ROMEN EDEBİYATINDAN : İYOR | SULAR GEL Gh. BANEA Yazan : Çevirer : Cavit YAMAÇ | li tabii yolundan çıktı, Batak. İlıllii DE kırları etrafında yilan ibi kıvrılan ve Tuna'nın vücude getirdiği göllerden hareket eden, ve yine gümüş kurdeleler gibi ona dönen gu birikintileri her tarafı kaplıyan büyük suyun içinde yokoldu, Şimdi artık baltadan (1) nehrin içine uzayan nebâttan birşey görünmüyordu. Suyün içine uzayan nebatlar-ki su daima bunlarin bu- Tundukları yerde daha kapalı renk- teydi ve daima cereyan vücude ge- tiriyorlardı, şimdi etraftaki sular dan daha sür'atle akıyordu. Bu nebatların üremesinden ba- zen büyük topluluklar meydana geliyordu, bunlara isimler verildi. Netekim :YCoana Gârlei, Colicerul... Bura sâkinlerinin hayatı ile sıkı bir bağ tesis ediyorlardı. Sular geliyor.. mütemadiyen geliyor.. önüne geleni mahvederek yıkıyor. İnsanlar korkıyla suyun karşısından çekilip; dua ederek her an daha fazlalaşan bir keder ve yorgunlukla boğuşuyorlar. Yalan söylediği hatıra gele- emiyecek başıları dün akşam Tu- na'nın uluyup anlaşılan bir lisanla üç defa «insan» diye bağırdığını duymuşlardır. Bu muhakkak böyledir tered- düde imkân yok. Doymıyan Tuna, sahillerine ya» kın ve sudan aşağıda olan &razi- PMI una yine şişti, büyüdü ve Tİ İ (1) Tuna kenarındaki adalar. 82 — Servetifünun — 2341 deki mahsulü yok etmekle kans- atkâr olmayıp, büyük ve küçük, aldığı bütün hayvan kurbanlarile iktifa etmiyerek, insan canını da istiyor kurban olarak. Onun bol sularında her sene birçok insanlar sonlarını bulur. «Bu akşam Tuna'nın guları yine çalkalanarak, üç defa uludu ve berrak bir sesle insan diye bağırdı» cümlesi duyan herkesi titretiyor, Evet! Evet! Şüpheye hiç ma- hal yok. İşitmeğe işitildi. İlkten kim işitti 9 Bu izah edilemez fakat sür- atle etrafa yayılıyor ve şimdi bu- nu herkes biliyor. Bir yalan olmadığı aldığı kur- banlardan belli. Kazak köyündeki baltada, ve Tanâ üzerinde «<Mem- leket baltasında» da (Tuna'nın iki kuvvetli kolları arasına alınan bü- yük adaya böyle deniyor) ve Ur- liga bayırının yanındaki baltada kurbânlar verildi. Bu, pariak bir mazisi olan Dob- rucs kasabalarının birisinin etra- fını aidı. Bu Mihail Viteazul'un zamanında Tuna boyuna yapılan 24 kaleden biri ve daha eski z8- mânlarda da parlak bir vaziyeti bu- lunan Arrubium adını taşımış bir yerdi. Şimdi burası ağır hayat süren bir küçük kasabadır. Bütün yaz, etraftan toplanan zahireler ka- yık ve çamlara (2) yüklenip büyük (si Çam, Tuna sahillerinde bütün ge- milere herkes «çam» demektedir. şehirlerde yollar yapılan granitle- rinde buradan kaldırılmasına rağ- men bu kasabanıu sokakları Alla- hin biraktığı gibidir yani toprak- tan. Bunlar yaz günleri sıcakta kalın bir toz tabakasi, yağmurlar- da ise çamurlu olur, Kasaba amfiteatru şeklinde bir tepe üzerindedir. Bundan ötürü sular derhâl aşağı doğru skar, Ü- zaktan burası çok güzel görünür. Bilhassa iki ince minaresini uza- nan camileri ile, yeşillikleri ara- sında kızarmış kiremit ve tenek6 parıldar. Tunadan gelirken solda ve dipte tam karşıda Romenlerin yayıldığı iki mahalle vardır, Bul- gar mahellesi öndedir. Türklerinki kaleye doğru sağda. Bu son iki mahalle zamanla dağıldı ve Re- menler bu taraflara da yayıldı. Tuna ilk defa geçen asırda buraya hücum etti. O zaman, (su kasaba- nın ortasına kadar geldi aşağı ta- rafından iki kenar sokağı yoketti ve Bulgarların tarafında olan bü: tün evleri ve dükkânları yıktı. Bizim ev, bayırın dip tarafında, ana sokakta ve arada sırada insa Dın önüne çıkan bazı taş parçala- nnı eski bir kaldırımı hatırlattığı yerdeydi. Biz Bulgar ve Romen mahallesini orta yerinde bulunu- yorduk. O zamanlar çok küçüktüm, Ayak üzerinde henüz duruyor ve etrafıma göyle bir nazar atabili- yordum. Sular giliyordu !. Birinci Kral Karol işmini taşıyan bizim