e " Ahmed Rasim ve İstanbul — Kadıköy - Haydarpaşa vapurları arasında, köhneliği ve yolsuzluğu ile meşhur gemilerden biri de “5 numarn,, idi: «Bende bir sevinç! durup durup, haniya Kadıköyüne işliyen 5 numaranın istop kuman- dasını müteakip çıkardığı oh!. oh!. ödat nedaâinı tekrar ediyorum,. Halk bu gemiye «Touton» adını vermişti. Kafe dö Silis Beyoğlunun slafranga sayılan içkili yerlerinden biri. Kalfa hanım Acemin takımının en meşhür gi- malarından (âcem kelimesine bakı- Dız). Evin müdirelerinden biriydi. Elinde tesbih, beş vakit namazını kılar... Sofu mizuçlı bir kadındı. Kalpakçılarbaşı Kapakçılarbaşı denilen büyük caddesi, İstanbulun en fıkırdak semtlerinden biriydi. Direklerara- sında ve Kâğıthanede görülenlerin daha toplucasına burada rastlanırdı. “Üstü kapalı, yan tarafları feaçi, tuhafici, canfesgi, bafafiyeci, sucu, limouatacı, basmadı, muhallebici, Velhasıl sonu (ci) ile gelen sıra sıra eğhaf dükkânlerile mahdud, ortası işportalı, sepetli, küfeli, tab- lalı, zenbilli, hattâ torbalı seyyar satıcılar, piyazçı, sövüşçü, İranca- lacı, simitçi, yaymacı, yazmacı ve envai ticaret erbabı ile vıcır vicir kaynar bir faaliyette bulunan bu yolda bunlardan maada daha ne- ler, kimler görüyorum *. “Burası âdeta bir piyasa mahal- liydi. Sıklık ve izdiham burada her nevi temas idare edebiliyordu. 2— Se e anl — 2385 Yazan : Ahmed Bülend KOÇU Kırmızı çizikli peştemalını büküp beline sokmuş aşçı kalfasından do- nun da üzerine rengârenk yemeni, ipekli mendil, : arakiye sarmış ol- duğu fesini, külâhını etvarı şüha- nesine uydurmuş saltalı, sakolu, altı kaval üstü Şişhane kabilinden şalvar üstüne setri, pardesü giymiş efrattan, İstanbolinli, redingotlu, ceketli, muntazam, perişan, hattâ aralıklarına güi, sünbül, şebboy, karanfil gibi çiçekler takılı yeğil, beyaz sarığı simayı müzellefine ayrı bir şivei zenperesti kondur- muş yobaz, softa, molla beyierden, kılıcının şakırtısı o velvelei azime arasında güme giden harbiyeli, tıbbiyeli yeni zabit çıkmış veya- hut hovardalıkta eskimiş kolağası, binbaşı rütbesinde, başçavuş, sıra çavuşu, bölükemini nişanlariyle sol kolu ağır baamış, tokmaklı ve püs- külü bir perende ile fesinin tab- lasına oturmuş, Beyaz robası kır- mızı bir kuşak ile ikiye ayrılmış, taşıdığı silâhı yürüdükçe sırtından kabara kabara manzur olan berri ve bahri askerden, kukuleteli kısa ceketiniu iç omuz yerinden peğkiri sarkmış, çekeceği belinde, yeme- nisine basmış, fes arkaya atık, per- çemleri dağınık fırça kaş, süzük göz, karanfil bıyık tulumbacılar- dan, sıfır kalıp, kara fes, yağlı po- mada ile cilâlı bir satıh siyah ha- linde parlıyan veyahut dalları et- rafa taşmış fesliyan saksısını an- dıran saçlarının ortaşına oturmuş, maviş, karayağız, açık sarı benizli, kaşı, bıyığı kozmatikli, Trablus kuşağı görünsün içten etekleri be- limi örtemiyecek surette biçtirilmiş siyah ceketli, yakasız mintanlı, çepkeni çözük, İransz' biçimi Bol Elli Yıl Evvelki Istanbulun Lügatı Kafe dö suis — Kalfa hanım — Kalpakçılar başı — Kâğıthaneye gidiş Kâğıthane — Kâğıthanenin şık beyleri — Kandil Ahmed # paça pantalonlu, yüksek ökçe, do- mates burun, toka güllü yarım po- tinli külhanilerden, işiyle güciyle meşgul, dilinde hemen daima bir (Lâhavle) dolaşan ağbanili baba- canlardân, o zamanda bile* askeri veyâ devrik yaka giyen gizli ka- badayılardan, bir aşağıya bir yu- karıya, kâh sağa kâh sola gidip gelen, dükkân önlerini, içlerini ka- payip âçan, doldurup boşaltan bu kirve arasında renk renk, carlı, iri kareli Trabzon çarşaflı, çeşit çeşit yeldirmeli, yaşmaklı, feraceli, başörtül, yaşi, genç, kâfüru beyaz, esmer, kumral, sarışın, çilli, allıklı, düzgünlü, hotozlu, oyalı yemenili, enseden, gerdandan, koldan dekol- te, harara bürünmüş gibi ne oldu- gu belirsiz, çeneden buruna, tepe- den kaşlar üzerine kadar mestur bir simayı meçhul üzerinde yalnız iki gözü yalpır yalpır ışılar yerli, taşralı kadınlardan, kızlardan, ko- kanalardan, todilerden, koriçalar- dan mürekkep bir cemmi gafir görürdüm... “İki yandan, ortalarından sonu gelmiyen bir vaveylâ kopar, bu vaveylâ arasında : — Allı verelim, sarılı verelim ! Gibi kaba kaba cinaslar fırlar- ken baso bir ses üzerinden: — Francelâsi ! Yılışık bir edâ ile: — Küçük hanım !. daha veremez misin f. Dudaklarını hızlı nefesle titre- terek : — Buuunu...zdan için!. Yine kaba rasttan: — Terlikler, yeriydi Ekseriya, ince, keskin e: devamı 297 i imi İsli Bir çeyrek