu. Gili- önündeki kâğıda, bin doları nasıl 4 şöylece tesbit etti: «Giliyan ailesinin hayıraz evlâdı Rom bert Giliyan tarafından, feleğin. dünyanını en sevgili ve en güzel kadına olan ebedi saadet borcuna mahsuben 1000 dolar diye edilmiştir. » Kâğıdı katladı, bir zarfa koydu ve get kızı hürmetle selâmlıyarak — evden gittti. İ Beş on dakika sonra gene avukatın yas Zzahanesine avdet etmişti. Altın gözlüklü iha tiyar Tolmana gülerek : * Gili — Hele şükür... Bin doları sarfettim v — size de hesabını vermeğe geldim... Ha da bir yaz kokusu var değil mi Mister Tole man? dedi ve elindeki zarfı avukatın ma« gasının üzerine fırlatarak bağırdı: bi — Bu zarfın içinde, kayıplara ka: bin doların yok olduğuna dair bir mem randum bulacakemız. Mister Tolman, zarfa dokunmadan, yarı daki bir kapıyı açtı ve orlağı Şarpı çağır e dı. İkisi birlikte büyük kasanın karı v köşelerinde bir geyler araştırdılar ve ni « hayet ortaya kirmizi mühürle mühütrlen « — miş büyük bir zarf çıkardılar, açtılar içindeki evrakı, başlarmı sallıya sallıya müddet mütalea ettiler. Sonra Tolman, liyana dönerek : — Mister Giliyan, amcanızın vasiy mesinin bir zeyli vardır. Amcanız, vasi « yetnamede size bırakılan 1000 doların ee zeti sarfı malüm olmadıkça bu zeylin açılı mamasmı süreti kat'iyede tenbih etmiştiş Mademki 1000 doları sarfettiniz, şimdi de size bu zeylin mahiyetini izah edeceğii Zihninizi hukuki tabirlerle, stilahlarla tıştırmamak için size hülüsaten söyliyi e reyim. Bu zeyle nazaran, şayet bu. 1000 doların suretisazfı, sizde mükâlatlandınl « ması icap eden bazı hasletler mevcut ol a duğuna delâlet edecek bir mahiyette bundan büyük bir fayda göreceksiniz. canız bunu takdir edebilmek için, ortağ la beni hakem tayin etmiştir. Vazifı âdilâne bir surette ifa edeceğimizden c olabilirsiniz. Biliyorsunuz ki size kargı h te fena bir his beslememekteyiz... Her na — ise... İşimize gelelim... Eğer bu bin dax lan akıllıca, sarfedip, delice ve yalrız kene di zevkinizi düşünerek hodbincesine sarfet« memişseniz, Size, amcamız tarafından, bu maksatla bize emaneten bırakılmış © 50,000 dolar kıymetindeki eshamı derh devredeceğiz... Fakat şayet bu parayı, ö tedenberi yaptığınız gibi bir takım : sız kimselerle ve zefahat âlemlerinde san fettiyseniz, o vakit bu esharmı Mis Miriyahı Haydene vermek meeburiyetinde kala » cağız. Şiradi ortağım Müster Şarp'le bir . likte, 1000 doları nasıl sarfettiğinize dair vermiş olduğunuz hesap puslasını tetkik e« deceğiz ...Görüyorum ki, hesabı kâğıt zerine tesbit etmişsiniz... Ortağımla bir « kte vereceğimiz hükmün bitarafane ola cağına itimadınız vardır. zannederim, de di ve elini masanın üstünde duran — zarfa doğru uzattı. Fakat genç Giliyan ondan dar y ha çabuk davranarak zarfı kaptı ve ke « mali sükünetle yırtarak parçalarını cebine yerleşlirdi. Sonra da gülerek ihüyar W kata döndü ve: — Roşuna yorulmayınız. . Sizi - böyle şeylerle iz'aç etmekte mana yöok... n puslada yazılı karışık müşterek Bahis he saplarından bir şey anlıyamazsınız... Sizin anliyacağınız -..Ben bu 1000 doları ya « melarda, bahsi müşterekte kaybettim, selâm... Allaha ısmarladık, dedi ve bas tonu ile yapkasını alarak yazıhaneden çı Tolman ile Şarp, gözlüklerinin üstün. den birbirine bakarak, bir müddet başla < Hti iki yana salladılar. Dışarıdan, asan « <örü beklemekte olan Giliyanın neşeli eli aslık çaldığı işitiliyordu. N * S İK Yür at a