p i , imişi. © inanıyordu. , Ne. 2284—578 Bunu bir”sir halinde, evvelâ en yakın bildiklerine söylemişti. Haf- tası olmadan Muhtar Süleyman, ebe hanım dedi kodusunu köyde duy- miyan kalmadı. Herkes, bir sakız gibi bu haberi gezdirdi: iğ hanım, muhtarın kapatması — Karı mantonoto olmuş yağız Süleymana | Muhtar Süleyman, askerliğinde arz buçuk okuma yazma öğrenmiş, acıkgöz bir adamdı. Bu yüzden Meleği tutar, ezdirmemek isterdi. © Ne zaman Ebe hanım hakkında bir o dedi kodu kulağına çalınsa: — Yalan canım, o cadoloz ebe nine karısı, o büyücü yokmu.. İşte bunlar hep o cadının düzmeleri! diye doğrultmağa çalışırdı. Muhtarın ebe hanımı koruması, ebe nineye göre, şüphe ve tahmin- İeri kuvvetlendirici bir mahiyettedir- ler. Ve Muhtarın, onlara kaçsız göz- süz girip çıkması da aralarındaki bağdan, hayayı, korkuyu silkip at- malarından dolayidi. Bütün köy, inanarak biliyorduki, €be hanımla, Muhtar Süleyman arâ- sında bir bağ vardır. Halbuki Meleğin muhtara gös- terdiği alâka, temiz, açık yürekli insanlara gösterilen saygıdan öte gecmezdi. Dedi kodu alıp yürümüştü. Ebe ninenin odüzmelerine, Süleymanın karısı Elif'e varıncıya kadar herkes Fakat Elif, kocasının kendisine olan eski muhabbetinden bir damlasını bile kaybetmediğini hatırlıyarak yalnız şüphelenmektey- di. Gel gelelim aleti rühiyesine haber anlatamamaktaydi. Kulağına kadar gelen laflar için Süleyman'ı sorguya çekmek “öy- lemi?.,, diye sormak, belki önüne geçilmez bir felâket doğurabilirdi. Süleyman başını önüne eğer: “ni- deyim, duyduğun doğru, diyiverir- se hali ne olurdu sonra?. Dusta düşmana karşı rezil rüs- sea olmak bir tarafa, çok sevdiği kocasından ayrılmak.. Halbuki, kar- nında Süleymanın kanını taşıyan bir çocuk vardı. Böyle bir hareket çocuğu daha yer yüzüne ayak bas- madan öksüz bırakmak demekti.. Bu doğrumuydu? Elif, bunları basit ve vuzuhsuz bir kablelvuku his halinde duyuyor, onun için susmakta devam ediyor- u, y UYANIŞ Kimi gönüllenir, kendisinin, ve saçı bitmek “sabi subyan'ın kötü talihine ağlardı. Sıhatı bozulmuş, sık sık bayıl- malar başlamıştı. Ertesi gece sabaha karşı muh- tar Süleymanın evi korkulu bir rü- yadan uyanır gibi sıcrayarak uyandı. Elif, yatak içinde dişlerini sıka sika kıvranıyor, Süleyman direk di- rek bağırıyordu: — O ebe cadısına eşikten içeri adım attırmam, vallahta kovarım, billahta kovarım. Elif'te yemin yemin üstüne ayak diremekte ve höngür höngür ağla- maktaydi : — Ebe 'nineyi isterim ben, o dulçuğu istemem!. diye ayak dile- mekdeydi. Süleymana duyurmadan ebe ni- neye salınan iki haberci, soluk solu- ğa geri döndüler: — Evinde yok, bulamadık. Ka- pısında koca bir asma kilid asılı. Galiba “Meşe bayır,a ebeliğe git- mişi haberini getirdiler. Kadın ve Aşk Duymak, sevmek, iztirap çek- mek, kendini feda etmek, kadı- nın ebedi alın yazısı olacaktır. # Herhangi bir mukavemet, ka- dına galip gelme arzusunu ver- meğe kâfidir. a Faziletinden bahseden bir ka- dından sakınınız. >» Erkeğin aksiyon için yaşadığı yerde kadın hissiyatı için yaşar. Halbuki hissiyat, her an, küçük bir yoksulluğu ya büyük bir baht- sızlık, ya mahvolmuş bir hayat ve yahutta ebedi bir mihnet ha- line sokar. > Kadınların fazileti mizaç meselesidir. belki bir Balzao'tan : 0. V. Ziya 111 Kız anası — Kuzumu o kapatmanın eline Komadansa ebeliğini kendim yapa- rml. diye ter ter tepinmeğe başla- mıştı. Elifin ağrıları sıklaşıyar, çoğa- liyordu. Gebe kadın, neredeyse ebesiz doğuracaktı. Süleyman sokak kapısından fır- ladı, ebe hanımın evine koştu. Konu komşu, şamataya uyanmış, avluda bekleşmekdeydiler, Süley- man yanında ebe hanımla beraber döndüğünde, avlu böyle bir düğün evi veya bir panayır haline gelmiş bulunuyordu. Melek odaya girdiği zaman, Elif kendinden geçmiş yaralı bir hayvan gibi inler bir vaziyette buldu. ue Süleymana: — Çocuğun sizlere ömür.. Do- ğar doğmaz, çene atarak mevlâsına kavuştu... Elif kendini bilmiyecek derecede yaygın! Haberini getir- dikleri vakit, artık ortalık iyiden iyiye ağırmış ve gün ışılmağa baş- lamıştı. Süleymanın odaya girişi, Elifin azcık kendine gelir gibi olduğu bir ane rastlamış bulunmak- daydı. Loğusanın benzinde bir damlacık olsun kan yoktu, o kadar sarıydı. Muhtar, karısının cayır cayır yanan elini avuçlıyarak : — Çok şükür iki gözüm allahı- ma ,. Kurtulduk!, dedi. Elif, gözleri tavana dikili, dalgın yatıyordu. Süleyman kapı arkasında ağzını yazmasının üucıyle tıkamış boğurcasına hıçkıran kaynanasına dışarı çıkmasın işaret etti. Ye © gün bir dakika bile Elifin başından ayrılmadı. Akşama kadar Joğusayı üç buhran yokladı. Bayıldı, limon, soğan koklata koklata güç belâ ayıltabildiler. Çeneleri “Gamanyo,, Süleymanın açmak için ağzına sok- duğu parmakları kan içinde kalıyor- u. Fakat akşam suları, gelen son nöbet Elifi aldı, götürdü. Anası *gitti, gitti, amanınne yapalım, diye dövünürken Muhtar kaynanası- nı azarladı. Ve Elifin gözlerini kapamak için eğildiği zaman, göz pınarlarında henüz kurumamış yaş- lar ışıldıyordu. Gözlerinden süralla yuvarlanan iki damla yaş, ölünün daha soğumamış yanaklarına düştü.