112 uz SERVETİFÜNUN Bütün köy, loğusa Elifin ölümün- de bir suç buluyor, bunu da Mele- ğe yüklüyordu. Ebe hanım, köyün rinde o kadar küçüldüki... Her ağızdan bir söz çıkmakta bunlar da Süleymanın kulağına ka- dar gelmekdeydi. Ebe hanımın, Elifi kasden öldürdüğü Muhtarın kulağına o kadar çok geldiki, neredeyse, dün koruduğu ve temiz bildiği kadınlardan şilphelenecekti . Elifi gül, dudaklarla düşünde görmeğe başlamıştı. Islak gözlerini dikerek : — Ebe hanım sana baygındı Süleymanım: Beni ortadan kaldırıp sana varmak için öldürdü 1. diyordu. Bu düşü, aynen Elifi seven bir kaç kadın da görmüştü. Va Süleyman, hergün Elif ve ebe hanıma dair ye- ni bir düş görmekte devam ediyor- du. Artık geceleri bu ruyalarla haşır neşir olmaktan uyku uyuya- maz bir hâle gelmişti. İhtiyarlar ; — Oğul, bu sana gayrı sana rahat vermez. Git, hakkını ara zavallının .. Ne olsa nikâhın altında iken öldü, karındır!. yollu öğütler vermeğe başlamışlardı. O, ne yapmak lâzımgeldiğini pek kestiremiyor, fakat gün geçtik- çe ebe hanımın suçlu olmasına yavaş yavaş inanmağa başlıyordu. Ebe hanım, karısını bile bile öldür- mese, Elif hiç böyle tel dudaklarla kendisinin ve bildiklerinin ruyaları- na girer miydi ?, Allah yarın bunun hesabını kendisinden sormıyacak- maydı?. gözle- 4 Bir hafta sonra kasabadan gelen iki jandarma, ebe hanımın kapısını çaldı ve müstantığın “tevkif müzek- keresini gösterdiler. Melek bütün çırpınmalarına rağmen ne Muhtarın, ne köylülerin kanaatları kıl kadar yerinden oynamadı. Hürmüz teyze, başı açık soğaka fırlamış,, — Bırakın.. Allatını seven yok- mu ?. Cankurtaran yok mu?. diye bağırıyor; gittikçe büyüyen bir kalabalık kapı önüne toplanıyordu. Jandarmalar, ebe hanımı -zorla köyden tedarik ettikleri- bir araba- ya bindirdiler. Meraklı kalabalığı, bir müddet takıb etti ve dağıldı. Meleğin kafasında bir heyelân vardı. Kos koca dağ parçaları ha- linde hâtıralra birbirinden ayrılıyor, birbiri üzerinden ağır ağır kayıyor- du. İki jandarma, kadına ayni erkek arzusuyla bakmaktaydılar. Araba kö- yün son evlerine vardığında kafa- sındaki heyecan büsbütün artmıştı. Karanlık bir ruya yaşadığı bu köyü görmek için gözlerini sım sıkı yum- muş, parmaklarıyle kulaklarını tıka- maktaydı. Kulağına gebe kadın iniltileri, yeni doğmuş gevrek çocuk ağlama- ları geliyor ve araba tozlu bozuk yollardan ağır ağır kasabaya doğru ilerliyordu. Mustafa Niyazi İDEOLOJİK VE SEMBOLİST TİYATRO Mamaft, Harbden sonra “Ode- on,, da büyük muvaffakiyet kaza- nan “Bir kadının Hayatı, eserini ihmâl etmemeliyiz. “Ödip, İzdivaç Meşaleleri,,nde de çok ince kiymet- ler gösterdi. Sheakespeare metoduna göre tablolarla tasvir edilen bu tarz eser- lerde hiç kimse Saint Georges ka- dar müşahedeli ve nufuzlu, müşfik bir şiirle birbirine tesir eden kâlp- lerin ifadesini anlatamadı. Eserle- rinde daima acı bir hava yaratmış- tır. Mükâlemeleri bazan hassas bir kat'iyetle sentetik bir mânâ alırlar ki; bizi hayale ve düşünmeğe sevkeder. H. PR. Lenormand: İdeolojik ti- yatronun diğer bir lideri H.R. Le- normand dır, Harbden sonraki dra- matık muharrirlerin en büyülüsü ve en câzibidir. Lenormand 1919 dar 1925 kadar olan altı senelik bir zaman zarfında fikri tiyatronun babalarından biri olarak tanındı. Fa- kat Lenormand'ın en meşhur eseri olan “Toz, 1913 de Thdâtre Anto- ine,, da takdim edilmiş ve bir kaç insafsız münekkidin acı tenkidlerile muvaffakiyetsizliğe uğratılarak sah- neden indirilmeğe mecbur edilmiştir. Lenormand'ın eserleri bir düzi- neyı bulur: “Les Ratgs,, Le Simoun, Le Temps est un songe, Le Mange-. ur de Röves, L'Homme et ses fan- tomes, Un lâche, Mixture,, v. $. Form ve orijinalite bakımından tetkik edersek, Lenormand'da tıpkı No. 3963—578 Saint Georges de Bouheliernin san- atini buluruz. Lenormand piyesleri- ni, ekseriya bir kaç dakika süren tablolara taksim etmiştir. Bu tablo- larda cemiyetin hassas ve ince psi- kolojisini insâni nümayişlerin tam forMunu daima görürüz. Jules Romaine: Muasır Fransız tiyatrosünda modern bir ihtilâlci o- larak tanınan Jules Romains Una- nimist ekolün genç şefi olarak ka- bul edilir, İnsan topluluklarının ru- hunu etüd etmiş ve bir cerrah ih- timamile ortaya koymuştur. Tiyat- roya hiçte zayif olmıyan “Şehirde Ordu, eserile başlamıştır, Bu eser ilk olarak “Oddon, tiyatröşylnda Antoin'in ihtimamile sahneye ko nulmuştur, Jules Romains hakiki mevkiini 1919 dan 1926 ye kadar süren ye- di sene gibi kısa bir zamanda yap- mıştır. Fikirleri üzerine didaktik bir tonla israr ettiği sık sık görülür. n mühim eserleri: “Sefahata kapılan Truadek, Truadekin evlen- mesi, Işıldayan, Efendiler Toplantı- da,, adlı dört komedisidir. Bu dört komedi de Moliğre tesiri görülür. Kaba ve çok sert bir piyes olan Knok veye Tabibin Zaferleri, Jules Romains'in son ve en mühim zafe- ri olmuştur. George Duhamel: “Medeniyet, ve “Fedailerin Hayatı, eserlerile takdir kazanan muharrir oldukça gayri müsavi bir tarzda tiyatro tec- rübelerinde bulurdu:. “Heykellerin Gölgesinde, ve “Muharebe,, “Oddojğ,, da ve “San- at tiyatrosu, nda temsil edildiler. Birincisi sübjektif bir eserdir. İkin- cisi oldukça kısa bir sembolizmi ihtiva eder. Burjuva cemiyetlerini istismâr eden vasat muharrirlerin istihzayı müstelzim vazifelerini gösteren “A- tletler Mektebi,ni Jack Kopo'nun “Vieu de Colombi&” tiyatrosuna verdi... Duhamel den sonra Ren& Benj- amin'in “Gondol Kralı” adlı eserine rastlarız. Ren& Benjamin, Eduard Cbhne- ider, Marie Len&n birer eserle ide- olojik ve sembolist tiyatroyu dü» ğümliyen üç isimdir.. o * Edmond Söe den e G.S