Ahmed İhsan TOKGOZ ün bir ifadesinden : Mütalâa eshabından gördüğüm rağbet üzerine Avrup&- yi başdan aşağı bir dolaşmak he- vesine düşmüşdüm. Bu arzum şimdi yerine geldi. Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya Avusturya, ve İs viçreyi dolaşarak matbaamızla ga- zetemin levazimini ve resim kalıb- larile kâğıtlarını da ikmal etmek üzere İstanbuldan hareket eyiiyo- rum; dört ay sürecek olan bu yol- culuk (Ogazetedeki hizmetlerime halel vermiyecektir. Gazetemizin İstanbul Postasını başka arkadaş- lar yazacakdır. Şu satırları okudu- gunuz zaman muharrir âciz, Mar- silyada bulunacaktır. Şu vesile ile karilerime hürmetler ve teşekkür- ler arzederim, İlâve ; Ahmed İhsanın bu seyahati, 1891 Mayis 15 inden Ağustos sonuna ke- dar sürmüşdür ve avdetinde «Avrupada ne gördüm» ünvanlı 586 büyük sahifelik ve memleketimizde çıkan ilk resimli seyyahatnameyi neşreyledi. Kitab Av- rupa hakkında çok yeni seyyahat tafsi- lâtını verdiği için ziyade rağbetgörmüşdü. Ahmed İhsan Viyanadan geçtiği zaman Çinko üzerine kimya ile hâk usulünü dahi tedkik ederek meşbur Angerer fabrikasında (Servetifünun resimlerinin imelini temin eylemişdi, avdetden sonra Servetifünun resimleri çinkografik en mükemmel kılışeleri ile ve milli fote- larla basılmağa başlanmışdır. Ahmed Rasim merhumun istanbul Postasından : Bahar letafetini evvelâ Kâğid hanede cem eylediğinden ilk te- 22 Mayıs 1891 tarihli ve 9 numaralı Servetifünun'dan: nezzühler o tarafa müteveccih ol- du. Bahar, cemalini çiçek suretinde arz eylediğinden müstakların göz- leri birdenbire o teravet abade initaf eyledi. Cuma günü Kâğıd- hane binlerce zairlerle mahşerden nümune İdi. Karadan arabalar, faytonlar, beygirler, denizden sandallar ve kayıklar göya takat vermez bir cereyana uğramışçasına orada top- lanmışlardı. Derenin iki gahili et- noğrafya ekaborisyonu gibi renkece, tavurca, esvabca ve birbirine ben- zemez insanlarla dolu idi yüzleri peçeli kadınlara tesadüf olunmak- da, düabelek, zurna, çifte nare, saz sedaları, keyif avazeleri, beygir kişnemeleri, Eyüb vapurunun dü- düğü, satıcıların şamatası, ve kah- vecilarin bağrışması velvele halinde o dağları inletmekde idi! lık böyle bir meslek haline geldik- ten sonra dünyanın nereye gide- ceğini keşf etmek çok zor de- mişdimi Yazık ki mukaddesatın kâmilen arkaya atılarak dalavere hayatının adeta bir san'at haline gelmesi, bizim zannımızdan çok ziyade dünyayi sarmış ve insanlar ahlâk noktasından aciklı bir suret- de çığırından çıkmışdır. Fransız muharriri onyedi sorgu sıralamıştır. Bu sorguları dikkatle oknyunuz ve viodanınızla karşı kar- şıya durup kendi kendinize cevap veriniz diyor, Sorgulardan birkaç tanesini çok kıymetli buldum, Şunlardır: 1 — Malik olamadığınız haslet- lerle öğünmek itiyadında mısınız" Meselâ dinlediğiniz merdâne asilâ- ne hareketi benimsiyerek siz yap- mışsıniz gibi anlattığınız olur mu? 2 — Ödeyemiyeceğinizi bilerek ödünç para alır mısınız * 3 — Sizden çok üstünlüğüne hased ettiğiniz adamı arkasından çekiştirir misiniz 4 — Aslını ve hakikatini bildi- ğiniz düzgün işler ve afif adamlar aleyhinde başkalarının garezkâr- lıkla ve kasdi olarak söz göyledik- lerini duyarsanız, tekzib eder migi- niz yoksa bana zarar gelmesin diye susar mısınız 9 5 — Ariyeten aldığınız veyahut bir yerde bulduğunuz sizin olmı- 254 — Servetifünun — 2330 yan kitabın, malın, paranın sahibi- ni arar mısınız. Yoksa bunları ken- dinize mal eder misiniz? Fransız muherriri bu sualleri kendi kendinize sorunuz ve ken- âiniz cevabını veriniz; o zaman ne meslekde adam olduğunuzu anlar- sınız diyor, Çok doğru bir söz. Farzedelim ki bir adam bu sualleri kendisine sordu ve kendinin ne mal olduğu» nu anladı. Acaba nefsini ıslaha dönecek mi? Helâlı haramı ayır- mağa kalkacak mı 1 İşte meselenin en İena tarafı burasıdır. Beş ta- nesini yaklettiğimiz onyedi sorgu: nun onyedisine de vicdanını tahlil ederek kendı kendine çevaplar al- dıktan sonra bir kahkaha savurup omuz #ilkerek: amma budalaca dü- şünceler diye bağıranlar çok olunca felâketin ilâcı var mı? Yani etra- fmızda bulunanlardan utanmak, çekinmek bisleri kaldı mı? Hüseyin Rahmi kardeşim gibi ben de eski bir adamım. Rilli sene evvelki dünyayi ve muhitimizi gördüm, tanıdım. Geçirdiğim tec- rübelerle o zamanki duygularımı bu gün daha derin olarak tablii edebiliyorum. Bu inceleme saye. sinde bir hakikate varmışımdır, o da şudur: Otomatik namnussuzluk, yalan- cılık ve hilekârlık eskidir, şu fark vardır ki eskiden bunu yapanlar gizlerlerdi ve utanırlardı. Şimdi cür'et artmışdır bu cür'eti arttıran en büyük âmii, Avrupanın poletika hayatındaki kötü usullerdir. Yalanı düzeni ve hilleyi yapan poletika- cılardır, Devletler borçlarını ödemez ol- dular. Yahud paranın kiymetini düşürerek öder gibi göründüler, Verdikieri sözleri, kulpunu bulub inkör edenler onlardır. İşte bir ta- nesi: Balkanlarda bizim yapdığımız eski iki muharebe vardır, ikisinde de Avrupa poletikacıları istatüko mahfuz olacakdır; Galib mağlub tanınmıyacakdır dediler, Galib ge- lince düstur tatbik olundu, biz mağlub olunca bu balık başka balık dediler işi bozdular. Ticari hayatta bile en güzel prensiplerin mahfuz olduğu yer İngiltere ve İs- viçredir. Oralarda dahi politikaci- iarın illetleri sirayete başladı. Tica- ret âlemi de katakulli gari illeti ile malül oluyor. Daha ileri git- mektenşe Hüseyin Rahminin son satırlarile ben de hasbıhali bitiri. yorum : Zavallı insan, hemcinsinden ür- kerek ısaz bir selâmet köşesi ara- mıyas keş ama ruhnna yapışık a- mansız bir düşman var, o da yine sensin, Kendi kendinden nereye kaçacaksın insan oğlu 9 Ahmed İhsan TOKGOZ