8 Ekim 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4

8 Ekim 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YAZAN: Paul Valöry'nin bir sözü var. dır : Sanatkârlar koltuklarının a)- tında taşıdıkları kitaplarla anls- şılır. Çok zaman bu lâfı hatırlarım. , Niçin söylemeyim? Daima bir gerçeği ifade ettiğini anlamak için insanın o kadar uzun boylu düşünmesine lüzum bırakmıyor. Size birini tanıtırlar koltuğunun altında bir kitap vardır: Karaca Ahmedin Hararı, (yazan : Vâ-Nu) «Romandan, anlar» derler, Bir baş- kaşı şiir yazar, Hangi şairi seviyor- sunuz? dersiniz-Sully Prudhommel- Mez Bence bütün mesele anlağılmış demektir. Allah sevginizi daim etsin, diyerek geçip gitmekten başka ne çare vardır! Roman ya- hut hikâye yazan bir insan düşü- nün. Roman ve hikâye bilgisi Ömer Seyfettini, Halid Ziya'yı aşmaz. Bir şair düşünün, Yusuf Ziya, Orhan Seyfiyi beğenir ve 8iz onunla konuşursunuz, Size yaz- makda olduğu hikâye, şiir, roman dan bahseder. İnsan çatlayacak hale gelir. Zamanının en büyük ça- iri Tevfik Fikret idi. İki adama hayrandı: Fr. Coppde, Musset. Her iki şair Fransız şairlerinin üçüncü derecedeki adamlarıdır; halbuki bu devirde Fransızların Baudelair'i Almanların Holderline'i, Amerika- lıların W. Whitman'ı, vardı. Ahmet Hamdi'nin birgün bana; Becriâti şairleri Baudelaire'i gör- gelerdi şiirimiz kurtulmuş olur. du, dediğini bir türlü unutamıyo- rum, Halit Ziya Bey, Fransızların üçüncü derecedeki romancısı Gon- court kârdeşlere hayrandır; hal- buki Balzak, Flober, ortadadır. Dünyanın en büyük roman- 6ıği Dosteevski, daha önce Ge- gol'ları dünyayı istilâ etmiştir. Valery yukarıdaki sözünü elbette- ki baklı olarak söylüyor. Goncourt kardeşlere hayran olan bir roman- 242 — Servetifünun — 2407 N. İ 6ı, Cenap Şehabettin, Faruk Nafiz'i Behçet Kemal'i aşamamış bir şair nasıl tasavvur edilebilir, hâlâ anla- yamıyorum. Bir nesil düşünün ki, hikâye ve roman yazmak işter önüne kitap olarak yukarıdaki isimler sürülür. Biri şiir yazmak için başlar Yusuf Ziya, Orhan Seyfi, Faruk Nafız hayatlarına kadar edebiyat tarih- lerinde yaşar ve şiir diye elimize bunların kitapları verilir. Genç neslin iyi hikâyeci- N. İlhan BERK lerinden olan Sait Faik daima Gide'i taklit eder, son zamanlarda çıkan bir yazınında (Balzaktan okuduğu birkaç kitabı saydı. Ken- disipe: onbeş yaşına gelen bir fransız çocuğunun eline verilen kitap Balzaktır, dedim. Bir san'at: kâg ki, otuzbeş yaşında henüz Bal- zakı okuyor, bir şair ki Remboyu yazamaz, Bodleri Alişan Beyin terecümelerinden okumuştur, hikâ- yeyi Refik Halitten öğrenmiştir, — HAYRANLIGA DAIR L HAN BERK Ben çok defa işte bu yüzden arkadaşlarım tarafından «kimseyi beğenmez» diye isimilendirilmişim- dir, bu isimden doğru hiçde tedirgin değilim. Daha garibi birçok şair, romancı tanırım ki yalnız türkçe isimlerini yazmasını becerdikleri garp muharrirlerini fırsat düştükce zikrederler, orada burada söylerler, ellerinde Kitap taşırlar, meseleyi anlamışlardır, fakat kendilerini aldattıklarını bilmezler. Ahmet Haşim zamanında tek kimse tarafından sevilmezdi, O. hakikaten herkese düşman gibi bakardı. Şiirden anlayan birini bütün ömrü boyunca bulduğunu hiç zannetmiyorum. Bugün eski- lerin hiç biti tarafından Nurullah Ataç sevilmez; mesele gene aynidir, Bana kızan arkadaşları burada zikretmek (istemiyorum. o Bedri Rahmi: beğendiğin bir kimse olsun yokmu? demişti. İşte söylüyorum ; Münekkit olarak Nurullah Ataç, Sabahattin Rahmi var. Bilhassa ikincisini nasıl inkâr etmeli? Ro- mancı ismi söyliyemiyeceğim, fa- kat işte iki hikâyeci söyliyebilirim: Sabahattin Ali, Cavit Yamaç. İkinci henüz tanınmadığı için belki bana «Buda kim?» diyen ola- caktır, Hemen söylenmeğe değer: (Şehirler) türk edebiyatının şim- diden en iyi parçalarıdır. Bala ve Deliorman okunsun, birçok garp muharrirlerile yanyana olduğunu isbat etmek o kadar güç değildir zannediyorum : Bunları Oavidi yakın tanıdığım için söylemiyorum. Hikâyelerile uzun zaman ya- şayan genç bir san'atkâr için söy- lesemde ne çıkar Genç neslin en iyi şairlerinden olan Ahmet Muhip, Ahmet Haşi- min geçirdiği krizi yaşamaktadır. San'at haysiyet işidir, ve bu o kadar malüm olduğu halde, biz o kadar uzağiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: