ge BUGÜNKÜ SİİRİMİZ Voga Ea : NI, CAHİT KÜLEBİ . İşte kendi âleminde bir şair, Cahid Külebi... İnsan ruhundaki güzel, hasret, yalnızliğa ve sev- giye karşı ola kıpırdanışları teren- nüm eder. Asırlarca, yıllarca aşağı yukarı her şair bu hislerin, bu duyguların teşiri altında kaldı ve terennüm etti, Fakat Cahid, bun- ları bambaşka bir tarzda, bam- başka bir söyleyişle ortaya koyu- yor. Hani insanın, şiirde mevzu değişmez, söyleyiş ifade ediş şekli değişir., diyenlere hak vereceği geliyor. Bu hususu münakaşa et- mek biraz zor. Fakat şu kadar söyleyelim ki, yirminci asırda Şii- rin mevzuu değişmeye yüz tutmuş daha doğru bir tâbir ile, şimdiye hadar, şiirin içine girmeyen Şey- lerde girmeye başlamıştır. Ama bu demek, eski omevzulardan da büsbütün vaz geçilmiştir demek değildir. Bu sözlerimize (misal olan şu “masaldaki yalnızlık, 8ö- züne bakınız: “ Ben yalnızlığı » “ Gökte uçar gördüm , “ Ben yalnızlığı, “ Garip nâçar gördüm » “ Ben yanlızlığı ,, “Gelir geçer gördüm , Ayni şekilde, yeni şekil içinde yeni bir muhtera gibi in#ana y&- kın gelen kendine bas bir ifade ile ortaya koyduğu : “O, ağlasa korkor» “ Veya gülse korkar » “Eve hober gelse, “Dama yağmur yağsa » “ Akşam olsa korkar, “ Yalnız kalsa korkar, mısrdfarı ne, güzeldir. Geyenlerde, Külebi'nin daima dilime dolaşan İstanbul isimli şii- rini mırıldanıyordum. Yanımdaki SAMİM KOCAGÖZ arkadaş.. Aman dedi, bir az sesli oku bende : dinleyeyim. Daha ilk mısralarda yüzünü buruşturdu : “Kamyonlar kavun taşır ve ben» “Boyuna onu düşünürdüm , “Niksaorda evimizdeyken,, “Küçük bir serçe kadar hürdüm, İyi ama, dedi, kamyonların kâ- vun taşıması ile şiirin diğer mıs- raları arasında bir münasebet yok Ben de boş bulunup güya aklımca izaha girişdim. Tabii tahmin eder- siniz ki hem şiiri hemde kendimi rezil ettim, Halbuki : *Anladım bu şehir başkadır, “Herkes beni aldattı gitti,, “Anladım bu şehir başkadır, “Herkes beni aldattı gitti, “Yine kamyonlar kavun taşırlar, “Fakat içimdeki şarkı bitti. “Bir tashih Geçen sayıdaki Cahit Saffet- ten bahseden yazımızda şâirden naklettiğimiz şiirlerde bazı ha- talar olmuştur. Meselâ : Olan olmuştan 3'inci mısra; « Döğen durmuş, atı ölmüş ceddim.» g'ıno mara: «Üç aylıklar beklemiyor üç bölümlü hânede.» ŞEHİRLEP'E ait kısımdan: «<Rüzgârında soluğumuz» <Ekmeğinde hamurumuz var» «Bütün şehirler güzel» «Deniz kakan kenar mahalle- lerile» tersane- lerile> «Bütün şehirler güzel» «Bütün şehirlerde bir varız.» «Kıvrak kahvelerile, Bizim sakak'tan 6'.no mtira : «Müezsin uyanacak» mısraları ne kadar güzeldi. Fakat sonradan tesadüf ettiğim bir çok kimgeler, bu kamyonla taşınan kavunların çşlirle münasebeti ol- madığını söylediler. Bana öyle ge- liyor ki, bir şiirl anlamak, zevkine varmak gerek, Zaten yeni şiirlere de bücum da bu kamyonların ke- vun taşıması ile uzayıp giden çar- kıların zevkine varmamakdan ileri geliyor ya... Herkes son bahar için şiir ya- zar. Herkes bu mevsimde kuru yaprakdan, kuşlardan O bahgeder, Fakat Cahid'e bakınız, eskiler bile ister istemez beğenecek şekilde nasıl ifade ediyor: “Sonbahar geliyor serçel , “ Yuvanı nereye kuracaksın? » “ Ayva çiçek açmadan önce.» * Meyvelerin içi geğetek » “ Rüzgâr başka çeşit esecek » “ Yağmurlarla ıslanacaksın “ Halbuki ne kadar sıcaksın » Bazan Cahid, iyi olmayan mıs- ralar yapmıyor değil, meselâ : “Kim esir değildir, » “ Kendi içerisinde? » “ Geceler, ey geceler.. , gibi, bazanda : “ Artık ne pencerem var » “ Seni koyacak » *Ne masam » ““ Sevgilimde yok bu şehirde » “ Çiçek seni alıp ne yapsam? ,, şeklinde espri olarak güzel fakat şiir olarak o kadar kiymetli ol- mayan satırları var. Fakat her zaman bir şairden dört başı ma- mur şiir beklemekte haksızlık olur zan ederim. 247 — Servetifünun — 2407 »