GAP YP YP ŞARZ Uye RT FP, MECMUA AKINI Alâimisemânın renkleri gibi bütün tütüncü dükkânlarının ön- leri, kitaphanelerin vitrin ve raf- ları edebi mecmua ve gazete ser- gisi... Birinin diğerinden hiçbir farkı bulunmıyan bu gazetelerin ( mecmuaların ) mevcud olandan başka bir gey getirmeyişleri mec- muacılığı bizde sureti katiyede amatörlük, ve heveskârlık çağında bırakmıştır. Bu heveskârlıkta kalışı mec- muayı tabiatıyle okuyucudan uzak- laştırmıştır. Bu gün 50 ye yakın edebi mec- mua ve gazete var - fakat, arala- rında 300 den fazla satacak olanı pek azdır. Bu da şiirde ayni kelimeler, polemikte ayni mevzular, romanda ayni (anacronigue) şeyler yazılma- sındandır. Edebi makaleler Papaz çeşme- si gibi ayni meyli dökmekte, po- lemiklerde ayni zoraki espriler ya- pılmakda, mecmua tenkidinde ay- ni Ulunayların yazılar yazmakta ve şiir Bergson ve yoğurt bahislerinde müsavi salâhiyeti olan ayni Vâ-Nü- ların mecmualardan bahgettiğin- den doğan bir meseledir. Edebiyat mecmuaları bir mem- leketin muayyen bir devirdeki kültürünün işaretidir. Bostana gi- ren hırsızın, bostan sahibi olma- dığı kadar salâhiyetlerinden şüphe edilecek bazı adamların mecmua neşretmeleri mecmuacılığı devam- lı surette sınıfta çakan tenbel ta- lebe meykiinde koymaktadır. Bugün intişar etmekte olan Yazan: Mahmut ÇAMAY elli edebi mecmuayı alın hepsinin de ayni şeyleri söylemekte olduğunu göreceksiniz Bu ayın başından iti- baren neşredilmeye başlıyan ve gçi- karanını çıkardığı matbaa mürettip- lerinden başka kimsenin tanımadığı bir mecmuanın «önsöz» ünü tahlil edelim ; «Yürüyüp bu saytstyla yeniden neşriyat sahasına atılmış bulunuyor, Peki atılsın! «... Fakat gerek »yollarının sesi» nin çıktığı sıralarda gerek neşri - tail eltiklen muaya yazı yazmak veya onu ya“ kından takip edenlerin fasılasız arzu, atını sonra MEO- yı israrları yüçünden «yürüyüş» ü ye- niden neşrelmek zorunda kaldık, Bu zorluğa herşeyden önce bu satırları yazandan başka birinin müsebbip olmadığına inandığımızı söyledikten sonra şu «yazı yazan- lar» ve mecmuayı yakından takip edenlere gelelim. Yazı yazanların, muhakkak ki «öpsöz»ii yazan kadar isrâr ettiğine eminiz ama «yakından tâkip. eden» ler» i öperek müzeye yerleştirme- miz için adreş İstiyoruz. Daha sonra «önsöz» ü yazan zât bir sahifelik beylik cümlelerle mecmuaşını tarif ediyor : «yolların sesi> nde olduğu gibi «yürüyüş» tode gâyemiz sanal ve fikir sahasında yurda hizmet etmektir,, Gayet güzel ve kolay söylenen bir lâf değilmi € «yürüyüş» ün ilk sayısından itibâren ssanat ve fikir sahasında yurda» ne gibi hizmetler ettiğini mecmuanın yazılarında bir göz gezdirerek tesbit edelim. İlk gerlevha «Ernest Rhya.den: Ro bindranath Tagore Bilinmeyen şair, Hülâsa eden : İbrahim Hoyi» Serlevhasından levanten fre nsir- çasından kavradığımızdan farklı bir şey anlıyamadığımız bu yazının » B&- nat ve fikir (!) sahasında syurda ne büyük hizmetler (!) temin et- tiğini artık tasavvur edin. İkinci yazı «Adam ve çocuk» adlı, galiba başka bir hizmet ki» bugün ismi dünyanın hiç bir yerinde anıl- mıyan Tagore den bahsediyor (ga- liba hatıralarından) sonra «Bacon» hakkında bir ansiklopedi tercemesi, «önsöz» ün şu şıkkını yerine getiri- yor muhakkak ; — Devami son sayfada — 87 — Servetifünun — 2342