126 JACK LONDON — 116 net sayfadan devam — ne benzemiyecek olan müstakbel bir hayat seriliyordu, Hayatın bir başka Balzac'a ihtiyacı vardı... Bu düşünceler, Jack London'un haya- tında bir devrenin kapanıp yeni bir devrenin açıldığını gösterir. London artık Rus yazıcılarına ve bilhassa Maksim Gorki'ye can- dan bir yakınlık duyuyordu. Gor- ki'de kendisini alâkalandıran mev- zular, #hâöme'ler ve muhit fazlasıyle vardı, Onun Gorki'ye karşı hayran- lığı, sadece Gorki'nin temiz ve berrak sanatinden ileri gelmiyordu. Hayatlarının bir çok noktalarda birbirine obenzeyişi dolayısile de bizzat Gorki'nin şahsına karşı sem- pati duyuyordu. Münekkitlerinin, kendisine «Amerikanın Gorkisin demelerinden samimi bir iftiharla bahsediyordu. Kısa bir zaman sonra bizzat Gorki'nin kendisi ile de tunışmak fırsatını kazandı. 1907'de Gaerki, Amerika'ya gittiği zaman, bütün Amerikan küçük burjuvazisi Gor- ki'ye saldırıyor, ondan kin ve nef- retle bahsediyor, muhacirler hak- kında çıkarılan kanunun hüküm- lerinden istifadeye çalışarak onun Amerika topraklarına ayak bus- mamaşını ileri sürüyordu. Gor. ki'yi müdafaa eden maltdut bir münevver kitlesi idi. Bunların ara- sinda da erkekçe sesini yükselten ve Gorki'yi müdafaa eden Jack London'du... * Jack bondon'un Japonya dö- nüşünden sonra 1905 Rus ihtilâli başladı. Bu sefer Hearst, Mosko- va'ya, gazetelerine muhabir olarak, New - York'ta çıkan bir tiyatro güz tiyatro münekkidini göndermişti... Jack London gs- zetelerde ve mecmualarda Rus ihtilülire dair verilen haberleri ve weşredilmii makaleleri büyük bir nihkm ils okuyordu. Artık akşam toplantılarında dostlarıyla konuş- tuğu mevzuların başlıcası Rus ih- tilğli olnyordu. Onun en kuvvetli eseri olarak kabni edilen «Demir Ökçe» adlı Tomanı bu konuşmealar- dan mülhem olarak yazıldı. Artık SERVETİRÜNUN Dönen Yazılar kendini tamamen bulduğuna kani olmuştu. Artık Amerikan münek- kitleri yep yeni bir <ihtilâl mu- harririsnden bahsediyorlardı. Fakat doktrin ayrıldığı dolayı- siyle kendisine birçok düşmanlar kazanmıştı. Gazete direktörleri ve tâbiler kendisine sinsi bir müca- dele açmışlardı. Bu tesir dolayı- siyte Lomdon'un şöhreti yavaş ya- vaş sönüyordu. Kanısı ile inzivaya çekildi. Fakat bu inzivadan pek çabuk bıktı; ıstırap duymıya baş- ladı. Bu gportmen muharririn maddi ve manevi harabiyeti yavaş yavaş ilerliyordu. Müzmin bir bâ- ğırsak iltihabı onu, atletik vücu- düne ve çevik adalelerine rağmen pek genç yaşta aldı, götürdü. Hüsamettin BOZOK, P, S. - Bu yazı hazırlanırken Edmon- do Peluso'nun « Jack Londona Dair Hatı- ralarr adlı eserinden istifade edilmiştir. H.B. o YALAN DEĞİL !. — 126 ncı Sayyudan devam — — Pekalâ kardeş sen onun la- va sapiandığını söletniştin, nasl oldn da çıkarabildin 9 — Gayet basit; ona çarptığım zaman yerinden oynamış, Mağlup kalmıştım. Gerhard devam etti; — Kıymetli pipomla geçirdiğim bütün maceraları sana anlatmak u- zun sürecek. Buenos Aires te bir sürü serserinin bücumuna uğradım. Herşeyimi soydular; şapka elbise baston, çakı v. 8. yalnız pipomu bıraktılar. Nevyorkta bir tramvay kazası atlattım, sol kolamla üç kaburga kemiğim kırıldı pipom ise sağ sa- lim kurtuldu. On seneden beri &e. kiz deniz kazası geçirdim. Altı de- fa pipomu bizzat kurtardım. Bir defa yarı boğulmuş bulundum pi» pom ağzımdaydı. Bon kazamızdan kurtulan eşyaları Halifakstaki kon- solozumusda bulduk, Bunlar bir tahlisiye simidi ile bizim küçükten ibaretti. Şimdi pipomu nekadar No. 2364-5719 sevmiş olduğumu ve halâ sevmiş olduğumu şimdi anlıyabilirain, Fa- kat dediğim gibi ümidimi kaybet miyorum. Zira bir gün gene kavu- şacağıma inanıyorum. Gerhard hikâyesini bitirmişti. Biraz sonra giyindi, çıktı. Nöbetçi! olduğumdan kendisine refaket ede- miyordum, bunun için üzülüyor- dum. Bu saatte Singaporun meşhur caddelerinde gezinen renk renk in- sanları hiç görmediğimden gurme- yi pek arzu ediyordum. Ülvarlede gezinerek Singapurun binlerce #lrk- tirigini seyrettim. Bir yabancı için ne esrar dolu bir muhit. Gece yarısından sonra saât üçe doğru Gerhard biraz fazla sallana- rak gemiye döndü. Beni görür gör- mez boynuma gtıldı; hıçkırarak fı- gıldadı ; — Buldum, buldum küçüğümü, Heyecan dolu bir sesle anlatmıya başladı... Şehrin kenar mahallelerinden birinde canavar teşhir edilen bara- kaya uğramış, balığın yanında kar- nindan çıkan eşyalar sıralanmıştı. Bunlar: Üç konserve kutusu, bir satır, bir çizme, bir kerpeden, dört tornavida, ve... ve Gerhardın sade miş gibi kokan piposu, Görüyorannuz ya denizçi pipo- yu pek sever halbuki yalandan hiç hoşlanmaz. Emil Grübber © Bükreş — 122 inci Sayfadan Devam — Salavin yerinden fırlayarak, kadın'ın üzerine doğru koştu; (Nasıl oldu anlıyamadık) biz gokağı aşıncıya kadar Salavin paata'yı kavramış büyük göz ve ağıyla yiyordu. Kadın ürkmüş, köpek ise sinir- lenmişti... «Salavins in gözleri göl, Onu sürükleyerek kaldırımın. bir köşesine çektik. Kadın, yanımızdan geçerkem kartını düşürdü... Grubumuzun en çok âaevilen Don-juanı, ömründe ilk defâ bir kadına karşı kaba davranmışl... Açlık, her yerdeki gibi, Bük- reşte'de büyük kaplı bir yaradır... Cavit YAMAÇ AİDAED İHSAN Bestmeri Lif,