230 Bn UÜ EE A E TI A BU ! İnkâr değil! Hâşâ Bu sütunda, bundan evvel çıkan son iki fıkra - ek- sik olmasınlar - bazı dosiların dikkatini celbetmiş. Biri mektub yazdı, bir ikisine de sokakia rastladım, söylediler : Son yazılarımda kendi neslime sanki “oebhe,, almışım, aştıktan açığı hilcuma kalkışmışım. Yazdıkla- rım, “sitem, in hududunda kalsaymış, iyt. Fakat, ben durup dururken neslime - yani genç nesle - sebebsiz dokunmuşum. Sözü, kısa kestiler, dediler ki: Yaptığın ayıb kaçtı! Bu birkaç dosta cevabım: beni kendi nesillerinden, daha kısası “aralarından,, saymakla, gösterdikleri - fe- dakârlık demiyeyim, çünkü bu fedakârliği çoklarına yapılar - nezakele, teşekkür. Fakat... Ummam, ama olabilir. Belki, bu dostlar gibi düşü- nen, birkaç okuyucu da vardır. İşle, buna üzülürüm. Böyle bir ihitmal ve benim hesabıma “dkibet, tir ki, bu haftaki fıkramda, ayni mevzua dönmeme sebeb oldu. Neslimi , inkâr mı Hâşâ, bu hatırımdan geçmedi. Nasıl olabilir ki, bedbinliğime rağmen, beni bir “Yarın,a inandıran, gençler tanırım. Onların verimli mesaileri- nin hayranıyımdır. 24 saatimden, Babıdli caddesinde ge- çen 14 saatimde fırsat buldukça onları alkışlarım. Bazı- larına - bunlar, tembelleridir - sokak ortasında çevirir Çalış, yaz, yaral, çünkü buna muktedirsin /,, diye, ka- fa tularım. Öyleyse /?.. Ya niçin, son iki fıkranda sana yakışmıyan bir “istihza, , hattâ biraz da “cür'et,, le, gençlere dokundun, diyeceksiniz, değil mi? İnkârı sevmem. Cevabım : “haklısınız !,, dır. Sakın bu sözümü rio'al saymayın. Çünkü, rie'attan da, nefret ederim. Son iki fıkramda, belki biraz #stihza, hatid bi- raz da cür'et vardı. Kabul. Ama, ben de haklıyım. Tezal, yapmıyorum. Neslim #gersinde birer “ümid, olanlar var, fakat bizi ümidsizliğe götürenler de çok. Ben, ekseriyet de olsalar, iki zümre genci kasteddim, Birincisi, gezezeler. İkincisi, aşırı zekiler. Sanat adle- la, “aşırı yeniler, ,, Demek istedim ki, ne esersiz ge- vezelik yapalım, ne de, eser diye, üç gece uykusuz kal- dıktan sonra “yazık oldu Süleyman efendiye, mısraı verelim. Sözün kısası: “eser verelim!, dedim. Her iki fakramında mevzuu, bu değil, başka şeylerdi. Dolayısiyle söylediklerime gelince, işle, maksadım / Gavsi Halid Ozansoy SERVETİFÜNUN No. 2319—530 Bir müsvedde: DUA! Ne bağlar, bahçeler ver; Ne kısrak isterim, ne koyun! Canımı alma Tannm; yeter; Göreyim, meraktayım : — Nasıl bitecek oyun?! İlhami Bekir Şundan - Bundan Sarkılarımıza dair! «Mani oluyor halimi takrire hicabım /» Züğürt adamlarla, sigara otlakçılarının teselli kg- bilinden veya ağız alışkanlığından (!) söyledikleri günlük şarkıdır. w «Ne gelen var ne haber, gün uzun yıllar uzak, Bekledim kaç geceler böyle içim yanarak |.» Bir memuriyete veya başka bir işe girmek için istida verip deş «biz size münhal vukuunda haber veririz» vaadini bekliyenler içindir. Mamafih yük- sek maaşlı memuriyetlerde gözü olanlara da <«bekle- me sen, gül mevsimi bitti» mısraı pek münasibtir!. » «Köyden indim şehire (veya : Nereden geldim bu yere) Şaşırdım birdenbire b Vali Lütfü Kırdarın son günlerde, İstanbulun dertlerini gördükçe, dertlenerek, dudaklarından hiç eksik etmediği bir Türkü olmuştur! * «Bana ne oldu da ben bilemem, Ah eski halimi hiç göremem?» Denizbank mehafilinde yeniden moda olan eski bir şarkı!. > Bu da, İstanbuldan, Muhiddin Üstündağa itha- fen her gün söylenilen yanık bir şarkıdır: Sevdim diye zalim, beyhude avuttun, Yıktın beni, yaktın beni viraneye döndüm Rahmi Karaca