BUGÜNKÜ SIİİRİMİZ Yaz om LR CAHİT SAFFET Sait Fajk'in bir piyesi vardır. Gerçi bu piyesi yazmadı. Öyle uzün büyük filân değil; Bu piyes bir tek kelimeden ibarettir. Bana bir kış gecesi, Sehir Tiyatrosunda iki perde arasında anlatıverdi: Sahne bir çarşı, gelip geçen kala- balık halk, Dükkânların bir kena- rına durmuş, yüzünden ve kIıya- fetinden çok fakir olduğu anlaşı- lan bir adam, kucağındaki yorga- nını satıyor. Perde açıldığı sırada bu adamı elindeki yorganla görü- yoruz, Gelip geçene yorganını gös- teriyor ; sadece: — Satıyorum ! Diyor. Ve perde kapanıyor. Piyes bitti, Fakat, aktör, bu «satı- yorum » sözünü sarfederken, yü- zündeki ifade, halindeki tereddüd ile, ve insanların gözünün içine bakarak, bu yorganının son €Ş- yaşı, ve onsuz da harab olacağı ifadesini verecek. Said'in her hikâyesinde bulu- nan bu çeşid espri, İnsanı anla- mak, ona yaklaşmak endişesi ve Cahit SAFFET 235 —- Servetifünun — 2406 SAMİM KOCACGÖZ insan sevgisi, şair Cahit Saffet'in şiirlerinde de var. Fakat, şiirde bu cins ifadeleri yakalamak, bil- hassa şiirin birkaç satırda anlat- maya mecbur olduğu hadise ve hâleti ruhiyeleri tesbit (etmek güçtür. Çünkü nazım, nesir kadar sarih ifadeye malik değildir. Ne kadar şekli serbest olursa olsun. Yine bir fikri, bir ıntibal bir anı, teksif etmek mecburiyetindedir. Onun için yukarda izah ettiğim Cahidin bu hususiyeti mevzii gibi görünüyor, fakat, şairi dikkatle o- kumak lâzım. O zaman heyecanla gözlerimiz mısraların üzerinde do- laşır. Meselâ şu «Olan olmuş» çii- rinden aldığım gatırlara bakınız: «Çarkı bozulmuş dönmez olmuş değirmen» «Döğen durmuş, ati olmuş ceddin» «Beş vakit namaz eksik olmamış evden» «Adak adanmış, hesabi cari kapanmış» «Elde helal olanı kalmış» «Üç aylıklar bekleniyor, üç bölümlü tafede: <Ama, yine koyun koyuna sabırla» «Dedenı, ninem ve Adil...» Cahid Saffet'in bütün şiirlerinin muhtevası, az çok böyledir. Fakat bu şiirleri okurken, insan şekilde yâni şiirin umumi kompozisyo- nunda bir tutukluk hissediyor. Bir mısradan diğerine atlarken, ayni havanın içinde fakat, yazılmamış eksik mısralar olub olmadığını düşünüyor. Ama, bu hal onun şiirine ayrı bir çeşni veriyor. Bazan da arka arkaya akıp gidi- veren: «Bütün şehirler güzel: «Bütün şehirler bizim !» a e e e ra «Rüzgârındi soluğumuz> «Elkmeğinde hamurumuz var» «Bütün şehirlerle göz» «Deniz kokan kenar mahalleleri ile> «Kaptan kahvelerile tersaneleri ile» «Bütün şehirler güzel: <Bütün şehirler bizim: şeklinde mısralar var. Ben-kendi hesabıma, bu biçim şiirde tam bir kompozisyon taraftarıyım, Cahidin çok sevdiğim şu şiirinde, yüklü güzelliği ile, bir hususiyet olarak göze çarpan, atlayişler kaynaşmış görünüyor. Bu şiirde başlangıçta görülen tâgavvur tarzı sona kadar devam ediyor; fakat son mısra larda tasavvur devam ettiği halde söyleyişde atlama var, Bakınız: Bizim Sokak «Peykelere serilen manav» «Kavunlar okşuyor uykusunda» <Üzümler olgun» «Kadim konaklar sağlam» «Nerede ise gün doğacak» «Kadın uyanacak» «Ve şehir ayaklanacak» «Ayni sokakta kocayan bekçi> «Fikirler beyan edecek» «Cece hakkında...» Bu şiir, Cahid, yazıma başlarken söylediğim, hususiyetten bambaşka hususiyet taşıyor. Bu çeşid giirle- rinde şairin peyzaj yapan insanla- rı, topluluk içinde, uzaktan sey- reden bir hâli var. Bu demek insanlarla alâkadar olmamak de- mek değildir. İnsan ve tabiati kucak kucağa oynaşırken görmek demektir. Bir sıkıntısı, bir üzüntüsü şairin mısralarında, şu şekilde, okadar sade o kadar gürültüsüz beliriyor ki, her zaman hişsedip de ifade edemediğimiz, veya ifade edilipte nazarı dikkatimizi celbetmeyen sözler: Ez Kadehimi son damlasına kadar içirdiler Günahların kefaleti ödendi İnsan için nem varsa felâketlere verdim. Akşamın hayrolsun, İndir kepenkleri, Sabahlara kadar içelim Apostol ! Türk şiirinin muhtelif devirle- rine bakacak olursak, her edebi neslin -divan edebiyatı müstesns- kendisine göre bir muhteva birliği vardır. Her devrin görüşünü orta- ya koyan bu muhteva birliği, bu günkü nesilde de göze çarpmağa başladı. Bu muhteva birliği içinde şairlerin şahsiyeti, kendine göre — Devamı 239 da —