Hafta Hasbıhali 86 tcnı sahifadan devam Beyoğlu belediye binasının alt ka- tında etfaiyeciler vardı; bir takım yangın tulumbaları dizili dururdu. Bir gün tecrübe yapmak istedim; dairenin bir odasında beş on eski gazeteyi tutuşturduk; yangın var diye bağırdık. Aşağıda nübetçi etfai- yeciler tulumbalarla koşuşarak gel- diler. Fakat tulumbalar dura dura paslanmış idi, işlemedi. Boruları takacak musluk bulamadılar!! Anla- şıldı ki hakiki bir yangın olsaydı kül olup gitmiş idik. Çünkü aldan- mıyorsam bu binanın da katları ve kirişleri ahşabtır! daha saymağa kalkarsam uzun sürer; Sadrı Ertem arkadaşımızın makalesinden nakle- diyorum: Refah faciası karşısında Bu geminin kaburgaları arasında iki yüz kadar genç bugün akdeni- zin dalgaları arasında ve bizden ebediyen uzaktadırlar. Hadisenin tafsilâtını bizzat Milli Müdafaa Vekili Saffet Arıkanın ağzından dinledik- ten sonra yetişmiş bir gençlik kafi- lesinin hayatına kıyan facianın ufak, büvük bülür müsebbiplerinin kanun ve adaletin hükümlerinden kurtul- mayacağına bir defa daha inandık. Genç adamlar kaybettik. Ona mı yanalım, münevver adam kaybettik buna mı yanalım? İhtisas sahibi mü- dafaa kuvvetleri kaybettik buna mı yanalım Bu vesile ile bir başka noktaya, bizim kendi kendimizi tenkit ede- bileceğimiz bir sahayı işaret etmek istiyorum. Bizde kazalara karşı, fert olarak hemen bir çoğumuzda bir nevi lâü- balilik vardır. Ben bunlardan bazı- larını hatırlarım, bir kaç sene evvel Marmarada bir gemi battı. Geminin içindeki yolculardan ancak pek azı kurtulabildi. Ayni tarihlerde atlan- tikde bir transatlantik battı ve bü- tün yolcuları kurtarıldı. Çünkü Mar- maradaki batar batmaz geminin kaptanına da, tayfalarına da, yolcu- arına da tek bir vazife kalmıştı: Oldukları yerde Şalâtüselâm çe- kerek Âzraile ruhlarını teslim etmek! Filhakika vapur halkı ne sandal buldu, ne tahlisiye âleti görebildi. Salâtüselâm getirerek sulara karıştı. Fatihte bir garaj yıkıldı altında bır takım işçiler kaldı. Neticede öğrenildi ki bina yapılırken temel atılmaya lüzum görülmemiş! İstanbulda birbiri ardı sıra tram- vay kazaları da yine tekmil şartla- rın ihmalinden ileri gelmisti. Mem- lekette eskidenberi yerleşmiş olan “tevekkül, zihniyetinin fena tatbi- katı bu nevi neticeleri ortaya çıka- rıyor. “Muayyen sebepler, muayyen şartlar dahilinde aynı neticeleri vü- cuda getirir, zihniyete sahip olmı- yan memleketlerde bu kazalar mu- kâdderdir denebilir. Bunlara karşı alınacak tedbir şüphesiz ki kültürü- müzü ilerletelim. Bunların önüne geçelim gibi sudan bir söz olmaz. Elbette müsbet kültür inkişafı- nın ve bunun millet itiyadı haline girmemesinin büyük tahminden bü- yük tesirleri vardır. Fakat kültür davası zaman davasıdır. İcabedi- yorsa bu nevi kazaları vücude ge- tirenlerlerin cezalarını şiddetlen- dirmek kanunlari bu canlandıra- cak şekilde tadil etmek çok ye- rinde olur. Çünkü bu suretle müs- bet zihniyete aykırı hareketin mü- eyyidesi kuvvetlendirilir. Millet emniyet ve itimatla facia müsebbiplerinin tecziyesini C, H. P. grupu reis vekili Hilmi Uran'ın Mil- let Meclisi kürsüsünden söylediği gibi bekliyor. General Kâzım Dirik'i kaybettik| Eski İzmir valisi, İyakya umumi müfettişi General Kâzım Dirik müptelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak, hayata gözlerini yumdu. Kâzım Dirik'in memlekte yaptığı sayısız hizmetler arasında, TTrakyamızın kalkınmasında gösterdiği bimmet ve mesai başta gelir. Merhum, Servetilünun ailesinin de yakından tanıdığı ve sevdiği bir şahsiyyeti: Merhuma Allahtan rahmet dilerken, ailesinin ve bütün onu sevenlerin teessürlerine gönülden iştirâk ederiz.