DÜNYANIN DERTLERİNDEN | Yarın :A.VLAHUTA YIK Çeviren: Cavit YAMAÇ Az bir zaman sonra Radu mektepten çıkarak herkesin ara- sında mühim ve tanınmış bir adam olacaktı. Büyük bir vazifede bulunacak ağalarla ayni yerlerde ve ayni şerefte olacak. Evden bütün eşyalarını top- uyarak, onbir dönüm arazisini satacak ve oğlunun yanına Bük- reğ'e gidecekti. Orada, İbrahim'in koynundaki gibi bahtiyar yaşıyacaktı. Oğluna bakacak ve iki gözü gibi itina edecekti; kimseye onun annesi ol- duğunu söylemiyecek herkese, onu ufaktan beri kucağında büyüten, ona şarkı söyleyen, nazarlardan koruyan, ihtiyar bir nine olduğu- nıı ve günlerinin sonunu efendisi- nin yanında beklediğini söyleye- cekti. Ve kimbilir kaç zengin anne güzel kızlarını vererek Radu'yu güvey isteyeceklerdi... O zamanlarda, İlinea ananın günleri bunları tasavvur etmekle geçiyordu, ve eğer tahayyül ettiği geyler derhâl vukü bulsaydı o daha memnun olmıyacaktı belki. Fakat, heyhat... Her güzel rü- yalar mustakbel büyük fecastlere işarettir ve insan kendini boş bir hulyaya kaptırdığı ân yolda bü- yük bir keder beklediğini düşün- meli. 11 ; Hakikaten, Radu, dostları ara- sındau kendine iyi bir arkadaş 260 — Servetifünun — 2330 seçmeyi bildi. Çünki Gheorghe Vorinces iyi bir kalp, sağlam bir kafası olan sâkin bir çocuktu. Kendisi birin- cilik çelengini dişleriyle yakala- yamamıştı ama, mükâfat alan- lardan on tanesini mâlumat ve bilgisiyle mat edebilirdi. Vorineea pek fskir değildi. Kendi, Gaicenili Teleormanlıydı. Evden ona ayda yüz ley gön- deriliyordu. Kendi aklı başında ve hesaplı bir çocuk olduğu için bu bütçe ile iyice yaşıyor, parasız ve hiç bir zaman ihtiyaçta kalmıyor ve her derdinde, insan onda on veyâ yirmi ley bulabiliyordu. İkisi yaşıt idiler ve arkadaşlık- ları mektepte uzun zaman misâl olarak gösterilen nevidendi. İkisi ayni gırada oturuyorlar. Ertesi günki derslerini dinliyorlar, vazi- ielerini tetkik ediyorlar boş saat- lerinde ne kitaplar okuduklarını anlatıyor ve en mühim ve en gü- zel sahifeleri beraber takdir edi- yorlardı. Her Pazar, Radu yemeğe ar- kadaşına gidiyor ve kış günleri ayda iki defa tiyatro seyrediyor- lardı. Pazarlardan birinde Radu âdeti veçhile yine yemeğe Vorincen'ya geldi, fakat yemekten pek az yedi ve pek az konuştu, keyifsizdi; her vakıtten daha fazla sararmış, göz- leri fersiz, güçlükle teneffüs ediyor ve ikide bir elini alnıua götürü- yordu. Hiç uyumadığını, bütün gede öksürdüğünü kendini iyi hissetme» diğini, başının biraz ağrıdığını ve daha çok kalamıyacağına esef et- tiğini anlattı. Gheorghe onu bırakmak işte- miyordu. Biraz yatağında yatıver- sin, Onun eilerini ve &lnını &ir- keyle uğuşturacaktı. Ev sahibinin çok güzel gül esansı var. Ona bir limonata yapacak, hoşuna gittiği gibi kestaneler pişirecek ve Emi- nescu (“J) nun «Edebi mükâlemeler» mecmuasında çıkan güzel bir çii- rini okuyacaktı. Raduy'yu kolundan yakalıya- Tak, kalmasını ve bir saatte ken- dini iyi yapacağını dâir söz verdi. Sonra tiyatroya gidecekler. Çok güzel bir piyes var. Fakat hiçbir şey Radu'yu alıko- yamadı. Kendini fecii derecede za- yıf ve hasta hissediyor ayaklarındaki takatin kesildiğini duyuyordu. Ti- yatroya gelecek pazara gidecekler. İkisi de kederli, evden çıktılar. Vorincea onunla beraber mektebin kapusuna kader gitti. Kendini din- lemediği ve somurttuğu için Ra- du'ya çıkıştı. Kendini hasta gös- terdiğini, hiçbir şeyi olmadığını artık dostluğundan memnun ol. madığını one söyledi. Sonra binbir şakalar yapıp Radu'yu güldürmeğe çalıştı. Fakat, doğunun hiçbir şey söyle- meden sustuğunu görerek oda sustu, Radunun öyle hazin bir (9) Romanyanın en büyük şairi