17 Nisan 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

17 Nisan 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Selçuk Kültür hayatı hakkında araştırmalar: SELÇUKLARDA YSA ZA NN : kardaşı Kalender çelebi, isyan et- mekle de öldürülmüş ve pir ma- kamı 93 sene kalmıştır. 956 da Balem sultanın dervişlerinden ser- sem Ali dede isminde biri maka- mâ geçmiş ve bn suretle hacı Bek- taş tekkesinde iki makam meyda dana gelmiştir. Bunların biri Mü- cerret dede babalık makamı öbü- rü de Kadıncık ananın evlâdı ya- ni çelebiler araşından en büyü- günden en büyüğüne kalan müte- velli çelebilik makamıdır. Çelebiler, bektaşilerce hacı Bektaş Velinin nefes eviâdı sayılırlar. Fakat son zamanlarda sulbi evlât oldukları da iddin etmişler ve çelbi Ahmet Cemalüddin efendi, bu iddiayı fer- man, berat ve tarihlerle tevtika kalkışmıştır. Bu iki makamı tem- sil edenler, bazan hoş geçinmipler, bazan birbirlerinin kıyasıya aleyh- lerine çalışmışlar, dede babala, bektagilerce; çelebiler de kendile- rine ,Sofiyân, Sofi,, adını veren kızilbaşlarca en büyük er ve pir varisi tanınmış, bu gürültülü son zamana kadar sürmüş gitmişti. Boktaşi şairleri başta Sait ve Yunus Emreler olduğu halde da- ha ziyade halk içinde yayılan bek- taşiliği anlatmak için halka halk dilile hitap etmek lüzumunu duy- muşlar ve bu suretle hece veznini kabul etmişlerdir. Bu da Anado- lada halk edebiyatının da 13 ü- ncü asırda -daha evvelleri de ol- makla beraber -yayılmağa başla- dığını göşterir. SAİT EMRE: Bektaşi vilâyet nâmesine göre Konya Aksarayın- da yetişmiş olup dört yüz talebe- ye ders veren büyük bir âlimdir. Evvelce Hacı Bektaş Veliye mu- arız iken sonradan görüşerek ona bağlanmış ve epeyce bir zaman hizmetinde bulunmuştur. Hoca- nın elinde 19 şiir vardır-ki bun- ların birisinin bir kaç parçası «Ma- 264 — Servetifünun — 2330 I SM A I — 10 — kalât tercümesi» inde aynen mey- cuttur çıkacak olan «Yunus Em- ıe»sinde de Sait Emreye ait ma- lumat vardır. Ve İatanbul mektup- cusu Osman beyin Sait Emrenin Yunus olduğuna dair «Milli mec- mu&» da neşrettiği makale, >ad8)Z mecmua,, nın 17ci sayısında ho- cam tarafından tenkit edildiği gi- bi bu çıkacak kitapta da bu hu- susta da otraflı bilgiler mevcuttur. Sait Emre şiirlerinden anlaşıl- dığına göre Hacı Bektaş Veliden sonra onun halifelerinden “Hacim,, sultan,, « da hizmet etmiştir. Şi- irleri Yunus tarzında olup hakika- ten değerlidir. İçlerinde bir tanesi aruzla söylenmiştir. Yunus Emre Bektaşi ananesine göre Givri- hisarın Surı köyünden yetişmiştir. Çifçilikle meşgul olan Yunus, bir kıtlık yılında herkes gibi zahire istemek için hacı Bektaş tekkesi- ne gitmek istiyor. Boş gitmemek için olacak, Alıç toplayıp merke- bine yıklüyor ve tekkeye bunları hediye ediyor. Hâl hacı Bektaşa haber verince memnun oluyor ve (Nefes mi ister, yoksa buğday mı) diye gorduruyon Yunus, Nefesi ne yapayım buğday isterim,, diyorsa da Yunus, buğday istemekte israr etmektedir. Bunun üzerine hacı Bektaşın emrile gerkebinin kaldıracağı Ka- dar buğday yükleyip Yunusu yol- luyorlar. Yolda bu himmeti kabul etmemekle fena bir şey yaptığını anlıyan Yunts, geri dönüp nefes istediğini söylüyor. Fakat hacı Bek- taş Veli, «O, evvelden olacaktı Artık b z. senin kilidini Tapduk Emreye verdik. Ona gite diyor. Yunu& bunun üzerine Tupduğa gidip İLMİ , İNKİŞAF teslim oluyor. (1) Kırk yl Tupdu- ğa hizmet ediyor. Hattâ odun ge- tirmek hizmetini gören Yunus, Tupduğun tekkesine «Bu makama odunun bile eğrisi giremeza diye- rek dalma düz odunlar getirmiş. Bir gün Tupduk neşeleniyor, Mee- linde bulunan YUNUSU GÜYEY- DE adlı şâire «Bir şey!» diyor. Fa- kat onun aklına bir türlü bir şey gelmiyor. Bunun üzerine Yunusa “haydi Yunus, sen söyle! hacı Bektaş sul- tanın sözü yerine geldi. Kilidin aşıldı!,, diyor Bundan sonra Yu- nusa şair oluyor. Okur yazar ol- madığı halde çok güzel şiirler söy- lüyor, Tapduğun vefatından sonra Sarıköye gidiyor, ve orada irşada başlayıp nihayet vefat ediyor. Bektaşi vilâyetnamesinde bu- lunmıyan bir rivayete göre Tap- duğa damatta olmuş, fakat, bana lâyık değildir, diye kıza dokunm&' mış. Kız da gayet güzel sesli imiş, Kuran okurken ırmaklar dururmuş. Bu annevi hayatın esası tama- mile doğrudur. Yunuş. çilrlerinin bir çoğunda Tapduğa teslim oldu- gunu söyler ve ona çözülmez bir bağ, ile bağlandığını anlatır. Me- selâ şu beyitler onlardandır: İ4) Bektaşi ananesine göre Tuppuk Emre, Rum etealerindendir. Hacı Bektaş Anadoluya geldiği vakit, ben Bektaş adli bir er duymadım, diye hacı Bektaşa git- miyor. Fakat hacı Bektaş onu çağırtıp 80- ruyor: Kimden nasip aldin? Tupduk, “Kırk- lar meydanında bir perde arkasından uza- nan bl eli tuttuğunu,, fakat yüzünü gör- mediğini söyleyince hacı Bektaş. “O eli göraen eanırmısın? ,,diyor. Tapduk, *'ta nırım' çünkü avucunda yeşil bir ben var- dı,,. hacı Bektaş elini uzatiyor. Tupduk Emre avucunda yeşil beni görür görmez ““Tapduk şahım Tapduk!,, diyip teslim o- luyor ve hacı Bektaştan bilâfgt alıyor. Tapmak: ibadet etmek hizmet etmek manalarına gelir. Bulmak manasına olarak hâlâ Azeri lehçesinde kullanılmaktadır. -— Devamı gelecek sayıda —

Bu sayıdan diğer sayfalar: