9 Nisan 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12

9 Nisan 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— m lsn doktorcağızı da güçbelâ o ke dar kazanabiliyor. Bu sefaletten başka nedir ki... Sade iki bin franga bir apartiman tutmaları lâzım, Jean, merak ve endişe dolu göz- lerle genç kızı süzüyordu: fakat o gözlerini kaldırmadan konuşu- yordu. Mary, kısa suallerinden ve sesinin tonundan arkadaşının muğ- ber ve kendi fikirlerine muhelif olduğunu anlıyor ve gözlerini onun anlaşılması güç bakışlarından ka- gırıyordu. Bir ingiliz olan annesin- den maddi bir terbiye almıstı. Kü- çük ve ameli muhakemesini birkaç kelimeyle bitirdi : — Çok bedbaht olacaklar. Ame kabahat kendilerinde... — Öyle mi dersiniz f — Ona ne şüphe! Sevişebilmek için darlık içinde bulunmamalı. Ben, -Paris'te yaşıyacak insanın ne kadar parası olmak lâzımgeldiğini hesapladım. — Ya! demek besapladınız? — Tabii, Mükemmel bir bütçe yaptım, Senede, en aşağıdan otuz bin frank olmah, Jenn Sörsval acı bir istihza ile ; — En aşağıdan idiye tekrarladı. Genç kız yanlış anladı; — Size daha kati rakamlar ve- rebilirim. — Teşekkür ederim, size itima- dım var. Konuşmaları tuhaf bir gekil s- liyordu. Mary âşığı tarafından tak- dir edildiğini zannederek, tekrar etti : — Sefil olacaklar. Genç adam zayıf bir sesle pro- testo etti. — Evet, fakat nisbi bir sefa let. Birçok kimseler daha az bir para ile yaşıyabiliyorler. — Buna emin misiniz? — Elbette, Hem insana lâzım olan birçok geyler para ile satın alınmaz ki... Gökteki, sulardaki ve ağaçlardaki güzelliğin fiatı yoktur. Aşkında keza... Bu gecenin letafeti kaça satın slınabilir 9 Mary, temkinli bir tavırla: — Bu letafeti tadabilmek için vaktimiz müsait. Güzelliği kıymet- lendiren şey servettir. — Peki, ya sizin gibi üzengin ez ne yapsın 9 t, evlenmesin. Bu sözleri, hakikati ifade et- menin verdiği elemle söyleyiver- inlşti. 250 — Servetifünun — 2361 Konuşma — Bak, bak anne Gökyüzü sarhoş mu ne? Yürüyor sendeleyerekten İpek entarisini sürüyerek alnımızda. Sonra irkilip düşünüyor bomboş Olmayacak, doğmayacak şeyleri. — Gökyüzü çok düşünen, Hiç konuşmayan filozoltur Nasreddin Höca'nın hindisi gibi Dersini sükât içinde verir. Kızdı mı bir kerre ? Bakışından granitler erir. — Ya yeryüzü ? - — Yeryüzü : ayakları bukağılı küheylân Mıknatis denilen kuvvetle. Gökyüzü bakadursun mütemadiyen Bukağılı köheylâna merhametle. M. Necati ONGAY Bu konuşmalar esnasında vi pur sahil boyunca yeşilliklere gö- mülü Thonon sehrini geçmiş bu- lanuyordu. Ripaille burnunu dola- gırken Evian gözüktü. Mary, dostu Jenn Söraval'in erteti yün hare- ket etmek mecburiyetinde olduğunu düşündü. Güneş karşı dağa yaklaşıyordu. Tam, akşamın ibtişamının bir kat daha arttığı, güneşin gurup otme- den önce tasvir olunamaz bir tat- lılık aldığı andı. Gölün suları, uzun ürperme çizgileriyle, rüzgârın ok- şayından memnun görünüyordu. Mary arkadaşına bir daba baktı. Çehresinde pek derin bir kederin izlerini görmekten şaşkın, mırıldan- dı: — Neniz var? — Benim mi Hiiç. Buna rağmen, genç kız sevdiği gencin yüreğinde bir sıkıntı oldu- gunu hissediyor, fakst hâlâ sebe- bini anlayamıyordu. Bu kadar ani ve derin bir teessürün sebebini kendi mâsum sözlerine hamlede- bilir miydi 9 Kendisini de sırmağa başlamış mış olan bu can #şkıcı havayı yırt. mak istedi: — Hal. Hani bana üç İngiliz. , ce kelime söylecektiniz#!, Tebessümü dudaklarında dondu kaldı. Dimdik ayakta duran Jean, l&- kayt cevap verdi: — Artık bilmiyorum. Zanne- dersem gülün sularına düşürmüş olacağım. | Ve ihmalci bir eda ile ilâve etti : — Alldırmayın, ehetnmiyetalz üç kelimeydi. Genç kız nihayet anladı. Gon- suz bir bir sevgiyle dolu bâkışlar. ia erkeği süzdü. Onu yakışıklı, mağrur, ve biraz da istihfafkâr bul- du. Kendisini tamamen ona vers menin, hayatını hatta herşeyini onâ feda etmenin nekadar zevk- li olacağını - işişten geçtikten sonra - düşündü. Üç İngilizce ke- lime kalbinden dudaklarına geldi. Biraz evvel aldanmış olduğunu anladığını göstermek için, üç keli- meyi kendisi söylese miydi? Kendisinde cesaret bulamadı. Vapur iskeleye varıncaya kadar, ıstıraplarını birbirlerinden sakla- yacak manasız sözlerden başka birşey konuşmadılar. Kaç kerre önlerine çıkmış olan aşk, fedakâr- lıklardan tig küçük bir i- iâhtı, Bu nefiz geceden istifade ede- cek yerde, vakitlerini hayata fi- yat biçmekle geçirmiş, ne biri, nediğeri, üç kelimenin ihtiva etti- di esrara meydan koymak cesare- gösterememişti: — 1 Love you! Fuat OKAY

Bu sayıdan diğer sayfalar: