7 Mayıs 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

7 Mayıs 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOINOlLKOŞE$Sİ Resim ve mimarimize hedef | On sekizinci asırda Avrupada resim tedrisatı hakkında bazı te- şebbüsler oolmuştur. Bunlardan LEON - BAPTİSTB, ALBERTİ gi bi XVinci asır artisleri geometrik şeyleri ihtiva eden kitaplar yaz- mışlardır. On sekizinci asra kadar kollej ve mekteplerde yaşıyan klâ- sik an'ane, basılmış ve geometrik doğru, ve basına örneklere baka- rak inşan vücudunun muhtelif kı- sımlarını kopye etmekdi, Resim tedrisadıyle meğgul olan Prnayalı bir artist PİERRE ŞEHİ- MİD 1828 de tabiatten tersim, ya- ni çizmek prensibine büyük bir mevki veren bir eser neşretti. Pi- erre Sehimid, bu tedrisatı hazır modelleri kopye etmek esası üze- rine değil, eşyasını doğrudan doğ- ruya taklidi esası üzerine koymak istiyordu. Bu zat basma resim kul- lanmakla beraber tahtalardan yapıl- mış, geometrik şekiller kullanıyor- du, Bunlardan sonra alçı baş ve vücut geliyordu. Pierre Sehimid'in metodu Almanyada büyük bir şöh- ret kazanmiya sebep olmuşdur. Türkiyede resim tedrisadına da- ir yazılmış eserler ve yazılar 1908 Meşrutiyet inkilâbı ile başlar. Bu tarihten evvel eski sabah gazetesi sayılarında çıkan A, Nadir beyin gocuk bahçeleri hakkında makale- leri, ve Süleyman Pş. zade Sami beyiu <İlmi terbiyei etfali> gibi bir iki eser çıkarılırsa bundan baş. ka mektep kitabı nevinden pede- gojiye dair mühim eserler gorüle- mez” Bundan sonra resmin teşekkülü, ve reşim tedrisadı Senayi nefse'nin açılmasıyle olmuşdur. Şu zamanda milli eserlere verilen değerleri he- pimiz biliyor ve görüyoruz. Fakat kiç birimiz milli bir eser yaratmak isteğinde değiliz. Hatta milli eser yazacak yerde, garp resmini, garbın mimarisini taklit ediyoruz. Bizim isteğimiz ne garbı nede şar- kı taklit etmek değil, Öz malımız olau Türklüğü taklit edelim. Re- simde zevk Avrupalaşmağa doğru gitmektedir. mimaridede hemen, hemen &yni yeni kübük Avrupa mimarisinin taklidi. Cemiyet içinde bir milletin her- şeyde, Güzel sanatlerde, edebiyatta zevkini yükseltecek san'at eserleri yapmak gerekdir, Sanatkâra, şaire, edebiyatçıya düşen vazife : Taklitçilik değil, mahalliliktir Buda taklidle değil, yeni sanat ile olur. Hiç dikkat ettiniz mi ? Ve okul. larda resim yapan istidatları bulup çıkardınız mı? Hayır! Bir resim yapan görürüz. Res- mini becersin, aferin deriz işte 0- kadar. Halbuki resim ögretmenine düşen vazifelerden biride bu çocü- ğu üştün bir seviyeye gelebiltnesi içeti yetişdirmesidir. Resim, mimeri bir milletin öz malı olmalıdır. Mimarimiz neka- dar kuvvetli ise, resimde, Edebi- yatla, ilimdede öyle olmalıyız. Neden mimar Sinan kadar kuy- vetli yeni bir mimar yetişmesin. Neden büyük bir ressamimız ol- masın? Şu cümleyi bilhassa hatır- latmak isterim, Oskar Vaydın de- diği bibu taklidiu olduğu yerde, sanat yokdur. Her sahada kendi- mizi bulalım. Türklüğü yükselte- lim. M. KORKMAZOĞLU ÇIKTI : Köyün Camları Şiirler İhsanBORAN M. Uluğ- Turanlıoğlu: Köy Şiirleri Son şıllarda bol şiir yazılması- n& rağmen bunların mubalâğasiz yüzde doksan beşi, mahalli renk ve akisten mahrumdur. Bir taraf- tan eserin renk, hava ve hattâ ma- nasını değiştiren &cıımı tercüme bolluğunun yanında telif eserlerin bu aşırı derecedeki egzotizmaşı da artik bizi bunaltmıştır. Bu arada, bu bunaltımizı giderecek yudum su gerinliğindeki eserlere de pek geç ve az rastlıyoruz. M. Uluğ Turanlıoğlu'nun, «KÖY ŞİİRLERİ» de bunlar dan biridir. «Köy Şiirlerisnde kelime kuyum- culuğu, hayal genişliği yoktur. On- da sade mahalli renkler taşıyan his ve müşahede ile beraber toprak, dere, harman, çardak gibi köye ait motiflerle örülmüş bir samimiyet havası vardır. Zaten «Köy Şiirle- ri,,nin bize kendilerini sevdiren ta- rafı da budur. Şehirlerin riyakâr havasında boğulan ve huzum köy- lerde arıyan şair, köyü kuvvetli bir müş&hede ile anlatabiliyor, “ Beni alın, alın Höyler , den Şehirler mahpes bana Beni alın, alın köyler. Sükütunuz ses bana Beni alin, alın köyler. Ayni Şiirden :; Yamaçtan iner davar, Dile gelir her pinar, Boyanır ala sular, Beni alın, alın köyler, «Öyle bir şehir ki busdan öyle bir şehir ki bu, enlümiz dilimizden Herşey bize yabancı ve her şey uzak bizden, Aradığı huzuru köylerde bulan şair, artık nikbindir. Bu nikbinlik, onda, bir iman halindedir. Şair, köyde bulduğu ruh buzuru yanı başında köyün toprağını da sev- mektedir. Bu huzuru, tattırmak ve köy güzelliğine olan hayranlığını bize de ikrar ettirmek arzusu ile bizi davet ediyor. “ Davetiye li , den Alnımızı öper dalla Gönlümüzde açar Balim, Nerde vardır e er iş Gel çıkalım dağlara b — Devamı 274nci sayfada — Hüseyin ULAŞ 293 — Servetifünun — 2385

Bu sayıdan diğer sayfalar: